Kuranda Ýnsan Psikolojisi
Pages: 1
Rasul ve Nebi By: meryem Date: 12 Mayýs 2011, 12:13:02
Rasul ve Nebi

Pasul ve nebi, Kur'an'daki kullanýmý açýsýndan ayný anlam­da olan iki kelime olmasýna raðmen, terim olarak tanýmlarken müfessirlerin büyük bir kýsmý ikisinin farklý anlamlara geldiði görüþünü benimsemiþlerdir. Müfessirlerin yaklaþýmlarýna de­ðinmeden önce bu iki kavramýn, kök anlamlarýný ele almak ve Kur’an-ý Kerim'de o mefhumlarýn nasýl geçtiðine bakmak fayda olacaktýr.

kök harflerinden türeyen rasul sözlükte gönderilen [4] rahat yaþayan kimse, sakinlik, sabitlik, [5] kendisini gönderenin haberlerini takip edip o haberlere önem veren kimse, [6] bazen de taþýyýcý kimsenin sözü anlamýndadýr. Rasulün aslý 'risl'dir ve gitmek, [7] þeytanlarýn inkarcýlar üzerine tasallut kurma­sýna izin vermek [8] manasýndadýr. Çoðulu rusul olarak ifade edilir. Rusul denildiðinde bazen melek [9] bazen de insan elçiler kastedi­lir. [10] Ayný kökten gelen irsal fiili bolca nimetlerin gönderilmesin­den bahseden âyette iradesi olmayan varlýklar için kullanýldýðý gibi[11] iradesi olan insanoðlu için de kullanýlmaktadýr. [12] Yine þey­tanlarýn kâfirleri saptýrmak üzere yaptýklarý etkinliklere izin ve­rilmesi anlamýnda bu fiiil kullanýlýr. [13] Ýrsal fiili imsak (tutmak) fiilinin zýt anlamlýsýdýr. [14]

(n-b-v) kök harflerinden türeyen nebi ise, haber getiren, derecesi yüksek veya yol gösteren kimse anlamýna gelir. Bu isim her üç anlamýyla da peygamberler için kullanýlýr. Nebe fiili ise kendisiyle ilmin ya da zanný galibin ortaya çýktýðý faydalý ve büyük haberdir. [15] Mesaj, [16] yerden yüksek oluþ ki peygamberler de diðer insanlardan üstündür bir yerden bir yere git­mek, [17] açýk yol, gizli ses [18] ve ilim anlamlarýna gelir. [19] Bu bilgilerden yola çýkarak nebi, makamý yüksek ve insanlara Allah'tan insanlar için önemi büyük ve ilim hasýl eden haberler getiren kiþidir, di­yebiliriz.

Müfessirlerin önemli bir kýsmý nebi ve rasul arasýnda bir fark olduðu üzerinde ýsrarla durmaktadýr. Bu görüþ sahiplerine göre, rasul, nebilerden mucize sahibi olan, kendisine kitap verilen ve kendisinden önce gelen þeriatý nesheden kimsedir. Bu özellikleri bünyesinde barýndýrmayan kimse rasul deðildir, nebidir. Ýshak, Yakub, Eyyub, Yunus, Harun, Davut ve Süleyman peygamber kendilerinden önceki bir kitabý neshedici bir kitap almadýklarýndan rasul deðillerdi. [20] Nebi, Yuþa peyamber gibi, kendisine kitap veril­memiþ ancak haber getiren kiþidir. [21] Bunun için onun yaptýðý iþ kendisinden önceki þeriata davet etmektir. [22] Hz. Musa ile Hz, Ýsa arasýndaki tüm peygamberler nebi kategorisine sokulabilir. Bu ko­nuda, Hz. Peygamber'den, ümmetin alimlerini Ýsrailoðullarýnýn nebilerine benzeten bir rivayet vardýr. Rasul vahyi Cebrail aracýlý­ðýyla alýr. Nebi ise uykuda, [23] Allah'tan ilham gelmesiyle [24] ya da rasullerden birisinin onun Allah'ýn elçisi olduðunu bildirmesiyle nebi olduðunu öðrenebilir.

“Senden önce hiçbir rasul veya nebi gön­dermedik ki.” [25] âyeti rasul ile nebi arasýndaki farka iþaret eden bir ifadedir. Her iki kelimenin farklý anlamlara sahip olduðunu düþünen müfessirler görüþlerini delillendirmek babýnda bir de ha­dis zikretmektedirler. [26] Kur'an'da bir sayý belirtilmemesine rað­men Rasulullah (s)'a atfen zikrettikleri bu rivayete göre, “Peygamber'e yeryüzüne kaç nebi veya rasul gönderildiði soruldu­ðunda “Rasullerin 313 veya 315, nebilerin ise 124 bin olduðunu söylemiþtir.” [27]

Ancak Kur'an-ý Kerim, nebi ve rasul kavramlarým, küfür ve þirk kavramlarýný kullanýrken olduðu gibi [28] çoðu zaman eþ anlamlý olarak kullanmaktadýr:

“Biz hangi ülkeye bir nebi gönderdiysek (ir­sal), ora halkýný, (bize) yalvarýp yakarsýnlar diye mutlaka yoksulluk ve darlýkla sýkmýþýzdýr.” [29] Bu âyette rasul ile ayný kökten gelen irsal fiili nebi için kullanýlmaktadýr. Allah'ýn nebileri sayarken

“Davud'a da Zebur'u verdik.” [30] demesi, kitap verilmediði halde Hz. Ýsmail'in, kitap verildiði halde Hz. Musa'nýn hem nebi hem de rasul olarak takdim edilmesi [31] her iki kavramýn da birbirinin yerine kullanýldý­ðýný göstermektedir. Ayrýca Kur'an,

“Ýnsanlar tek bir ümmetti. Ay­rýlmalarý üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabýnýn habercileri olmak üzere nebiler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi.” [32] diyerek nebilere de kitap verildiðini ifade etmektedir. Hz. Musa ile Hz. Ýsa arasýnda gönderilmiþ olan peygamberler için Kur'an bazen rasulün çoðulu olan rusul [33] bazen de nebinin çoðulu olan nebiyyin ve enbiya [34] kelimelerini kullanýr. Allah, peygamber­lerin birini diðerine üstün kýldýðým ifade ederken de bir âyette nebinin çoðulunu kullanýrken, [35] baþka bir âyette rasulün çoðul formunu [36] kullanmaktadýr. Mutezile de rasul ve nebinin arasýnda fark görmez. [37]

Görüldüðü gibi nebi ve rasul arasýnda bir fark olduðunu söy­lemenin saðlam temelleri yoktur. Bu nedenle çalýþmamýzda her iki kavramý ayrý ayrý anlamlara geliyormuþ gibi kullanmayý tercih et­medik. Zaten iki kavramýn ayný olmadýðýný savunanlar bile ileri sürdükleri farkýn ne olduðunun Kur'an ve hadislerden tam olarak anlaþýlamadýðýný ve fark görenlerin aralarýnda ihtilaflý olduklarýný itiraf etmektedirler. [38]


[4] Firuzâbâdî, Muhammed b. Yakub, el-Kamusu'l-Muhit, Daru'1-Fikr, Beyrut, 1995, s. 905.

[5] Ýbnu Manzur, Ebu'1-Fazl Cemâluddîn, Lisânu'l-Arab, Daru Sadr, Beyrut, ts., XI, 283.

[6] A.g.e., XI, 284.

[7] Ýsfahâni, Raðýb, el-Müfredât fî Ðâribi'l-Kýýr'an, Daru'l-Marife, Beyrut, ts., s. 195.

[8] Ýbnu Manzur, a.g.e., XI, 285. Ýbnu Manzur'un verdiði bu anlam “Görmedin mi? Biz þeytanlarý o kâfirler üzerine musallat ettik. Onlarý (günaha) kýþkýrtýp du­ruyorlar.” Meryem: 19/83. ayetinde de görülmektedir.

[9] Hud: 11/77.

[10] Müminun: 23/44.

[11] Enam: 6/6.

[12] Þuara: 26/53.

[13] Meryem: 19/83.

[14] Fatýr: 35/2.

[15] Raðýb,a.g.e.,s.481.

[16] Ýbnu Manzur, a.g.e., I, 162.

[17] A.g.e., 1,163.

[18] A.g.e., 1,164.

[19] Sad: 38/67.

[20] Râzî, Fahruddin, et-Tefsîru'l-Kebîr, 2. baský, Daru Ýhyai Turasi'l-Arabiyye, Beyrut, 1998, VIII, 236. Her ne kadar Hz. Davut'a kitap verildiði bilinse de ona verilen kitap dua niteliðindedir ve risalet kapsamýnda deðildir.

[21] Zemahþerî, Mahmud b. Ömer, el-Keþþâf an Hakâiki Ðavamidi't-Tenzil ve Uyûni'l-Ekâvil fi Vucûhi't-Te'vil, Daru'l-Kütübi'l-Ýlmiye, Beyrut, 1995, III, 21.

[22] Râzî, VIII, 236; Zemahþerî, III, 120-121. Zemahþerî, nebi ve rasulün farklý oldu­ðunu söylese de klasik nebi rasul ayrýmýndan uzak bir þekilde, vahiy meleðinin sadece meleklere ya da nebilere geleceðini söyleyerek farkýnda olmadan olsa da görüþüne muhalif bir ifade kullanýr. bkz.: Zemahþerî, II, 667.

[23] Beyzâvî, Nasiruddin Ebu Said, Tefsiru'l-Beyzâvî, 5 c, Daru'1-Fikr, Beyrut, 1997, IV, 133.

[24] Ferra bkz.: Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed, el-Câmi' li Ahkâmi'l-Kur'an, 11 c, Daru'l Fikr, Beyrut, 1995, VI, 75.

[25] Hac: 22/52.

[26] Ebu's-Suûd, Muhammed b. Ahmed el-Ýmâdî, Ýrþâdu'l-Akli's-Selîm ilâ Mezâya'l-Kur'âni'l-Kerim, 9 c., Daru Ýhyai Turasi'l-Arabiyye, Beyrut,. ts., VI, 113; Beyzâvi, IV, 133; Râzî, VIII, 236; Zemahþerî, III, 160; Kurtubî, VI, 75; Mevdudî, Ebu'l A'lâ, Tefhîmu'l-Kur'an, (çev.: Muhammed Han Kayani ve diðerleri), 7 c., Ýnsan Yay., Ýs­tanbul, 1986, III, 204-205.

[27] Ýbnu'l-Kayyým, Ýbnu Mirdeveyh'in Ebu Zer'den rivavet ettiði bu hadisin uy­durma olduðunu söylemektedir. Gerçekten peygamber sayýsý bildiren rivayet edilen hadislerin hepsi zayýftýr bkz.: Ateþ, Süleyman, Kur'an-ý Kerim Tefsiri, 6 c., Yeni Ufuklar Neþriyat, Ýstanbul, 1988, s. 719.

[28] Rad: 13/33. Þimþek, M. Sait, Kur'an'ýn Ana Konularý, Beyan Yay., Ýstanbul, 1999, s. 36.

[29] Araf: 7/94.

[30] Nisa: 4/163.

[31] Meryem: 19/54-51.

[32] Bakara: 2/213.

[33] Bakara: 2/87-88. Âl-i Ýmrân: 3/183. Maide: 5/70.

[34] Bakara: 2/61. Âl-i Ýmrân: 3/21-121-181. Nisa: 4/155.

[35] Ýsra: 17/55.

[36] Bakara: 2/253.

[37] Râzî, VII, 548 ve VIII, 236.

[38] Bahçeci, Muhittin Peygamberlik ve Peygamberler, Türdav Yay., Ýstanbul, 1977, s. 79. Murat Kayacan, Kur’an’da Peygamberler ve Karþý Tavýrlar, Ekin Yayýnlarý: 13-17.




radyobeyan