Birinci akabe By: hafiza aise Date: 04 Mayýs 2011, 16:00:13
Birinci Akabe
Derken beklenen zaman geldi ve Efendimiz de, yine gelenleri karþýlamak ve onlara Ýslam'ý anlatmak için Mina'ya gitmiþti. Adeta, karargahýný buraya kurmuþ, karþýlaþtýðý her insana bir umut deyip yaklaþýyor ve her insaný Allah'a imana davet ediyordu. Bu kalabalýkta O'nu arayanlar da vardý. Uzaktan görür görmez koþarak yanýna geldiler; bunlar, geçen yýl gelip de burada Müslüman olan Medineli gençlerdi. Buluþtuklarý yer, Mina' daki Akabe denilen mekandý. Ancak bu sefer sayýlarý on ikiyi bulmuþtu. Önceki seneden gelemeyen sadece Cabir Ýbn Abdullah idi. O zaman gelenlere ilave olarak, bu yýl Mudz Ýbn Hôris, Zekvan Ýbn Abdülkays, Ubôde Ýbn Sômit, Yezid Ýbn So'lebe, Abbfis Ýbn Ubôde, Ebu'l-Heysem et- Teyyihani ve Uveymir Ýbn Sôide Müslüman olmuþ ve kalýcý bir
vuslat için Mekke'ye gelmiþlerdi. i
Bu buluþma, Ýslam adýna yeni bir açýlým demekti; Mekke' de daralan kýskaç, bundan böyle Medine'ye doðru kayýp geniþleyecek ve belli ki Allah davasý, zuhür ettiði yerden baþka bir yerde temekkün edip yerleþecekti. Kýsaca takdirde olan, yürürlüðe konulmuþtu ve Varaka Ýbn Nevfel'in dedikleri çýkýyordu!
Uzun uzadýya konuþuldu ve arkasýndan Efendiler Efendisi onlarý beyata çaðýrdý. Þöyle diyordu:
- Gelin ve Allah'tan baþkasýný O'na denk tutmamak, hýrsýzlýk yapmamak, zina etmemek, çocuklarýnýzý öldürmernek, el ve ayaklarýnýza hakim olarak aranýzda iftira tohumlarý ekmemek, iyi ve güzelolanda Bana itaat etmek konusunda Bana beyat edin! Bundan sonra sizlerden kim ahdine sadýk kalýp da vefalý davranýrsa bilsin ki onun mükafatýný bizzat Allah verir. Kim de, bundan dolayý bir sýkýntýya maruz kalýr da takibe uðrarsa, bu da onun için bir kefarettir; baþýna geleni setredip de gizli tutanýn durumunu Allah takdir edecektir. Dilerse affeder, dilerse ceza olarak karþýlýðýný verir.
Karþýlarýnda Ýnsanlýðýn Emini durmuþ, kendilerini fazilete çaðýnyordu; zaten bu güne kadar ne çekmiþlerse, davet edildikleri hususlarý göz ardý edip görmezlikten geldikleri için çekmiþlerdi. Þimdi ise, Allah Resülü'nün fazilet davetine icabet ederek, arzu ettikleri kaliteyi yakalama fýrsatý vardý önlerinde.
Her mesele konuþulmuþ ve artýk ayrýlýk vakti gelmiþti; ancak, Medineli Ensar'ý derinden düþündüren bir husus vardý. Resülullah ile birlikte olduklarý süre içinde Ýslam adýna bazý hükümleri öðrenmiþlerdi; fakat o, surekli yenilenen ve ihtiyaç ortaya çýktýkça her gün yeni bir mesajla gelen bir dindi. Bir de, Hazreç ve Evs olarak henüz aralarýndaki vifak ve ittifak tesis edilebilmiþ deðildi; aralarýndan birisinin önce çýkýp da
kendilerine imamlýk yapmasýný diðerleri kabullenmekte zorlanabilir ve bu konu bile kendi aralannda yeni bir problem zemini oluþturabilirdi. Zaten, Resülullah ile birlikte olduklan sýnýrlý günlerde o güne kadar gelen ayetlerden de haberdar olamamýþlardý; demek ki kendilerine bir mürþid gerekiyordu. Aynlmadan önce konuyu Allah Resülü'ne açtýlar. Mübarek gözler, Ensar'la birlikte Medine'ye gidecek ve hicret öncesinde burayý, medeni bir þehir haline getirip hazýrlayacak birisini aramaya baþladý:
- Mus'ab, diye seslendi Resül-ü Kibriya Hazretleri.
Belli ki bu mürþid, dün zengin iken, sýrf Müslüman olduðu için evinden kovularak her türlü imkandan mahrum býrakýlan Mus'ab Ýbn Umeyr olacaktý.