Amca Ebu Talib in himayesi By: hafiza aise Date: 10 Mayýs 2011, 18:09:46
AMCA EBU TALÝB'ÝN HÝMAYESÝ
Amca Ebü Talib için babasý Abdulmuttalib'in söylediði bu sözler, bir baba vasiyeti demekti. Onun için, yeðeni Muhammed'i yanýna aldý ve bir baba þetkatiyle kucakladý O'nu. Artýk Efendiler Efendisi, baba yerine Ebü Talib'den þefkat görecek, anne yerine de, Ebü Talib'in hanýmý ve Hz. Ali'nin annesi Hz. Fatýma'nýn?' sýcaklýðýný hissedecekti.
Belki Ebü Talib, fakirdi; kendisini iðna edecek servete de sahip deðildi. Ama onun, yeðenine açtýðý þetkat kucaðý, her türlü þartla kendini gösterecek; mal ve mülkle çözülemeyecek meseleler böylelikle çözümlenecekti. Zira evlerine, Muhammedü'l- Emin geldiðinden beri ayrý bir bereket yaþanýyor; aile fertleri arasýnda da çok farklý bir huzur yayýlýyordu. Hatta, O'nun sofrada olmadýðý demlerde kannlan doymadan kalkmak zorunda kalan ev halký, O'nunla birlikte yedikleri yeme-
71 Yýllar sonra Hz. Ali'nin annesi Hz. Fatýma vefat ettiðinde Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem) hanelerine þeref verecek ve üzerindeki cübbeyi Hz. Fatýma'nýn üstüne örtecek, kabre de bizzat onu kendisi indirecekti. Baþkalanna yapmadýðý böyle bir davranýþýn sebebini soranlara da; "Ebu Talib'den sonra bana onun kadar iyilik yapan olmadý. Onun üstüne cübbemi, cennet libaslanndan giyinsin diye örttüm ve mezanna da, hesabýný kolay versin diye kendim indirdim." cevabýný verecekti. Bkz. Süheyli, Ravdu'l-Ünf, 1/112; Ýbn Abdilberr, Ýstiab. 1/369, 370
ðin arttýðýna þahit oluyorlardý. Onun için Ebu Talib, kendi çocuklanndan daha çok sevdiði Mulýarnmedü'l-Emin olmadan sofraya oturmak istemiyor ve otururken de, O'nu yaný baþýna almaya gayret ediyor, baþka kimseye göstermediði þefkat ve alakayý O'na gösteriyordu.
Ayný zamanda Muhammed, yaþýtlannýn çok fevkinde bir olgunluk gösteriyor ve asla yokluðu problem etmiyordu. Açlýk veya susuzluktan dolayý herhangi bir þikayetini duyan olmamýþtý. Gidip zemzemden içiyor ve birileri ikramda bulunmak istediðinde, arzu etmediðini, zira karnýmn tok olduðunu söylüyordu.?-
Ebu Talib, kardeþ emaneti ve baba vasiyeti olduðu için de, gözünü onun üstünden eksik etmiyor; yatarken yaný baþýnda sabahlýyor ve dýþan çýkarken de onunla beraber çýkmayý tercih ediyordu. Ona göre her bilge, ayný noktada uyan yaptýðýna göre mutlaka bunun bir hakikati vardý ve iþi ihtimallere býrakmamak gerekiyordu.P
Kureyþ'in gençleri gibi Ebu Talib de ticaretle uðraþýyordu. Zaman zaman yeðeni Muhammed'i de yanýna alýyor ve O'nu da geleceðe hazýrlamaya çalýþýyordu. Bu sýrada O, on iki yaþlanndaydý. Efendiler Efendisi, Mekke'de kaldýðý zamanlarda Ecyad taraflanna gidiyor, buralarda koyun otlatýyordu. 74 Böylelikle tecrübe kazanýyor, hayatýn her alanýnda malümat sahibi oluyordu.
Bir gün Ebu Talib, Þam taraflanna gitmek üzere hazýrlýklara baþlamýþtý. Bunu duyan yeðeni Muhammed, boynunu bükmüþ ve kendisinin de amcasýyla beraber gitme arzusunu dile getirmiþti. Ebu Talib'i duygulandýran bir tabloydu bu ve:
- Vallahi de O'nu almadan gitmeyeceðim; bundan son-
72 Bkz. Kadý Ýyaz, Þifa, 1/729,730 73 Bkz. Ýbn Sa'd, Tabakat. 1/119, 120
74 Bkz. Buhari, Sahih, 2/247, 248; Müs1im, Sahih, 6/125; Ýbn Mace, Sünen, 2/727; Ýbn Sa'd, Tabakat. 1/125, 126
ra ne ben O'ndan ayrý kalacaðým ne de O'nun benden uzak kalmasýna müsaade edeceðim, diye ahdetti. Onun bu ahdini duyan Efendiler Efendisi'nde ayrý bir sürur hakimdi. Ticaret için ilk defa Mekke dýþýna çýkacak, hangi þehirlerden geçecek, kim bilir kimlerle tanýþacak ve yol boyunca kim bilir ne türlü olaylara þahit olacaktý ...
Derken, ayrýlýk vakti geldi ve hareket eden kervanla birlikte amca-yeðen de vedalaþýp yola koyuldu. Uzun ve yorucu bir yolculuktu. Zaman zaman dinlenip ihtiyaçlanný gideriyorlar ve bir müddet sonra yeniden yola revan olup Þam'a doðru ilerliyorlardý. Nihayet, Kudüs'le Þam arasýnda bulunan Busrô. denilen þehrin yakýnlanna geldiklerinde, yeniden mola vermiþ ve dinlenmeye durmuþlardý.
Kervandakiler dinlenmeye baþlamýþlardý ki, uzaktan heyecanla birisinin kendilerine doðru geldiði görüldü. Görünüþ itibariyle daðýnýk ve dünyadan kopmuþ bir hali vardý gelenin. Bunun için kervandakiler, gelenin kendileriyle ilgisinin olabileceðine hiç ihtimal vermemiþ ve kendi hallerinde dinlenmeye devam ediyorlardý. Ne zaman ki bu þahýs yaklaþýp kendilerine:
- Þu manastýrdaki Rahip Babira sizi yemeðe davet ediyor, dedi. Oradakiler konunun kendileriyle ilgili olduðunu anladýlar; ama bu davetin sebebi konusunda hala herhangi bir bilgileri yoktu.
Bahira, dünyadan elini-eteðini çekmiþ, geri kalan hayatýný manastýrda Rabbine kullukla geçiren bir rahipti. Ýyi bir Hristiyan alimiydi. Hatta, önceden Yahudi iken daha sonralan Hristiyanlýðý seçmiþ ve bununla da kalmayýp din konusunda derinleþerek zamanýnýn parmakla gösterilen insanlanndan biri haline gelmiþti. Ýçinde bulunduðu kilisede, rahipler arasýnda elden ele dolaþan tarihi bir kitap vardý ve bu kitabý oku
yup anlayabilen birkaç kiþiden birisi de þüphesiz o idi. Dünyadan elini eteðini çekmiþ, kilisede ruhban hayatý yaþýyordu.
Onun için, ne ticaret için gidip-gelenlerin, ne de mal ve mülk adýna ortaya konulan gayretlerin bir deðeri vardý!.. Ancak, olacak ya, bir aralýk küçük dehlizlerden dýþarýya gözü kayývermiþti. Aslýnda bu kayýþ da, þüphesiz takdirin bir baþka boyutuydu. Her zaman olduðu gibi yine bir kervan geliyordu. Yalnýz bu kervaný, öncekilerden ayýran bir baþka özellik daha vardý; kervanla birlikte bir bulut, yolculan takip ediyor ve kýzgýn güneþin yakýcýlýðýndan onlan koruyordu. Zihninde þimþekler çakývermiþti ... Bulut... Gölgeler ... Ahir zaman ... Son Nebi... Ahmed ... Tarihi kitap ... Bireryýldýnm hýzýyla hafýzasýnda beliren bu konular, onun kervana olan ilgisini daha da artýrmýþtý. Yoksa, kýsrnet ayaðýna mý geliyordu? Ya gerçekten öyleyse! O zaman, hala burada miskin miskin durmanýn ne anlamý olabilirdi ki?
Dünyaya pencerelerini kapatan bu ihtiyar, birden gençleþmiþ ve o güne kadar hiç yapmadýðý þeyleri yapmaya baþlamýþtý. .. Yýllardýr kaybedip de artýk bulmaktan ümidini kestiði bir yitiðini bulmanýn sevinci vardý gözlerinde. Yoksa, dizinin dibine kadar gelen, Faran daðlannda zuhür edecek olan Faraklit miydi?
Kervan üzerinde bulutlar bir noktaya yoðunlaþmýþ, altýndaki þahsý güneþten koruyorlardý. Hatta kervan mola verince bu þahýs, belli ki bir aðacýn altýnda istirahate çekilmek istemiþ ve onunla birlikte bulut da aðacýn üzerine gelerek gölgelemeye devam etmiþti. Aðacýn dallan dahi harekelenmiþ, aralanndan güneþ ýþýnlarýnýn geçmemesi için ve alttaki Zat'ý, sýcaðýn etkisinden koruma adýna birbirlerine kenetlenmiþlerdi.
Görüp durduklannýn okuyup bildikleriyle herhangi bir alakasýnýn olup-olmadýðýný anlayabilmek için daha yakýn olmak gerekiyordu ve iþte bunun için Bahira, alelacele kervana ulaþmýþ, onlara þöyle sesleniyordu:
- Ey Kureyþ cemaati! Þüphesiz ki ben size bugün, bir yemek tertip ettim ve küçük-büyük, köle-hür hepinizin bu yemeðe gelmenizi arzu ediyorum.
Þaþýrmýþtý kervandakiler!.. Zira, buradan çok gelip geçmiþlerdi, ama manastýrdaki bir rahibin ... Hele Balýira'nýn kendileriyle ilgilendiðine hiç þahit olmamýþlardý. Aralarýndan birisi öne atýldý ve:
- Allah'a yemin olsun ki ey Bahira! Bugün sende ayrý bir gariplik var; daha önceleri sen böyle þeyler yapmazdýn, dedi. - Doðru söylüyorsun, diye cevapladý Bahira ve devam etti:
- Aynen dediðin gibi, bugün bir gariplik var. Fakat sizler misafirlersiniz. Size yemekler yapýp ikramda bulunma arzum nüksetti birden. Gelip hep beraber bu sofranýn etrafýnda toplanýn ve yiyin ondan.
Bu kadar samimi bir davete icabet etmemek olur muydu hiç? Hem, haftalardýr yol yürümüþler, iþin doðrusu böyle bir daveti özlemiþlerdi. Bunun için, kervandaki iþini toparlayan, kilisenin yolunu tutuyordu.
Beri tarafta da, kilise sakinleri harekete geçmiþti ve kervana ikram edilmek üzere mükellefbir sofra hazýrlanýyordu.
Herkes gelmiþti: ama esasen Rahip Bahira'yý ilgilendiren manzara hala kervanýn yanýnda duruyordu. Gelenler arasýnda da, henüz aradýðý simayý görememiþti. Merakýndan çatlayacak gibiydi ve fazla dayanamadý:
- Ey Kureyþ topluluðu! Sizden kervanýn yanýnda kalýp yemeðe gelmeyen birisi kaldý mý? Buraya gelmeyen birisi var mý orada acaba?
- Yemeðine icabet etmesi gerekip de gelmeyen kimse kalmadý. Ancak küçük bir çocuk hariç, dediler. Ve:
- O, yaþ itibariyle en küçüðümüzdü ve eþyalanmýza gözkulak olsun diye býraktýk O'nu, diye de ilave ettiler.
- Öyle yapmayýn, dedi Bahira ve ilave etti:
- O'nu da çaðýnn ve yemeðe sizinle birlikte O da gelip ka-
týlsýn.
Küçük bir çocuk bile olsa o da gelmeliydi ve Ýnsanlýðýn Emini de davet edildi. Aralanndan birisi, koþarak kervanýn olduðu yere gelmiþ ve gözlerin aradýðý Zat'ý da yemeðe davet etmiþti. Artýk O da geliyordu. O'nun yerinden kalkmasý ve kiliseye doðru hareket etmesiyle birlikte üzerinde kendisine gölgelik yapan bulut da hareket etmiþti ve davet edilen mekana doðru ilerlemekteydi. Þimdi olmuþtu. Bahira'nýn kanaati, artýk biraz daha belirginleþmiþ, çözüm bekleyen sorulanna cevap bulacaðý ümidiyle heyecandan kalbi duracak gibi olmuþtu.
Hele, yanýna gelip de nur cemalini gördüðünde, artýk bütün tereddüt ve þüphelerinden annmýþ; meseleyi çözmüþtü. Gözleri Muhammed'in üzerinde kilitlenmiþti adeta. Uzun uzadýya süzdü önce. Baþtan aþaðýya üzerinde gezdirdi gözlerini ve aradýðýný bulmanýn sevinci kapladý bütün bedenini. Hiç þüphe yok ki bu, kadim kitaplarýn müjdesini verdiði Ahmed'den baþkasý deðildi!
Beri tarafta yemekler yenmiþti ve artýk insanlar yavaþ yavaþ hareketlenmekteydi. Ya, konuþamadan giderse?. Ne yapýp edip, O'nunla konuþmalý, fiziki þartlarýn ortaya koyduðu sonucu bir de kendisiyle konuþup görüþerek pekiþtirmeliydi. Bir fýrsatýný buldu ve yaklaþtý yanýna:
- Ey delikanlý, dedi ve ilave etti:
- Sana bazý sorular soracaðým. Ancak Lat ve Uzza hakký.
için sadece sorduklanmýn cevabýný vereceksin bana.
Ancak Ýnsanlýðýn Emini, soruda kullanýlan bazý isimlerden rahatsýz olmuþtu ve:
- Bana Lat ve Uzza ismini vererek soru sorma. Allah'a yemin olsun ki ben, onlara kýzdýðým kadar baþka hiçbir þeye kýzmýyorum, diye tepki gösterdi. Zaten Bahira da, Kureyþ'in
genelde bu iki put üzerine yemin ettiklerini duyup bildiðinden dolayý öyle söylemiþ ve böylelikle belki de, Ýnsanlýðýn Emini'nin putperestlik hakkýndaki tepkilerini ölçmek istemiþti. Aradýðýný buluyordu. Rahip için emarelerin her biri, bir diðerini destekler mahiyetteydi ve daha da rahatlamýþtý. Farkýna vardýðý farklýlýk, aþikar ve açýktý.
- Öyleyse, Allah adýna bana söz ver ve sadece sorduklanma cevap ver, diyerek soracaðý sorulara zemin hazýrladý. Gelen cevap Balýira'yý daha da rahatlatacaktý:
- Ýstediðini sor.
Artýk Bahira, uykusundan rüyalanna, gündelik yaþayýþýndan isteklerine kadar birçok þey sordu Hz. Muhammed'e (sallallahu aleyhi ve sellern). Bahira soruyor, Allah Resülü de sühületle cevaplýyordu. O kadar netti ki; her þey, kitaplarda gördüðü gibi cereyan ediyordu. Ýþin kelam boyutu tamamlanmýþ ve bütün emareler, muhatabýnýn O olduðunu haykýrmýþtý. Geriye, sadece risalet mührü kalmýþtý. Onu da görmek istedi. Ancak, edep insaný Allah Resülü, sebebini bilmeden öyle herkese sýrtýný açýp omzunu gösterecek deðildi. Baþka çare olmadýðýný gören Bahira, çaresiz fýsýldadý kulaðýna. O da, meraklý ihtiyan daha fazla bekletmedi. Belki de tam, 'Görerneden gidiyorum.' derken bu kadar yakýnýnda kendisini O'nunla þereflendiren Rabbine gönlünden gelerek hamd ediyordu.
Artýk tereddüt edecek en ufak bir nokta kalmamýþtý. Tarihi bir vazifesi daha vardý ve o da, kendi çapýnda bu vazifesini yerine getirecekti. Bunun için de, Amca Ebu Talib'e yöneldi: - Bu çocuðun sen nesi oluyorsun?
Araplarda amca ve dede, babanýn olmadýðý yerde baba yerine geçerdi ve buna dayanarak Ebu Talib de:
- Babasý, cevabýný verdi.
Tam bu ana kadar her istediðini beklediði þekilde bulan . Bahira, bir anda irkilmiþ ve Ebu Talib' den beklemediði bir cevap almýþtý. Bir müddet duraksadý ve beklemediði bu cevap-
tan dolayý baþýný, þiddetle iki yana doðru sallamaya baþladý. fIallisanýyla sanki, "Hayýr, bu olamaz!" diyordu. Zira onun bildiklerine göre, bu çocuðun babasý, daha O dünyaya gelmeden vefat etmiþ olmalýydý.
- Hayýr, bu çocuðun babasý sen olamazsýn. Zira, bu çocuðun babasý, bugün yaþýyor olamaz. Daha O dünyaya gelmeden vefat etmiþ olmalýdýr, dedi.
Zaten Ebu Talib de, amca olmasý yönüyle ve o an için velayetini taþýdýðý için bu cevabý vermiþti. Dolayýsýyla, Ebu Talib için gerçeði söyleme zamanýydý artýk ve:
- O, benim kardeþimin oðlu, dedi bütün soðukkanlýlýðýyla. Ebu Talib sorulardan endiþelenmeye baþlasa da, Balýira sormaya devam ediyordu:
- Peki, babasý ne yapýyor? Kestirmeden cevapladý Ebu Talib:
- Annesi O'na hamile iken vefat etti.
Ýþte þimdi olmuþtu. Bahira için, inkitaa uðrayan tarihi bilgilerle karþýlaþtýklarýný kýyaslama iþi yeniden rayýna girmiþti ve:
- Ýþte þimdi doðruyu söyledin, deyiverdi Ebu Talib' e. Arkasýndan da, amca Ebu Talib'i bir kenara çekecek ve ona, ciddi ciddi þunlan söyleyecekti:
- Kardeþinin oðluyla sen, geldiðiniz yere, memleketinize geri dönün. Bu çocuk konusunda, buradaki hasetkar din bilginlerine karþý dikkatli ol. Allah'a yemin olsun ki, þayet benim gördüklerimi onlar da görür ve sýfatlanndan O'nu tanýrlarsa, bu delikanlýya bir kötülük yaparlar. Çünkü senin kardeþinin bu oðlu için, dünya çapýnda büyük bir hadise olacak. Geldiðiniz yere dönmekte acele edip süratli davranmaya bak.75
Yýllarýn tecrübesiyle konuþan rahipten bu nasihati alan Ebu Talib de, babasýnýn kendisine vasiyet ederek emanet bý-
75 Ýbn Sa'd, Tabakat. 1/153-155; Semani, Ensab, 1/96, 97, Taberi, Tarih, 1/194, 195
raktýðý yeðeninin baþýna bir þey gelmemesi için hemen dönüþ kararý alacak; önce yanýnda getirdiði mallarý Busra'da satacak ve ardýndan da yeðeninin elinden tutarak Mekke'ye doðru yola koyulacaktý.
Ynt: Amca Ebu Talib in himayesi By: ceren Date: 18 Nisan 2019, 15:31:58
Esselamu aleykum. Peygamber efendimize bakan onu himaye altýna alan hz.ebubekire binler rahmet olsun inþallah. ..
Ynt: Amca Ebu Talib in himayesi By: Sevgi. Date: 18 Nisan 2019, 19:40:29
Aleyküm selâm Efendimizi amcasý Ebu Talib hep himaye etmiþ ve korumuþtur
Ynt: Amca Ebu Talib in himayesi By: Bilal2009 Date: 18 Nisan 2019, 23:39:48
Ve Aleykümüsselam Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Amca Ebu Talib in himayesi By: gulsahkilicaslan Date: 19 Nisan 2019, 11:59:57
Sevgili Peygamberimizin ruhuna salat ve selam olsun inþAllah selam ve dua ile...