Hz Hatice ye veda By: hafiza aise Date: 05 Mayýs 2011, 12:00:57
Hz. Hatice'ye Veda
Ebü Talib'in vefatý üzerinden henüz üç gün geçmiþti. En azýndan dünyaya veda ederken bir adres býrakmasý için çok uðraþmýþtý, ama dudaklanndan bu adresi ifade eden bir cümle duyamamýþtý Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern). Üstüne üstlük, onun yokluðunu fýrsat bilen Kureyþ, artýk daha acýmasýzca yüklenecek ve bu yüklenmelerde onun yokluðunu acý acý hissedecekti. Çok üzüntülüydü; en büyük destekçi ve hamisi, amcasý Ebü Talib'in imanýna þahit olamadan, dünyadaki sýcaklýðýna mukabil ebedi huzuru kazanma yoluna girdiðini ifade edecek bir kelime duyamadan onu topraða vermenin hüznü içindeydi.
Karanlýðýn koyulaþtýðý en zifiri demlerdi, Hasta yataðýnda býraktýðý kerim zevcesinin durumunu merak ediyordu ve çadýnna yöneldi telaþla ... Çünkü, bir diðer destekçi Hz. Hatice de hastalýktan kývranýyordu. Son yolculuk öncesinde Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), ateþler içinde kývranan kerim zevcini ziyaret için yola koyuldu. Ebü Talib gibi bir dayanaktan mahrumiyetin yanýnda, can dostu ve en sadýk yaranýndan da mahrum kalmak vardý iþin ucunda ...
Yaklaþtý ve çadýnn perdesini araladý yavaþçal.. Hastalýkla inleyen Hz. Hatice'nin hali yürek yakýyordu; altýnda firak çýðlýklan sezilen iniltilerdi bunlar ... Hatice, Mekke'nin en zengin kadýnýyken bugün, açlýk ve sýkýntý içinde iki büklüm; sürgün
397 Bkz. Buhari, Sahih, 3/1409 (3672) EbU Talib'le ilgili olarak Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'den þeref sudur olmuþ, "Rabbimden onun için çok büyük hayýr umuyorum." (Ýbn Sa'd, Tabakat. 1/124, 125), "Þayet Ben olmasaydým o, þimdi cehennemin en altýnda azap görüyor olacaktý", (Müslim, Sahih, 1/195 (209) ve "Onun cehennemdeki azabý, topuk kemiklerine kadar ulaþýr." (Müslim, Sahih, 1/195 (210) gibi rivayetler de vardýr.
hayatýnýn tüketen þartlanyla boðuþarak gidiyor; geride kalanlara el sallayýp veda ediyordu.
Derinleþmiþ hüznünde, Allah Resülü'nü, kýzlanyla birlikte yalnýz býrakacak olmanýn endiþeleri gizliydi. Gidiyordu; ama gönlü, himayesiz kalan Efendisi'nde mahpus, geride kalan Sultanlar Sultam ve Rabb-i Rahim'ine emanet ettiði yetimlerinde esir kalmýþtý. Erken doðmuþ, Hakk'a erken uyanmýþ ve þimdi de, kendi elleriyle emanet ettiði iki yavrusundan sonra, onlara kavuþmak için önden gidiyordu.
Yüzünde, gidiþi öncesinde tatlý bir tebessüm belirdi; belli ki artýk, Cibril'in muþtusunu getirdiði cennet yamaçlan açýlýnýþtý gözlerine ... Ancak bu tatlý tebessüm bile, þefkat ve merhamet yüklü bulutlar gibi çadýnn kapýsýnda kendisini gözleyen Efendisi'ni görünce acýlaþmýþ ve derin bir hüzün þekline dönüþmüþtü. Her ikisi de, birbirlerinin halini düþünerek hüzün yaþýyordu.
Þefkat ve Merhamet Sultaný'ný derinden yaralayacak bir manzaraydý bu!.. Göz pýnarlan harekete geçmiþ, yanaklanndan süzülen damlalar mübarek sakalým ýslatmýþtý; ardý ardýna hýçkýnklar düðümlendi defalarca boðazýnda! ..
Bir minnet duygusuyla yanýna yaklaþtý Allah Resnlü ve ifadede kelimelerin kýsýr kaldýðý mana yüklü þu cümleleri sýralamaya baþladý, titreyen dudaklanndan tane tane:
- Benden dolayý, ey Hatice! Sen de, bu sýkýntýlara katlanmak zorunda kaldýn ve karnetine göre bir hayattan mahrum yaþadýn.
Aslýnda sen bunlara layýk bir kadýn deðildin. Keremine karþýlýk kerem le mukabele bulmak varken sen, çile üstüne çile ve mihnetle mukabele gördün, demek istiyordu ve ilave etti:
- Ancak unutma ki Allah, her sýkýntý ve zorluðun arkasýndan, mutlaka hayr-ý kesir murad etmiþtir ... 398
398 Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, 9/218
Ve Ebu Talib'den sonra ikinci önemli dayanak da artýk yaþamýyordu. Atmýþ beþ yaþlanndayken dünya ve dünyadaki bütün sýkýntýlara veda ederek, içinde ne bir gürültü ne de bir yorgunluk olan, incilerle örülmüþ ebedi mekanýna intikal etmiþti Hz. Hatice (radýyallahü anha),
Böylelikle o, Hira' da doðan güneþin ardýndan bir Kadir Gecesi baþladýðý yeni hayatýný, yine bir Kadir Gecesi'nde noktalamýþ oluyordu. Mezanna inip ebedi yurdun ilk kapýsý olan Hacim Kabristaný'ndaki rnekanýna onu, bizzat Allah Resülü yerleþtirecek; yine toprakla üzerini de O kapatýp tesviye edecekti.399
Artýk musibetler, saðanak olup yaðmaya baþlamýþtý; çünkü yanýnda, yaþadýðý her sýkýntýda semtine sýðýnýp da sükün bulduðu bir destek; musibet olup üzerine gelen meteorlann atmosferine çarparak parçalandýðý bir dayanak ve yýllarýn tecrübesiyle geliþmeleri sabýrla karþýlamada emin bir yardýmcýsý yoktu Allah Resülü'niin.
Allah Resülü için miiþfik bir babadan, güvenli bir koruma ve gönlü zengin bir amcadan sonra; sadýk bir yar, kerim bir zevce ve müþfik bir dayanak da artýk yaþamýyordu. Bu sebeple Kureyþ, daha bir cesaretlenmiþti; Efendimiz'in üzerine daha çok geliyordu. Bir gün, sefahete kendini kaptýrmýþlardan biri, yolda yürüyen Efendiler Efendisi'nin üzerine toz-toprak atmýþ ve O da üst-baþý bu halde iken, baþýný öne eðerek hane-i saadetlerine gelmiþti. Kýzlanndan birisi, babasýný bu halde görünce çok üzülmüþ ve bir taraftan Efendimiz'in üzerini temizlerken diðer yandan da bu üzüntüsünü aðlayarak gösteriyordu. Ufku süzen gözlerin ardýndan þöyle buyurdular:
- Aðlama kýzým ve sakýn üzülme! Allah, senin babaný zayi edecek deðildirl-"?
399 Ýbn Sa'd, Tabakat, 8/18 400 Ýbn Hiþam, Sire, 2/264
Ardý ardýna yaþanan bu üzücü olaylarla dolu bu yýla, hüzün yýlý denilecekti. Zira onda, bir yandan müþriklerin ortaya koyduklan haksýz baþkaldýn ve tepkiler çýðýnndan çýkmýþ ve kontrol edilemez bir konuma gelmiþ, diðer yandan da Efendimiz'in yanýndaki iki temel dayanak da ebedi aleme göç etmiþti. Mahzun Nebi'yi hüzne boðan geliþmelerdi bunlar ve bundan sonra bu isim, geride kalan bir yýla alem olacaktý.