Hz. Zeyd bin Sabit By: sidretül münteha Date: 03 Mayýs 2011, 16:49:03
Hz. Zeyd Bin Sabit (R.Anh)
Zeyd b. Sabit b. ed-Dahhâk b. Zeyd b. Levzân b. Amr b. Abdi Avf [31] b. Ganem b. Mâlik b. en-Neccâr el-Ensârî el-Hazrecî. Peygamber (sav)'in ashabýnýn ileri gelenlerinden biridir. Ensâr'dan, Hazrec kabilesinin bir kolu olan Neccâroðullarý'na mensuptur. Annesi, en-Nevâr bint Mâlik b. Muâviye b. En-Neccâr'dýr. Zeyd'in künyesi Ebû Hârice'dir, fakat, Ebû Saîd ve Ebû Abdi'r-Rahmân olarak da çaðrýlýyordu. [32]
Zeyd, hicretten yaklaþýk onbir yýl önce dünyaya gelmiþtir. Babasý Sabit, Buâs Günü öldürüldüðü vakit Zeyd, henüz allý yaþlarýnda bir çocuktu. Rasûlüllah (sav), Medine'ye geldiði zaman Zeyd, hâlâ küçük sayýlabilecek bir yaþtaydý. Kaynaklar, O'nun bu sýrada onbir yaþlarýnda olduðunu bildirmektedir. Nitekim Resûlüllah (sav), Bedir Savaþýna katýlmak isteyen birkaç genci, yaþlan küçük olduðu için geri çevirmiþti ki, Zeyd de bu gençler arasýndaydý. [33]
Zeyd b. Sabit, çok akýllý, zekî ve hafýzasý güçlü bir sahâbî idi. O'nun bu meziyetini farkeden Peygamber (sav), Zeyd'ten Ýbranice ve Süryanice'yi öðrenmesini istedi. Zira, Rasûlüllah (sav)'a çeþitli yerlerden, bu dillerle yazýlmýþ mektuplar geliyor ve bunlarýn okunup anlaþýlmasý, gerektiðinde cevap verilmesi icab ediyordu. Allah Rasûlü, okuma yazma bilmediðinden, bunlarý baþkalarýna okutmak durumunda kalýyordu. Halbuki, mektuplarýn içeriðini baþkalarýnýn öðrenmesini istemiyordu. "Bunun üzerine Zeyd, hemen iþe koyularak çok kýsa bir sürede, hem Ýbranice hem de Süryanice okumayazmayý öðrendi. Bundan sonra Rasûlüllah'a gelen mektuplarý kendisi okuyor, cevap gerekiyorsa yazýyordu. Bu arada asýl görevi olan vahiy kâtipliðini de sürdürüyordu, [34]
Müslümanlara lazým olan ilimleri öðretecek bir müslüman bulunmazsa ve bu ihtiyaç hissedilen gayr-i müslimlerden öðrenmekten baþka çare yoksa o zaman gayr-i müslimlerden öðrenilebilir. Her he kadar müslüman bir insan için gayr-i müslimlerden ilim öðrenmek zehir içmek kadar zor da olsa dinen öðrenmesi caizdir. Ancak müslümanlarýn ihtiyaçlarýnýn olduðu ilimleri tesbit etmekte müslümanlarýn baþýndaki Cematü'l Müslim'inin imamýnýn görevidir. Rivayete göre yaþýnýn küçük olmasý nedeniyle Zeyd, Bedir ve Uhud savaþlarýna katýlmamýþtýr. Katýldýðý ilk savaþ Hendek savaþý olup, savaþa hazýrlýk kabilinden, müslümanlar Medine'nin etrafýnda hendek kazarlarken Zeyd, çýkan topraðý taþýma iþinde yardým ediyordu. Resûlüllah (sav) O'nu bu durumda görünce: "Ne kadar iyi bir çocuk" diyerek takdir ifadelerini dile getirmiþtir.
Ýbn Abdi'l-Berr, "el-Ýstîâb"da zikredip, sahih kabul etmediði bir habere göre; Tebük seferinde, Benî Mâlik b. en-Neccâr'ýn bayraðýný Umâre b. Hazm taþýyordu. Resûlüllah, bayraðý ondan alýp Zeyd b. Sâbit'e verdi. Bunun üzerine Umâre: "Ey Allah'ýn Resulü! Hakkýmda sana herhangi birþey mi ulaþtý?" diye sorunca, Resûlüllah; "Hayýr, lâkin Kur'ân'a öncelik vardýr: Zeyd de Kur'ân'ý senden daha çok ezberlemiþtir" þeklinde cevap verdi. [35]
Zeyd b. Sabit, ashabýn en âlimlerinden biriydi. Sadece Kur'ân-ý Kerim'i ezberlemekle kalmamýþ, mirasla ilgili feraiz ilmini de çok iyi öðrenmiþti. Öyle ki, ashâb arasýnda bu ilmi O'ndan daha iyi bilen yoktu. Resûlüllah (sav), ashabýna: "Feraizi en iyi bilen Zeyd'dir" diyordu. Ýmam Þâfýî de, feraiz hususunda onun rivayet ettiði hadisle amel etmiþtir. [36]
Gerek Hz. Ömer, gerekse Hz. Osman, Medine'den ayrýldýklarý zaman Zeyd b. Sabit'i vekil býrakýrlardý. Hz. Osman, O'nu ziyade seviyordu. Zaten kendisi de Osman taraftarýydý ve bu halife devrinde beytülmâla bakmakla görevlendirilmiþti. Yermük günü de ganimetleri taksim iþini Zeyd üstlenmiþti. [37]
Zeyd'in vefat tarihi konusundaki rivayetler arasýnda tam bir mutabakat olmamasýna raðmen, büyük bir ihtimalle h. 45 yýlýnda vefat etmiþtir ve buna göre tahminî yaþý da 54'tür.
Zeyd ten; Ýbn Ömer, Ebu Saîd, Ebu Hüreyre, Enes, Sehl b. Huneyf ve Abdullah b. Yezîd el-Hutamî gibi sahabeler rivayette bulunmuþlardýr. Tabiînden de; Saîd b. el-Müseyyeb, Kasým b. Muhammed, Süleyman b. Yesâr, Ebân b. Osman, Büsr b. Said ve Zeyd'in iki oðlu, Harice ile Süleyman ve baþkalarý rivayet etmiþlerdir. [38]
Sahabeler, sadece mallarýný deðil zekâlarýný da Ýslâm için kullanmýþlardýr. Zeki olan çocuklarýný Ýslâmî eðitim ve öðretim kurumlarýndan alýp küfii eðitim kurumlarýna emanet edenler, sahabenin izinden ayrýlýp küfre adaklar armaðan edenlerdir. Sahabeler kulluk kitablarý Kur'ân'ý öðreniyorlardý. Baþkalarýna da Kur'ân'ý öðretiyorlardý. Sahabenin fýkhýnda Kur'an okumak, Kur'ân'ý anlayýp baþkasýna öðretmek ve O'nun ahkâmlarýný hayata geçirmek, medeniliðin en önemli þartýydý.
Kulluk kitabý Kur'an’dan habersiz yaþamak, bir gericilik ve mültecilik alametidir. Kur'an eðitim ve öðretimini yasaklayanlar da, Ebû Cehil döneminden bu yana devam edip gelen mürtecilerdir.
Rasûlüllah (sav)'in bütün sahabeleri medeniydi. Çünkü onlar Kur'an ile aydýnlanmýþlardý. Kur'an ile aydýnlanmak, ebediyen karanlýktan kurtulmaktýr. Kur'an karanlýksýz, karanlýk ise Kur'an'sýzdýr.[39]
Son Ficar savasý, Hire hükümdarý dördüncü Münzir'in oðîu Numan Ebû Kâbûs'un saltanatý (585-614) sýrasýnda meydana gelmiþtir. Ficar savaþý baþladýðý zaman, kimi rivayetlere göre Peygamber (sav), 14-15 yaþlarýnda, kimi rivayetlere göre ise daha küçük yaþlardaydý. Son Ficar savaþýnda ise O'nun 14-20 yaþlarýnda olduðu gelen rivayetler arasýndadýr.[40]
Son Ficar savaþý ile Peygamber (sav)'in Mekke'lileri Ýslâm'a davet etmeye baþladýðý 610 yýlý arasýnda yirmi küsur yýl vardýr. Buna göre ilk müslümanlardan oîan Zübeyr (R.a)'in bu tarihte, yirmi yaþýndan büyük olmasý gerekir.
Zübeyr'in babasý ölünce, amcasý Nevfel onun velayetini üstlenmiþti. Küçük yaþta yetim kalan Zübeyr'i, annesi çok döverdi. Amcasý da onu savunur, dövmesine engel olmaya çalýþýrdý. Ancak Zübeyr büyüyüp müslüman olunca, ona karþý bu sevgisi öfkeye dönüþtü. Öyle ki, Ýslâm'dan dönmesi için onu bir hasýra baðlayýp asar ve ateþ yakarak dumanla ona iþkence ederdi. [41]
Zübeyr, 615 yýlýnda Mekkeli müslümanlarla birlikte Habeþistan'a hicret etmiþtir. Medine'ye hicretten sonra muhacirlerle ensar arasýnda kardeþlik tesis edildiði zaman Zübeyr ile Seleme b. Selâme b. Vaks kardeþ ilan edilmiþti.[42] Baþka rivayetlerde ise, Rasûlullah'ýn; Abdullah Ýbn Mes'ûd veya Talha ya da Ka'b b. Mâlik'le Zübeyr arasýnda kardeþlik tesis ettiði ifade edilmektedir. [43]
Bedir günü müslümanlarýn sayýlý birkaç atý vardý. Bunlardan biri de Zübeyr'in Ya'sub adlý atý idi. O gün bir çok müþriki öldürmüþtür ki, bunlardan biri "Kureyþ'in aslaný, Muttaliboðullarý aslaný" diye bilinen amcasý Nevfel idi.[44]
Zübeyr'in oðlu Abdullah, babasý ile ilgili olarak þu olayý anlatýyor: "Ahzâb günü, ben ve Ebû Seleme'nin oðlu Ömer (çocuk olduðumuzdan) kadýnlarýn yanýnda býrakýlmýþtýk. Bir de baktým ki babam Zübeyr, atýnýn üstünde iki yahut üç kere Kýýrayza oðullarýna gidip geldi. Evimize döndüðümüzde babama:
“Babacýðým! Ben seni Benî Kurayza yurduna gidip gelirken gördüm” dedim. Babam:
“Sen beni öyle gördün mü evlâdým?” dedi. Ben de
“Evet,” dedim. Babam: Rasûlullah (sav);
"Benî Kurayza ya kim gider de onlarýn haberini bana getirir" dedi. Ben de gittim. Döndüðümde, Rasûlullah, anasý ile babasýný bir arada zikrederek Anam babam sana feda olsun" dedi. [45]
Yermük Vakasý gününde Peygamber'in sahabeleri, Zübeyr'e hitaben:
"Ey Zübeyr! Rumlara þiddetli bir saldýn yapmazmýsm ki, biz de seninle beraber þiddetli bir saldýn yapalým" dediler. Bunun üzerine Zübeyr (R.a) Rumlar üzerine þiddetli hamleler yaptý. Bu hamleler sýrasýnda, Rumlar, Zübeyr'in omuz köküne iki darbe vurdular. Bu iki geniþ yara arasýnda Bedir'de yediði bir darbenin çukurluðu vardý ki, oðlu Urve; "Ben çocukken bu darbenin yerine parmaklarýmý sokar, oynardým" demiþtir. [46]
Zübeyr, Mýsýr fethinde de önemli bir rol oynamýþtýr. Nitekim halife Hz. Ömer, 642'de Mýsýr'ýn Babilin kalesini kuþatan Amr Ýbnü'l-As'a yardým için onu onbin kiþilik bir kuvvetle göndermiþtir. Mýsýr'ýn o zamanki hükümet merkezi olan Heliopolis de Zübeyr tarafýndan alýnmýþtýr. [47]
Zübeyr'in, Hz. Osman'a baþ kaldýran Mýsýrlýlarýn, Medine'de gerçekleþtirdikleri hareketlerde, Osman'ýn þehid ediliþine kadar, ise aktif olarak karýþmadýðý, bazý rivayetlere göre; hem kendisinin hem de Hz. Ali'nin, Hz. Osman'ý korumak üzere oðullarýný gönderdikleri ifade edilmiþtir.
Hz. Osman'ýn þehid edilmesinden sonra, ashabýn büyük bir çoðunluðu Hz. Ali'ye bey'at etmiþlerdir. Zübeyr ile Talha da bey'at edenler arasýndadýr. Bazý rivayetlere göre bu ikisinin Hz. Ali'ye istemeyerek bey'at ettikleri görülüyor..
Anlatýldýðýna göre, Zübeyr ve Talha, bey'at iþi bittikten sonra Hz. Ali'ye gelerek; "Sana hangi hususta bey'at ettiðimizi biliyor musun?" derler. Hz. Ali: "Evet; dinlemek ve itaat etmek üzere. Ebû Bekir, Ömer ve Osman'a hangi hususta bey'at ettiyseniz onun üzerine" der. Onlar ise: "Hayýr, biz sana iþte ortak olmak üzere bey'at ettik" derler. Hz. Ali onlarýn bu isteklerini reddeder. Bu defa Kureyþ'ten rastladýklarý bir cemaata Hz. Ali hakkýnda ileri geri konuþurlar. Bu dedikodularý duyan Hz. Ali, Abdullah b. Mes'ud'u çaðýrtarak onun görüþünü sorar. Abdullah;
Görüyorum ki, valilik istiyorlar. Sen de Zübeyr'e Basra valiliðini, Talha'ya da Küfe valiliðini ver" diyerek Hz. Ali'ye tavsiyede bulunur. Hz. Ali bunu þiddetle reddeder. Bilahare, Zübeyr'le Talha, Hz. Ali'ye gelerek umre yapmak üzere Mekke'ye gitmek için izin isterler. Hz. Ali asýl maksadlarmý bildiði halde onlara izin verir.[48]
Bundan sonra, Zübeyr, Talha ve Hz. Âiþe'nin, Sýffîn Savaþýnda Hz. Ali'ye karþý cephe aldýklarý görülmektedir. Hz. Ali, onlarý karþýsýnda görmek istemediðinden ikna etme yollarýný arýyordu. Bir ara Zübeyr'le karþýlaþýnca ona; "Ey Abdullah'ýn babasý! Seni buraya getiren nedir?" diye sordu Zübeyr:
"Osman'ýn kaným istemeye geldim" dedi. Hz. Ali;
"Osman'ýn kanýný mý istiyorsun? Allah, Osman'ý öldüreni kahretsin. Ey Zübeyr! Rasûlullah'ýn sana; "Sen Haksýz olduðun halde Ali ile savaþacaksýn" dediðini hatýrlýyor musun?" deyince, Zübeyr;
"Allah þahidimdir ki bu doðrudur" der. Hz. Ali;
"Öyleyse benimle ne diye savaþýyorsun?" diye sorunca Zübeyr
"Vallahi bunu unutmuþtum, þayet hatýrasaydým sana karþý çýkmazdým, seninle savaþmazdým" dedi. [49]
Bu konuþmadan sonra Zübeyr savaþtan çekilerek geri döndü. Medine yolunda Temîm kabilesine ait bir su baþýna vardýðýnda orada bulunan Amr b. Cürümüz, onu takibe baþladý. Vâdi's-Sibâ' denilen mevkide bir fýrsatýný bularak Zübeyr'i þehid etti. [50]
Þehid edildiði zaman yaþý, kimi kaynaklarda 66 veya 61 kimi kaynaklarda 64 kimi kaynaklarda ise 70 olarak kayýtlýdýr. [51]
Zübeyr, þehid edildiði zaman miras olarak geriye epey mal býrakmýþtýr. Bu cümleden olarak Medine'de geniþ bir arazi ve onbir ev, Basra'da iki ev, Küfe'de bir ev ve Mýsýr'da bir ev býrakmýþtý. Toplam mirasý yaklaþýk 52.000.000 (elli iki milyon) idi. Bazý rivayetlere göre; Mýsýr, Ýskenderiye, Kûfe'de arazileri, Basra'da da evleri vardý. Ayrýca Medine'deki arazilerinden de gelir saðlýyordu.[52] Zübeyr (R.a) kimi rivayetlere göre uzun boyludur. Kimi rivayetlere göre ise orta boylu, .esmer benizli, seyrek sakallýdýr.[53]
Ashâbdan en çok fetva verenler yedi kiþidir. Bunlar; Ömer, Ali, Ýbn Mesud, Ýbn Ömer, Ýbn Abbas, Zeyd b. Sabit ve Âiþe'dir. Bunlardan sonra ikinci derecede yer alan yirmi sahabeden biri de Zübeyr (R.a)'dir.[54]
Zübeyr'in çocuklarý: Onun onbiri erkek toplam yirmi çocuðu vardý. Abdullah, Urve, Münzir, Asým, Muhacir, Hadicetü'l-Kübra, Ümmü'l-Hasan ve Âiþe, hanýmý Esma bint Ebî Bekr'den; Halid, Amr, Habîbe, Þevde ve Hind adlý çocuklarý Ümmü Halid adýndaki hanýmýndan dünyaya gelmiþlerdir. Ümmü Halid'in asýl adý, Emetü binti Hafýd b. Saîd b. el-Âs'dýr.
Diðer çocuklarý; Mus'ab, Hamza ve Remle, er-Rebâb binti Üneyf isimli hanýmýndan; Übeyde ve Cafer, Zeyneb binti Mersed isimli hanýmýndan; Zeyneb adýndaki kýzý, Ümmü Gülsüm binti Ukbe adlý hanýmýndan; Hadicetü's-Suðra adýndaki kýzý da el-Halâl binti Kays adýndaki hanýmýndan dünyaya gelmiþlerdir. O, çocuklarýna þehid sahabelerin isimlerini vermekteydi.
Zübeyr þehid edildiði zaman dört hanýmý vardý. Bunlardan biri de Âtike binti Zeyd b. Amr b. Nüfeyl'dir. Bu haným, ilk önce Abdullah b. Ebi Bekr'le evlenmiþ, onun þehid edilmesinden sonra Ömer b. el-Hattâb'la onun da þehid edilmesi üzerine Zübeyr (R.a) ile evlenmiþti. Bunun için Medine halký: "Kim þehâdet istiyorsa Âtike binti Zeyd'le evlensin" diyorlardý.[55]
Zübeyr (R.a), cesur ve gözüpek bir müslümandý. Mekke'de, Allah için ilk defa kýlýç çeken odur. Medine'ye hicret ettikten sonra da yapýlan tüm savaþlara katýlmýþ, bütün sýkýntýlý zamanlarda daima Peygamber (sav)'in yanýnda bulunmuþtur. Savaþta gösterdiði üstün baþarýdan ve çok iyi ok attýðýndan Allah Rasûlü ona;
"Hadi at! Anam babam sana feda olsun" diyerek memnuniyetini ifade etmiþtir. Yine onun hakkýnda;
"Her peygamberin bir havarisi vardýr, benim ki de Zübeyr'dir" buyurmuþlardýr.[56] Hz. Zübeyr (R.a.), kendisini Rasûlüllah (sav)'in davasýna feda etmiþti. Rasûlüllah (sav)'in havarisi olmak, Ýslâm dâvasýnýn fedaisi olmaktýr.[31] veya Abd b. Avf
[32] Ýbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Gâbe fi Ma'rifeti's-Sahâbe, II, 278,1970; Ýbn Abdi'l-Berr, el-istîâb fi Ma'rifeti't-Ashâb, li, 537; el-Askalânî, el-Ýsâbe fi Temyizi's-Sahâbe, 22
[33] Ýbnü'l-Esîr, a.g.e., II, 278; Ýbn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 537: el-Askalânî, a.g.e., 111, 22
[34] Ýbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ, II, 358; Ýbn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 538; Ýbnü'l-Esîr, a.g.e., 11/ 579
[35] Ýbn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 537; Ýbnü'l-Esîr, a.g.e., II, 278
[36] Ýbnü'l-Esîr, a.g.e., II, 279; el-Askalânî, a.g.e., III, 23
[37] Îbnü'l-Esîr, a.g.e., II, 279; Ýbn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 538; II, 538; el-Askalânî, a.g.e., III, 23
[38] Ýbnü'l-Esîr, a.g.e., II, 279; .el-Askalânî, a.g.e., III, 23; Ýbn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 540; Ýbn Sa'd a.g.e., II, 360
[39] Usdül-Ðabe 1969, III, 74; Hateb,3969, I, 342; Butrus el-Bustânî, Dâiretü'l-Maarif, IX, 177
[40] Ýbn Hiþâm, a.g.e., II, 89; Îbnü'l-Esîr, el-Kâmil fý't-Tarih, trc. Ýstanbul 1986, I, 511
[41] et-Askalâni, a.g.e., 111, 5; Ýbn Sa'd, a.g.e., III, 101
[42] Ýbn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 511
[43] Ýbn Sa'd, a.g.e., III, 102; Ýbn Hiþam, a.g.e., I, 505
[44] Ýbn Hiþam, a.g.e., t, 666, 708; Ýbn Hiþam, Cemheretü Ensâbi'l-Ârab, Kahire, 1982, 120
[45] Buharî, Fedâilü Ashâbi'n-Nebi, 13
[46] Buharî, Fedâilü Ashâbi'n-Nebi, 13
[47] Ýbnü'l-Esîr, el-Kâmil, Ýstanbul 1985, II, 5 15, vd; A, XIII, 635
[48] Ýbn Kuteybe, el-imameti ve's-Siyâse, 51; Ýbnü'l-Esîr, a.g.e., III, 195 vd
[49] Ýbn Kuteybe, a.g.e., 68
[50] H. 36 Ýbn Kuteybe, a.g.e., 69; Ýbn Abdi'l-Berr a.g.e., II, 515; Ýbn Sa'd a.g.e., III, 112; el-Askalâni, a.g.e., III, 6
[51] Ýbn Hiþam, 1,251; Ýbn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 516; Ýbn Sa'd a.g.e., 111, 113; Butrus el-Bustânî, a.g.e., IX, 177
[52] Ýbn Sa'd, a.g.e., m, 108 vd
[53] el-Askalânî, a.g.e., III, 5; Ýbn Sa'd, a.g.e., III, 107
[54] el-Askalânî, a.g.e., I, 9