Hz. Halid bin Said El As By: sidretül münteha Date: 05 Mayýs 2011, 15:56:38
Hz. Halid Bin Said El-As (R.Anh)
Rasûlüllah efendimiz, Ýslâmiyeti gizli olarak açýklamaya yeni baðlamýþtý. Daha birkaç kiþi Müslüman olmuþtu. Bu sýrada Hâlid 'bin Sa'îd bir rüya gördü. Rüyasýnda, Cehennemin kenarýnda dururken, babasý gelip, kendisini oraya itip düþürmek istedi. Tam o sýrada, Peygamberimiz belinden yakalayýp, Cehennemin içine düþmekten koruduðunu gördü.
Feryat ederek uyandý. Kendi kendine dedi ki:
"Vallahi bu rü'yâ gerçektir. "
Dýþarý çýkýnca Hz. Ebû Bekir ile karþýlaþtý. O'na rüyasýný anlattý. Hz. Ebû Bekir ona dedi ki:
"Hakkýnda hayýrlý olsun! Bu kimse, Allahû Teâlanýn peygamberidir. Hemen git, O'na tâbi ol! Sen, O'na tâbi olacak, Ýslâm dînine girecek ve O'nunla birlikte bulunacaksýn. O da seni, rü'yâda gördüðün üzere Cehenneme girmekten koruyacaktýr. Baban ise Cehennemde kalacaktýr!"
Hâlid bin Said, rüyasýnýn etkisinden kurtulamamýþtý. Vakit kaybetmeden hemen, Ecyâd denilen yerde bulunan Peygamber efendimizin yanýna gitti. Onun huzuruna varýp dedi ki:
Yâ Muhammed! Sen, insanlarý neye da'vet ediyorsun? Peygamberimiz cevaben þöyle buyurdu:
"Ben, insaný, eþi ve benzeri olmayan tek Allah'a ve benim de O'mýn kulu ve peygamberi olduðuma inanmaya ve iþitmeyen, görmeyen, hiçbir zarar ve fayda vermeyen, kendisine tapýnanlarý da, tapýnmayanlan da bilinemeyen birtakým taþ parçalarýna tapýnmaktan vazgeçmeye davet ediyorum."
Bunun üzerine, Hâlid bin Said hemen, "Ben de þehâdet ederim ki, Allah'tan baþka tapýlacak ilâh yoktur ve yine þehâdet ederim ki, Sen Allahü Teâlânýn peygamberisin!" diyerek Müslüman oldu.
Onun Müslüman olmasý Peygamberimizi çok sevindirdi. Hanýmý Ümeyye'ye de gelip îslâmiyeti anlattý. O da hemen severek Müslüman oldu.
Hz. Hâlid bin Said, kardeþlerinin de Müslüman olmalarý için da'vette bulundu. Kardeþi Amr bin Sa'îd de, Müslüman olmuþtu.
Þiddetli bir Ýslâm düþmaný olan babasý Ebû Uhayha, Hâlid bin Said'in Müslüman olduðunu öðrenip, Mekke'nin tenhâ bir yerinde namaz kýldýðýný haber alýnca, çocuklarýndan Müslüman olmayanlarý gönderip onu huzuruna getirtti. Ona yeni girdiði dinden ayrýlmasýný söyledi. Azarlayýp dövmeye baþladý. Sonra dedi ki:
"Sen Muhammed'e mi tâbi oldun? Halbuki sen, Onun kavmine aykýrý hareket ettiðini ve getirdiði þeyle onlarýn putlarýný ve geçmiþ atalarýný ayýpladýðýný görüyorsun!"
Hâlid bin Said de dedi ki:
"Allaha yemîn ederim ki, Muhammed aleyhisselâm doðru söylüyor. Ona tâbi oldum. Ölürüm de onun dîninden dönmem!"
Bunun üzerine babasý Ebû Uhayha'nýn kýzgýnlýðý daha çok arttý. Sopa, baþýnda kýnlýncaya kadar vurdu ve sonra baðýrdý:
"Ey zelil yaramaz oðlum! Ýstediðin git! Yemîn olsun ki, sana ekmek vermeyeceðim!" Hz. Hâlid cevap verdi:
"Sen benim nafakamý keser Allahû Teâla da, elbette bana geçineceðim rýzkýmý ihsan eder."
Bunun üzerine, babasý, Hz. Hâlid'i evinden çýkarttý ve diðer çocuklarýna da dedi ki:
"Eðer sizden biriniz, onunla konuþacak olursa, ona yapmadýðým þeyi yaparým."
Sonra, Hz. Hâlid'i tutup evinin mahzenine hapsettirdi. Üç gün onu Mekke'nin sýcaðýnda aç ve susuz býraktýrdý. Hz. Hâlid bin Sa'îd bir kolayýný bulup, babasýnýn elinden kurtuldu. Mekke'nin kenarýnda bir yerde gizlendi. Peygamberimizin yanýndan ayrýlmadý.
Mekkeli müþriklerin, Müslümanlara zulüm ve iþkenceleri her gün artýyordu. Bitmek, tükenmek bilmeyen bu eziyetleri, dayanýlmaz hâle gelince, Rasûlullah efendimiz, Müslümanlarýn Habeþistan'a hicret etmelerine izin verdi. Orada rahat edebileceklerdi.
Hâlid bin Sa'îd hanýmý ile birlikte hicrete çýkacaklarý sýrada, babasý çok hastalandý. Yataða düþtü. Bu hâlinde bile, Bu hastalýðýmdan kurtulup ayaða kalkarsam, Mekke'de bir tek kimse putlardan baþkasýna ibâdet edemiyecektir" diyordu.
Hz. Hâlid, babasýnýn, hak dîne olan bu düþmanlýðýnýn sona ermesi için, "Ey Allahým! Onu yataktan kaldýrma!" diye duâ etti. Nitekim bu hastalýktan ayaða kalkamadan öldü.
Habeþistan'a hicret için, ilk olarak Mekke'den çýkan Hâlid bin Sa'îd ve hanýmý oldu. Kendisi ile beraber Kureþli Müslümanlardan bir grup da Habeþistan'a hareket etti. On seneden fazla orada kaldý. Oðlu Sa'îd ve kýzý Ümmü Hâlid orada doðup büyüdü.
Hâlid bin Sa'îd, kardeþi Amr bin Sa'îd ve Hz. Ca'fer bin Ebî Tâlib ile beraber, Habeþistan'dan Rasûlullahýn yanýna Medîne'ye geldi. Hicretin altýncý yýlýna rastlayan bu dönüþte, Hayber'in fethi gerçekleþmiþti. Ganimetlerinden bir hisse de Hz. Hâlid'e ayrýldý.
Bundan sonra Hâlid bin Sa'îd önce Umretül-kazaya, sonra sýrasý ile Mekke'nin fethine, Huneyn harbine, Tâif ve Tebük seferlerine ve bunlarýn yanýnda, ba'zý küçük seriyyelere iþtirak etti. Fakat Bedir ve Uhud harblerine katýlmadýðý için çok üzgündü. Bu üzüntüsünü, bir ara Resûlullah efendimize açýkladýðýnda, Peygamberimiz ona:
Üzülecek bir durum yok! Baþkalarý bir hicret etti. Fakat siz, iki hicrete katýlmýþ oldunuz, buyurarak, gönlünü aldý.
Hz. Hâlid bin Saîd, ilk Müslümanlardan olmak þerefinin yanýnda, Resûlullahýn kâtiplik hizmetini de yapmýþtýr. Kýzý Ümmü Hâlid de, Hz. Hadice, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali, Hz. Zeyd bin Harise ve Sa'd bin Ebî Vakkâs'tan sonra altýncý Müslüman olduðunu bildirmektedir.
Hz. Hâlid bin Said, Medîne-i münevvereye döndükten sonra, Resûl-i ekrem efendimiz yazýþma ve mektuplaþma iþlerini ona verdi. Ashâb-ý kiramýn içinde okuma-yazma bilenlerden biriydi. Mekke'de iken de bu iþleri, o yürütürdü. O, yazýlacak çeþitli mektuplarý yazar, gönderir ve yabancýlarla yapýlan görüþmeleri kaydeder ve buna benzer her türlü iþleri yerine getirirdi. Rasûlullahýn özel kalem müdürü vazifesini îfa ediyordu.
Hicretin dokuzuncu senesinde Tâif'te oturan Benî Sakif'ten gelen heyetle, Resûlüllah efendimiz arasýndaki yazýþma iþlerini ve sulh antlaþmasýný Hâlid bin Sa'îd kaleme almýþtý.
Hz. Hâlid'in Müslümanlýðý kabulünden ve Habeþistan'dan Medine'ye gelerek orada ikâmetinden sonra, onu zekât memuru, sonra da vali olarak tâyin etti.
Hz. Hâlid Yemen'deki görevine, Rasûlullahýn vefatýna kadar devam etti. Hz. Ebû Bekir'in halifeliðinin ilk yýllarýnda, Ýslâmiyetten ayrýlan ve "Namaz kýlarýz, fakat zekât vermeyiz" diyenlerle yapýlan muharebelere katýlarak mürtecilerin, bozguncularýn bastýrýlmasýnda vazife aldý.
Bu temizlik harekâtý tamamlandýktan sonra, Ýslâm ordusu þam taraflarýna sevkedildi. Bizans ile Yermük'te çetin savaþlar yapýldý. 46.000 kiþilik Ýslâm ordusunun karþýsýnda 240.000 kiþilik Rum ordusu vardý. 100.000 düþman askeri öldürüldü; 3.000 Müslüman þehid oldu.
Bu arada halîfe, Hz. Hâlid bin Sa'îd'e, ordunun bir kýsmýnýn kumandanlýðýný verdi. Askerlerin harbe hazýrlanmasý ve ihtiyaçlarýnýn giderilmesi ona aitti. Hz. Hâlid, yardýmcý kuvvetlerin kumandaný olarak Filistin'de Remle þehrine yakýn Ecnadeyn taraflarýna gönderildi.
Yolda, askerleri arasýnda bazý ihtilaflar baþgösterdi. Tam bu sýrada, Bizans kumandaný Mahân da, ordusu ile Hz. Hâlid'e karþý taarruza geçti. Hâlid bu taarruzu geri püskürttü ve yardým istedi. Ýslâm ordusunun tamamý seferberlik hâlinde olduðundan, Hz. Ýkrime ve Hâlid bin Velîd derhal Hz. Hâlid'e yardýma geldiler.
Bizans ordusu üzerine tekrar hücum edildi ve Þam'a kadar sürüldü. Þam ile Vakusa arasýnda ordusunu düzenleyen Bizans kumandaný Mahân, Hz. Hâlid bin Sa'îd kumandasýndaki Ýslâm ordusu üzerine tekrar saldýrdý. Yapýlan savaþta, Hz. Hâlid'in oðlu Sa'îd bin Hâlid þehîd oldu.
Tam bu sýrada Ýkrime bin Ebû Cehil’in kuvvetleri yardýma geldi. Bizans komutaný Mahân kaçtý. Hâlid bin Sa'îd, ordusunu Zü'l-Merre'ye getirerek orada konakladýlar. Ayrýca durumu, Medine'de bulunan halîfeye bildirdi.
Ýslâm ordusu ile Bizans Rum ordusu arasýnda þiddetli çarpýþmalar oldu. Bu muharebelerde Müslüman kadýnlar da harp etti. Baþkumandan Hz. Hâlid bin Velîd ile bir kolun komutaný Hz. Ýkrime'nin þaþýlacak kahramanlýklarý görüldü. Hz. Hâlid bin Sa'îd de, büyük bir cesaret örneði göstererek kahramanca dövüþtü. Ordunun diðer askerleri, onun bu hâlini görünce, kendilerine bir canlýlýk ve cesaret geldi.
Þam þehrinin alýnmasýnda ve Fihl muharebesinde canýný ortaya koyarak kahramanca çarpýþan Hz. Hâlid bin Sa'îd, 635 yýlýnda Ýslâm ordularý ile birlikte Merc-i Safer denilen yere geldi. Ertesi gün, düþman üzerine saldýrýya geçildi. Hâlid bin Sa'îd hemen ön sallara geçerek dövüþmeye baþladý. Düþman askerinden birisi, kendisi ile yeke yek dövüþecek bir er istedi.
Hâlid hemen oraya çýkýp vuruþmaya baþladý. Burada kendisi þehîd oldu. Kocasýnýn þehid edildiðini gören bir günlük evli hanýmý Ümmü Hakîm, hiç feryat ve figân etmeyerek, eline aldýðý bir kýlýçla düþman üzerine yürüdü. Kahramanca vuruþmaya baþladý. Onun bu hâlini gören Ýslâm askerleri büyük bir þevk ve arzu ile saldýrýya geçtiler. Bizanslýlarý kýlýçtan geçirmeye baþladýlar. Bu arada Ümmü Hakîm de bir kâfir askerini öldürmüþtü.[110]
Allah yolunda kiminin imtihaný barýþ olur, kiminin de savaþ olur. Sahabeler, hem barýþ ve hem savaþ imtihanýný vermiþlerdir. Elbetteki Allah yolunda sývýþanlar ile savaþanlar hiçbir zaman bir olmazlar. Sahabelerden Ýslâm ümmetine Allah yolunda sývýþmak deðil, fiilen savaþmak miras kaldý.
Sahabelerin oluþturduklarý aile, bir cihad ailesiydi. Sahabelerin eþleri onlarýn ayný zamanda Allah yolundaki silah arkadaþlarýydý. Dikkat edilirse, Hz. Hâlid bin Sa'îd (R.a.)'in þehadetinden hemen sonra bir günlük evli hanýmý Ümmü Hakîm (R.anha), eline aldýðý bir kýlýçla düþmanýn üzerine yürümüþtür. Bunun anlamý; Ýslâmî ailede cihad kesintiyi kabul etmeyen ve mekruh hiçbir vakti olmayan bir ibadettir. Allah yolunda cihad etmede mü'min erkek ile mü'min kadýn birbirlerinin yardýmcýlarýdýr. Dolayýsýyla aile ocaðýný, bir cihad ocaðý haline getirmek, sahabe fýkhýndandýr.
Sahabeler topluluðu, Allah yolunda canlarýný cihada adamýþlar topluluðudur. Allah yolunda imanýmýz kadar haklý ve cihadýmýz kadar da canlýyýz. [110] Hayatü's Sahâbe/M. Yusuf Kândehlevî; Hilyetü'l Evliya; El- Ýsabe Fi temyizi Sahâbe/Ýbn-i Hacerü'l Askalani; Suverun Min Hayatü's Sahâbe/Abdurrahman Ref at el-Baþâ, Beyrut/ty