Ebu Bekr Bin Ebu Vefa By: armi Date: 11 Haziran 2009, 11:28:58
Halep bölgesinde yetiþen velîlerden. Hayâtý hakkýnda fazla bilgi yoktur. Doðum yeri ve târihi belli deðildir. Babasý Halep'te bir câmide müezzinlik yapan sâlih bir zât idi. Zamânýn âlimlerinden ve velîlerinden ders alarak kemâle geldi. Küçük-büyük herkese Allahü teâlânýn rýzâsý için nasihat etmeye baþladý. Âlimlerden, sâlihlerden ve devlet adamlarýndan birçoðu sohbetlerine gelirdi. Bir ara Þam'a gitti. Orada Muhammed Zaðbî ile görüþtü. Muhammed Zaðbî, dünyâ sevgisini kalbinden çýkarmasýný tavsiye etti. O da dünyâlýk neyi varsa fakirlere daðýttý. Sohbetlerinde birçok talebe yetiþti.
Halep âlimlerinden Þeyh Ömer Faradî, talebeleri ile mantýk ilmini anlatan Þerhüþþemsiye isimli kitabý okutuyordu. Mevzû karýþýk hükümler olup, mantýk ilminin en zor konularýndan idi. Þeyh Ömer bir yere gelince durakladý, uzun müddet düþündü. Sonra talebelerine; "Birlikte Þeyh Ebû Bekr'in ziyâretine gidelim de gönlümüz, zihnimiz açýlsýn." dedi. Talebeleri ile berâber Þeyh Ebû Bekr'in huzûruna gitti. Þeyh Ömer daha bir þey sormadan Þeyh Ebû Bekr bir þeyler anlatmaya baþladý. Þeyh Ömer baþý önünde anlatýlanlarý dinledi. Þeyh Ebû Bekr'in konuþmasý bitince, Þeyh Ömer talebeleri ile berâber medreseye döndü. Talebelerine; "Þeyhin anlattýklarýný anladýnýz mý?" diye sordu. Talebeler anlamadýk deyince; "Þeyh Ebû Bekr bana takýldýðýmýz dersi anlattý. Karýþýk kâidelerin þekillerini açýkladý." dedikten sonra onun anlattýklarýný talebelerine îzâh etti.
Bir gün Þeyh Ebû Bekr dergâhda uyuyordu. Yanýnda bir zât vardý. O sýrada bir seveni bir mikdar balmumu getirdi ve; "Bu, Þeyh Efendinindir." dedi. Þeyhin yanýndaki þahýs, Þeyhe gelen mumu kimse görmeden ateþte ýsýtýp yumuþattýktan sonra beline koydu. Biraz sonra Ebû Bekr Efendi uyandý. O zâta; "Elbisenin altýndaki nedir?" diye sordu. O zât korkup, elbisesini açtý ve belinde bir yýlanýn sarýlý olduðunu gördü. Büyük bir korku ile elbisesini çýkarýp attý. Bu sýrada yýlan mum olarak yere düþtü. Bunun üzerine Þeyh; "Eðer onu alsaydýn, seni sokardý." dedi.
Kilis beldesinden bir kadýnýn oðlu Frenk memleketinde esir düþmüþtü. Kadýn, Ebû Bekr Efendiye gelip oðlunun kurtulmasý için duâ istedi. Ebû Bekr Efendi; "Demek ki oðlunun kurtulmasýný istiyorsun? Öyleyse bana pirinç ile bir tavuk piþir getir." dedi. Kadýn, pirinç ile bir tavuðu güzelce piþirip, getirdi. Ebû Bekr Efendi; "Kýzýl Hamûr!" diye seslendi. Yanýna kýzýl bir köpek geldi. Tavuðu onun önüne atýp; "Ye!" dedi. Köpek tavuðu yedi. Kadýn bunu görünce, özen göstererek hazýrladýðý yemeðin köpeðe verilmesine üzüldü. Köpek tavuðu bitirince, Ebû Bekr Efendi, asâsiyle iþâret ederek; "Haydi þimdi git!" dedi. Köpek daðlara doðru hýzla gitti. Aradan bir süre geçince Ebû Bekr Efendi kadýna; "Evine dön!" buyurdu. Kadýn evine gidince oðlunun kapý önünde durduðunu gördü. Nasýl kurtulduðunu sordu. O da þöyle anlattý: "Frenk memleketinde esirdim. Onlar beni domuz çobaný yaptýlar. Domuzlarýn baþýnda çobanlýk yaparken, kýrmýzý bir köpek gelip bana hücûm etti. Korkup kaçmaya baþladým. Düþe kalka kaçýyordum. Nihâyet düþüp bayýldým. Ayýldýðýmda kendimi Kilis yakýnlarýnda buldum." Akrabâlarý ve annesi çok sevinçli idi. Annesi bâzý hediyeler alýp, Þeyhin yanýna gelmek için yola çýktý. Yolda talebeleri onu geri çevirerek, Þeyhin yanýna girmesine izin vermediler. Çünkü Ebû Bekr Efendi bu sýrrýn yayýlmasýný istemiyordu.
Ebû Bekr Efendi, 1583 (H.991) senesinde vefât etti. Namazý çok kalabalýk bir cemâat tarafýndan kýlýndý. Vefât ettiðinde seksen yaþlarýnda idi. Ýri vücutlu, yuvarlak yüzlü, sevimli bir simâya sâhipti. Ýleri yaþlarýnda kuvvetli ve dipdiri idi. Talebelerini yalnýz sözleri ile deðil, halleri ve iþleri ile de terbiye ederdi. Terbiyesi daha ziyâde hal ile olurdu.
ALLAHÜ TEÂLÂDAN HAYÂ ETMÝYOR MUSUN?
Halep'te Þeyh Hâlid isminde bir zât vardý. Þeyh Ebû Bekr'in büyüklüðüne inanmazdý. Kendisi fakir olup, Ulvâniyye tarîkatý üzere câmide insanlara nasihat ederdi. Fakat Þeyh Ebû Bekr'in hallerini iyi görmez; "O, þerîate aykýrý hareket ediyor, onun yanýna gitmeyin." diye devamlý kötülerdi. Bir gün Haleb'e yeni bir vâli tâyin edildi. Vâli, Þeyh Hâlid'in vâzlarýný ve iyi hallerini duyunca, onun ziyâretine gitti. Görüþtüklerinde ona hâlini, ne ile geçindiðini sorunca, Þeyh Hâlid, serveti, bir maaþý olmadýðýný, sevenlerin, dostlarýn yardýmý ile geçindiðini, kimseden de bir þey istemediðini, mescidde müslümanlara nasihat etmekle meþgul olduðunu söyledi. Bunun üzerine vâli kulaðýna; "Beni dinlersen Ýstanbul'a git. Sultan, hâlini öðrenirse sana maaþ baðlar." dedi. Bu teklif Þeyh Hâlid'in hoþuna gitti. Yol hazýrlýklarýný yaptýðý sýrada Þeyh Ebû Bekr ziyâretine geldi. Þeyh Ebû Bekr kimseye gitmezdi. Fakat o gün talebelerine; "Kalkýn Hâlidciðin ziyâretine gidelim." dedi. Mescidin önüne gelince, içeri girmeden kapýnýn önünde durdu. Þeyh Hâlid bu ziyârete çok þaþýrdý. Þeyh Ebû Bekr ona; "Sana yaþýný sormaya geldim. Bana söyle kaç yaþýndasýn?" diye sorunca; "Seksen yaþýndayým." dedi. Bunun üzerine Þeyh Ebû Bekr; "Ey Hâlid! Sen bu zamâna kadar hangi gün aç ve çýplak kaldýn. Nereye gidiyorsun. Allahü teâlâdan hayâ etmiyor musun?" deyince, Þeyh Hâlid'in gözünden yaþlar akmaya baþladý ve; "Beni ayýplama! Ben kararýmdan vazgeçtim..." dedi. Þeyh Ebû Bekr'in büyüklüðünü, Allahü teâlânýn velî bir kulu olduðunu anlayýp, o günden sonra çok hürmet gösterdi. O güne kadar söylediklerinden tövbe etti.
1) Menâkýb-ý Ebû Bekr ibni Vefâ (Süleymâniye Kütüphânesi Baðdatlý Vehbi Kýsmý, No: 1131)
radyobeyan