Putperestlik By: hafiza aise Date: 19 Mayýs 2011, 11:44:40
e- Putperestlik
Hiç þüphe yok ki, kuzey Araplarý, yani Hz. Ýsmail ve nesli, baþlangýçta tevhid inancýna sahiptiler. Kâbe, tevhid inancýnýn simgesi idi. Putperestlik onlar arasýna dýþarýdan sokulmuþ ve daha sonra Allah’a þirk koþmayý âdet haline getirmiþlerdir. Zamanla esnâm (tekili: sanem), evsân (tekil: vesen) ve ensâb (tekili: nasb) denilen putlara, heykellere ve dikili taþlara tapmaya baþlamýþlardýr. Putperestliðin doðal sonucu olarak put evleri þeklinde çok sayýda tapýnak yapýlmýþtýr. Tapýnaklara genellikle ev (beyt) denilir, küp þeklinde olanlara da kâbe adý verilirdi. Bunun dýþýnda herkes bir tapýnak sahibi olmak ister, buna gücü yetmeyenler Kâbe’nin veya diðer tapýnaklardan birinin önünde hoþuna giden bir taþ diker ve bu taþýn etrafýnda tapýnaðý tavaf eder gibi dönerlerdi. Bedevîler çadýrdan tapýnak yaparlardý. Ayrýca her aile bir put edinip evine koyarak ona tapardý. Ev halkýndan birisi bir yolculuða çýkacaðý zaman elini ve yüzünü bu puta sürerdi. Bu, onun yola çýkmadan önce en son yaptýðý iþ olurdu. Yolculuktan döndüðü zaman da yine o puta elini yüzünü sürer, bu da o kiþinin yolculuktan döndükten sonra ailesini görmeden yaptýðý ilk iþ olurdu.[34] Dolayýsýyla her ev bir tapýnak gibiydi. Bunun dýþýnda kabilelerin ortak olarak kullandýklarý tapýnaklar da vardý.
Put evleri þeklindeki tapýnaklara gelince; Himyerîlerin San’a’da Riyâm, Tay kabilesinin Fels, Rebîa b. Ka’b kabilesinin de Rudâ’ adlý tapýnaklarý vardý. Kûfe ile Basra arasýndaki Zahr bölgesindeki Sindâd’da bulunan Zülkaabât adlý tapýnak Bekir b. Vâil ile Ýyâd kabilelerinin idi. Zülhalasa, Mekke’nin güneyinde Yemen yolu üzerinde Taif’e 120 km. kadar uzaklýkta yer alan Tebâle’de bulunuyordu. Üzerine bir çeþit taç oyulmuþ beyaz bir taþ olan bu tapýnak Devs, Has’am ve Becîle kabilelerinin putu idi.
Taif þehrinde oturan Sakîf kabilesinin “Lât” adlý putu vardý. Sakîfliler Lât için bir de tapýnak yapmýþlardý. Bu tapýnaðý Kâbe’ye rakip görürlerdi. “Uzzâ” adlý puta Kureyþ ve Kinâne kabileleri tapardý. Bu put Mekke dýþýnda Batn-ý Nahle denilen yerde bulunuyordu. Medine’deki Evs ve Hazrec ile çevresindeki bazý müþrik kabilelerin putu olan Menât, Kýzýldeniz kenarýnda el-Müþellel’de, Kudeyd adlý yerde idi. Kur'an-ý Kerim'de bu putlarýn adlarý þu âyetlerde geçmektedir: "Gördünüz mü o Lât ve Uzzâ'yý? Ve üçüncüleri olan ötekini, Menât'ý"?[35] Araplar tapýnaklarý takdis ederler, onlarýn yanýnda kurban keserlerdi. Ancak bütün bu tapýnaklar, Kâbe’nin itibar görmesini asla engelleyememiþti.
Kâbe’de 360 put vardý. Bunlarýn en büyüðü ve önemlisi Hübel’di. Bu, aslen Kuzey Arabistan tanrýlarýndan olduðu halde, daha sonra Mekke'ye getirilmiþtir. Hübel’in Mekke'ye Huzâalý Amr b. Luhay veya Huzeyme b. Müdrike tarafýndan getirildiði söylenmektedir. Esasýnda puta tapma âdetini de Hicaz’a Suriye’den Amr b. Luhay getirmiþtir. Amr yakalandýðý bir hastalýktan kurtulmak için Belkâ denilen yere giderek orada bir su pýnarýnda yýkanmýþtýr. Burada insanlarýn bir takým putlara taptýðýný görmüþ, bunlara niçin taptýklarýný sorunca onlar “Bunlara taparýz, yaðmur istesek yaðdýrýrlar, yardým istersek yardým ederler” demiþlerdir. Amr, onlardan aldýklarý putlardan birkaç tanesini getirip Kâbe’nin yanýna dikmiþtir. Hübel adlý putun kýrmýzý akikten insan suretinde yapýlmýþ olduðu, sað elinin kýrýlmasý üzerine Kureyþ'in ona altýndan bir el taktýrýp taptýðý rivayet edilir.[36] Daha sonra Kusay Hübel’i Kâbe’nin içine yerleþtirmiþtir. Kureyþliler Amr b. Luhay’ý taklit ederek edindikleri putlarý Kâbe’nin çevresine yerleþtirmeye ve bu putlarýn önünde fal oklarý çekmeye baþlamýþlardýr. Hübel'in önünde yedi adet fal oku vardý. Araplar yolculuða çýkmak, ticaret yapmak, evlenmek, nesebi þüpheli bir çocuðun babasýný belirlemek, diyet ödetmek, su kuyusu açmak gibi iþleri yapmak istediklerinde bu fal oklarýný çekerler, ona göre hareket ederlerdi.[37]
Arap Yarýmadasý'nýn diðer yerlerindeki kabileler de taþ, aðaç ve madenden yaptýklarý çeþitli putlarý bölgelerine ve evlerine dikmeye baþlamýþlardýr. Kureyþ mensuplarý hac için Kâbe'yi ziyarete gelen kabilelerden istifade etmek ve ilgilerini çekmek amacýyla baþka kabilelerin putlarýný da Kâbe'nin çevresine dikiyorlardý. Ayrýca Safâ’da bulunan Ýsâf ile Merve’de bulunan Nâile, Kâbe çevresinde yer alan diðer putlardý. Müþrikler bunlarýn yanýnda kurban keserlerdi.
Kur’ân-ý Kerim’de müþriklerin Vedd, Süvâ’, Yeðûs, Yeûk ve Nesr adlý putlarýndan bahsedilmektedir: “Ýnsanlara:'Sakýn tanrýlarýnýzý býrakmayýn. Vedd, Süvâ’, Yeðûs, Yeûk ve Nesr putlarýndan asla vazgeçmeyin' dediler”.[38] Ayet-i kerîmede adý geçen Vedd: Kelb kabilesinin putu idi. Dûmetülcendel’de bulunuyordu. Süvâ’: Kadýn þeklindeydi. Hüzeyl kabilesinin putuydu. Yeðûs: Aslan görünümünde idi. Yemen’deki Mezhic ve Cüreþ kabileleri buna taparlardý. Yeûk: At þeklinde idi. San’a’ya Mekke yönünde iki gecelik mesafede bulunan Hayvân adlý bir köyde bulunuyordu. Nesr: Himyerîlerin Yahudiliði kabul etmeden önce taptýklarý put idi. Bu put, Hicaz’ýn bazý bölgelerinde de tanýnmakta idi. Arabistan’da bunlardan baþka çok sayýda put bulunuyordu.
Araplarýn bazýlarý cinleri yeryüzünde oturan ilahlar olarak kabul ederler, cinlere taparlardý;[39] meydana gelen pekçok olayý onlarýn yaptýðýna inanýrlardý. Allah’la cinler arasýnda akrabalýk baðý olduðunu ileri sürerler,[40] cinleri Allah'a ortak koþarlardý.[41] Tabiat olaylarýnda ortaya çýkan ses ve gürültülerin cinlerin çeþitli þekillere girmeleriyle oluþtuðuna inanýyorlardý. Sonunda bunlarýn zamanla putlarý mekan edindiklerine inanmaya baþlamýþlardý. Allah’ýn meleklerden çocuk edindiðine inananlar vardý. Allah Teâlâ onlarýn bu düþüncelerine ret mahiyetinde þöyle buyurur: “Rahman çocuk edindi” dediler. Hâþâ; hayýr; melekler þerefli kýlýnmýþ kullardýr”.[42]
Aslýnda putperestliðin yayýlmasýndan sonra da Araplar diðer tanrý ve putlarýn yanýnda Allah’ý tanýyorlar, O’na putlara tanýdýklarýndan daha üstün sýfatlar veriyorlar, O'nun adýna yemin ediyorlardý. Müþrikler, putlardan ayrý olarak kendilerini, gökleri ve yeri yaratanýn Allah olduðunu biliyorlardý. Kur’ân-ý Kerim’de bu hususa iþaret eden pek çok âyeti kerime vardýr. Bir âyet-i kerîmede þöyle buyrulur: “Andolsun ki, onlara ‘Gökleri ve yeri yaratan kimdir?’ diye sorsan ‘Allah’týr’ derler".[43] Yaðmur yaðdýran ve onunla topraðý canlandýranýn Allah olduðuna inanýyorlardý. Bir âyet-i kerîmede “Andolsun ki, onlara ‘Gökten su indirip onunla, ölümünden sonra yeri dirilten kimdir?’ diye sorsan þüphesiz ‘Allah’týr’ derler.”[44] buyrulur. Yeminlerini Allah adýna yaparlar, meleklerin Allah’ýn kýzý olduðuna inanýrlar, O’na oðullar ve kýzlar isnat ederlerdi. Ancak müþrikler putlarýn kendileri için Allah’a birer þefaatçi olduðunu düþünürler ve onlara kendilerini Allah’a yaklaþtýrmalarý için taparlardý. Bununla ilgili olarak Kur'an'da þöyle buyrulur: “O’nu býrakýp da putlardan dost edinenler ‘onlara, bizi Allah’a yaklaþtýrsýn diye kulluk ediyoruz’ derler...”.[45]
Cahiliye döneminin baþlýca tapýnma þekillerine gelince, müþrikler put evlerinde dua, secde ve tavaf ederler, adakta bulunurlar, kurban keserler, sadaka verirlerdi. Bu tür ibadetlerin baþlýca gayeleri ise saðlýk, afiyet, servet kazanmak, savaþlarda zafer elde etmek, erkek çocuk sahibi olmak için putlarýn ilgi, yardým ve þefaatine nâil olmaktý. Görüldüðü gibi putlara karþý bu tapýnmalar ve saygýlar dünyevî maksatlara yönelikti. Çünkü müþrikler ahirete inanmazlardý; yeniden dirilmeyi “eskilerin masallarý” sayarlardý. Bu yaygýn inkara raðmen sayýlarý az da olsa ahirete inanan kimseler vardý.
Araplar arasýnda putlara saygýsýzlýk edenler de olurdu. Onlar dünyevî menfaat için bunlara taptýklarýndan ve putlarýn huzurunda fal oklarýyla çektikleri kur’anýn bazen kendi istekleri doðrultusunda çýkmasýný istediklerinden, arzularý gerçekleþmediði takdirde kýzarlar ve putlara hakaret ederlerdi. Kaynaklarda bu hususta pek çok örnek vardýr. Tebâle’de bulunan Zülhalasa tapýnaðýna öc alma isteðinde bulunan bir adam gelip fal oku çektirir. Çýkan okta öç almasý yasaklanýr. Kur’a üç defa tekrar edilmesine raðmen ayný sonuç çýkar. Adam hiddetlenerek oklarý eline alýp kaya þeklindeki putun üstüne fýrlatýr ve þöyle haykýrýr: “Senin baban öldürülseydi, öcünü almaktan beni alýkoymazdýn”.[46]
Hz. Ýbrahim’den intikal eden bazý ibadet ve gelenekler yerine getirilmeye devam ediliyordu. Bu durumda bile Araplar putperestlikten kurtulamazlardý; kabileler kendi putlarýnýn önünde saygýyla durmaktan ve dua etmekten kendilerini alamazlardý. Mesela Yesribli hacýlar Kâbe'yi tavaf edip, Arafat’ta vakfe yaptýktan ve Mina’daki görevlerini de ifa ettikten sonra Menât’a gider, onun yanýnda týraþ olur ve ta’zimde bulunurlardý.[47]
34. Ýbnü'l-Kelbî, Putlar Kitabý, çev. Beyza Düþüngen, Ankara 1969, s. 39.
35. Necm Sûresi 19-20.
36. Ýbnü'l-Kelbî, s. 27-28, 36.
37. Ömer Faruk Harman, "Hübel", DÝA, XVIII, 445.
38. Nuh Sûresi 23.
39. Sebe' Sûresi 41.
40. Sâffât Sûresi 158.
41. En'âm Sûresi 100.
42. Enbiyâ Sûresi 26.
43. Zümer Sûresi 38.
44. Ankebût Sûresi 63.
45. Zümer Sûresi 3.
46. Ýbnü'l-Kelbî, s. 40.
47. Ebû Þühbe, I, 70-78.
radyobeyan