Diyanet Vakfý Meali
Pages: 1
Yunus Suresi By: Eslemnur Date: 14 Mayýs 2011, 04:17:49
10-YÛNUS

Yunus sûresi, 109 (yüzdokuz) âyet olup 40, 94, 95 ve 96. âyetler Medine'de, diðerleri Mekke'de inmiþtir. 98. âyette Hz. Yunus'un kavminden bahsedildiði için sûreye bu ad verilmiþtir. Mekke halký, kendi içlerinden bir adamýn peygamber olabileceðine inanamýyorlar ve: "Allah, Ebû Tâlib'in yetimi Muhammed'den baþka bir peygamber bulamadý mý?" diyorlardý. Hiç olmazsa hatýrý sayýlýr, zengin ve makam sahibi birisinin peygamber olmasýný daha uygun görüyorlardý. Ýþte bunun üzerine bu sûre inmiþtir.



Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ýn adýyla.


1.
Elif. Lâm. Râ. Ýþte bunlar hikmet dolu Kitâb'ýn âyetleridir.

2. Ýçlerinden bir adama: Ýnsanlarý uyar ve iman edenlere, Rableri katýnda onlar için yüksek bir doðruluk makamý olduðunu müjdele, diye vahyetmemiz, insanlar için þaþýlacak bir þey mi oldu ki, o kâfirler: Bu elbette apaçýk bir sihirbazdýr, dediler?

3.
Þüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altý günde yaratan, sonra da iþleri yerli yerince idare ederek arþa istiva eden Allah'dýr. Onun izni olmadan hiç kimse þefaatçý olamaz. Ýþte O Rabbiniz Allah'týr. O halde O'na kulluk edin. Hâla düþünmüyor musunuz!

Göklerin ve yerin altý günde yaratýlmasý ve Allah’ýn Arþa istivasý hususundaki açýklamalar için A’raf Suresi 54. Ayetin izahýna bakýnýz.


4. Allah'ýn gerçek bir vâdi olarak hepinizin dönüþü ancak O'nadýr. Çünkü O, mahlûkatý önce (yoktan) yaratýr, sonra da iman edip iyi iþler yapanlara adaletle mükâfat vermek için (onlarý huzuruna) geri çevirir. Kâfir olanlara gelince, inkâr etmekte olduklarý þeylerden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve elem verici bir azap vardýr.

5. Güneþi ýþýklý, ayý da parlak kýlan, yýllarýn sayýsýný ve hesabý bilmeniz için ona (aya) birtakým menziller takdir eden O'dur. Allah bunlarý, ancak bir gerçeðe (ve hikmete) binaen yaratmýþtýr. O, bilen bir kavme âyetlerini açýklamaktadýr.

6. Gece ve gündüzün deðiþmesinde (uzayýp kýsalmasýnda) Allah'ýn göklerde ve yerde yarattýðý þeylerde, (Onu inkâr etmekten) sakýnan bir kavim için elbette nice deliller vardýr!

7. Huzurumuza çýkacaklarýný beklemeyenler, dünya hayatýna razý olup onunla rahat bulanlar ve âyetlerimizden gafil olanlar da vardýr muhakkak.

8.
Ýþte onlarýn, kazanmakta olduklarý (günahlar) yüzünden varacaklarý yer, ateþtir!

9.
Ýman edip güzel iþler yapanlara gelince, imanlarý sebebiyle Rableri onlarý nimet dolu cennetlerde, alt tarafýndan ýrmaklar akan (saraylara) erdirir.

10. Onlarýn oradaki duasý: "Allah'ým! Seni noksan sýfatlardan tenzih ederiz!" (sözleridir). Orada birbirleriyle karþýlaþtýkça söyledikleri ise "selâm" dýr. Onlarýn dualarýnýn sonu da þudur: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.

11. Eðer Allah insanlara, hayrý çarçabuk istedikleri gibi þerri de acele verseydi, elbette onlarýn ecelleri bitirilmiþ olurdu. Fakat bize kavuþmayý beklemeyenleri biz, azgýnlýklarý içinde bocalar bir halde (kendi baþlarýna) býrakýrýz.

Rivayete göre, Nadr b. Haris gibi bir takým müþrikler, Resulullah’ýn peygamberliðini inkar etmiþler ve “Ya Allah, eðer Muhammed’in peygamberliði doðru ise, hemen gökten üzerimize taþ yaðdýr veya bize acýklý bir azap getir!” demiþlerdi. Bunun üzerine yukarýdaki ayet indi. Demek ki, Allah Teala dilerse kullarýný iþledikleri günahlar yüzündün hemen cezalandýrmaz; belki tevbe eder, piþman olur ve hakka dönerler diye cezalarýný erteler. Tevbe etmeyenlere de kendileri için takdir edilen belli bir süreye kadar mühlet verir, bu süre sonunda onlarýn cezasýný ya dünyada iken verir veya ahirete býrakýr.


12
. Ýnsana bir zarar geldiði zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararýn giderilmesi için) bize dua eder; fakat biz ondan sýkýntýsýný kaldýrýnca, sanki kendisine dokunan bir sýkýntýdan ötürü bize dua etmemiþ gibi geçip gider. Ýþte böylece haddi aþanlara yapmakta olduklarý þeyler güzel gösterildi.

Allah Teala bu ayette, insanýn bela ve musibetler karþýsýndaki ve bunlarýn kaldýrýlmasýndan sonraki tutum ve davranýþlarýný göz önüne sermektir. Ýyi insana yaraþan, gerek sýkýntýlý hallerde, gerekse refah anlarýnda daima Allah’ý anmak ve ona dua etmektir. Sadece musibet anýnda Allah’ý anýp refah anýnda unutmak, inancý ve iradesi zayýf olan, nefsani ve adi isteklerin karþýsýnda ezilen ve yenilen acizlerin tutumudur.



13. Andolsun ki sizden önce, peygamberleri kendilerine mûcizeler getirdiði halde (yalanlayýp) zulmettiklerinden dolayý nice milletleri helâk ettik; zaten onlar iman edecek deðillerdi. Ýþte biz suçlu kavimleri böyle cezalandýrýrýz.

14. Sonra da, nasýl davranacaðýnýzý görmemiz için onlarýn ardýndan sizi yeryüzünde halifeler kýldýk (Onlarýn yerine sizi getirdik).

15. Onlara âyetlerimiz açýk açýk okunduðu zaman (öldükten sonra) bize kavuþmayý beklemeyenler: Ya bundan baþka bir Kur'an getir veya bunu deðiþtir! dediler. De ki: Onu kendiliðimden deðiþtirmem benim için olacak þey deðildir. Ben, bana vahyolunandan baþkasýna uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabýndan korkarým.

Zamanýmýzda olduðu gibi, Kur’an-ý Kerim’in indiði devirde de kendi kafalarýna göre din isteyenler veya Allah’ýn hükümlerinin kendi arzu ve heveslerine göre deðiþtirilmesini isteyenler olmuþtur. Halbuki Kur’an belli dönemlerdeki insanlarýn geçici ve deðiþken arzularýný karþýlamak için deðil, kýyamete kadar bütün insanlýðýn ruhi, ahlaki ve manevi ihtiyaçlarýný karþýlamak, dünyevi ve uhrevi saadetin yolunu göstermek için indirilmiþtir. Bu sebepledir ki, ayette belirtildiði gibi Peygamber de dahil olmak üzere hiç kimsenin Kur’an’ýn hükümlerini deðiþtirme yetkisi yoktur.



16.
De ki: Eðer Allah dileseydi onu size okumazdým, Allah da onu size bildirmezdi. Ben bundan önce bir ömür boyu içinizde durmuþtum. Hâla akýl erdiremiyor musunuz?

17. Öyleyse kim Allah'a karþý yalan uydurandan veya onun âyetlerini yalanlayandan daha zalimdir! Bilesiniz ki suçlular asla onmazlar!

18. Onlar Allah'ý býrakýp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek þeylere tapýyorlar ve: Bunlar, Allah katýnda bizim þefaatçýlarýmýzdýr, diyorlar. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilemeyeceði bir þeyi mi haber veriyorsunuz? Hâþâ! O, onlarýn ortak koþtuklarýndan uzak ve yücedir."

19. Ýnsanlar sadece bir tek ümmetti, sonradan ayrýlýða düþtüler. Eðer (azabýn ertelenmesi ile ilgili) Rabbinden bir söz (ezelî bir takdir) geçmemiþ olsaydý, ayrýlýða düþtükleri konuda hemen aralarýnda hüküm verilirdi (Derhal azap iner ve iþleri bitirilirdi).

20. Ona (Muhammed'e) Rabbinden bir mucize indirilse ya! diyorlar. De ki: Gayb ancak Allah'ýndýr. Bekleyin (bakalým) ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

Kafirler azap cinsinden bir mucize istemektedirler. Nitekim Enfal suresi’nin 32. Ayetin de: “Ya Allah, eðer bu Kur’an senin katýndan gelmiþ bir hak ise, baþýmýza gökten taþ yaðdýr!” þeklinde dua ettikleri bildirilmektedir. Halbuki azap Allah katýndadýr. O dilerse anýnda indirip asi kavimleri helak eder, dilerse tehir eder.


21
. Kendilerine dokunan (kýtlýk ve hastalýk gibi) bir sýkýntýdan sonra insanlara bir rahmet (esenlik) tattýrdýðýmýz zaman, bir de bakarsýn ki âyetlerimiz hakkýnda onlarýn bir tuzaðý vardýr. De ki: Allah'ýn tuzaðý daha süratlidir. Þüphesiz elçilerimiz kurduðunuz tuzaklarý yazýyorlar.

Bu ayet Mekkeliler hakkýnda nazil olmuþtur. Rivayet edildiðine göre Allah Teala yedi yýl Mekke’ye yaðmur yaðdýrmadý. Kuraklýk yüzünden kýtlýk ve hastalýk baþ gösterdi, birçok insan ve havyan telef oldu. Nihayet Allah Teala bol yaðmur yaðdýrdý, memleket yeniden bolluk ve berekete kavuþtu. Fakat kafirler bu rahmeti Allah’tan deðil yýldýzlardan ve putlardan bildiler ve Allah’ýn ayetlerini yalanlamaya devam ettiler.



22. Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Hatta siz gemilerde bulunduðunuz, o gemiler de içindekileri tatlý bir rüzgârla alýp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neþelendikleri zaman, o gemiye þiddetli bir fýrtýna gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuþatýldýklarýný anlarlar da dini yalnýz Allah'a halis kýlarak: "Andolsun eðer bizi bundan kurtarýrsan mutlaka þükredenlerden olacaðýz" diye Allah'a yalvarýrlar.

23. Fakat Allah onlarý kurtarýnca bir de bakarsýn ki onlar, yine haksýz yere taþkýnlýk ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taþkýnlýðýnýz ancak kendi aleyhinizedir; (bununla) sadece fâni dünya hayatýnýn menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüþünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarýnýzý size haber vereceðiz.

24. Dünya hayatýnýn durumu, gökten indirdiðimiz bir su gibidir ki, insanlarýn ve hayvanlarýn yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su sayesinde gürleþip birbirine girer. Nihayet yeryüzü zinetini takýnýp, (rengârenk) süslendiði ve sahipleri de onun üzerinde kudret sahibi olduklarýný sandýklarý bir sýrada, bir gece veya gündüz ona emrimiz (âfetimiz) gelir de onu sanki dün yerinde yokmuþ gibi kökünden koparýlarak biçilmiþ bir hale getiririz. Ýþte iyi düþünecek kavimler için âyetlerimizi böyle açýklýyoruz.

25. Allah kullarýný esenlik yurduna çaðýrýyor ve O, dilediðini doðru yola iletir.

“Selam Yurdu”ndan maksat Cennet’tir. Selam, esenlik ve huzur olarak da yorumlanmýþtýr. Çünkü cennette bulunanlar her türlü hoþnutsuzluktan uzak, esenlik ve selamet içredirler. Cennete “Selam Yurdu” denmesinin sebebi, orada bulunanlarla melekler arasýnda selamlaþmanýn yaygýn olmasýdýr.



26. Güzel davrananlara daha güzel karþýlýk, bir de fazlasý vardýr. Onlarýn yüzlerine ne bir toz (kara leke) bulaþýr ne de bir horluk (gelir). Ýþte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada ebedî kalacaklardýr.

Ayette zikredilen “ihsan” Yüce Allah’a layýk ve rýzasýna muvafýk güzel iþ yapmak ve iþleri layýk olduklarý þekilde güzel yapmak demektir. Peygamberimiz ihsaný þöyle tarif etmiþtir: “Ýhsan, Allah Tealaya, onu görüyormuþsun gibi kulluk etmendir. Çünkü sen onu görmesen de O seni görmektedir.” Ýþte böyle güzel iþ, vazife, ibadet ve iyilikler yapanlara yaptýklarýndan daha güzel olan cennetler ve Allah’ýn lütfu olarak fazla nimetler de verilecektir.


27. Kötülük yapanlara gelince, kötülüðün cezasý misli iledir. Onlarý zillet kaplayacaktýr. Onlarý Allah'a karþý koruyacak hiç kimse yoktur. Onlarýn yüzleri sanki karanlýk geceden bir parçaya bürünmüþtür. Ýþte onlar da cehennem ehlidir. Onlar orada ebedî kalacaklardýr.

Ýyi iþlerin sevabý bire on, bire yedi yüz ve daha fazla olarak verilir ki bu, Allah’ýn lütfunun neticesidir; kötü iþlerin cezasý ise yalnýz bire karþý birdir. Bu da Allah’ýn adaletinin neticesidir.



28. Onlarýn hepsini biraraya toplayacaðýmýz, sonra da Allah'a ortak koþanlara: "Siz ve koþtuðunuz ortaklar yerinizde bekleyin" diyeceðimiz gün artýk onlarýn (putlarýyla) aralarýný tamamen ayýrmýþýzdýr. Ve onlarýn ortaklarý, (putlarý) derler ki: "Siz, bize ibadet etmiyordunuz.

29. Bu yüzden bizimle sizin aranýzda þahit olarak Allah yeter. Þüphesiz ki biz sizin (bize) tapmanýzdan tamamen habersizdik."

30. Orada herkes geçmiþte yaptýklarýný karþýsýnda bulur. Artýk onlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülmüþlerdir. Uydurmakta olduklarý þeyler (bâtýl tanrýlarý) da onlarý terkedip kaybolmuþtur.

31
. (Resûlüm!) De ki: Size gökten ve yerden kim rýzýk veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim mâlik (ve hakim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çýkarýyor, diriden ölüyü kim çýkarýyor? (Her türlü) iþi kim idare ediyor? "Allah" diyecekler. De ki: Öyle ise (Ona âsi olmaktan) sakýnmýyor musunuz?

Ýnsanýn diðer uzuvlarýnýn gerçek malik ve hakimi de Allah Teala olmakla beraber, ayette özellikle gözler ve kulaklar zikredilmiþtir. Çünkü bunlar insanýn en önemli bilgi ve idrak vasýtalarýdýr; Allah’ýn yarattýðý ve ayette iþaret buyurduðu rýzýklardan yararlanmanýn en önemli vasýtalarýdýr. Ýþte bu deðerli bilgi ve rýzýk vasýtalarýný yaratan, yöneten, onlarýn ne yolda kullanýldýðýný bilen üstün kudret, Allah’dan baþka kim olabilir?


32
. Ýþte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'týr. Artýk haktan (ayrýldýktan) sonra sapýklýktan baþka ne kalýr? O halde nasýl (sapýklýða) döndürülüyorsunuz?

33. Ýþte böylece Rabbinin yoldan çýkanlar hakkýndaki "Onlar inanmazlar" sözü gerçekleþmiþ oldu.

34.
(Resûlüm!) De ki: (Allah'a) ortak koþtuklarýnýz arasýnda, (birini yokken) ilk defa yaratacak, arkasýndan onu (ölümünden sonra hayata) yeniden döndürecek biri var mý? De ki: Allah ilk defa yaratýp (ölümden sonra) onu yeniden (hayata) döndürür. O halde nasýl saptýrýlýrsýnýz!

35. De ki: Ortak koþtuklarýnýzdan hakka iletecek olan var mý? De ki: "Hakka Allah iletir." Öyle ise hakka ileten mi uyulmaya daha lâyýktýr; yoksa hidayet verilmedikçe kendi kendine doðru yolu bulamayan mý? Size ne oluyor? Nasýl (böyle yanlýþ) hükmediyorsunuz?

36.
Onlarýn çoðu zandan baþka bir þeye uymaz. Þüphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir þeyin yerini tutmaz. Allah onlarýn yapmakta olduklarýný pek iyi bilendir.

Bu ayette zanna tabi olan müþrikler kýnandýðý gibi müslümanlarý da ilme teþvik vardýr. Kadý Beydavi’ye göre bu ayet, ilmi kaynaðýndan tahsil etmenin vacip olduðuna, taklit ve zan ile yetinmenin caiz olmadýðýna delildir.



37.
Bu Kur'an Allah'tan baþkasý tarafýndan uydurulmuþ bir þey deðildir. Ancak kendinden öncekini doðrulayan ve o Kitab'ý açýklayandýr. Onda þüphe yoktur, o âlemlerin Rabbindendir.

38. Yoksa, Onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? De ki: Eðer sizler doðru iseniz Allah'tan baþka, gücünüzün yettiklerini çaðýrýn da (hep beraber) onun benzeri bir sûre getirin.

39.
Bilakis, onlar ilmini kavrayamadýklarý ve yorumu kendilerine asla gelmemiþ olan (Kur'an'ý) yalanladýlar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamýþlardý. Þimdi bak, zalimlerin sonu nasýl oldu!

40. Ýçlerinden öylesi var ki ona (Kur'an'a) inanýr, yine onlardan öylesi de var ki ona inanmaz. Rabbin bozguncularý en iyi bilendir.

41. (Resûlüm! ) onlar seni yalanlarlarsa de ki: Benim iþim bana, sizin iþiniz de size aittir. Siz benim yaptýðýmdan uzaksýnýz, ben de sizin yaptýðýnýzdan uzaðým.

Kur’an-ý Kerim’de çeþitli vesilelerle ifade buyurulduðu gibi Hz. Peygamber’in vazifesi tebliðinden ibarettir; O, sadece müjdeleyici ve uyarýcýdýr. Ýnsanlarýn inanmasýný temin etmek onun elinde deðildir, çünkü hidayet Allah’tandýr. Bu sebepledir ki, Hz. Peygamber kendi amelinden ve teblið vazifesinden sorumludur. Uyarýlmalarýna ve hakka çaðýrýlmalarýna raðmen iman etmeyenlerin sorumluluðu ise sadece kendilerine ait olup Peygamber bundan sorumlu deðildir.



42
. Onlardan seni dinleyenler vardýr. Fakat saðýrlara -üstelik akýllarý da ermiyorsa- sen mi duyuracaksýn?

43.
Onlardan sana bakan da vardýr. Fakat -hele (gerçeði) göremiyorlarsa- körleri sen mi doðru yola ileteceksin?

44. Þüphesiz ki Allah insanlara hiçbir þekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler.

Allah insanlara, gerçeði bulmalarý ve inanmalarý için fýtri kabiliyetler vermiþ ve peygamberler de göndermiþtir. Þu halde Allah onlarýn sezme, anlama ve kavrama melekelerini ellerinden çekip aldýðý için deðil, onlar iradelerini kötüye kullandýklarý için hak yoldan çýkmýþlar, peygamberi kabul etmemiþler ve cezaya müstehak olmuþlar, dolayýsýyla kendi kendilerine zulmetmiþlerdir.


45.
Allah'ýn onlarý, sanki günün ancak bir saati kadar kaldýklarýný zanneder vaziyette yeniden diriltip toplayacaðý gün aralarýnda birbirleriyle tanýþýrlar. Allah'ýn huzuruna varmayý yalanlayanlar elbette zarara uðramýþlardýr. Zira onlar doðru yola gitmemiþlerdi.

46.
Eðer onlarý tehdit ettiðimiz (azabýn) bir kýsmýný sana (dünyada iken) gösterirsek (ne âlâ); yok eðer (göstermeden) seni vefat ettirirsek nihayet onlarýn dönüþü de bizedir. (O zaman onlara ne olacaðýný göreceksin). Sonra, Allah onlarýn yapmakta olduklarýna da þahittir.

47. Her ümmetin bir peygamberi vardýr. Peygamberleri geldiði zaman, aralarýnda adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.

48.
Doðru iseniz bu vaad (azap) ne zamandýr? diyorlar.

49. De ki: "Ben kendime bile Allah'ýn dilediðinden baþka ne bir zarar ne de bir menfaat verme gücüne sahibim." Her ümmetin bir eceli vardýr. Ecelleri geldiði zaman artýk ne bir saat geri kalýrlar ne de ileri giderler.

50. De ki: (Ey müþrikler!) Ne dersiniz? Allah'ýn azabý size geceleyin veya gündüzün gelirse (ne yaparsýnýz?). Suçlular ondan hangisini istemekte acele ediyorlar!

51. Baþýnýza belâ geldikten sonra mý O'na iman edeceksiniz, þimdi mi? (Çok geç). Halbuki onu (azabýn gelmesini) istemekte acele ediyordunuz?

Allah’ýn, iman etmek için bir fýrsat olarak verdiði emniyet ve rahatlýk içinde þýmaran inkarcýlar bu emniyet ve rahatlýðýn ebedi olduðunu zannedercesine azgýnlýklarýna devam eder ve dinin azap tehditleriyle alay ederek “Eðer böyle bir azap varsa hemen gelse ya!” gibi sözlerle güya böyle bir azabýn aslý olmadýðýný iddia ederler. Fakat, yukarýdaki ayet açýkça bildiriyor ki, iman, bir hürriyet ve serbetlik içinde gerçekleþirse kýymet taþýr. Azap ile karþý karþýya kaldýktan sonra inanmanýn bir kýymeti yoktur.



52. Sonra o (kendilerine) zulmedenlere, "Ebedî azabý tadýn!" denilecek. Kazanmakta olduðunuzdan baþkasýnýn karþýlýðýný mý bulacaksýnýz?

53. "O (azap) bir gerçek midir?" diye senden haber istiyorlar. De ki: Evet, Rabbime andolsun ki o þüphesiz gerçektir ve siz âciz býrakacak deðilsiniz.

54. (O zaman) zulmeden herkes yeryüzündeki bütün servete sahip olsa (azaptan kurtulmak için) elbette onu feda eder. Ve azabý gördükleri zaman için için yanarlar. Aralarýnda adaletle hükmolunur ve onlara zulmedilmez.

55. Bilesiniz ki, göklerde ve yerde olan her þey Allah'ýndýr. Yine bilesiniz ki, Allah'ýn vâdi haktýr, fakat onlarýn çoðu bilmez.

56. O hem diriltir hem de öldürür ve yalnýz O'na döndürüleceksiniz.

57. Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öðüt, gönüllerdekine bir þifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiþtir.

Bu ayette Kur’an’ýn dört güzel özelliði anlatýlmaktadýr. Þöyle ki: Kur’an-ý Kerim’in bütün iyi ve kötü huylarý bildirmesi ve insanlarý güzel ahlaka teþvik etmesi en güzel bir öðüttür; kalpleri manevi hastalýklar içinde býrakacak olan inkarcýlýk, þirk ve münafýklýktan insanlarý alýkoymasý ve güzel inançlar ile ruhlarý tedavi etmesi de bir þifadýr; mutluluk yollarýný insanlýða göstermesi ve onlarý bu yola iletmesi de hidayettir; nihayet insanlarý iman nuruna kavuþturmasý ve onlara ebedi mutluluðu kazandýrmasý da sýrf rahmettir.


58
. De ki: Ancak Allah'ýn lütfu ve rahmetiyle, iþte bunlarla sevinsinler. Bu, onlarýn (dünya malý olarak) topladýklarýndan daha hayýrlýdýr.

Übey b. Ka’b’ýn nakline göre Allah Resulü bu ayeti okudu ve onda geçen “Allah’ýn lütuf ve rahmeti”ni, Kur’an-ý Kerim ve Ýslam olarak açýkladý. Diðer bir tefsire göre lütuf Ýslam, rahmet ise müslümanlara vadedilen nimetlerdir.


59. De ki: Allah'ýn size indirdiði rýzýktan bir kýsmýný helâl, bir kýsmýný da haram bulmanýza ne dersiniz? De ki: Allah mý size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mý ediyorsunuz?

60. Allah'a karþý yalan uyduranlarýn kýyamet günü (âkýbetleri) hakkýndaki kanaatleri nedir? Þüphesiz Allah insanlara karþý lütuf sahibidir. Fakat onlarýn çoðu þükretmezler.

61. Ne zaman sen bir iþte bulunsan, ne zaman Kur'an'dan bir þey okusan ve siz ne zaman bir iþ yaparsanýz, o iþe daldýðýnýz zaman biz mutlaka üstünüzde þahidizdir. Ne yerde ne gökte zerre aðýrlýðýnca bir þey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz. Bundan daha küçüðü ve daha büyüðü yoktur ki apaçýk kitapta (levh-i mahfuzda) bulunmasýn.

Bu ayet-i kerimede Allah Teala’nýn ilminden hiçbir þeyin gizli kalmayacaðý, dolayýsýyla insanlarýn bütün yaptýklarýný ve yapacaklarýný bildiði ifade edilmekte, binaenaleyh itaatkar kullar sevindirilmekte, asiler ise tehdit edilmektedir.



62. Bilesiniz ki, Allah'ýn dostlarýna korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.

63. Onlar, iman edip de takvâya ermiþ olanlardýr.

Bu ayet, bir önceki ayette geçen “Allah dostlarý”nýn (evliyaullahýn), Allah’ýn kendilerine böylesine mukaddes bir unvan vermesini saðlayan özelliklerini iki kelimede özetlemiþtir: Ýman ve takva. Çünkü iman, bütün batýl ve yanlýþ inançlardan sýyrýlarak gerçeðe, hakka ulaþmýþ olmanýn, takva ise her türlü sapýk ve kötü yollardan, baþýboþ ve hayvani yaþama tarzýndan arýnarak, kalbi Allah’a teslim etmenin,  hayatý O’nun kanunlarýna göre düzenlemenin ve böylece bir ahlak disiplinine girmenin ifadesidir.Ýþte Allah dostlarý, iman ile ma’rifetullaha ve takva ile de üstün ahlaka ulaþmýþ olduklarýndan, 62. Ayette de buyurulduðu gibi, her türlü korkudan, kederden ve yeisten kurtulmuþlardýr. Çünkü onlar, en üstün kudret olan Allah’ýn dostluðunu ve himayesini kazanmýþlardýr.


64.
Dünya hayatýnda da ahirette de onlara müjde vardýr. Allah'ýn sözlerinde asla deðiþme yoktur. Ýþte bu, büyük kurtuluþun kendisidir.

Tefsirlerde belirtildiðine göre, ayette zikredilen dünya hayatýndaki müjde, Allah dostlarýna Allah’ýn Kur’an’daki müjdeleri ve peygamberlerinin verdiði müjdeler ile onlara gösterdiði sadýk rüyalar ve ölüm anýndaki meleklerin müjdeleridir. Ahiretteki müjdeleri ise, meleklerin onlara gelerek, mutluluklarý hakkýnda verecekleri müjdelerdir.


65. (Resûlüm) Onlarýn (inkârcýlarýn) sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet (ve üstünlük) Allah'ýndýr. O, iþitendir, bilendir.

66.
Ýyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa yalnýz Allah'ýndýr. (O halde) Allah'tan baþka ortaklara tapanlar neyin ardýna düþüyorlar! Doðrusu onlar, zandan baþka bir þeyin ardýna düþmüyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar.

67.
O (Allah), geceyi içinde dinlenesiniz diye sizin için yaratan, (çalýþýp kazanmanýz için de) gündüzü aydýnlýk kýlandýr. Þüphesiz bunda dinleyen bir toplum için ibretler vardýr.

68.
(Müþrikler:) "Allah çocuk edindi" dediler. Hâþâ! O bundan münezzehtir. O'nun (çocuða) ihtiyacý yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Bu hususta yanýnýzda herhangi bir delil yoktur. Allah hakkýnda bilmediðiniz bir þeyi mi söylüyorsunuz?

69. De ki: Allah hakkýnda yalan uyduranlar asla kurtuluþa eremezler.

70. Dünyada bir miktar geçim (saðlarlar), sonra dönüþleri bizedir; sonra da inkâr etmekte olduklarý þeylerden ötürü onlara þiddetli azabý tattýrýrýz.

71.
Onlara Nuh'un haberini oku: Hani o kavmine demiþti ki: "Ey kavmim! Eðer benim (aranýzda) durmam ve Allah'ýn âyetlerini hatýrlatmam size aðýr geldi ise, ben yalnýz Allah'a dayanýp güvenirim. Siz de ortaklarýnýzla beraber toplanýp yapacaðýnýzý kararlaþtýrýn. Sonra iþiniz baþýnýza dert olmasýn. Bundan sonra (vereceðiniz) hükmü, bana uygulayýn ve bana mühlet de vermeyin."

Hz.Nuh, Allah Teala’nýn himayesinde olduðunu bildiði için düþmanlarýna önem vermediðini, onlarýn güç ve kudretine aldýrýþ etmediðini göstermek ve onlara aczini ortaya çýkarmak için kendilerine böyle bir teklifte bulundu ve onlara meydan okudu.


72. "Eðer yüz çeviriyorsanýz, zaten ben sizden bir ücret istemedim. Benim ecrim Allah'tan baþkasýna ait deðildir ve bana müslümanlardan olmam emrolundu."

73. Yine de onu yalanladýlar, biz de hem onu hem de onunla beraber gemide bulunanlarý kurtardýk ve onlarý (yeryüzünde) halifeler kýldýk; âyetlerimizi yalanlayanlarý da (denizde) boðduk. Bak ki uyarýlanlarýn (fakat inanmayanlarýn) sonu nasýl oldu!

74. Sonra onun arkasýndan birçok peygamberi kendi toplumlarýna gönderdik. Onlara mucizeler getirdiler. Fakat onlar daha önce yalanladýklarý þeye inanacak deðillerdi. Ýþte haddi aþanlarýn kalplerini biz böyle mühürleriz.

75. Sonra onlarýn ardýndan da Firavun ve toplumuna Musa ile Harun'u mucizelerimizle gönderdik, fakat onlar kibirlendiler ve günahkâr bir toplum oldular.

76. Katýmýzdan onlara hak (mucize) gelince: "Bu elbette apaçýk bir sihirdir" dediler.

77. Musa: "Size hak geldiðinde onun için (hep böyle) mi dersiniz? Bu bir sihir midir? Halbuki sihirbazlar iflâh olmazlar" dedi.

78. Onlar dediler ki: Babalarýmýzý üzerinde bulduðumuz (dinden) bizi döndüresin ve yeryüzünde ululuk sizin ikinizin olsun diye mi bize geldin? Halbuki biz size inanacak deðiliz.

79. Firavun dedi ki: Bilgili bütün sihirbazlarý bana getirin!

80. Sihirbazlar gelince Musa onlara: Atacaðýnýzý atýn, dedi.

81. Onlar (iplerini) atýnca, Musa dedi ki: "Sizin getirdiðiniz sihirdir. Allah onu boþa çýkaracaktýr. Çünkü Allah bozguncularýn iþini düzeltmez."

Ayetin ifade ettiðine göre sihirbazlýk yani büyücülük, sadece bir aldatma, yaldýzlama ve fesatçýlýktan ibarettir. Çünkü Hz. Musa gibi büyük bir Peygamber onun batýl olduðunu ve onu yapanlarýn fesatçýlar olduklarýný açýkça ifade etmektedir.


82. "Suçlularýn hoþuna gitmese de Allah, sözleriyle gerçeði açýða çýkaracaktýr."

83. Firavun ve kavminin kendilerine iþkence etmesinden korkuya düþtükleri için kavminden bir gurup gençten baþka kimse Musa'ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi aþanlardan idi.

Zira o tanrýlýk iddiasýna kalkýþmýþ ve peygamberlerin torunlarýný dahi kendisine kul edinmiþti
.


84. Musa dedi ki: Ey kavmim! Eðer Allah'a inandýysanýz ve O'na teslim olduysanýz sadece O'na güvenip dayanýn.

85. Onlar da dediler ki: "Allah'a dayandýk. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluðu için deneme konusu kýlma!

86.
Ve bizi rahmetinle o kâfirler topluluðundan kurtar!"

87
. Biz de Musa ve kardeþine: Kavminiz için Mýsýr'da evler hazýrlayýn ve evlerinizi namaz kýlýnacak yerler yapýn, namazlarýnýzý da dosdoðru kýlýn. (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik.

88. Musa dedi ki: Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya hayatýnda zinet ve nice mallar verdin. Ey Rabbimiz! (Onlara bu nimetleri), insanlarý senin yolundan saptýrsýnlar ve elem verici cezayý görünceye kadar iman etmesinler, diye mi (verdin)? Ey Rabbimiz! Onlarýn mallarýný yok et, kalplerine sýkýntý ver (ki iman etsinler).

89. (Allah): Ýkinizin de duasý kabul olunmuþtur. O halde siz doðruluða devam edin ve sakýn o bilmezlerin yoluna gitmeyin! dedi.

90. Biz, Ýsrailoðullarýný denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldýrmak üzere onlarý takip etti. Nihayet (denizde) boðulma haline gelince, (Firavun:) "Gerçekten, Ýsrailoðullarýnýn inandýðý Tanrý'dan baþka tanrý olmadýðýna ben de iman ettim. Ben de müslümanlardaným!" dedi.

91. Þimdi mi (iman ettin)! Halbuki daha önce isyan etmiþ ve bozgunculardan olmuþtun.

Firavun daha önce Mýsýr’da tanrýlýðýný ilan etmiþ ve: “Ey cemaat, ben sizin için kendimden baþka tanrý bilmiyorum. Ben sizin en yüce rabbinizim!” demiþti. Onu tanrý olarak kabul etmeyenlere þiddetli iþkenceler uyguluyordu. Özellikle Ýsrailoðullarýný aðýr iþkenceye tabi tutuyor, ayrýca erkek çocuklarýný da kestiriyordu. Hz. Musa ve kardeþinin Mýsýr’dan ayrýlma istekleri Allah tarafýndan kabul olundu ve Filistin’e gitmek üzere Kýzýl Deniz’in kenarýna geldiler; onlarý imha etmek için Firavun ordusuyla arkalarýndan yetiþti. Hz. Musa, Allah’tan aldýðý bir vahiy ile asasýný denize vurdu, denizden yollar açýldý ve kavmini Tih çölüne çýkarttý. Ayný yoldan peþlerini takip etmek isteyen Firavun denizin ortasýna geldiðinde; yollar kaybolup boðulacaðýný anlayýnca, Allah’a iman etti. Fakat ümitsizliðe dayanan imaný kabul olunmadý.


92
. (Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olmasý için, bugün senin bedenini (cansýz olarak) kurtaracaðýz. Ýþte insanlardan bir çoðu, hakikaten âyetlerimizden gafildirler.

Firavun’un bedeni mumyalanarak günümüze kadar muhafaza edilmiþtir. Halen insanlar tarafýndan ibretle seyredilmektedir.


93. Andolsun biz Ýsrailoðullarýný güzel bir yurda yerleþtirdik ve onlara temiz nimetlerden rýzýk verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrýlýða düþmediler. Þüphesiz ki Rabbin, kýyamet günü onlarýn, aralarýnda ihtilaf etmekte olduklarý þeyler hakkýnda hükmedecektir.

94. (Resülüm!) Eðer sana indirdiðimizden (bu anlattýðýmýz olaylardan) kuþkuda isen, senden önce Kitab'ý (Tevrat'ý) okuyanlara sor. Andolsun ki, Rabbinden sana hak gelmiþtir. Sakýn þüphecilerden olma!

95.
Allah'ýn âyetlerini yalanlayanlardan da olma, sonra ziyana uðrayanlardan olursun.

96. Gerçekten haklarýnda Rabbinin sözü (hükmü) sabit olanlar,inanmazlar.

97.
Kendilerine (istedikleri) bütün mucizeler gelmiþ olsa bile, elem verici azabý görünceye kadar inanmayacaklardýr.

98.
Yunus'un kavmi müstesna, (halkýný yok ettiðimiz ülkelerden) herhangi bir ülke halký, keþke (kendilerine azap gelmeden) iman etse de bu imanlarý kendilerine fayda verseydi! Yunus'un kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatýndaki rüsvaylýk azabýný kaldýrdýk ve onlarý bir süre (dünya nimetlerinden) faydalandýrdýk.

Yunus Peygamber’in kavmi onu inkar edince, kýzarak aralarýndan ayrýldý. Kavmi onun haber verdiði azabýn geleceðini hissetti, hemen yaptýklarýna piþman oldu ve azabýn gelmemesi için Allah’a yalvardý. Cenab-ý Allah da onlardan azabý kaldýrdý.


99. (Resûlüm!) Eðer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmalarý için insanlarý zorlayacak mýsýn?

100
. Allah'ýn izni olmadan hiç kimse inanamaz. O, akýllarýný kullanmayanlarý murdar (inkârcý) kýlar.

101. De ki: "Göklerde ve yerde neler var, bakýn (da ibret alýn!)" Fakat inanmayan bir topluma deliller ve uyarýlar fayda saðlamaz.

102. Onlar, kendilerinden önce gelip geçmiþ toplumlarýn (acýklý) günlerinin benzerlerinden baþkasýný mý bekliyorlar? De ki: Haydi bekleyin! Þüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

103. Biz, sonra peygamberlerimizi ve ayný þekilde iman edenleri kurtarýrýz. Ýnananlarý üzerimize bir borç olarak kurtaracaðýz.

104.
De ki: "Ey insanlar! Benim dinimden þüphede iseniz, (bilin ki) ben Allah'ý býrakýp da sizin taptýklarýnýza tapmam, fakat ancak sizi öldürecek olan Allah'a kulluk ederim. Bana müminlerden olmam emrolundu."

105. "Ve (bana) hanîf (Allah'ýn birliðini tanýyýcý) olarak yüzünü dine çevir; sakýn müþriklerden olma, diye (emredildi)."

106. Allah'ý býrakýp da sana fayda veya zarar vermeyecek þeylere tapma. Eðer bunu yaparsan, o takdirde sen mutlaka zalimlerden olursun.

107. Eðer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O'ndan baþka giderecek yoktur. Eðer sana bir hayýr dilerse, O'nun keremini geri çevirecek de yoktur. O, hayrýný kullarýndan dilediðine eriþtirir. Ve O baðýþlayandýr, esirgeyendir.

108. De ki: Ey insanlar! Size Rabbinizden Hak (Kur'an) gelmiþtir. Artýk kim doðru yola gelirse, ancak kendisi için gelecektir. Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktýr. Ben sizin üzerinize vekil deðilim. (Sadece teblið etmekle memurum).

109
. (Resûlüm!) Sen, sana vahyolunana uy ve Allah hükmedinceye kadar sabret. O hakimlerin en hayýrlýsýdýr.




Ynt: Yunus Suresi By: sümeyra Date: 25 Þubat 2013, 02:24:12



     62. Bilesiniz ki, ALLAH'ýn dostlarýna korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.

63. Onlar, iman edip de takvâya ermiþ olanlardýr.

Bu ayet, bir önceki ayette geçen “ALLAH dostlarý”nýn (evliyaullahýn), ALLAH’ýn kendilerine böylesine mukaddes bir unvan vermesini saðlayan özelliklerini iki kelimede özetlemiþtir: Ýman ve takva. Çünkü iman, bütün batýl ve yanlýþ inançlardan sýyrýlarak gerçeðe, hakka ulaþmýþ olmanýn, takva ise her türlü sapýk ve kötü yollardan, baþýboþ ve hayvani yaþama tarzýndan arýnarak, kalbi ALLAH’a teslim etmenin,  hayatý O’nun kanunlarýna göre düzenlemenin ve böylece bir ahlak disiplinine girmenin ifadesidir.Ýþte ALLAH dostlarý, iman ile ma’rifetullaha ve takva ile de üstün ahlaka ulaþmýþ olduklarýndan, 62. Ayette de buyurulduðu gibi, her türlü korkudan, kederden ve yeisten kurtulmuþlardýr. Çünkü onlar, en üstün kudret olan ALLAH’ýn dostluðunu ve himayesini kazanmýþlardýr.


64. Dünya hayatýnda da ahirette de onlara müjde vardýr. ALLAH'ýn sözlerinde asla deðiþme yoktur. Ýþte bu, büyük kurtuluþun kendisidir.

Tefsirlerde belirtildiðine göre, ayette zikredilen dünya hayatýndaki müjde, ALLAH dostlarýna ALLAH’ýn Kur’an’daki müjdeleri ve peygamberlerinin verdiði müjdeler ile onlara gösterdiði sadýk rüyalar ve ölüm anýndaki meleklerin müjdeleridir. Ahiretteki müjdeleri ise, meleklerin onlara gelerek, mutluluklarý hakkýnda verecekleri müjdelerdir.

radyobeyan