Kuran Ýlimleri Çalýþmalarý
Pages: 1
Kuran tasviri By: sidretül münteha Date: 15 Mayýs 2011, 16:13:18
KUR'AN TASVÝRÝ


Kur'an, ahlak ve dinî pratiklerle ilgili durumlardan, cen­net ve cehennem gibi hususlardan söz ederken muha­tabýn ilgisini uyandýrmak, nimete karþý isteðini, azaba karþý da korkusunu artýrmak ve bu vesileyle de verilen emirlerin ye­rine getirilmesini, yasaklardan da kaçýnýlmasýný daha etkin ve daha süratli bir þekilde saðlamak için bazý edebî yöntemler kullanmýþtýr. Keza tevhid, nübüvvet, haþr... v.b.nýn ispatý için kaydettiði deliller­den emin bir þekilde sonuca varýlmasýný temin amacý ile Kur'ân ken­disine özgü bir üslûp kullanmýþtýr.[151] Bu üslûbun Kur'ân'a özgü bir­çok yönleri vardýr. Bu yönlerden en önemlisi ve en etkini kuþkusuz mânâ tasviridir. Tasvir, muhatabý çabucak mânâya götüren ve beni­nin dile getirilen olaya katýlmasýný saðlayan kestirme bir yoldur. Tas­vir ne kadar güzel, ilgi çekici ve ustaca yapýlmýþ ise; mânânýn so­mutlaþmasý ve okuyucu, muhatap...vb.nin ben'inin ona katýlmasý o kadar kolay ve süratli olur. Günümüzde düþüncelerin ve olaylarýn sinema, tiyatro, piyes...vb vasýtasý ile görüntülenerek verilmesinin amacý seyirci ve dinleyicinin ben'inin bizzat olaya katýlmasýný ve psi­þik olarak onu yaþamasýný saðlamaktýr. Ýþte bu canlý tasvir türüdür.

Kur'ân'ý Kerim'de yukarýda anlatýlan konularda çokça tasvire baþvurulmaktadýr.

Kur'ân soyut bir mânâyý, psikolojik bir durumu, manevî bir vas­fý, insanî bir tiplemeyi, yaþanmýþ bir olayý, geçmiþ bir kýssayý, kýyametin bir manzarasýný, bir nimet veya azab tablosunu ve bir tartýþma havasýný sunarken hep tasvir yöntemini izler.[152] Yani canlýlýk, hayat, hareket renklilik, tablo, manzara, görüntü ve bütün bunlarý güzel bir düzenle, ilginç bir tertiple sentezleyerek aktarýlmak istenen þeyi tasvir etmek. Ýþte muhatabýn /dinleyicinin aktif olarak olaya katýl­masýný, olayýn göz önünde canlandýrýlmasýný ve zihnî /hayali olanýn hissileþtirmesini saðlayan en etkin üslûp bu tasvire dayalý üslûptur.

Bunun için Kur'ân, sunmak istediði herhangi soyut bir mânâyý anlatýrken o mânâyý muhatabýn hayalinde canlý bir vaziyete, hare­ketli bir þekle sokacak, ona canlýlýk, hareketlilik ve renklilik kazan­dýracak unsurlar, ta'birler ve tablolar seçer. Birden o soyut mânâ so­mutlaþmýþ, hareketli ve canlý hale gelmiþtir. Sanki o sahnede canlan­dýrýlan bir tiyatro perdesiymiþ gibi görünür bir hal almýþtýr.[153] Yine bu sayede Kur'ân'daki soyut durumlar, hareketli manzaralara; psiko­lojik haller, görünür tablolara; insanî tiplemeler, diri þahýslara; insa­nî karakterler, gözle görülür durumlara dönüþmüþ olurlar.

Buna bazý örnekler verelim:

1. Kur'ân, kafirlerin yaptýklarý amellerin kendilerine hiç bir fayda vermeyeceðini ifade ederken þöyle der: Onlarýn yaptýklarý amele yö­neldik ve onu daðýnýk toz haline getirdik.[154] Burada onlarýn yaptýklarý ve kendilerine uhrevî bir faydasý olmayan amellerinin daðýnýk bir toz haline getirdik denmesiyle soyut bir durum olan amelin fayda vermeyiþi gözler önünde canlandýrýlmýþ bir durum haline sokulmuþ olur.

2. Kur'ân, Kafirlerin Allah nezdinde hiç makbul olamayacaklarý ve asla cennete giremeyecekleri durumunu anlatýrken þu ilginç ifadeyi kullanmýþtýr:

"Âyetlerimizi yalanlayýp onlara karþý böbürleneler için gök. kapýsý açýlmadýkça ve kalýn gemi halatý iðnenin deliðinden geçme­dikçe onlar cennete girmezler."[155]

Görüldüðü üzere onlarýn makbuliyetsizliði ve cennete giremeyiþleri somut olaylarla anlatýlmýþtýr.[156]

Bu iki örnek gibi Kur'ân'dan daha fazla örnekler verilebilir.[157] Konumuz fazla uzamaya müsait olmadýðý için bu kadarla yetinmek durumundayýz.[158]



[151] Bkz. Þehhate, s. 135

[152] Seyyid Kutub, s. 29.

[153] Bkz. Seyyid Kutup, et-Tasviru'l-Fenni fi'l-Kur'ân, bas. y.y.,trs,, s. 29; Itr, a.g.e., s. 185.

[154] el-Furkan, 23.

[155] Ayette geçen cemel kelimesini alimlerin bazýlarý ibareye daha uygun olduðunu düþünerek kalýn halat'la tefsir etmiþ. bkz.et-Taberi, Muhammed ibnu Cerir Cami'u'l-Beyan an Te'vili Ani'l-Kur'ân, Beyrut 1988, V. 180-181; ez-Zemahþeri, el-Keþsaf, II. 78; Ýbnu'l-Cevzi, Abdurrahman b. Ali, Zadu'l-Mesir fi Ýlmi't-Tefsir, Beyrut 1987, III. 197; el-Kurtubi, Muhammed Ebû Abdillah, el-Cami'u li Ahkami'l-Kur'ân, Beyrut 1983 VII. 207; es-Þevkani, Muhammed b. Alî, Fethu'l-Kadir, Mýsýr, 1964, II. 205. Bazýlarý ise, devenin olayý daha fazla somutlaþtýrdýðýný düþünerek “cemel” kelimesinden deve almýþtýr. Bkz. et-Taberi, V. 178-179; ez-Zemahþeri, II. 78; Ýbnu'l-Cevzi, III. 197; el-Kurtubi, VII. 206; eþ-Þevkani, II. 205.

[156] Bkz. Seyyid Kutup, et-Tasviru'l-Fenniyu fi'l-Kur'ân, s. 30-31.

[157] Seyyid Kutub'un Fizilali'l-Kur'ân'ý, Kur'ân'ýn manayý nasýl tasvir ettiðini en güzel þekilde incelemektedir. Zaten Kur'ân tasvirinin modern anlamýyla ilk buluþcusu Seyyid'in kendisidir. Ayrýca Bkz. Seyyid Kutub, et-Tasviru'l-Fenniyu fi'l-Kur'ân, s.31-55; Fizilali'l-Kur'ân, Cidde, 1986, I. 286, 287, 293, 294, 300, 302-304, 310, 317-318, 328-332, 487,

[158] Doç. Dr. Halil Çiçek, 20. Asýrda Kur’an Ýlimleri Çalýþmalarý, Timaþ Yayýnlarý: 75-77.



radyobeyan