Ebu Hamza Horasani By: armi Date: 13 Haziran 2009, 21:01:08
Horasan bölgesi velîlerinden. Niþâbur'un Mülkâbâd mahallesindendir. Doðum târihi bilinmemektedir. Cüneyd-i Baðdâdî hazretleriyle ayný asýrda yaþamýþtýr. Ebû Türâb-ý Nahþebî ve Ebû Saîd-i Harrâz ile yolculuk edip sohbet etmiþtir. Zamânýndaki âlimlerin ve evliyânýn ileri gelenlerinden idi. Dînî meselelerin inceliklerine vâkýftý. Verâ sâhibiydi. Haramlardan çok sakýnýrdý. Ahmed bin Hanbel hazretleri ona hürmet duyar, tasavvufla ilgili meselelerde ona sormadan cevap vermezdi. Kendisine sorulan bir meseleyi Ebû Hamza Horasânî'ye arz eder; "Bu hususta ne buyurursun ey sofî!" derdi. Uzun seneler insanlara Ýslâm dîninin emir ve yasaklarýný anlatarak onlarýn dünyâ ve âhiret saâdetine kavuþmalarý için gayret sarfeden Ebû Hamza Horasânî pekçok defâ hacca gitmiþtir. Hac yolculuklarý ve hac ibâdeti esnâsýnda pekçok âlim ve evliyâyla görüþüp sohbette bulundu. 902 (H.290) senesinde Niþabur'da vefât etti. Ebû Hafs-ý Haddâd'ýn kabri civârýna defnedildi.
Ebû Hamza Horasânî hazretleri, derin âlim ve büyük velî idi. Allahü teâlânýn emirlerine ve Peygamber efendimizin sünnetine tam uyardý. Haramlardan ve þüphelilerden þiddetle kaçýnýrdý. Dünyâya meyletmezdi. "Bir kimse ölümü unutmaz devamlý düþünürse, bâkî devamlý olan her þey ona sevdirilir ve fânî, geçici olan her þeyden nefret ettirilir." buyururdu.
"Allahü teâlâ hakkýnda mârifet sâhibi olan ârif-i billah kimse, maîþetini günü gününe temin eder. Yâni sâdece günlük maîþetini düþünür. Dünyevî maîþetini asgarîye indirerek uhrevî maîþetini âzamiye çýkarýr." buyurmuþtur.
Bir kimse gelerek; "Bana nasîhat et." dedi. Ebû Hamza Horasânî ona; "Önündeki sefer için azýk hazýrla." buyurdu.
"Garip kimdir?" diye sorulunca; "Ülfetten sýkýlandýr. Yâni dost ve akrabâsýndan sýkýlan ve onlara yabancýlaþan kimsedir. Bir kimse her nevî ülfetten sýkýlýrsa o garîb olur. Zîrâ derviþin dünyâda vataný yoktur. Vatan olmayan yerde ülfet sýkýntýdýr. Derviþin ülfeti, yaratýlmýþlardan ve Allahü teâlâdan baþkasýndan kesilince, o her þeyden sýkýlýr. O iþte o zaman garîb olur. Bu yüksek bir derecedir. En iyi bilen Allahü teâlâdýr."
Cüneyd-i Baðdâdî hazretleri bir gün yolda giderken, çýplak bir þekilde halkýn arasýnda dolaþan iblisi gördü ve; "Ey mel'ûn! Þu insanlardan utanmýyor musun?" buyurdu. Ýblis; "Hangi insanlardan? Bunlar insan mýdýr? Þünûziye'dekiler insandýr. Çünkü onlar ciðerimi yakmýþlardýr?" dedi. Cüneyd-i Baðdâdî hazretleri kalkýp Þünûziye'deki câmiye gitti. Ebû HamzaHorasânî'yi baþýný önüne eðmiþ, zikir ve tefekkür ile meþgûl olduðunu gördü. Olanlarý Ebû Hamza'ya anlattý. Ebû Hamza Horasânî hazretleri; "O mel'ûn yalan söylemiþtir. Zîrâ Allahü teâlânýn evliyâsý, iblisin kendilerine muttalî olamayacaðý kadar azizdirler." buyurdu.
Bir ara Rey þehrinde bulunuyordu. Rey mescidinde ayaðýna sarmak üzere bir bez istedi. Birisi ona kýymetli olan Mýsýr ipeði getirdi. O bu ipeði ayaðýna dolak yaptý. Ona; "Niçin böyle yaptýn. O pahalý þey dolak olur mu?" dediler. Buyurdu ki: "Ben yoluma hýyânet etmem. Yâni dünyâya ve dünyâdaki kýymetli þeylere deðer vermem. Dünyâdan çekilmek lâzýmdýr. Yanýnda dünyânýn bir kýymeti olsa tereyaðýndan kýl çeker gibi o þey seni tasavvuftan çeker dýþarý býrakýr. Sofîler dünyâya kýymet vermezler. Bundan dolayý da gam yemezler. Eðer bütün dünyâyý derleyip toplayýp bir derviþin aðzýna koysan, o isrâf olmaz. Ýsrâf, Hak teâlânýn rýzâsýnýn hilâfýna, tersine sarfettiðin þeydir. Hak teâlâ senin dünyânýn terkini deðil, gönlünden dünyâ sevgisinin terkini ister. Yâni gönlünden dünyâ muhabbetini gidermek Hak teâlânýn indinde mûteberdir. Elinden dünyâyý çýkarýp tekrar ona dönmek deðil. Dünyânýn hepsi bir kerpiç parçasýdýr. Senin ondan nasîbin ancak bir toz kadardýr."
Ýnsanlara dünyâ ve âhirette kurtuluþun yolunu göstermek için ettiði sohbetlerinde buyurdu ki: "Nefsinden sýkýlan kimsenin gönlü, yüce Mevlâsýna baðlanmakla ünsiyet, yakýnlýk ve huzur bulur."
"Ârif, ikrâm olunan þeyin yok olmasýndan, eldeki nîmetin gitmesinden ve vâd edilen azâbýn baþa gelmesinden korkar. Ârif maîþetini günü gününe savar, gýdâsýný günlük olarak alýr."
"Allahü teâlâ bir kimseye þefkatle nazar ederse, hiç þüphe yok ki bu nazar o kimseyi mesûd kiþilerin menzillerine ulaþtýrýr. Onun içini ve dýþýný doðrulukla süsler."
"Sofî kimdir?" diye soran bir kimseye; "Sofî, her çeþit pislikten tasfiye edilen ve kendisinde hiç bir þekilde muhâlefet kiri kalmayan kimsedir." buyurdu.
Parayý Çýkarýp Attý
Ebû Hamza Horasânî hazretleri, bir keresinde hiç kimseden bir þey istemeden ve hiç kimseye iltifat etmeden tevekkül ederek çölde sefere çýkmayý nezr etti. Bu nezir sebebiyle su tulumu ve ip almadan yola çýktý. Cebinde kýz kardeþinin verdiði bir mikdâr gümüþ para vardý. Yolda giderken nefsinden tevekkül esâsý üzerine olmasýný isteyerek; "Utanmýyor musun? Semâyý direksiz olarak muhâfaza eden Allahü teâlâ, senin mîdeni gümüþ para olmadan doyurmaya kâdir deðil midir?" dedi. Hemen o parayý çýkarýp attý ve yoluna devâm etti. Derken yol üzerinde kazýlmýþ bir kuyuya düþtü. Nefsi; "Ýmdat." diye baðýrmasý için kendisiyle çekiþmeye baþladý. Nefsine karþý; "Olmaz böyle þey, vallahi Allahü teâlâdan baþka kimseden yardým istemem." dedi. Kendi kendine mücâdele ederken kuyunun yanýndan geçen iki adamdan birinin diðerine; "Þu yol üzerindeki kuyunun aðzýný kazâra bir kimsenin düþmemesi için kapatalým." dediðini iþitti. Biraz sonra kuyunun yanýna gelen yolcular kuyunun aðzýný aðaç ve odunlarla kapattýlar. Yerle bir oluncaya kadar toprakla örttüler. Bu sýrada Ebû Hamza Horasânî'nin feryâd etmek aklýna geldi. "Ey þu adamlardan bana daha yakýn olan!" diye nidâ etti ve sustu. Kuyunun aðzýný kapatan adamlar oradan ayrýlýp gittikten sonra bir hayvanýn kuyunun aðzýndan ayaklarýný; "Bana sarýl." der gibi aþaðýya doðru sarkýttýðýný gördü. Ona sarýlan Ebû Hamza Horasânî yapýþýp kuyudan çýktý. Bunun bir arslan olduðunu gördü. O zaman ona gâibden bir ses dedi ki: "Ey Ebû Hamza! Seni kuyuda mahvolmaktan arslanla bir tehlikeden baþka bir tehlike ile kurtarmamýz güzel bir þey deðil mi?" Ebû Hamza Horasânî hazretleri olanlar üzerine þu ilâhîyi okuyarak yoluna devâm etti: "Gizlediðim þeyi sana anlatmaktan korkuyorum. Gözümün gönlüme anlattýklarýný sýrrým açýklýyor. Senden hayâ etmem aþkýmý gizlememe engel oluyor. Bana bahþettiðin fehm (idrak) sâyesinde keþfe muhtâc olmaktan beni kurtardýn. Ýþlerim konusunda bana lütfettin ve dýþ yüzümü iç yüzüme gösterdin. Zâten lütuf, lütf ile idrâk edilir. Ýhsâna ihsânla kavuþulur."
1) Tezkiret-ül-Evliyâ; c.2, s.91
2) Tabakâtü's-Sûfiyye (Sülemî); s.326
3) Nefehâtü'l-Üns; s.72
4) Nesâyimü'l-Mehabbe; s.44
5) Tabakâtü'l-Kübrâ(Türkçe); c.1, s.418
6) Kuþeyrî Risâlesi (Tercüme); s.159, 312
7) Keþfü'l-Mahcûb; s.248
8- Tabakât-ý Ensârî; s.123
9) Sefînetü'l-Evliyâ; s.135
10) Hazînet-ül-Asfiyâ; c.2, s.166
11) Tearruf Tercümesi; s.210-211
12) Tabakâtü'l-Evliyâ; s.155
13) Nevâdirü'l-Âlem; s.71
14) Ravdü'r-Reyyâhîn; s.98
15) Câmiu Kerâmât (Horasânî); c.1, s.270
radyobeyan