Hz. Ebu Talha Zeyd ibni Sehl By: sidretül münteha Date: 06 Mayýs 2011, 16:32:48
Hz. Ebu Talha Zeyd Ýbn-i Sehl (r.anh)
Ebû Talha (r.a.) Medineli müslümanlar arasýnda bað ve bahçeye en çok sahib olandýr. Mescid-i Nebevi'nin karþýsýnda Beyruha adlý bir bahçesi vardý. Hurma aðaçlan, asma ve tatlý suyu ile meþhurdu. Efendimiz sýk sýk buraya uðrar, suyundan içerdi. Bu bahçeyi Allah rýzasý için infak edip amcazadelerine baðýþladý. O, baðýþ yapýlacak yerde malýyla, savaþ meydanlarýnda da canýyla cömertti.
Ebu Talha (r.a.) Peygamber aþýðý bir genç. Gönlü cihad ruhuyla dolu bir yiðit... Allah yolunda intakta malýyla, cihadda canýyla cömertlik yapan bir kahraman...
Ýslâm Güneþi Mekke'de parlarken, Ebû Talhâ 20 yaþlarýnda delikanlýydý... Medine'nin asîl ve zengin ailelerinden birine mensuptu. Her gece evlerinde, eðlence ve içki toplantýlarý vardý. Zenginliði sayesinde, bütün dünya nimetlerini tatmak istiyordu...
Daha kötüsü; birçok asii arkadaþlarý gibi, Puta tapmaktaydý..
Etrafýnda sayýsýz kadýn ve kýz dolaþýyordu. Fakat o, sadece biriyle evlenmek istedi. Haber yolladý.
Evlenme teklifinde bulundu.
Ümmü Süleym adlý bu hanýmýn, kocasý, yeni ölmüþtü. Þu cevabý verdi:
“Yetîm oðlum büyüyünceye kadar, evlenmeyi düþünmüyorum.”
Ümmü Süleym fakir olduðu halde, küçük oðlunu, üvey baba eline býrakmak istemiyordu.
Ebû Talhâ, çaresiz bekliyecekti!..
Epeyce zaman sonra, bizzat kendisi gitti. Nezaketle evlenme teklifini tekrarladý:
“Oðlun artýk büyüdü, Ey Ümmü Süleym!.. Kararýný vermelisin,” dedi. O'nun niyetinin iyi olduðunu anlýyan zeki kadýn, baþka bir þeyden endiþeliydi. Açýk açýk söylemeyi uygun buldu:
“Yâ Ebû Talhâ! Ne yazýk ki, seninle evlenmem mümkün deðil.”
Neccar Oðullarý Kabilesinin bu en yiðit, en zengin ve en yakýþýklý delikanlýsý; hayretle sordu:
“Niçin?”
“Çünkü sen, müþriksin. Putlara tapýyorsun.” Ebû Talhâ'nm hayreti arttý:
“Putlarýmýz sana, bir zarar mý verdiler?” diye sordu. Ümmü Süleym, gayet sakin:
“Onlar kimseye; ne zarar verebilir, ne de fayda!..” dedi ve devam etti:
“Çünkü sen de biliyorsun ki; tahta putlarýnýzý, aþaðý mahalledeki marangoz köleleriniz yapmaktadýr! Taþ ve toprak putllarýnýzý da, yukarý mahalledeki köleleriniz yaparlar.”
Ebû Talhâ gözlerini açmýþ, evlenmek istediði kadýný dinliyordu. O, sözlerini þöyle tamamladý:
“Taptýðýnýz putlarý, ateþe atsan yanar! Kayaya çarpsan daðýlýr, toz olurlar! Senin gibi asýl bir efendinin iþe yaramaz oyuncaklara secde etmesi, yakýþýr mý?” Zeki Medîneli, ne diyeceðini þaþýrdý, sadece sordu:
“Peki sen nelere inanýyorsun? Nasýl düþünüyorsun?” Kadýn, cevap verdi:
“Seni, beni, yeri, göðü yaratan ve yaþatan ve öldüren Allah; birdir ve büyüktür. Muhammed aleyhisselâm, O'nun kulu ve elçisidir. Ýþte, benim inandýðým budur.” Zengin delikanlýnýn aklý karýþtý:
“Biraz düþünmek istiyorum! diyebildi.”
Tek baþýna kaldýðý zaman, gerçekten uzun uzun düþündü. Sonra tekrar, Ümmü Süleym'in yanýna vardý.
“Eþhedü en lâ ilahe illallah ve eþhedü enne Muhammeden abduhu ve Rasûlüh” diyerek, Kelime-i Þahadet getirdi. Müslümanlýk þerefine eriþti.
Ebû Talhâ kelime-i þehâdet getirip Müslüman olunca, O mü'mine haným da:
“Ey Ebû Talhâ! Þimdi seninle, hiçbir karþýlýk istemeden; evlenmeyi kabul ediyorum,” dedi.
Ümmü Süleym hakikaten sevinçliydi. Çünkü bir insaný, hem de kocasý olacak bir insaný; sapýk fikirlerden kurtarmýþtý. Ancak Müslüman olduktan sonra Ebû Talhâ hazretleri, o iyi kalbli hanýmla evlenebildi. Böylece dünya ve âhiret saadetine kavuþmuþ oldu.
Bu sýralarda sevgili Peygamberimiz, Allah'ýn emriyle; Medine'ye hicret, ettiler. Bu þerefe eren Medine halký, gerekli herþeyi; Muhacirlere, göç edenlere temin ediyordu.
Hz. Ebû Talhâ ve muhterem hanýmý da, Peygamber efendimizin huzurlarýna vardýlar.
“Yâ Rasûlallah. Biz de size, þu küçük oðlumuzu armaðan ediyoruz. Lütfen kabul ve duâ buyurunuz. Ýnþâallah size hizmette, kusur etmez,” dediler. Bu küçük oðlu, Enes idi.
Efendimizin memnun olduklarý, gözerinden anlaþýlýyordu. Küçük Enes'i, kendi terbiyelerine aldýlar. Bu sayede Ebû Talhâ'nýn üvey oðlu, büyük bir þerefe nail oldu.
Cenâb-ý Hak bir müddet sonra onlara, yeni bir oðul verdi. Yeni bebek, evlerine sevinç getirmiþti. Çünkü artýk Sevgili Peygamberimiz de sýk sýk, onlara uðruyorlardý. Hatýr soruyor, cemaatle namaz kýldýrýyorlardý.
Ne yazýk ki çocukcaðýz, bir gün hastalandý. Az sonra da, vefat etti. O sýrada Hz. Ebû Talhâ evde yoktu. Ümmü Süleym evlâdýný yýkadý, kefenledi. Üstüne, temiz bir bez örttü.
Ev halkýna:
“Babasý geldiði zaman, siz bir þey söylemeyin,” diye, tenbih etti.
“Akþamleyin Ebû Talhâ eve döndü. Her zamanki gibi yanýnda, arkadaþlarý bulunuyordu. Selâm verdi ve sordu: Oðlum nasýl?” Hanýmý:
“O þimdi, daha sakin ve daha huzurlu bir hâlde bulunuyor, dedi. Sonra efendisine ve misafirlere, hazýrladýðý yemekleri ikram etti.”
Hepsi afiyetle yediler, içtiler. Hiçbir þeyden haberleri olmadý. Misafirler, geç vakit gittiler. Ancak o zaman, hanýmý konuþtu:
“Ey Ebû Talhâ! Aþaðý hurmalýktaki komþularýmýz, emânet birþey almýþlar. Bir müddet faydalanmýþlar. Fakat sahibi, emâneti geri isteyince, itiraz etmiþler.”
“Ne demiþler?”
“Daha zamaný gelmedi! Ne çabuk istiyorsun, gibi þeyler!”
“Ýnsafsýzlýk etmiþler doðrusu!”
“Evet öyle. Ýnþâallah biz etmeyiz.”
“Hayýrdýr inþâallah! Birþey mi oldu?”
“Evet...”
“Ne oldu?”
“Cenâb-ý Hak da, bizdeki emanetini geri istedi,” deyince, kocasý hemen anladý.
“Oðlumuz öldü mü yoksa,” diye sordu:
“Allah, sana ömürler versin...”
Ebû Talhâ ilk oðlunun ölüm haberine sarsýldý. Fakat, herþeye raðmen:
Ýnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn "Biz, hepimiz, Allahýn kullarýyýz ve ancak, O'na dönücüleriz..." mânâsýna gelen, âyet-i kerimeyi okudu. Hakkýn emrine razý olup, sabretti...
O günlerde Müslümanlar, maddî sýkýntý çekiyorlardý. Hazret-i Ebû Talhâ, hanýmýna:
“Ey Ümmü Süleym! Evde yiyecek var mýdýr,” diye sordu. Hanýmý da:
“Evet. Ne yapacaksýn,” dedi.
“Rasûlullah efendimizin mübarek seslerinde, zaîflik ve açlýk hissediyorum. Gönderebilir miyiz?”
Hz. Ümmü Süleym derhal, birkaç arpa ekmeðini beze sardý. Oðlu Hz. Enes'in koltuðuna verip, yolladý.
Sevgili Peygamberimiz, Mescîdde, arkadaþlarýyla idiler. Ekmeklerle, Hz. Enes'i görünce:
“Seni, Ebû Talhâ mý yolladý.”
“Evet efendimiz...”
“Koltuðunda, ekmek mi var?”
“Evet, yâ Rasûlallah.”
Bunun üzerine sevgili Peygamberimiz, arkadaþlarýna:
“Kalkýn! Ebû Talhâ'nýn evine gidiyoruz,” buyurdular.
Bunu iþiten Hz. Enes, önlerinden koþturdu. Doðru eve gelip, babasýna meseleyi bildirdi. O da:
“Yâ Ümme Süleym!.. Peygamber efendimiz bütün cemâatlanyla birlikte, yemeðe teþrif ediyorlarmýþ. Þimdi ne yapacaðýz! Evdeki yemek, hepsine yetecek mi,” diye telâþlandý.
Hanýmý gayet sakin:
“Allahû Teâlâ ve Peygamberi, daha iyi bilirler. Sen telaþlanma,” cevabýný verdi.
Gerçekten o gün, iki cihan sultâný ve bütün arkadaþlarý, Ebû Talhâ hazretlerinin evinde doydular. Bu olay þüphesiz, Hz. Rasûlullahýn mucizesi ve ev sahiplerinin tevekkülü sayesinde gerçekleþti.
Müslüman olduktan sonra Rasûlullah (sav) efendimizden ayrýlmayan aþýklardandý. Efendimizi caný gibi sever, ona hizmeti þeref bilirdi. Huzur-u alilerinde pür edeb diz çökerek otururdu. Onu gölge gibi takib ederdi. Bütün savaþlara iþtirak etti. Uhud günü en zor anlarda dahi yanýndan ayrýlmadý. "Caným canýn için feda, yüzüm yüzün için kalkandýr Ya Rasulallah" diyerek vücudunu siper etti. O öylesine aþýk idi ki, evinde ý piþirdiði yemeði yalnýz yiyemezdi. Sevgili Peygamberimize haber gönderir onun iþtirakini isterdi. Efendimiz de zaman zaman gider, Ümmü Süleym'in hazýrladýðý yemeði yer ve orada öyle uykusuna yatardý. Küçük Enes o günleri þöyle anlatýyor:
"Rasûlüllah (sav) evimize sýk gelir giderdi. Çocuklarý sever ve okþardý. Bizlerle ilgilenir ve latifeler ederek neþelendirirdi. Birlikte namaza durur bizler de arkasýna dizilir, saf olur, namaz kýlardýk."
Yine birgün Ebu Talha (r.a.)'nýn evinde güzel bir yemek piþirilmiþti. Enes'i Peygamberimize gönderip yemeðe davet etti. Ýki Cihan Güneþi Efendimiz de mescidde ehl-i suffe ile birlikte oturuyordu. Enes'in geliþinden yemeðe davet edildiðini anladý ve yetmiþ kadar ashâbîyla kalkýp Ebu Talha'nýn evine gitti. Kalabalýðý gören Ebu Talha biraz telaþlanýr gibi oldu. Ailesi Ümmü Suleym (r.anha) ise; "Rasûlüllah (sav) varken telaþa ne gerek var" diyerek onu teskin etti. Rasul-i Ekrem (sav) efendimiz yemeðin bereketlenmesi için dua ettikten sonra gruplar halinde ashabýný sofraya oturttu. Hepsi doyasýya yedi ve kalktý. Sonunda daha o kadar kiþiye yetecek yemek kaldýðý görüldü.
Ebû Talha (r.a.) Medineli müslümanlar arasýnda bað ve bahçeye en çok sahib olandý. Mescid-i Nebevi'nin karþýsýnda Beyruha adlý bir bahçesi vardý. Hurma aðaçlarý, asma ve tatlý suyu ile meþhurdu. Efendimiz sýk sýk buraya uðrar, suyundan içerdi. Ebu Talha (r.a.)
"Sevdiðiniz þeylerden Allah yolunda harcamadýkça en üstün sevabý kazanamazsýnýz.”[93] ayet-i kerimesinin nazil olduðunu iþitince Sevgili Peygamberimizin yanýna gitti ve bu bahçeyi Allah rýzasý için infak ettiðini söyledi. Dilediði þekilde kullanmasýný istedi. Onun bu davranýþýný takdir eden Efendimiz (sav) bahçeyi akrabalarýna vermesinin daha uygun olacaðýný söyledi. Bunun üzerine o, bu bahçeyi amcazadelerine baðýþladý.
O, baðýþ yapýlacak yerde malýyla, savaþ meydanlarýnda ise canýyla cömertlik yapardý. Ashab arasýnda cesareti, yiðitliði ve bilhassa gür sesiyle tanýnýrdý. Sevgili Peygamberimizin:
"Ebû Talha'nýn asker içinde sesi yüz kiþiden daha hayýrlýdýr." iltifatýna mazhardý.
Hayatýnýn sonuna kadar cihad aþkýyla dolu olarak yaþadý. Ömrünün çoðu harblerde geçtiði için nafile oruç tutmazdý. Cenk için kuvvetli olmak gerekir derdi. Bu yüzden Rasul-i Ekrem (sav) efendimizin:
"Oruç yiyerek düþmanýnýza karþý kuvvetleniniz" emrine uyardý. Onun bu halini üvey oðlu Enes (R.a.) þöyle anlatýyor:
Ebû Talha cenk için oruç tutmazdý. Fakat Rasûlüllah (sav) in irtihalinden sonra 30 veya 40 yýla yakýn ben onun oruçsuz gün geçirdiðini görmedim. Yalnýz Ramazan ve Kurban bayramlarýnda oruç tutmazdý." Yine Enes b. Malik (r.a.) þöyle naklediyor:
Nebi (sav) ile beraber bir seferde idik. Bizden kimi oruçlu kimi de oruçsuzdu. Oruç tutanlar güçsüz kaldýlar ve hiç bir þey yapamadýlar. Oruçsuzlar ise binit develerini suya götürüp suladýlar. Oruçlulara hizmet ettiler. Yemek piþirip birlikte yediler. Bütün bu faaliyetler üzerine Rasul-i Ekrem (sav) Efendimiz:
"Bugün oruçsuzîar tam ücret alýp gittiler." buyurdu.
Ebu Talha (r.a.) hizmetin her çeþidinden anlardý. Bir hizmet eri gibi koþardý. Medine'de kabir kazma iþiyle de tanýnýrdý. Ýki Cihan Güneþi Efendimiz dar-ý bekaya irtihal edince kabr-i þeriflerini Medine halkýnýn adetine uygun olarak kazmak þerefi de ona nasib oldu. O, canýndan çok sevdiði Fahr-i Kainat (sav) Efendimizin Ýrtihalinden sonra onun ayrýlýðýna dayanamayarak diðer sahabeler gibi baþýný alýp Þam tarafýna gitti. Uzun müddet orada kaldý. Hasretini gidermek ve kabr-i þeriflerini ziyaret etmek için Hz. Ömer (r.a.)'in þehadetinden önce Medine'ye geldi. Köþesine çekildi. Ýbadet ve taatiyle meþgul oldu. Hz. Ömer (r.a.) ona çok güvenirdi. Halifeyi seçmekle görevli þura meclisinin kapýsýnda bekçilik görevini ona verdi. Halife seçilinceye kadar kimsenin rahatsýz etmemesini ve üç gün müddet vererek halifenin süratle seçimini saðlanmasýný ondan istedi. O da bu vazifeyi seve seve yerine getirdi. Ensardan 50 kiþiyle kapýyý tuttu ve üç gün içerisinde halifenin seçilmesine yardýmcý oldu.
Ebû Talha yaþlanmýþtý. Fakat gönlü hakikaten gençti. O hala cihad aþkýyla yanýyordu. Enes (r.a.) anlatýyor: "Bir gün Kur'an-ý Kerim okuyordu. Tevbe süresi 41. ayetine gelince durdu ve:
"Rabbimîz bizi, ihtiyar da olsak genç de olsak savaþa gitmeðe çaðýrýyor." dedi. Kendisinin harp için teçhiz edilmesini istedi. Oðullarý:
"Babacýðým sen yaþlýsýn harb etmek sýrasý bizimdir. Sen otur biz gidelim." diyerek engel olmak istediler. Fakat kabul ettiremediler. O günlerde Rumlara karþý bir sava azýrhðý vardý. Ebû Talha bu deniz harbine katýldý. Gemide aðýr hastalandý ve bir müddet sonra vefat etti. (654 m.) Yedi gün süreyle karaya çýkamadýklarý için defnedilememiþti. Ancak cesedinde de herhangi bir bozulna meydana gelmemiþtir.
Ebû Talha (r.a.) 92 hadis-i þerif rivayet etti. Bunlardan bir tanesini kendisi þöyle naklediyor: "Birgün Rasûlüllah'ýn huzuruna girdim. Pek ýeþeli, mütebessim ve güler yüzlü bir halde gördüm. Sebebini sorduðumda:
“Ya Eba Talha! Nasýl memnun ve mesrur olmýyayým ki, biraz ince Cebrail aleyhisselam geldi. Ümmetimden bana bir kere salat ve selam getirene Allah Teala ve melekleri on salat ve selâm eder." diye nüjde verdi, buyurdu."
Günler süratle geçip gidiyordu.
Harp ve sulh anlarýnda Hz. Ebû Talhâ, sevgili Peygamberimizden hiç ayrýlmadý. En ufak iþaretlerini bile, yerine getirmek için, canla-baþla yabalýyordu.
Baþta büyük Bedir gazasý olmak üzere, bütün savaþlarda herþeyini; Allahû Teâlâ ve Rasûlü uðruna feda etti. Bilhassa Huneyn gazasýnda hârikaydý.
O gün Peygamber efendimiz buyurdular ki:
“Kim, bir düþmaný öldürürse; düþmanýn üzerinde nesi varsa O gaziye ait olacaktýr. Ganimete, dâhil edilmeyecektir.”
O savaþta Hz. Ebû Talhâ tek baþýna, yirmiden fazla müþrik öldürdü. Üzerlerinde bulunan bütün eþyalarý topladý. Ýçlerinden bir kýlýç bile almadan, hepsini Peygamber efendimizin önlerine býraktý.
O'nun tek isteði, sâdece Allahü Teâlâ’nýn ve Resûlullah’ýn rýzâlarý idi. Sevgili Peygamberimiz:
“Asker içinde Ebû Talha'nýn sesi, 100 kiþiden hayýrlýdýr,” buyurmuþlardýr.
Sevgili Peygamberimizin vefatlarýndan sonra, Medine'de duramadý. Þam taraflarýna gitti. Ancak Hz. Ömer'in son zamanlarýnda, baba ocaðýna döndü.
70 yaþlarýnda, Hakkýn rahmetine, sevdiklerine kavuþtu. Rabbimiz bizleri þefaatlerine nail eylesin. Amin. [94]
Ebû Talha (r.a.), Allah yolunda cihad etmek için çocuklarýyla yarýþmýþ bir cennet adayýdýr. O, Allah yolunda cihada sevdalanmýþtý. Allahû Teâla'nýn kendisine verdiði bütün imkânlarý Allah'ýn dinini hayata hakim kýlmak ve hakimiyetini devam ettirmesi için kullanmýþtýr.
Gamný cihadda vermiþtir. Ömrünü cihadla geçirmiþtir. Sahabeler, cihad aynasýnda kendilerini seyreden cennetlik yiðitlerdir. Onlarýn fýkhý, bir cennet yiðitliðinin fýkhýdýr.
Ebû Talha (r.a.), Allahû Teâla'dan gelen vahyi hayata yansýtmayý, Birr ve takvaya ulaþmayý ve Allah'ýn rýzasýný kazanmayý yegane arzusu haline getirmiþt. Sahabenin fýkhýnda mü'min insan için her yerde bir gaye vardýr o da Allahû Teâla'dýr. Yani Allahû Teâla'yý razý etmek ve onun rýzasýna nail olmak için çalýþmak bütün sahabelerin vazgeçilmez müþterekidir.
[93] Al-i Ýmran: 3/92.
[94] Hay atü's Sahabe/M. Yusuf Kândehlevî; Hilyetü'l Evliya; El- Ýsabe Fi temyizi Sahâbe/Ýbn-i Hacem'i Askalani; Suverun Min Hayatü's Sahâbe/Abdurrahman Ref'at el-Baþa, Beyrut/ty.
Ynt: Hz. Ebu Talha Zeyd ibni Sehl By: Bilal2009 Date: 25 Aralýk 2018, 14:51:25
Esselamu aleyküm Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Hz. Ebu Talha Zeyd ibni Sehl By: ceren Date: 25 Aralýk 2018, 16:00:20
Esselamu aleyküm. Bizlere bu degerli bilgileri sunan kardeþimizden Rabbým razý olsun inþallah...