Hz. Sad bin Ebi Muaz By: sidretül münteha Date: 05 Mayýs 2011, 15:03:09
Hz. Sa'd Bin Ebi Muaz (R.Anh)
Muhamnýed aleyhisselâmm bi'setinin onuncu yýlý baþlarýnda Medine'den gelen 12 kiþi, Peygamberimizle görüþüp Müslüman oldular. Birinci Akabe bey'atý denilen bu görüþmeden sonra, Peygamber efendimiz, Kur'ân-ý Kerîmi ve Ýslâmiyeti öðretmek üzere, Mus'ab bin Umeyr'i Medine'ye gönderdiler.
Mus'ab bin Umeyr Medine'de fevkalâde bir gayretle çok kimsenin Müslüman olmasýný saðladý. Faaliyetlerini yürütmek üzere Sa'd bin Mu'âz'm teyzesinin oðlu olan Es'ad bin Zürâre'nin evine yerleþmiþti. Bu sebeple Sa'd bin Mu'âz, o zaman Araplar arasýnda akrabaya karþý hakaretten kaçýnmak âdet olduðu için bu iþe mani olma teþebbüsünde de bulunamadý. Ancak bir kabile reisi olarak bu iþe de el koymak istiyordu. Bu maksatla kabilesinin ileri gelenlerinden Üseyd bin Hudayr'a dedi ki:
"Sen, iþini iyi bilen, kimsenin yardýmýna muhtaç olmayan bir adamsýn! Zayýflarýmýzýn inançlarýný bozmak için mahallemize gelmiþ olan bu adamý, yanýmýza gelmekten men et! Es'ad bin Zürâre akrabam olmasaydý, bu iþi kendim hallederdim. "
Bunun üzerine Üseyd bin Hudayr, mýzraðýný alýp, Mus'ab bin Umeyr'in bulunduðu eve gitti. Oraya varýnca:
"Sizi, bize getiren sebep nedir? Zayýflarýmýzýn inançlarýný mý bozacaksýnýz? Eðer, hayatýnýzdan olmak istemiyorsan yanýmýzdan ayrýlýp gidersin," dedi.
Mus'ab bin Umeyr, ona yumuþak bir sesle dedi ki:
"Hele biraz otur, sözümüzü dinle! Beðenirsen kabul edersin, beðenmezsen dinlemekten yüz çevirirsin." "Yerinde bir söz söyledin."
Mus'ab bin Umeyr ona, Kur'ân-ý Kerim okudu. Ýslâmiyeti anlattý. Onun tatlý konuþmasý, insanýn kalbine iþleyen sözleri ve hoþ sesiyle okuduðu Kur'ân-ý kerîm âyetleriyle, kendinden geçen Üseyd bin Hudayr:
Bu, ne kadar güzel, ne kadar yüce söz. Bu dine girmek için ne yapmak lâzýmdýr, dedi.
Ne yapmasý lâzým geldiðini anlattýlar ve Üseyd bin Hudayr, kelime-i þehâdet söyliyerek Müslüman oldu. Büyük bir huzur içerisinde olduðu hâlde Mus'ab bin Umeyr'e döndü ve;
"Arkamda bir adam var. Ben hemen gidip onu size göndereyim. Eðer o Müslüman olursa, Medine'de onun kavminden îmân etmedik hiç kimse kalmaz," diyerek kalkýp süratle gitti. Doðruca Sa'd bin Mu'âz'ýn yanýna vardý. Sa'd bin Mu'âz onu görünce:
"Ne yaptýn yâ Üseyd?"
Üseyd bin Hudayr, Sa'd bin Muâz'ýn Müslüman olmasýný çok arzu ettiði için þöyle cevap verdi:
Mus'ab bin Umeyr ile konuþtum, bir fenalýðýný görmedim. Yalnýz duyduk ki, Hâriseoðullarý, teyze oðlun Es'ad'ýn böyle bir kimseyi evinde barýndýrmasýndan kuþkulanarak teyzenin oðlunu öldürmek için harekete geçmiþler.
Bu sözler Sa'd bin Mu'âz'a çok dokundu. Çünkü birkaç sene önce yapýlan bir savaþta, Hâriseoðullarýný yenip, Hayber'e sýðýnmaya mecbur etmiþlerdi. Bir sene sonra da affedip, memleketlerine dönmelerine izin vermiþlerdi. Buna raðmen onlarýn böyle bir tavýr takýnmalarý düþüncesi Sa'd bin Mu'âz'ý çok kýzdýrmýþtý.
Halbuki iþin aslýnda böyle bir hareketleri yoktu. Üseyd bin Hudayr böyle bir hileye baþvurarak, Sa'd bin Mu'âz'ýn teyzesinin oðlu Es'ad bin Zürâre'ye, dolayýsýyla Mus'ab bin Umeyr'e zarar vermesini önlemek istedi. Böylece onlarýn tarafýna geçmesini ve nihayet müslüman olmasýný temin etmek gayretinde idi. Sa'd bin Mu'âz, Üseyd bin Hudayr'ýn, Hâriseoðullarýnýn, teyzesinin oðlu Es'ad bin Zürâre'ye zarar verecekler demesi üzerine, hemen yerinden fýrlayýp, Es'ad bin Zürâre'nin yanýna gitti.
Oraya varýnca baktý ki, Es'ad bin Zürâre ile Mus'ab bin Umeyr, son derece huzur ve sükûn içerisinde oturup, sohbet ediyorlar. Yanlarýna yaklaþýp dedi ki:
"Ey Es'ad, aramýzda akrabalýk olmasaydý, sen bu adamý elimden kurtaramazdýn. Sen memleketinden çýkarýlmýþ þu yabancý adamý, zayýflarýmýzýn inançlarýný bozmak için mi çaðýrdýn?"
Bu sözlere Mus'ab bin Umeyr yumuþak bir þekilde cevap verdi:
"Ey Sa'd, hele biraz dur, oturup bizi dinle, anla, sözlerimiz hoþuna giderse ne âlâ, eðer sözlerimizi beðenmezsen, biz bunu sana tekliften vazgeçeriz. Bizi býrakýr gidersin."
Sa'd bin Mu'âz bu yumuþak ve tatlý sözler üzerine:
"Yerinde bir söz söyledin," dedi ve oturdu.
Mus'ab bin Umeyr, Sa'd bin Mu'âz'a önce Ýslâmiyeti anlattý. Ýslâmiyetin esaslarýný açýkladý. Sonra tatlý ve güzel sesiyle Kur'ân-ý Kerim'den bir miktar okudu. O okudukça Sa'd bin Mu'âz'ýn hâli deðiþiyor, kendinden geçiyordu. Kur'ân-ý kerîmin eþsiz belagatý karþýsýnda kalbi yumuþadý ve büyük bir tesir altýnda kaldý. Kendini tutamayýp dedi ki:
"Yemîn ederim ki ben, þimdiye kadar, hiç bilmediðim bir þeyi dinledim. Siz bu dîne girmek için ne yapýyorsunuz?"
Mus'ab bin Umeyr hemen ona Kelime-i þehâdeti öðretti. O da,
Eþhedü enlâ ilahe illallah ve eþhedü enne Muhammeden abduhu ve rasûlüh, diyerek Müslüman oldu.
Sa'd bin Mu'âz Müslüman olmaktan duyduðu huzur ve sevinç içerisinde yerinde duramaz oldu. Üseyd bin Hudayr'ý yanýna alýp, kavmmin toplandýðý yere gitti. Abdüleþheloðullarýna hitaben dedi ki:
"Ey Abdüleþheloðullarý! Beni nasýl tanýrsýnýz?"
"Sen bizim reisimiz ve büyüðümüzsün, biz sana tâbiyiz."
"O hâlde hepinize haber veriyorum. Ben müslüman olmakla þereflendim. Sizin de Allahû Teâla'ya ve O'nun Rasûlüne imân etmenizi istiyorum. Eðer îmân etmezseniz sizin hiçbirinizle konuþmayacaðým, görüþmeyeceðim."
Abdüleþheloðullarý, reisleri Sa'd bin Mu'âz'ýn Müslüman olduðunu ve kendilerini de Ýslama da'vet ettiðini duyarduymaz hep birlikte Müslüman oldular. O gün akþama kadar, Medine semâlarýný Kelime-i þehâdet ve tekbîr sedâlanyla çýnlattýlar.
Bu hadiseden kýsa bir müddet sonra bütün Medine halký, Evs ve Hazrec kabîleleri Ýslâmiyeti kabul edip, îmân ettiler. Her ev Ýslâm nuruyla aydýnlandý. Sa'd bin Mu'âz ve Üseyd bin Hudayr, kabilelerine ait bütün putlarý kýrdý.
Bu durum sevgili Peygamberimize bildirildiðinde çok memnun oldu. Mekkeli Müslümanlar sevince garkoldular. Bu sebeple o seneye sevinç yýlý denildi.
Sa'd bin Mu'âz Ýkinci Akabe bey'atýnda bulunup, Rasûlullaha bey'at etti. Bu bey'atte bulunanlar Rasûlullah (sav)'ý canlarý gibi koruyacaklarýna ve gerekirse bu hususta mallarýný ve canlarýný feda edeceklerine söz verdiler.
Sa'd bin Mu'âz, Medine'nin ileri gelenlerinden ve reislerinden olduðu için, Mekke'ye gidip, Kabe'yi tavaf ederdi. Müþrikler bu sebeple ona dokunamazlardý. Bu ziyaretlerinden birinde Ebû Cehil karþýsýna çýkýp dedi ki:
Siz bizim dinimizden ayrýlanlarý himaye ettiniz. Onlara her yardýmda bulundunuz. Eðer burada seni himayesine alanlar olmasaydý seni öldürürdüm. Dönüp çocuklarýna kavuþamazdýn.
Sa'd bin Mu'âz, Ebû Cehil'in bu tehditli sözleri karþýsýnda ona þu cevabý verdi:
"Eðer böyle bir þeye kalkýþýrsan, Medine yakýnýndan geçen ticaret yolunu keser, seni bir daha oralara ayak bastýrmam."
Bunlarý söylerken sesi öyle güdüyordu ki, yanýnda bulunan Ümeyye bin Halef yavaþça dedi ki:
"Sesini biraz alçalt, bu kiþi bu vadinin meþhuru."
Bunun üzerine Sa'd bin Mu'âz daha gür bir sesle konuþtu:
"Yemîn ederim ki Rasûlullah, bize senin katlonulacaðýný haber verdi."
"Mekke'de mi öldürüleceðim?"
"Orasýný bilmem."
Ebû Cehil bu þekilde Sa'd bin Mu'âz'dan öldürüleceði haberini aldýðý için, Bedir Savaþýnda Mekke'den çýkmamak istemiþ, çevresinin ayýplamasý üzerine Bedir'e gelmiþti. Nihayet Peygamberimizin buyurduðu gerçekleþip, Ebû Cehil Bedir savaþýnda katledildi.
Sa'd bin Mu'âz, Bedir Savaþýna katýlarak, Bedir Ashabýndan olmakla da þereflendi. Bedir Savaþý baþlamadan önce, Peygamberimiz Mekkeli müþriklerin bir ordu hazýrlayýp, Medine'ye doðru harekete geçtiklerini haber alýnca, bir danýþma meclisi kurup, Ashâb-ý Kiram ile istiþare yaptý. Onlara, fikirlerini sordular. Ba'zýlarý dediler ki:
"Biz kervan için yola çýkmýþtýk. Onlarýn kâr etmesine, mâni olmamýz elzemdi. Çünkü kazanacaklarý parayla, bize karþý ordu hazýrlayacak idiler!. Eðer savaþtan önceden haberimiz olsaydý; daha hazýrlýklý hareket ederdik."
Resûl-i Ekrem efendimiz de buyurdu ki:
"Kervan, sahil yolundan savuþup gitmiþtir. Þu Ebû Cehil ordusu ise bize doðru gelmektedir."
Bunun üzerine Evs kabilesi reisi, Sa'd bin Mu'âz ayaða kalkarak þunlarý söyledi:
"Yâ Rasûlallah! Bizler, Allah 'a ve son Peygamberi olan Sana, îmân ettik. Allah tarafýndan sana teblið edilen Ýslâm'ýn, hak dîn olduðuna kalbden inandýk, doðruladýk. Senin emirlerini dinlemek ve itaat etmek üzere, söz verdik. Teminat verdik. Seni hak Peygamber olarak gönderen Yüce Allah'a yemîn ederim ki, bize þu denizi gösterip içine dalsan; Seninle birlikte denize dalarýz. Hiç birimiz, geri kalmayýz. Ýslâm düþmanlarýyla çarpýþmayý da, seve seve kabul ederiz. Savaþtan, geri dönmeyiz. Düþman 'karþýsýnda sabýr ve sebatla savaþýrýz.
Ýþte, Cenâb-ý Hakka yalvarýyorum:
"Ey Yüce Allahým! Bize öyle hizmetler nasîb eyle ki; gayretlerimizi görünce, Rasûlünün göz bebekleri dahî gülsün! Yâ Rasülallah! Artýk bizleri, cenâb-ý Hakkýn lütfü ile, istediðin yere götür."
Sa'd bin Mu'âz'ýn bu sözleri üzerine Peygamber efendimiz þöyle buyurdu:
"Öyle ise, Allanýn lütuf ve bereketine doðru yürüyünüz! Cenâb-ý Hak kat'î olarak, ya kervaný, ya Kureyþ ordusunu va'ad buyurmuþtu. Vallahi ben, Kureyþlilerin ölüp düþecekleri yerieri þimdiden görüyorum."
Bedir savaþýndan sonra Uhud savaþma da katýlan Sa'd bin Mu'âz, gösterdiði cesaret ve kahramanlýkla Eshâb-ý kiram arasýnda çok sevildi. Bu savaþta oðlu Amr þehîd oldu.
Uhud savaþýnda Peygamber efendimiz yaralanmýþtý. Sa'd bin Mu'âz, Sa'd bin Ubâde ile birlikte Peygamberimizin yaralarýný sarýp, tedavi etti.
Sa'd bin Mu'âz müþriklerle yapýlan Hendek savaþýna da katýldý. Bu savaþýn yapýldýðý sýrada, saðlam kalelerden olan Hâriseoðullarý kalesinde Sa'd bin Mu'âz'ýn annesiyle birlikte bulunan Hz. Âiþe þöyle anlatmýþtýr:
O gün þiddetli bir ses duydum. Baktým ki, Sa'd bin Mu'âz, yanýnda yeðeni ile savaþa gidiyordu. Kýlýcýný kuþanmýþ gür sesie þiirler okuyordu. Bunu iþiten annesi dedi ki:
"Oðlum koþ, arkadaþlarýna yetiþ, geri kalma!"
Hendek harbinde; Sa'd bin Mu'âz büyük bir kahramanlýk göstererek savaþýyordu. Savaþ sýrasýnda Ýbni Araka adlý bir müþrikin attýðý ok ile kolundan yaralandý. Ok atardamara isabet edip, çok kan kaybýna sebep oldu. Hz. Sa'd, yaralý bir hâlde, etrafýndakilerin kaný durdurmak için uðraþtýklarýný görerek, durumunun ciddî olduðunu anladý ve þöyle duâ etti:
"Yâ Rabbî, Kureyþ harbe devam edecekse bana ömür ihsan eyle. Çünkü senin Resulüne eziyet eden, O'nu yalanlayan bu müþriklerle savaþmaktan hoþlandýðým kadar baþka bir þeyden hoþlanmýyorum. Eðer aramýzdaki harp sona eriyorsa, beni þehîdlik mertebesine yükselt. Fakat, Benî Kureyza'nýn akýbetini görmeden ruhumu kabzetme."
Peygamber efendimiz bir çadýr kurarak, Sa'd bin Mu'âz'ý oraya yatýrttý. Eslemoðullarý kabilesinden Rafýde'yi de O'nun tedavisine memur etti. Hz. Sa'd, orada yattýðý sýrada Peygamberimiz sýk sýk yanýna gelip, halini sorardý.
Peygamberimiz Hendek savaþý sona erince, derhal Benî Kureyza Yahudilerinin üzerine hareket emri verdi. Benî Kureyza Yahudileri Peygamberimizle anlaþma yaptýklarý hâlde Hendek savaþýnýn en kritik anýnda, müþrikler tarafýna geçmiþler, Müslümanlarý arkadan vurmaya kalkmýþlardý. Sa'd bin Mu'âz böyle yapmamalarý için onlarý ikâz etmiþti. Fakat dinlememiþlerdi. Bu sebeple Hendek savaþýndan hemen sonra Benî Kureyza Yahudileri kuþatma altýna alýndý.
Bu kuþatma bir ay sürdü. Sonunda teslim oldular. Haklarýnda verilecek hüküm için Sa'd bin Mu'âz'ý hakem olarak istediler.
Onlarýn, bu isteði üzerine Peygamberimiz Sa'd bin Mu'âz'ý yattýðý çadýrýndan getirtti. O, Yahîdîlere dedi ki:
"Ne hüküm verirsem razý mýsýnýz? Evet razýyýz."
Bunun üzerine Sa'd bin Mu'âz, Benî Kureyza erkeklerinin boynunun vurulmasýna hükmetti.
Sa'd'ýn verdiði bu hüküm, Yahûdîlerin elinde bulunan kitaplarýna týpa týp uyuyordu. Bu hüküm gereðince erkeklerin boynu vuruldu. Kadýnlarý ve çocuklar esir alýnýp, mallarýna el konuldu. Benî Kureyza'dan ba'zý erkekler ise Müslüman olup, kurtuldular. Sa'd bin Mu'âz bu hükmü verince Peygamberimiz buyurdu ki:
"Onlar hakkýnda, Allanýn ve Resulünün hükmüyle hükmettin."
Sa'd bin Mu'âz hazretleri Hendek savaþýnda aðýr bir yara almýþtý. Yarasý aðýrlaþýp, durumu þiddetlenmiþti. Peygamber efendimiz, yanýna gelip onu kucakladý ve:
"Allahým, Sa'd, senin rýzân için senin yolunda cihâd etti. Resulünü de tasdik etti. Ona kolaylýk ihsan eyle," buyurarak duâ etti.
Sa'd bin Mu'âz, Peygamber aleyhisselâmm bu sözlerini duyunca gözlerini açýp þöyle fýsýldadý:
"Yâ Resûlallah! Sana selâm ve hürmetler ederim. Senin, Allahü teâlânm peygamberi olduðuna þehâdet ederim."
Cebrail aleyhisselâm, Peygamber efendimize gelip dedi ki:
Yâ Rasûlallah! Bu gece senin ümmetinden vefat edip de vefatý melekler arasýnda müjdelenen kimdir?
Bunun üzerine Peygamber efendimiz hemen Sa'd bin Mu'âz'ýn hâlini sordu. Evine götürüldüðünü söylediler. Peygamber aleyhisselâm yanýnda Ashâb-ý Kirâm'dan ba'zýlarý olduðu hâlde Sa'd bin Mu'âz'ýn yanýna gitti.
Yolda süratli gitmeleri sebebiyle Eshâb-ý kiram dediler ki:
Yorulduk yâ Resûlallah.
Bunun üzerine, Peygamber efendimiz:
"Melekler Hanzala'nýn cenazesinde bizden önce bulunduklarý gibi Sa'd'ýn da cenazesinde bizden önce bulunacaklar. Biz önce yetiþemeyeceðiz," buyurarak hýzlý gitmelerinin sebebini açýkladý.
Peygamber efendimiz, Sa'd bin Mu'âz'ýn yanýna gelince, onu vefat etmiþ olarak buldu. Baþ ucuna durup, Sa'd bin Mu'âz'ýn künyesini söyleyerek buyurdu ki:
"Ey Ebû Amr! Sen reislerin en iyisi idin. Allah sana saadet, bereket ve en hayýrlý mükâfatý versin. Allaha verdiðin sözü yerine getirdin. Allah da sana va'dettiðini verecektir."
Eþlem bin Haris þöyle anlatmýþtýr:
Ýçerde Sa'd bin Mu'âz'ýn cenazesi yalnýzdý. Baþka kimse yoktu. Rasûl aleyhisselâm adýmlarýný gayet geniþ açarak evin içinde yürüyordu. Bu durumu görünce yavaþladým. Durmamý iþaret edince de durdum. Sonra da geriye döndüm. Rasûl aleyhisselâm içerde bir müddet durdu. Sonra dýþarý çýktý. Çýkýnca dedim ki:
"Yâ Rasülallah, niçin öyle yürüdünüz?"
"Böylesine kalabalýk bir mecliste bulunmadým, melekler dolmuþtu. Meleðin biri beni kanadý üzerine aldý da ancak öyle oturabildim."
Sonra, Sa'd bin Mu'âz'ýn lâkabýný söyleyerek:
"Sana afiyet olsun yâ Ebâ Amr! Sana afiyet olsun ya Ebâ Amr! Sana afiyet olsun yâ Ebâ Amr," buyurdu.
Onun vefatý Rasûl aleyhisselâmý ve Ashâb-ý Kiramý çok üzdü. Gözyaþý döküp aðladýlar. Cenazesinde bütün Ashâb-ý Kiram toplandý. Peygamber aleyhisselâm cenaze namazýný kýldýrdý, cenazesini taþýdý. Ashâb-ý Kiram, Sa'd bin Mu'âz'ýn cenazesini taþýrken dediler ki:
"Yâ Rasülallah! Biz böyle kolay taþýnan cenaze görmedik." Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm buyurdu ki:
"Sa'd'ýn cenazesine yetmiþ bin melek indi. Þimdiye kadar yeryüzüne bu kadar kalabalýk hâlde inmemiþlerdi. Sa'd bin Muâz defnedilirken birisi kabrinden bir avuç toprak almýþtý. Sonra onu evine götürünce o toprak misk oldu. Cenazesi kabre indirilirken Peygamber aleyhisselâm kabri baþýnda oturup, mübarek gözleri yaþardý."[67]
Hayatý hüsn-ü hatime ile yani güzel bir son ile noktalamak, sahabelerin en önemli arzususydu. Hayatýn evveli iman, sonu yine imandýr. Ýman üzere yaþamak ve imanlý olarak ölmek, en büyük kazançtýr. Bu kazanca sahib olanalar, cennetlik olanlardýr. Öyleyse müslümanca yaþamak ve müslümanca ölmek için gayret göstermeliyiz. Ýmanýmýzý zulme, küfre, þirke bulaþtýrmamanýn kavgasýný vermeliyiz. îmanda emniyete erenler, imanlarýnm zulme ve þirke bulaþtýrmayanlardir.
Ýmaný korumak, hayatý korumaktýr. Hayat iman ile kurtulur. Ýmansýz kalan, hayatýn çýkmazlarýnda boðulur. Sahabe sürekli hayatýný kendi imanýnýn atmosferinde tutmaya çalýþmýþtýr. Ýmanýn atmosferinden çýkan hayat, baþlý baþýna bir belâdýr. Sahabeler bu belâya bulaþmamak için imanlarýný korudular ve hayat boyu imanlarýnýn atmosferinde ömürlerini geçirdiler.[67] Hayatü's Sahâbe/M. Yusuf Kândehlevî; Hilyetü'l Evliya; El-Ýsabe Fi temyizi Sahâbe/Ýbn-i Hacerü'l Askalani; Suverun Min Hayatü's Sahâbe/Abdurrahman Ref'at el- Baþa, Beyrut/ty