Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajý
Pages: 1
Hz Muhammed ve yetimler By: hafiza aise Date: 12 Mayýs 2011, 13:04:19
5- Yetimler, Þehit Aileleri ve Gaziler

Kendisi de bir yetim olarak büyüyen ve içinde yetiþtiði toplumda yetimlere yapýlan kötü muameleye þahit olan Hz. Peygamber'in üzerine titiz bir þekilde eðildiði toplum kesimlerinden biri, belki de en baþta geleni yetimlerdi. Câhiliye döneminde bakýmsýzlýk, boþama kolaylýðý ve vefat gibi nedenlerle dul ve yetimlerin sayýsý çok fazla idi. Anne ve babanýn ölmesi halinde yetimleri gözetmek seyyidlerin, yani kabile reislerinin görevlerinden biriydi. Kabileler arasýnda sýk sýk savaþlar meydana geldiði için, vesayet altýna giren öksüz kýzlarýn sayýsý fazlaydý. Bir velinin velayeti altýnda on-onbeþ kadar öksüz kýz bulunduðu olurdu. Yetimler kendilerini müdafaadan aciz olduklarý için, büyük vârisler onlarýn haklarýna riayet etmez, onlara bir þey vermezlerdi.[829] Yetimler vâris olamadýklarý için genellikle önemli bir mal varlýðýna sahip olamazlardý. Teamüle göre bir kimse, velayeti altýndaki öksüz kýzýn üzerine maþlahýný atarsa, örfen bu hareket, "bu kýz benimdir" anlamýna gelirdi. Bu durumda kýzýn velisinden baþka bir kimse onu nikahlamaya asla tâlip olamazdý.Velî, þayet yetim kýz hoþuna giderse, kendisi nikahlardý. Bu takdirde kýzýn emsali arasýndaki teamüle göre takdir ve tayin edilen mehiri vermezdi. Bununla birlikte, kýzcaðýzýn veraset gereði sahip olduðu malýný kendi malýyla birlikte idare eder ve o maldan kendisi istifade ederdi. Yetime ise bir þey vermezdi. Kýz hoþuna gitmezse veya dulu nikah etmek istemezse, baþkasýyla evlenmesine de engel olurdu. Nikahlamadýðýný baþkasýna vermediði gibi, malýna bir an önce vâris olabilmek için türlü iþkencelerle aðýr iþlerde kullanýrdý.[830]

Görüldüðü üzere yetimlere câhiliye toplumunda uygulanan muameleler, bir sosyal problem olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Bu sebeple, hem Kur'an'da ve hem de Hz. Peygamber'in hadislerinde, o dönemdeki diðer problemlere olduðu gibi bu hususa da yer verildiði ve üzerinde durulduðu görülmektedir. Nitekim Kur'an'da ve hadislerde yetimlere uygulanan kötü muameleleryerilmiþ ve yetim haklarý korunarak himaye altýna alýnmýþtýr. Kur'an ayetlerinde ve Hz. Peygamber'in hadislerinde, yetimlerle ilgili karþýlaþýlabilecek her durum için esaslar gösterilmiþ; müminlerin bu konuda yapmalarý ve kaçýnmalarý gereken davranýþlar geniþ bir çerçevede ortaya konmuþtur. Konuyla ilgili ayetleri ana hatlarýyla iki kýsýmda mütalaa etmek mümkündür. Ayetlerden bir kýsmý yetime iyi muamele etmeyi emretmektedir. Diðer bir kýsmý ise, yetimin mallarý ve genel olarak yetimle ilgili hukûkî hükümler içermektedir.

Kur'an-ý Kerim'de "O, seni yetim bulup barýndýrmadý mý?"[831] buyrularak bizzat Hz. Peygamber'in yetim olarak büyüdüðü vurgulanmakta ve Allah'ýn, onu yetim iken çeþitli imkanlar yaratarak barýndýrdýðý belirtilmektedir. Ayný sûrede Hz. Peygamber'e, yetime iyi davranmasý þu ifade ile emredilmektedir: "Yetimi sakýn ezme"![832]

Aþaðýda anlatacaðýmýz olay, Ýslâm dininin dul ve yetimlerinhaklarýný korumaya verdiði önemi göstermektedir. Ensârdan bir adam (Evs b. Sâbit) ölür, geride bir dul haným ve üç yetim kýz býrakýr. Ölen kiþinin hiç oðlu yoktur. Amcasýoðullarý, onun malýnýn tamamýný alýrlar. Dul kadýna ve yetim üç kýza bir þey vermezler. Kadýn, durumu Hz. Peygamber'e þikayet eder. Hz. Peygamber onlara adam gönderir. Vârisler, malýn kendilerine ait olduðunu söylerler. Çünkü Arap âdetine göre, mirasa yalnýz ölenin erkek akrabasý vâris olurdu. Bu olay üzerine þu âyet-i kerîme nazil olur: "Ana babanýn ve yakýnlarýn býraktýklarýndan erkeklere bir pay vardýr; ana babanýn ve yakýnlarýn býraktýklarýndan kadýnlara da bir pay vardýr..."[833] Hz. Peygamber hemen onlara haber gönderip, Allah'ýn kadýnlara da mirastan pay ayýrdýðýný bildirir.[834]

Ýslâm'dan önce insanlar yetimlerin mallarýný yerler, onlarýn mallarýndan faydalanmak için yetimle evlenme, ya da onu oðlu veya kýzý ile evlendirme yollarýna baþvururlardý. "Haksýzlýkla yetimlerin mallarýný yiyenler þüphesiz karýnlarýna ancak ateþ týkýnmýþ olurlar" ve " Rüþd çaðýna eriþinceye kadar, yetimin malýna, sadece en iyi tutumla yaklaþýn"[835] ayetlerinin nâzil olmasý üzerine Müslümanlar yetimlerin mallarýndan el çektiler. Onlarýn mallarýný yemek bir tarafa, yetimlerin mallarýnýn kendi mallarýna karýþmamasýna dikkat etmeye baþladýlar. Öyle ki, yetimin önünden artan yemeði yemekten bile çekiniyorlardý. Evlerinde yetim bulunanlar onun yiyeceðini ve içeceðini ayýrdýlar. Onlara ayrý bir ev tahsis ettiler. Bu durum, mallarýný çalýþtýrmaktan aciz olan yetimlerin de aleyhine olduðu gibi yetim hâmîlerine de güç geliyordu. Hatta Abdullah b. Revâha Hz. Peygamber'e gelerek þunlarý söyledi: "Yâ Resûlallah, hepimiz yetimleri oturtacak ayrý bir eve, onlara ayrý yiyecek ve içecek verecek güce sahip deðiliz". Ýþte bu yanlýþ anlamayý bertaraf edip konuya açýklýk getirmek maksadýyla þu ayet-i kerime nazil oldu: "Sana yetimler hakkýnda soruyorlar. De ki: Onlarý iyi yetiþtirmek daha hayýrlýdýr. Eðer onlarla birlikte yaþarsanýz, bilin ki onlar sizin kardeþlerinizdir..."[836] Bu âyete göre önemli olan, yetimi güzel yetiþtirmek, onun malýný da kendi yararýna ýslah edip geliþtirmektir. Aleyhlerine olmamak þartýyla yetimlerle beraber oturmakta, onlarýn mallarýný kendi mallarýna katýp beraber çalýþtýrmakta bir sakýnca yoktur. Ancak elde edilen gelirden masraf çýktýktan sonra paylarýna düþeni onlara vermek veya onlarýn hesabýna kaydetmek gerekir.[837]

Yetimlerin toplum içindeki durumlarýný iyi bir düzeye getirmek Hz. Peygamber'in baþlýca sosyal faaliyetleri arasýnda yer almýþtýr. Onun yoksullar ve yetimlerle ilgilenmesi ve onlarýn haklarýyla ilgili düzenlemelerde bulunmaya baþlamasý peygamberliðinin ilk yýllarýna rastlar. Nitekim, Habeþistan'a giden muhâcirlerin baþkaný Câfer b. Ebû Tâlib, Necâþî'nin huzurunda Ýslâm'ý ve Müslümanlarý savunmak maksadýyla yaptýðý konuþmada "Cahiliye döneminde kuvvetlilerin zayýflarý ezdiðini" söylemiþ, konuþmasýnýn devamýnda Hz. Peygamber'in emrettiði ve yasakladýðý hususlarý dile getirmiþtir. Onun yasakladýðý konulardan birinin de "yetim malý yemek" olduðunu söylemiþtir.[838] Hz. Peygamber, yetimlerle ilgilenmeyi ömrünün sonuna kadar sürdürmüþtür.

Hz. Peygamber'in yetimlere karþý tutumunun en güzel örneðini, ünlü sahâbî Enes b. Mâlik'e olan davranýþlarýnda bulmak mümkündür. Enes b. Mâlik yetimdi. Babasý Mâlik b. Nadr'ýn, Müslümanlara karþý olduðu, Ýslâmiyetin Medine'de yayýldýðý ilk günlerde hanýmý Ümmü Süleym'in Müslüman olmasýna kýzarak Þam'a gittiði ve hicretten önce orada öldüðü rivayet edilmektedir. Ümmü Süleym daha sonra Ebû Talha el-Ensârî ile evlendi. Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettiðinde henüz on yaþýnda, okur- yazar ve zeki bir çocuk olan Enes'i, annesi (veya üvey babasý) Hz. Peygamber'in hizmetine verdi. Enes, Hz. Peygamber'in vefatýna kadar on yýl onun hizmetinde bulundu. Hz. Peygamber'in eðitim-öðretim tarzýna, insanlara ve özellikle çocuklara karþý hoþgörüsüne ve diðer ahlâkî davranýþlarýna dair birçok bilgi Enes vasýtasýyla intikal etmiþtir. Enes, Hz. Peygamber'den bir defa bile azar iþitmediðini söylemiþtir. Hz. Peygamber, bir hatasý yüzünden Enes'i ikaz edecek olan hanýmlarýna "Býrakýn çocuðu!"[839] derdi.

Hz. Peygamber, içinde yetim barýndýran ve yetime iyi davranýlan eve büyük önem vermiþ ve þeref atfetmiþtir. O, bu konuda þunlarý söylemiþtir: "Müslümanlarýn evleri arasýnda en iyisi içinde kendisine iyi davranýlan yetim bulunan evdir. En kötüsü de, içinde, yetim bulunup da kendisine kötü davranýlan evdir".[840] Burada yetimi sadece barýndýrmak deðil; barýnma ile beraber ona iyi davranmak da zikredilmektedir. Þayet evde barýndýrýlan yetime iyi davranýlmazsa, maddî ve manevî eziyete maruz býrakýlýrsa, bu tür bir barýnma, onun için bir zulüm haline gelebilir.

Ünlü Ebû Hüreyre'nin durumu da Ýslâm'ýn yetimlere verdiði deðeri gözler önüne seren en güzel örneklerden biridir. O, kendisinin yetim olarak büyüdüðünü, Büsre bint Gazvân'ýn yanýnda hizmetçi olarak karýn tokluðuna çalýþtýðýný; Ýslâm'la birlikte ise þeref bulduðunu belirtmiþtir.[841]

Hz. Peygamber bir yetim ile baþkasý arasýnda meydana gelen anlaþmazlýkta, mahkeme yetimin aleyhinde sonuçlansa bile, baðýþ yoluyla ve gönül rýzasýyla yetimi koruma cihetine gitmiþtir. Uhud Savaþý'ndan önce ensardan Ebû Lübâbe ile yine ensardan bir yetim arasýnda bir hurma bahçesi yüzündenanlaþmazlýk çýkar. Hz. Peygamber Ebû Lübâbe'nin lehine hüküm verir. Ancak ondan hakkýný çocuða baðýþlamasýný ister. Kendisine bunun karþýlýðýnda cennette bir hurma bahçesi baðýþlanacaðýný söyler. Fakat Ebû Lübâbe buna yanaþmaz. Hz. Peygamber ona gücenir. O sýrada Ýbnü'd-Dehdâha, Hz. Peygamber'e, yetime bir hurma bahçesi baðýþladýðý takdirde kendisinin ne gibi bir mükâfata eriþeceðini sorar. O da cennette bir bahçe bahþedileceðini bildirir. Ýbnü'd-Dehdâhahurma bahçesini satýn alarak yetime baðýþlar. Hz. Peygamber onun bu davranýþýna çok sevinir.[842]

Peygamberimiz yetimleri asla istismar etmemiþtir. Amme hizmetinde kullanýlacak olsa dahi yetimlerin mallarýna el koymamýþtýr. Hatta onlarýn, mallarýný bu iþ için baðýþlamalarýna bile gönlü razý olmamýþtýr. Sözgeliþi Mescid-i Nebevî'nin inþâ edildiði arsa, ensar'dan Es’ad b. Zürâre'nin himayesinde bulunan Sehl ve Süheyl adýndaki iki yetime aitti. Bu iki yetim, arsayý mescid yapýlmasý için hibe etmek istemiþler; ancak Hz. Peygamber bunu kabul etmemiþ ve bedelini ödemiþtir.[843]

Hz. Peygamber'in yardým konusunda yetimleri yakýn akrabalarýna tercih ettiði zamanlar olmuþtur. Nitekim bir gün kendisine ganimet mallarý arasýnda esirler getirilir. Hz. Feygamber'in amcasý Zübeyr b. Abdülmuttalib'in kýzlarý Ümmü'l-Hakem ve Dubâa, bunu duyunca yanlarýna Hz. Fatýma'yý da alarak, Hz. Peygamber'e gelirler. Ýçinde bulunduklarý durumu anlatýrlar ve ondan hizmetçi talebinde bulunurlar. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Bedir yetimleri sizi geçti"[844] buyurur.

Beþîr b. Akrebe adlý sahâbî, henüz çocuk iken, babasý Uhud Savaþý'nda þehit düþer. Bunun üzerine Hz. Peygamber Beþîr'i ziyaret eder; onun aðladýðýný görür ve "Aðlama, ben, baban, Aiþe de annen olsa istemez misin?" diyerek onu teselli eder. Beþîr de "Evet" cevabýný verir.[845]

Hz. Aiþe'nin himayesinde yetimler mevcuttu.[846] Bunlarýn dýþýnda bizzat Hz. Peygamber'e vasiyet edilmiþ yetimler de vardý. Nitekim Es'ad b. Zürâre vefat ederken Kebþe, Habîbe ve Fâria adlýüç kýzýný Hz. Peygamber'e býraktýðýný vasiyet etmiþtir. Peygamberimiz hangi hanýmýnýn yanýna gidecekse bu kýzlarý da beraberinde götürürdü. Kendisi onlarýn evlilikleriyle de ilgilenmiþtir.[847]

Hz. Peygamber yetimle ilgilenmenin dinî bir görev olduðunu; yetimlerle ilgilenenin ahirette mükâfata eriþeceðini bildirmiþtir. Nitekim bir sözünde "Kim Allah rýzasý için bir yetimin baþýný okþarsa, elinin dokunduðu her saç sayýsýnca iyilik yazýlýr. Kim yanýnda bulunan yetim erkek veya kýz çocuða iyi davranýrsa ben ve o, cennette (þehadet ve orta parmaðýný göstererek) þu ikisi gibidir"[848] buyurmuþtur.

Yedi büyük günahý sýralayan hadislerde bu günahlar arasýnda yetim malý yemek de geçmektedir: Hz. Peygamber þöyle buyurur; "Helak edici yedi þeyden kaçýnýnýz: Þirk, büyü, adam öldürme, riba yeme, yetim malý yeme, savaþtan kaçma ve iffetli kadýna zina isnadýnda bulunma".[849]

Ýbn Mâce, "Kitâbü'l-Edeb"de yetim hakký konusunda bir bab açmýþtýr. Burada "Ýki zayýfýn hakkýný yemekten sakýndýrýrým: Yetim ve kadýn"[850] hadisi dikkat çekicidir. Hz. Peygamber "Kim üç yetimi himaye ederse, gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçirmiþ, Allah yolunda cihad etmiþ gibi gibi olur. Ben ve o, yani yetimleri koruyan, cennette þu ikisi gibi kardeþiz" buyurdu ve elinin iki parmaðýný birbirine bitiþtirdi.[851]

Hz. Peygamber yetim malýnýn korunmasýna önem verirdi. Hatta onu koruyacak kapasitede olmayanlarýn bu iþi üstlenmelerini istemezdi. Nitekim Ebû Zer el-Gýfârî'ye kendisini zayýf gördüðünü belirterek, yetim malýnýn velâyetini üzerine almamasýný tembih etmiþtir.[852]

Avn b. Ebû Cühayfe babasýndan þu sözü nakleder: "Bize Peygamber'in zekat memuru geldi. Zekatý zenginlerimizden alýp fakirlerimize verdi. Ben yetim bir çocuktum. Bana da bir deve verdi".[853] Bu örnek de Hz. Peygamber döneminde devletin yetimleri korumaya gösterdiði itinayý gözler önüne sermektedir.

Hz. Peygamber, yetime, yoksula ve yolcuya infakta bulunan zengini övmüþ; onlarýn hakkýný yiyeni ise kötülemiþtir.[854] "Kim bir yetimin yiyeceðini ve içeceðini üstlenirse, affedilmeyecek günah iþlemedikçe Allah onu cennete yerleþtirir"[855] buyurmuþtur. Yetim yeðenlerezekat vermenin hükmünü soranlara, buna, birisi akrabalýktan dolayý ve diðeri de zekattan dolayý olmak üzere iki kat mükafat verileceðini bildirmiþtir.[856] Kalbinin katýlýðýndan þikayet eden bir adama, yetime merhamet etmesini, baþýný okþamasýný, yediði yemekten ona da yedirmesini söylemiþ, o zaman kalbinin yumuþayacaðýný bildirmiþtir.

Görüldüðü gibi Hz. Peygamber, o dönemde sosyal bir problem olan ve her zaman da problem olabilecek yetim hakký ve yetimlere iyi davranýlmasý konusunda çok önemli ve köklü çözümler getirmiþtir.

Hz. Peygamber, þehitlerin geride býraktýklarý çocuklarýna özel ilgi göstermiþtir. Onun özel iltifat ve ilgisine mazhar olan þehit çocuklarýndan birisi Uhud þehitlerinden Abdullah b. Amr XE "Abdullah b. Amr" 'ýn oðlu Câbir'dir. Babasý þehit olduðunda Câbir on sekiz yaþlarýnda bulunuyordu. Hz. Peygamber Uhud savaþýndan bir gün sonra Hamrâaülesed Gazvesi'ne giderken, sadece bir gün önce Uhud'a katýlanlarýn gelmesine müsade ettiði halde, babasý bir gün önce þehit olan Câbir b. Abdullah'a özel izin vermiþtir. Câbir, Hz. Peygamber'e gelerek, Uhud Savaþý'na, kýzkardeþlerine bakacak baþka kimsesi bulunmadýðý için katýlamadýðýný bildirmiþ ve sefere iþtirak etmek için izin istemiþtir. Hz. Peygamber Câbir'e baþka zamanlarda da yardýmcý olmuþtur. Çoðu alacaklýlarý, hurmalarýn toplanma mevsimi geldiðinde Câbir'den babasýnýn borçlarýný isterler. O da hurma bahçesinden baþka gelirleri olmadýðýný ve o yýlki ürünün de borcunu karþýlamaya yetmeyeceðini Hz. Peygamber'e bildirir. Hz. Peygamber toplanan hurmalarý birkaç öbek halinde yýðdýrýr. Bunlardan en büyük öbeðin yanýna oturarak ölçeði eline alýr ve herkese alacaðý nisbetinde hurma vermeye baþlar. Hz. Peygamber'in bir mucizesi olarak Câbir'in bütün borçlarý ödendikten sonra hurmalarýn eksilmediði rivayet edilir.[857]

Hz. Peygamber, maddî sýkýntý içinde bulunan þehit ailelerine yardýmlarda bulunurken, onlarý ezikliðe sevkedecek davranýþlardan da kaçýnmýþtýr. Buna örnek olarak Câbir b. Abdullah ile aralarýnda geçen olayý hatýrlatmak istiyoruz. Hz. Peygamber'le birlikte Zâtürrikâ' Gazvesi'ne katýlan Câbir b. Abdullah, ona maddî sýkýntý içinde olduðunu bildirir. Hz. Peygamber Câbir'den kendisine devesini satmasýný ister. Uzun süren pazarlýktan sonra Medine'ye varýnca teslim etmek þartýyla deveyi satýn alýr. Câbir Medine'ye dönünce deveyi teslim etmek için götürdüðünde Hz. Peygamber ona borcunu öder ve deveyi de kendisine hediye eder.Câbir o sýrada tanýdýðý bir Yahudiye rastlar ve durumu ona anlatýr. Yahudi buna hayret eder ve "Demek o senden deveyi satýn aldý, parasýný verdi, sonra da deveyi sana hediye etti ha"! diyerek bu hayretini gizleyemez. Câbir de "Evet" cevabýný verir.[858]

Hz. Peygamber þehit çocuklarýna sadece yardýmla, maddî ve manevî ihtiyaçlarýný karþýlamakla yetinmemiþ; kendilerinin ileriki yýllarda yalnýzca yardýmla geçinen insanlar olarak yaþamaktan kurtulup birer iþ sahibi olmalarýný, geçimlerini kendileri temin etmelerini istemiþ ve bunun için teþvik etmiþtir. Hz. Peygamber'le Mûte Savaþý'nda þehit düþen Câfer-i Tayyar'ýn oðlu Abdullah arasýnda geçen bir olayý buna örnek olarak kaydedebiliriz. Peygamberimiz bir gün çocuklarla birlikte pazarda satýþ yapan Abdullah b. Câfer XE "Abdullah b. Câfer" 'in yanýna uðramýþ, kendisiyle ilgilenmiþ ve "Allahým! Onun satýþýný bereketli kýl" diye dua etmiþtir. Abdullah b. Câfer Hz. Peygamber'in vefatýnda 10 yaþýnda olduðuna göre[859] bu olay, çocuk yedi ilâ on yaþlarý arasýnda iken meydana gelmiþ olmalýdýr.

Hz. Peygamber þehit çocuklarýný teselli etmiþtir. Ebû Saîd el-Hudrî Uhud savaþý esnasýnda on üç yaþýnda bulunuyordu. Babasý Mâlik b. Sinan onun geliþmiþ olduðunu söyleyerek savaþa katýlmasýný istemiþ, ancak Hz. Peygamber kabul etmemiþti. Mâlik b. Sinan Uhud savaþýnda þehit düþmüþtür. Ebû Saîd el-Hudrî, savaþtan sonra Medine'ye dönen Hz. Peygamber'i Benî Hudre çocuklarýyla birlikte karþýlamaya gitmiþtir. Hz. Peygamber onu teselli etmiþ ve "Allah babana ecrini versin" diyerek dua etmiþtir.

Hz. Peygamber genç yaþta Uhud'da þehit düþen amcasý Hz. Hamza'nýn yetim çocuklarý ile ilgilenmiþtir. Hamza'nýn kýzý olan Ümâme, Umretü'l-Kazâ'da "Amca! Amca!" diyerek Peygamberimizin arkasýna düþmüþ,o da Ümâme'yi alarak Medine'ye getirmiþtir. Çocuðun bakýmýný üstlenmek için Zeyd b. Hârise, Hz. Ali ve Câfer b. Ebû Tâlib arasýnda anlaþmazlýk çýkmýþtýr. Bunun üzerine araya Peygamberimiz girmiþ; Câfer b. Ebû Tâlib'in hanýmý Esmâ,Ümâme'nin teyzesi olduðundan, onun bakýmýný Câfer'e vermiþtir. Ümâme'yi daha sonra Seleme b. Ebû Seleme ile evlendirmiþtir. Yine Uhud savaþýnda þehit düþen Abdullah b. Cahþ XE "Abdullah b. Cahþ" 'ýn terekesinin idaresini üzerine almýþ; oðluna Hayber'de bir mülk satýn alývermiþtir.[860]

Hz. Peygamber'in Medine döneminde sahabenin hemen tamamý gazilerden oluþuyordu. Çünkü Bedir, Uhud, Hendek savaþlarýna katýlanlar birer gazi idiler. Peygamberimiz Ehl-i Bedir'den övgü ile söz etmiþtir.[861] Övgüsünde özellikle Bedir ehlinin faziletinden bahsetmekle birlikte, bu, ayný zamanda onun gazilere verdiði deðeri göstermektedir. Mekke'nin Fethi'ne yönelik hazýrlýklarý müþriklere haber vermek için onlara mektup yazan ve fakat daha sonra bu mektubu ele geçirilen Hâtýb b. Ebû Beltea örneðinde olduðu gibi, bunlarýn bazý suçlarýný affettiði görülmektedir.

Hz. Peygamber þehitlerin geride kalan yakýnlarýný teselli için elinden gelen çabayý sarfederdi. Buna, küçük yaþta þehit düþen Hârise b. Sürâka'nýn annesine karþý davranýþýný örnek olarak verebiliriz. Hârise bir yetimdi ve babasý Sürâka hicretten önce ölmüþtü. Kendisi de hicretten sonra annesi ile birlikte Müslüman olmuþtu. Hârise, yaþýnýn küçük olmasý nedeniyle Bedir Savaþý'na mücâhit olarak katýlamadý. Bu arada savaþ alanýnýn gerisinde bir su birikintisinden su içerken atýlan bir okla isabet aldý ve bu savaþýn ensardan ilk þehidi oldu. Annesi ve kýzkardeþiHârise'nin öldüðünü duydular. Annesi Ümmü Hârise, Hz. Peygamber'in gelmesini bekledi ve ondan oðlunun durumunu soracaðýný, eðer cennette ise aðlamayacaðýný, þayet cehennemde ise aðlayacaðýný ifade etti. Peygamberimiz Bedir'den Medine'ye dönünce bu kadýn oðlunun durumunu sormak üzere onun huzuruna gelerek "Eðer oðlum cennette ise sabreder, sevabýný beklerim; deðilse onun için var gücümle aðlarým" dedi. Hz. Peygamber Hârise'nin cennette, üstelik Firdevs cennetinde olduðunu bildirdi. Bunun üzerine annesi oðlu için asla aðlamayacaðýný açýkladý.[862]

Hz. Peygamber'in bir þehit annesini teselli ediþiyle ilgili þu olay da son derece mânidardýr: O, Uhud þehitlerini defnettikten sonra atýna binerek gazilerle birlikte Medine'ye doðru hareket etttiði sýrada ensar kadýnlarý kendisini karþýlamak üzere yola çýkmýþlardý. Bunlarýn arasýnda Hz. Peygamber'in atýnýn dizginini tutan Sa'd b. Muaz'ýn annesi Kebþe bint Ubeyd de vardý. Bu kadýnýn diðer oðlu Amr þehit düþmüþtü. Sa'd b. Muaz, "Yâ Resûlallah! Annem"! diyerek onu takdim etti. Hz. Peygamber Kebþe bint Ubeyd'e "Merhaba"! diye hitap etti. Kebþe Hz. Peygamber'e yaklaþarak "Seni sað salim gördüm ya, felaket hiç gelir bana" dedi. Peygamberimiz ona oðlu Amr b. Muaz için baþsaðlýðý diledikten sonra onun ve diðer þehitlerin cennetlik olduðunu belirtip þöyle dua etti: "Allahým! Kalplerindeki üzüntüleri gider. Musibetlerinden dolayý mükâfatlandýr. Þehitlerin geride býraktýklarýna güzel muamelede bulunacak iyi halefler eyle".[863]

Uhud Savaþý'nda þehit düþen Enes b. Fedâle'nin yetim kalan üç yaþlarýndaki oðlu Muhammed Hz. Peygamber'in huzuruna getirilir. Peygamberimiz ona satýlmamak ve hibe edilmemek kaydýyla bir hurmalýk baðýþlar.[864] Ýslâm ordusu Uhud savaþýndan Medine'ye döndüðünde kadýnlar savaþa katýlan yakýnlarýndan haber sormak üzere Hz. Peygamber'in yanýna gelirler. Baldýzý Hamne bint Cahþ'a kardeþi Abdullah'ýn ve dayýsý Hamza'nýn þehit olduðunu söyler. Hamne soðukkanlýlýk gösterir ve Allah'tan onlarýn baðýþlanmasýný ister. Hz. Peygamber kocasýnýn þehit düþtüðünü söyleyince üzülür ve feryat eder.Bunun üzerine Hz. Peygamber, kadýnlarýn yanýnda kocalarýnýnayrý bir yeri olduðunu söyler. Ona niçin böyle yaptýðýný sorduðunda, "Yâ Resûlallah! Yetim çocuklarýný hatýrladým; beni ürpertti" der.Hz. Peygamber o çocuklarýn iyi yetiþmesi için dua eder, onlarla ilgilenir. Hamne'ye Hayber'de yiyecek yardýmýnda bulunur.[865]

Bir sözünde Peygamberimiz, "Dul hanýmlarla fakirlerin iþlerine koþanlar Allah yolunda cihad etmiþ gibi mükâfâta nail olurlar"[866] buyurmuþtur. Bu sözün kapsamýna þehitlerin geride býraktýklarý dul eþlerine yardýmcý olanlarýn da girdiði muhakkaktýr. Hz. Peygamber þehit ailelerinden manevî desteðini esirgememiþ ve onlar için "Allah'ým! Onlarýn kalplerindeki üzüntüyü gider. Musibetlerini gider. Geride býraktýklarýna iyi halef kýl" þeklinde dua etmiþtir.[867]

Hz. Peygamber'in gazilere, þehitlere ve þehit çocuklarýna verdiði deðerden sahâbe de etkilenmiþtir. Ýbn Hiþâm'ýn tarih belirtmeden kaydettiði bir habere göre onun en yakýn arkadaþý olan Hz. Ebû Bekir kucaðýnda küçük bir kýz çocuðunu seviyorken yanýna bir adam girer ve çocuðun kim olduðunu sorar. Hz. Ebû Bekir "O benden daha hayýrlý olan bir adamýn kýzýdýr. Bu Sa'd b. Rebî'in kýzýdýr"[868] cevabýný verir. Sa'd b. Rebî' ise Bedir Savaþý'na katýlmýþ bir gazi idi; Uhud Savaþý'nda þehit düþmüþtü.


[829]     Ý. Kafi Dönmez, "Yetim", ÝA, XIII, 402.

[830]     Zebîdî, XI, 78-79.

[831]     Duhâ Sûresi 6.

[832]     Duhâ Sûresi 9.

[833]     Nisâ Sûresi 7.

[834]     Vâhidî, Esbâbü'n-Nüzûl, tah. Seyyid el-Cümeylî, Beyrut 1990, s. 120-121.

[835]     En'âm Sûresi 152.

[836]     Bakara Sûresi 220.

[837]     Süleyman Eteþ, Yüce Kur'an'ýn Çaðdaþ Tefsiri,  Ýstanbul 1990, I, 379.

[838]     Ýbn Hiþâm, I, 336.

[839]     Buhârî, III, 195.

[840]     Ýbn Mâce, II, 1213.

[841]     Ýbn Mâce, II, 817.

[842]     Vâkýdî, I, 281.

[843]     Buhârî, IV, 258.

[844]     Ebû Dâvud, III, 393; V, 310.

[845]     Buhârî, et-Târîhu'l-Kebîr, Haydarâbâd 1941, II, 78.

[846]     Mâlik, I, 251.

[847]     Ýbn Sa'd, III, 610.

[848]     Ýbn Hanbel, V, 250.

[849]     Buhârî, III, 195.

[850]     Ýbn Mâce, II, 1213.

[851]     Ýbn Mâce, II, 1213.

[852]     Neseî, VI, 55.

[853]     Tirmizî, III, 40.

[854]     Neseî, V, 91.

[855]     Tirmizî, IV, 320.

[856]     Neseî, V, 93.

[857]     Buhârî, V, 32.

[858]     Ýbn Hanbel, III, 303; Ýbnü'l-Esîr, Üsd, I, 307-308.

[859]     Ýbn Hacer, Ýsâbe, II, 280-281.

[860]     Ýbn Seyyidinnâs, II, 32.

[861]     Buhârî, V, 9 vd.; Ýbn Hanbel, I, 105; Ýbn Mâce, I, 56-57.

[862]     Vâkýdî, I, 65, 94; Buhârî, III, 206; Ali Toksarý, "Hârise b. Sürâka", DÝA, XVI, 202-203.

[863]     Vâkýdî, I, 316.

[864]     Ýbn Sa'd, II, 37; VIII, 342.

[865]     Vâkýdî, I, 291-292.

[866]     Buhârî, VII, 76.

[867]     Vâkýdî, I, 316.

Ynt: Hz Muhammed ve yetimler By: Rukiye Çekici Date: 21 Þubat 2015, 12:27:50
Hz. Muhammed gerçektende çok iyi bir peygamber... Hiç kimse ona bir þey söyleyemez.

radyobeyan