Ben biz olmadan By: reyyan Date: 12 Mayýs 2011, 13:27:50
“Ben”, “biz” olmadan…
Güç, “Biz/ nahnu” olmaktan doðar.
“Ben/ene”ler “Biz” olma kývamýna gelmeden, ideal toplum dediðimiz çýkardan, kýsýr düþüncelerden, birbiriyle dalaþan bireylerin keþmekeþliðinden, dünya ile sýnýrlý düþüncelerin doluþtuðu her kafadan ses çýkmasýndan uzak bir toplumun meydana gelmesi ihtimal dýþýdýr.
Her zaman kendini düþünen, kendine yontan, kendisi için gelecekten kaygýlanan, kendi çýkarý için baþkasýnýn iflasýný göze alan özellikleriyle “Ben”in, insanýn biricik dünya sýnavýnýn olmasý yanýnda, iþler sarpa sarmaya baþladýðýnda olgunlaþmasýnýn, yani kemale ermesinin de en büyük engelidir.
“Ben”in en çok zorlandýðý þey “Biz” olmaktýr aslýnda. Oluþumlarýn en zorudur “ben”in hakiki “biz” olmasý. Çünkü “biz” olmak, “ben”in, bencilliðin, çýkarýn, kendi düþüncesine meftunluðun, gurur ve inat gibi özelliklerin yoðunlaþtýðý “ego” sunun katýlýk ve kabalýðýndan vazgeçmesi demektir. Bu ise, “ben” e en zor gelen þeydir; belki yýllarca didinip kendine göre sahip olduðu gücün bir anda yok olmasý demektir. Ýnsan bir anda, yanlýþ algýladýðý gururunu, sözde þerefini, çýkarýný, bel baðladýðý duygularýný ve kendini haklý gördüðü inadýný býrakmasý, gerçek “ben” diye sarýldýðý ve uðruna her þeyini vermeye hazýr olduðu “ego”sundan vazgeçmesi öyle kolay deðil.
Aslýnda çoðu insanlar, benlik konusunda yanýlgý içindedirler. Yanýldýklarý nokta ise, “ben” olarak kabul ettikleri, çok deðiþik faktör ve yanlýþ eðitim sonucu bulaþtýklarý alýþkanlýk ve tutumlarýn þiþirdiði, büyüttüðü ve “ben” in yerini alan “ego”larýnýn tutsaðý olmalarýdýr. “Ego” “nevrotik/hasta benliðimiz” diye tanýmlanan yalancý “ben”dir; ama bunu çoklarý, daha doðrusu kendini bilmezler, asýl peþinden gidilmesi gereken “ben”leri olduðunu sanýrlar. Öylesine “ego”larýna inanýrlar ki, o ne derse artýk onun arkasýndan giderler, onun istek ve arzularýný kendi içlerinden doðan haklý istekmiþ gibi yerine getirirler. Zamanla bu öyle bir hal alýr ki, kendi asýl benliðini unuturlar ve yalancý “ben” olan “ego”larýnýn kiþiliklerinin temeli olarak algýlamaya baþlarlar. “Ego”larýna olan saldýrýyý, kiþiliklerinin bütününe gelen saldýrý olarak görürler; bu kez olanca güçleriyle kendilerini savunmaya baþlarlar ki, bu da “ego”nun en çok istediði bir tutumdur.
Zaten savunma mekanizmalarýnýn çoðu “ego”nun birer tuzaðýdýr. Kendimizi savunma demek, kötü yanýmýzýn, baþkalarýnca fark edilen kusurumuzun ya da suçumuzun ret edilmesi ya da kabule yanaþýlmamasý demektir. Yalancý ben” yani “ego”, kusur isnadýna tahammül edemez, yerinde de olsa, en küçük kritiði bir suç isnadý olarak algýlar, aklý ve kalbi tedirgin ederek bütün duygularý da savunmaya geçirir. “Ego”su þiþmiþ böyle bir insan, elbette “biz” yani “nahnu” bilincine terstir. Kazara bir birliðe girse, orada “biz” olmanýn gereðine uyma noktasýnda çok sýkýntýlar çeker, “biz” in de huzurunu bozar.
“Biz” bilincinin oluþabilmesi için, önce ben” ler gerçek “ben” olmalý. “Ben”ler gerçek “ben” olmadan; bir çile döneminden geçmeden, törpülenmeden, bir eðitim süreci geçirmeden, gerektiðinde acý çekmeden, kendini bir hiç kabul etmeden, “manay-ý harfiyle” bakmadan “biz/nahnu” havuzunda yýkanýp tertemiz olamazlar. “Ben” in asýl kendini göstermesi gerektiði yer, sayýsýz bireylerin oluþturduðu “biz” bilinciyle temeli atýlan toplumun içidir. Asýl sýnavýný da orada verir. “Ben” in mihenk taþýdýr toplum. Orada uyum saðlayabiliyorsa, “ego”nun temel özellikleri depreþmiyorsa, yanlýþ algýladýðý “ego”sundan bir eser kalmýyorsa, eh bir nebze de olsa sýnavý kazanmýþ olur.
“Ben”in, yani “ene”nin kötü yanýdýr ego ya da sahtesidir. Hem yalancýdýr, hem sahibini kötülüðe teþvik edicidir, hem son derece çýkarcýdýr, hem yalnýz kendisinden ötürü kaygýlýdýr, hem acýmasýzdýr, hem ikiyüzlüdür; hem ve hem… “Ego”ya “enaniyet” de diyebiliriz.
“Biz ” olmak için “ben”e sahip insanýn yapmasý gereken þeyler vardýr. Her þeyden önce insanýn, “ben” olmanýn bilincinde olarak, sahte “ben”in, yani “ego”nun ne olduðunu, kendi baþýna neler getirdiðini bilmesi gerekir. Bu bir eðitim iþidir, duygu eðitimidir.
“Ben”in yapmasý gerekenlerine ayrýntýlý deðinmeyi bir baþka yazýya ya da yazýlara býrakarak, þu kadarýný söylemede yarar var: Bediüzzaman’ýn, “lâakal her on beþ günde bir defa okunmalý” dediði Yirmi Birinci Lem’a, baþtan sona “ben”in saðlýklý hale gelmesine yönelik kurallarla doludur. Her kural aslýnda “ben” in akmasý gereken bir mecradýr. Bu mecrada kendini bulur “ben”; sahibine de olgunlaþmanýn yollarýný bahþeder.
Ýþte Ýhlâs Risalesi “biz” olmanýn geniþ, son derece saðlýklý caddesidir. “Ben” bu yolda özgürdür, yalnýz Allah’ýn kulu olma þerefine ermiþtir, kendisi gibi olan baþkalarýnýn kölesi olmaktan kurtulmuþtur.
“Kevser-i Kur’anîden süzülen tatlý, büyük bir havuzu kazanma”nýn da en kestirme yoludur.
HÜSEYÝN KARA