Neredeyiz? By: reyyan Date: 17 Mayýs 2011, 19:11:32
Neredeyiz?
Ýnsan vücudundaki cihazlarý ve duygularý ana hatlarýyla sýnýflandýrmak mümkün olsa da, sayýsý ve sýnýrlarý hakkýnda dev bir okyanusun sahilinde gibiyiz.
Duygularýmýzýn sayýsý had ve hesaba gelmediði gibi makamlarý da ayný þekilde hesaba gelmez þekilde farklýlýk arz ediyor. Þimdi bir soru soralým: Göz mü iyi görür, yoksa el mi? Soru çok basit gibi görünse de, cevap makama göre deðiþir. Meselâ aðrýyan ve acýyan yerinizi gözünüz göremezken, eliniz hemen bulur. Elde olup da gözde olmayan, gerçekte yer ve koordinat belirleme sistemidir. Gözlerimiz ile dýþ dünyaya göre olan koordinatýmýzý belirleriz, ancak iç dünya daha farklýdýr…
Yer ve koordinat belirleme sistemi insan hayatý için vazgeçilmezdir. Mesela su içerken bardaðý alýp aðzýnýza götürmek baþta Bismillah, sonda binlerce þükür ve ortada da derin bir tefekkürü gerektiren muazzam bir faaliyettir. Bunu bir robota yaptýracak olsanýz çok sayýda sensör, birçok bilgisayar programý ve iyi bir bilgisayara ihtiyacýnýz olacaktýr.
Ýnsanýn yer ve koordinat belirleme sistemi, þüphesiz sadece el ve ayakla sýnýrlý deðildir. Gerçekte biz bir bütün olarak, kendi yerimizi ve koordinatýmýzý günlük iþlerimizi görecek ve hayatýmýzý devam ettirecek þekilde bulacak muazzam bir sisteme sahibiz. Bizim görebildiklerimiz ve fark edebildiklerimiz sadece sofistike ve karmaþýk bir sistemin sýzýntýlarýdýr. Þüphesiz bunlarýn merkezi de beynimizde bir yerde…
Geçen hafta Ýsviçre’deki Federal Politeknik Araþtýrma Merkezinden bir grup ilim adamý beyindeki bu merkez ile ilgili çalýþmalarýnýn bir kýsmýný yayýnladýlar. Yaptýklarý çalýþmalar bazý hastalarýn tedavisinde de kullanýlacak. Ýlim adamlarýna göre beyindeki bu mekanizma insan duygularýnýn neredeyse esasý olan “self-consciousness” yani “kendini bilme, farkýnda ve þuurunda olma” duygusunun bir tezahürü.
Beyindeki yer belirleme sisteminin bulunduðu yer, aþaðý yukarý biliniyor. Bir kýsým hastalar üzerinde yapýlan tedavi çalýþmalarýnda kýsmen de olsa beynin ön tarafýnda bir yerde olduðu biliniyor. Elin ve aðzýn yerini ve birbirine olan mesafesini bilmek kendini bilme ve þuurunda olma duygusunun bir tezahürü olunca, bu merkez son derece önemli hale geliyor. Çünkü sistem dýþtan içe doðru gittikçe þaþýrtýcý hususiyetler kazanýyor. Mesnevî-i Nuriye’de bir ifade geçer: “Evet karnýn (miden) evinden; cildin, gömleðinden ve kuvve-i hâfýzan, senin kitabýndan nakþ ve intizamca daha yüksek ve daha garibdir. Binaenaleyh âlem-i melekût, âlem-i þehadetten; âlem-i gayb, dünya ve âhiretten daha âli ve daha yüksektir.” Yani beyin, yer ve koordinat belirleme sitemi olarak el’den ne kadar harika ise, kendini bilme hususu da, elin yerini bilme hususundan o kadar harika ve karmaþýk… Þüphesiz beynin veya dimaðýn da daha derini, daha iç âlemi var… O da duygularýn merkezi ve idarecisi olan kalb… Risâle-i Nur’da ifade edildiði gibi çam kozalaðý büyüklüðündeki et parçasý olan kalbden yani yürekten bahsetmiyoruz. Mânevî merkez olan kalbden bahsediyoruz. Hafýza kuvveti bir kitaptan ne kadar ileri ve harika ise, kalb de beyinden o kadar harika.
Aslýnda kalb ve beynin, kendini bilme ve þuurunda olma sistemini yönetiyor olmasý, insanýn daha derinlerindeki faaliyetlerini, þahsî hayatýný ve sosyal hayattaki davranýþlarýný da önemli hâle getiriyor. Ýnsanýn kendini ve yerini tam fark edememesi hem dünya, hem de âhiret hayatý için önemli problemlere ve dengesizliklere sebep olabiliyor. Fizikî olarak yer belirleme sistemindeki bir rahatsýzlýk bir þekilde tedavi edilebiliyor veya en azýndan zararlarý sýnýrlý kalýyor. Ancak mânevî ve psikolojik sahadaki yerimizi yanlýþ tesbit etmek hem þahsýmýza, hem de çevremize ciddî zararlar verebiliyor. Bilindiði gibi kalbî hastalýklarýn tedavisi diðerinden çok farklýdýr. En büyük zorluðu ise; insanýn iç dünyasýnýn hastalýðýný kolay kolay kabul etmemesidir.
Ýnsanýn bu sahadaki en büyük zorluðu, kendisini çok yükseklerde görmesidir. Yani gurur ve kibirdir. Gerçekte kibir, onun göründüðünden daha aþaðýda olduðunu; tevazu ise daha yukarýda olduðunun bir göstergesidir. Nitekim Lemaat’ta izah edildiði gibi, her insanýn cemiyet binasýndaki pencereden bir görünümü ve takdimi vardýr. Eðer o pencere kendimizi bildiðimizden daha alçakta ise tevazu edip, eðilip oradan gözükeceðiz. Yok, kendi yerimizi ve makamýmýzý çok yüksekte zannedip de yüksekteki pencereden görünmek ve bakmak istersek, büyük zorlamalara ve en nihayetinde de hüsranla neticelenen tekellüflere ve gayretlere girmek zorunda kalacak ve baþ aþaðý devrileceðiz.
Kiþinin kendisini bilmesi cemiyet hayatý bakýmýndan önemli olduðu gibi, þahsî hayatý, ibadetleri ve Cenâb-ý Hakk’a karþý kulluðu açýsýndan da önemlidir. Peygamberimiz (asm) bir hadis-i þerifinde þöyle der: “Kendini bilen, Rabbini bilir.” Kendisinin acz ve fakrdan, kusurlardan ve hatalardan müteþekkil bir kul olarak bilen insan, bütün bunlara raðmen hayatýný mükemmel bir þekilde devam ettirmesiyle; Rabbinin rahmet ve merhametinin, kudret ve azametin ne kadar büyük olduðunu idrak eder, Ona yönelir. Kendisinin toprak seviyesinde olduðunu bilmesi ve iman nuruna makes olmasýyla esfel-i safilînden a’lâ-yý illiyyîne çýkar. Toprak seviyesindeki secdesi ile miraca kadar yükselir.
Kendini ve yerini bilme hususunda en önemli konulardan birisi de kimliðini ve þahsiyetini doðru þekilde bilmek ve ona göre davranmaktýr. Yukarýda bahsettiðimiz Federal Politeknik Araþtýrma Merkezindeki ilim adamlarýnýn çalýþmalarýný, bir nevî “Avatar” filmine benzetenler de yok deðil! Gerçekten de insanlarýn ve toplumlarýn farklý þahsiyetlerde yaþamalarý ve baþkalarýný taklid etmeleri en mühim problemlerden birisidir… Kendimize bakacak olursak, bin yýldýr Müslüman bir millet baþka bir þahsiyette ve baþka bir kimlikte olduðu iddiasýyla baþka bir yerde yaþatýlmaya çalýþýyor. Kalbî hastalýk baþlayýnca yer ve yön duygusu da þaþýrýyor…
Þüphesiz, had ve hesaba gelmez cihazlarla donatýlan insan olarak, bu kadar karmaþýk cihazlarý ve sistemleri tek baþýmýza yönetmeye ve yönlendirmeye çalýþmak altýndan kalkýlamayacak bir yüktür. En iyisi ve en kolayý bunlarýn hakiki sahibi olan ve bizi bizden daha iyi bilen Cenâb-ý Hakk’a sýðýnmak ve Ona teslim olmak ve Ondan yardým talep etmektir.
Hasan GÜNEÞ