Fýkhus Sahabe
Pages: 1
Hz. Halime hatun By: sidretül münteha Date: 03 Mayýs 2011, 16:42:41
Hz. Halime Hatun (R.Anha)



Hz. Halime, Ebu Zeyd'in kýzýdýr. Mekke'nin havasý, yeni doðan ço­cuklara yaramýyordu. Sýhhatli ve gürbüz büyümelerine maniydi. Bu sebe­ple çocuklarýnýn sýhhatli yetiþmesini isteyen bazý aileler, çocuklarýný, Mekke dýþýnda bâdiyelerde yaþayan sütanneye veriyorlardý. Çünkü, ora­larýn hem havasý güzel, suyu temiz ve tatlýydý, hem de orada yetiþen çocuklar Arapçayý daha düzgün bir þekilde konuþuyordu.

Sütanne olacak kadýnlar, yýlda iki defa Mekke'ye gelirler, küçük çocuklarý alarak yurtlarýna götürürlerdi. Peygamberimizin dünyaya teþrif etmesinden hemen sonra, Benî Sâd kabilesine mensup kadýnlar, beyleri ile birlikte Mekke'ye geldiler. Bunlardan biri de Hz. Halime'ydi. Halime hatun þöyle anlatýr:

"Ýçinde bulunduðumuz kuraklýk ve kýtlýk senesinde, hiçbir þeyimiz kalmamýþtý. Ben kýr bir merkebe binmiþtim. Yanýmýzda da yaþlý bir devemiz bulunuyordu. Bu devemiz, bize bir damla bile süt vermiyor­du. Biz Mekke'ye bir rahmet yaðmuruna kavuþmayý, darlýktan kur­tulmayý umarak gelmiþtik. Bindiðim zayýf merkebin yürüyüþünün aðýrlýðý, arkadaþlarýn canýný sýkacak dereceye varmýþtý. Bunun için beni beklemeyip Mekke'ye benden önce vardýlar."

Hz. Halime Mekke'ye girdiðinde, kadýnlarýn hemen hepsi, emzirecek bir çocuk bulmuþ, sevinç içerisinde yurtlarýnýn yolunu tutmuþlardý bile.

Abdülmuttalib de, sevgili torunu Peygamberimizi bir sütanneye vermeyi çok istiyordu. Fakat kadýnlardan kime teklif ettiyse, "Yetimdir" diy­erek almaya yanaþmadýlar. Hiç kimse bu çocuk hürmetine, berekete kavuþacaklarýný hayal bile edemiyorlardý. Rasûlullah'ýn dedesi, çaresizlik içerisinde dolaþýrken, emzirecek bir çocuk bulamamanýn üzüntüsünü kalbinde hisseden Halime ile karþýlaþtý. Ona sordu:

“Sen hangi kabiledensin? Hz. Halime cevap verdi: Benî Sâd kabilesinden.”

Abdülmuttalib, ona ismini sordu. "Halime" olduðunu öðrenince, gülümsedi ve dedi ki:

“Çok güzel! Sâd ve hilm iki haslettir ki, dünyanýn hayrý da, ahiretin izzet ve þerefi de bunlara baðlýdýr. Ey Halime, benim yanýmda yetim bir çocuk var. Diðer kadýnlar, "Biz götüreceðimiz çocuklarýn babalarýndan faydalanmayý umuyoruz. Yetimi alýp da ne yapacaðýz" diyerek onu almak istemediler. Bari sen bunu al. Belki onun yüzünden mutluluða erersin.”

Halime, biraz ileride buiunan kocasýna danýþmak için müsaade isteyip, kocasýnýn yanma gitti. Kocasýna haber vererek dedi ki:

“Mekke'de bu yetim çocuktan baþka emzirileeek çocuk yoktur. O çocuðu almamýzý uygun görür müsün? Çünkü ben yurdumuza emzirileeek çocuk almadan, eli boþ dönmeyi hoþ bulmuyorum. Uygun görürsen, O yetimi alacaðým.”

Kocasý Haris, onun teklifini kabul ederek dedi ki:

“Almanda bir mahzur yok. Belki Allahû Teâlâ bize onun yüzünden bereket ve bolluk ihsan eder.”

Halime hatun, hiç olmazsa bir çocuk bulabilmiþ olmanýn sevinciyle Peygamberimizin dedesinin yanýna geldi. Çocuðu almak istediðini söyle­di. Abdülmuttalib buna çok sevindi. Onu Hz. Amine'nin yanma götürdü. Hz. Amine, Halime'yi, "Hoþ geldin, safa geldin" diyerek karþýladý. Birlikte Rasûlullahm uyuduðu odaya gittiler.

Peygamberimiz sütten daha ak bir yün kundaða sarýlmýþtý. Altýna da yeþil bir kumaþ serilmiþti. Sýrtüstü yatmýþ, mýþýl mýþýl uyuyor, etrafa misk gibi kokular yayýyordu.

Hz. Halime, Peygamberimizi görünce, güzelliðine ve sevimliliðine hayran kaldý. Böyle bir çocuðu yanýna aldýðý için çok sevinçliydi. Peygamberimizi kucaðýna aldý. Mübarek yavru, sütannesine gülümsedi. Halime de onu öptü. Sevinçliydi. Hz. Amine ise, üzgündü. Yavrusu ancak birkaç gün yanýnda kalabilmiþti. Hasretine nasýl dayanacaktý? Fakat, sevgili oðlunun sýhhatli büyümesi için, buna mecbur olduðunu düþünerek teselli buldu.

Hz. Amine, Halime hatuna dedi ki:

Bana üç gece; "Oðlun Benî Sâd kabilesinden, Ebu Züeyb aÝiesi içinde emzirilecektir" denildi.

Bunun üzerine Hz. Halime dedi ki:

“Ýþte, bu kucaðmýdaki çocuðun sütbabasi Ebu Züeyb'dir. O benim kocam olur.”

Bunun üzerine Amine hatunun içi ferahladý. Ýþittiði þeyler kendisini sevindirdi.

Hz. Halime, Peygamberimiz kucaðýnda olduðu hâlde, kocasýnýn yaný­na geldi. Sonra sað memesini Peygamberimize, sol memesini de oðluna verdi. Emdiler ve uyudular. Bundan böyle Rasûlullah, hep sað memeden emecek, sol memeyi hiç almayacaktý.

Hz. Halime'nin önceleri sütü çok azdý. Daha önce kendi oðluna bile yetmiyor, çocuk açlýktan aðlayýp duruyordu. Þimdi her ikisinin de doy­duðunu görünce sevindiler. Hemen sonra, daha önce çok az sütü olan devenin memelerinin de sütle dolduðunu görünce, sevinçleri bir kat daha arttý. Halime'nin kocasý dedi ki:

“Ey Halime, bilmiþ ol ki, sen mübarek ve uðurlu bir çocuk almýþsýn.”

Gerçekten de bundan böyle, bu aile ile birlikte Sâdoðullarý kabilesi, kuraklýktan, kýtlýktan kurtulup, bolluk ve berekete kavuþacaktý.

Bütün hazýrlýklarýný tamamlayan Hz. Halime ve kocasý, biraz sonra yola çýktilar. Bu arada binek hayvanlarýnda büyük bir deðiþikliðin oldu­ðunu gördüler. Gelirken çok gerilerde kalan merkep, sonradan çýktýðý hâlde, kafilenin bütün hayvanlarýný geride býrakýyordu. Diðer kadýnlar bunu görünce, þaþýrýp kaidýîar ve dediler ki:

“Ey  Halime,  baþýna rahmet yaðsýn!   Yoksa  bu  merkep,  gelirken bindiðin hayvan deðil mi? Dur da bizi bekle!” Yorucu bir yolculuktan sonra, kafile yurtlarýna vardý.

O yýl Sâdoðullarý yurdunda büyük bir kuraklýk hâkimdi. Hayvanlarýn yayýlýp karýnlarýný doyurabilecekleri hiçbir otlak yoktu. Bu yüzden, koyunlar sabahleyin ayrýldýklarý gibi, akþamleyin aç olarak eve dönüyor­lardý. Hayvanlar iyice cýlýzlaþmalardý. Fakat Hz. Halime bolluk ve berekete mazhar olmuþtu. Diðerlerinden farklý olarak koyunlarý da akþamleyin eve karýnlarý doymuþ; memeleri sütle dolmuþ bir þekilde dönüyordu.

Bu durum kabile halkýnýn da dikkatini çekmiþti. Çobanlarýna çýkýþýy­orlardý:

“Yazýklar olsun size! Siz de bizim koyunlarýmýzý Halime'nin çobanýnýn koyunlarýný otlattýðý yerde otlatsanýza!”

Halime ve kocasý, bu bolluk ve iyiliðe, yetim diye kimsenin almaya yanaþmadýðý çocuk yüzünden kavuþtuklarýný biliyor, þükrediyorlardý. Günler böylece geçti.

Peygamberimiz gün geçtikçe geliþiyor, gürbüzleþiyordu. Onun çocuk­luðu da diðer çocuklara benzemiyordu. Daha sekiz aylýkken konuþuyor, konuþulaný da dinliyordu. Dokuz aylýkken çok düzgün bir þekilde konuþ­maya baþlamýþtý. On aylýk olunca ok atmaya baþlamýþ, iki yaþýna geldiðinde ise, gösteriþli bir çocuk olmuþtu.

Peygamberimiz iki yaþýnda sütten de kesilmiþti. Onun sütten kesilme­si, Hz. Halime'yi de, kocasýný da derinden üzdü. Onun sebebiyle hayýr ve berekete nail olduklarý için, bir müddet daha yanlarýnda kalmasýný çok istiyorlardý. Fakat artýk, onu yanlarýnda tutamazlardý. Annesine teslim etmeleri gerekiyordu.

Birgün yanlarýna aldýlar ve Mekke'ye gittiler. Hz. Amine birden ciðer­paresini karþýsýnda görünce, çok heyecanlandý. Ne kadar da büyümüþ, gürbüzleþmiþti. Artýk bundan sonra, hep beraber olacaklarýný düþünerek, seviniyordu. Fakat bu mübarek çocuktan ayrýlmak istemeyen Hz. Halime, Peygamberimizin annesine dedi ki:

“Oðulcuðumu büyüyünceye kadar yanýmda býraksan iyi olur. Onun Mekke vebasýna tutulmasýndan korkarým.”

Hz. Amine oðlunun hasta olmasýný düþünmek bile istemiyordu. Artýk hasretine razýydý. Yeter ki, biricik oðlu hastalanmasýndý. Bu düþünce ile Hz. Halime'nin teklifini kabul etti. Böylece Peygamberimiz bir müddet daha Benî Sâd yurdunda kalmak üzere Mekke'den ayrýldý.

Bu arada Halime hatun, Mekke'ye giderken, Sirer Vadisi'nde bazý Habeþ hýristiyanlarýna rastlamýþtý. Hýristiyanlar Halime hatuna, nereye gittiðini sordular. Sonra da Peygamber efendimize dikkatli dikkatli bak­týlar. Peygamber efendimizin iki küreði arasýndaki peygamberlik mührüne ve gözlerindeki kýrmýzýlýða baktýlar. Sonra da bu kýrmýzýlýðýn devamlý olup olmadýðýný sordular. Halime hatun, bu kýrmýzýlýðýn devamlý olduðunu söyleyince, hýristiyanlar dediler ki:

Biz bunu kralýmýza götüreceðiz. Zira bunun bizimle ilgisi vardýr. Biz onun hâlini biliyoruz.

Hz. Halime çok korktu ve hemen Peygamberimizi alarak onlardan uza­klaþtý.

Peygamberimiz sütannesinin yanýnda, sütkardeþi Abdullah ile birlikte koyun otlatacak kadar büyümüþtü. Birgün yine evin arkasýnda, yeni doðan kuzularýn yanýnda bulunduklarý bir sýrada, iki kiþi geldi. Peygamberimizi yere yatýrdý. Sonra da göðsünü açarak kalbini yardýlar. Kan pýhtýsýna benzer birþeyi çýkararak dediler ki:

“Bu, sende bulunan þeytana ait bir þeydi.”

Rasûlullahýn sütkardeþi Abdullah, bu iki yabancýnýn, sevgili kardeþine yaptýklarý þeyi görünce, çok korktu. Koþarak eve geldi, anne ve babasýna seslendi:

“Koþun, Kureyþli kardeþim öldürüldü!”

Onun bu feryadý üzerine, karý-koca, hemen dýþarý fýrladýlar. Resulullahýn bulunduðu yere doðru koþtular. Peygamberimiz ayakta idi. Yüzü sararmýþ, fakat gülümsüyordu. Hemen ona sordular:

“Yavrum sana ne oldu?”

Beyaz elbiseli iki kiþi gelip, beni yere yatýrdý. Sonra da karnýmda bilmediðim bir þeyi aradýlar.

Hz. Halime ile kocasý çok korkmuþlardý. Rasûlüllaha bir zarar gelmesinden endiþe ediyorlardý. Kocasý Haris, Halime'ye dedi ki:

“Halime, ben bu çocuðun baþýna bir felaket gelmesinden korkuyorum. Baþýna birþey geîmeden önce, onu götür ailesine teslim et!”

Halime de hiç vakit geçirmeden, Peygamberimizi alýp, Mekke'ye götürdü. Fakat Mekke'de onu bir ara kaybetti. Buna çok üzüldü. Bütün aramalara raðmen bulamadý. Hemen Abdülmuttalib'e gitti. Üzüntü içerisinde durumu haber verdi. O da birkaç kiþi ile birlikte, onu aramaya çýkti. Nihayet Peygamberimiz bulundu.

Hz. Amine, oðlunu tekrar gördüðüne sevinmiþ, hemen geri getirilme­sine ise bir mana verememiþti. Halime'ye dedi ki:

“Çocuðu niçin getirdin? Onu, yanýnda tutmak için ýsrar edip durmuþ­tun.”

Oðulcuðumu Allah büyüttü. Ben sadece, üzerime düþeni yapmýþ bulunuyorum. Onun baþýna bir felaket gelmesinden korkuyorum. Sana getirip sað salim teslim etmek istedim.

Aradan yýllar geçti. Peygamberimizin annesi de, dedesi de vefat etti. Peygamberimiz de artýk büyüyüp evlendi. Zaman zaman Hz. Halime'yi görürdü. Sütannesine karþý derin bir sevgi beslerdi. Onu gördükçe, "Anneciðim, anneciðim!" der, saygý gösterirdi. Hemen üzerindeki fazla elbiseyi çýkarýr, onun altýna serer, bir ihtiyacý varsa, derhal yerine getirir­di.

Birgün Hz. Halime, onu ziyarete gelmiþti. Sâdoðullarý yurdunda, yine kýtlýk olduðunu, hastalýktan hayvanlarýn kýrýldýðýný söyledi. Peygamberimizin ona verebilecek fazla birþeyi yoktu. Fakat Hz. Hadice, Peygamber efendimizin sütannesini boþ olarak göndermeye gönlü razý olmadý. Kýrk koyunla bir deve verdi.

Hz. Halime, bu ikram karþýsýnda memnuniyetini bildirdi. Sevinç içeri­sinde evine döndü.

Sonraki yýllarda mtislüman olarak sahabîye olma þerefini kazanan Hz. Halime, Cennet-ül-Bakî kabristanýna defnedilmiþtir. Allah ondan razý olsun![62] Hz. Peygamber, Halime'nin yanýnda, 6 yaþma kadar kaldý. Bu sýrada, annesi Âmine'yi de kaybetmiþti. Bahsimizin Halime ile ilgili kýsmýna gelince: Kaynaklarýmýz bize bildiriyor ki Hz. Peygamber, sütanne Halime ve yakýnlarýna, çok itibar etmiþtir. Halime'nin her ziyaretinde, onu "annem, annem" diye kucaklar, bizzat kendi giysisini yere serip, sütanneyi onun üstüne oturtmak gibi bir incelik gösterirdi. Halime'nin kendisi yanýnda kocasý Haris, oðlu Abdullah, kýzlarý Huzâfe ve Þeyma, bir adýda Üneys'dir, ayný þekilde sevgi ve iltifat görmüþlerdir. Bunu da ötesinde, ileriki zafer yýllarýnda, Halime'nin kabilesi, Müslüman askerlerin eline esir düþüp mallan müsadere edildiðinde, onlar, Halime'nin "anneliðin­den" Ýstifade ile hem serbest kaldýlar hem de mallarýna kavuþtular.

Halime ve kocasý Hâris'in oldukça erken bir devirde, Müslaman olduklarý anlaþýlýyor. Kaynaklara göre Haris, ilk vahyin geliþinden kýsa bir süre sonra Mekke'ye geldiðinde, Kureyþ putperestleri, onun çevresini sarýp þöyle yalanmýþlardý: "Yahu, bu senin süt oðlun neler söylüyor, biliy­or musun? Ýnsanlar ölümden sonra dirilecekmiþ, kötülük edenler, ceza görecekmiþ, falan filan... Bu düþüncelerle toplumun düzenini bozdu, bizi birbirimize düþürdü..." Haris, bu konuyu Hz. Peygamber'le konuþtu. Dedi ki Hz. Peygamber:

"Evet öyledir ey baba. O diriliþ gününde ben senin elini aynen þu andaki gibi tutacaðým ve bu günü sana hatýrlata­caðým." Bunlarý dinleyen, Haris, Müslümanlýðýný ilan etti ve þaþýranlara dedi ki: "Benim süt oðlum bir insanýn elini tutunca, götüreceði yer ancak cennet olur. Ve o benî cennete götürecektir."

Halime ve ailesi, sonraki yýllarda kýtlýk veya benzeri bir sebeple dar­aldýklarýnda, Peygamber ailesine baþvuracak ve ihtiyaçlarý giderilecektir. Kaynaklar bize, bu gibi zamanlarda Peygamber eþi Hatice'nin sütanne ailesine kýrk, elli koyun, birkaç deve vermek gibi, gerçekten hayranlýk uyandýracak cömertlikler gösterdiklerini bildiriyor.

Halime bahsini kapatmadan, bir noktaya daha deðinmek isteriz:: Sütanne Halime, Hz. Peygamber'le ayný yaþta olan ve Hz. Peygamber'e azýlý  düþmanlýklarýn  sahibi  olarak bilinen  Ebu  Süfyan  b.   Hâris'e de kýsa bir süre süt emzirmiþtir. Bir baþka dey­imle Ebu Süfyan, Hz. Peygamber'in süt kardeþidir. Baðýþ, lütuf ve cömertliðin, insanlýk tarihinde, en büyük temsilcisi olan Hz. Muhammed'in bu "kardeþlik"e bile önem verdiðini görüyoruz. Yirmi küsur yýllýk bir mücadeleden sonra yenik düþenlerden biri olan Ebu Süfyan, Mekke fethi sýrasýnda Ýslâm Peygamberi'nin affýna sýðýndýðýnda, Hz. Peygamber, kendisine en aðýr þekilde saldýrýp söven bu adama "kardeþim" diye hitap etmek gibi, akim alamayacaðý bir büyüklük göstermiþtir. Bu hitap üze­rine, Ebu Süfyan'in yaptýðý ise þudur: Kendisinden dinleyelim: "Yemin ederim ki, o sýrada bir binit üstünde olan Peygamber'in ayaklarýný öptüm..." Manzaranýn arka planý düþünüldüðünde insanlýk tarihinde, Hz.Muhammed'in insana bakýþý, izlediði hayat tarzý, gerçekleþtirdiði devrim ve nihayet kaydettiði zafer, eþsiz bir biçimde karþýmýza dikilir.[63]




[62] Siyeru A'lamu'n Nubelâ/Zehebî; Sireti Ýbn-i Hiþam; Hayattý's Sahâbe/M. Yusuf Kândehlevî; Hilyetü'l Evliya; El- Ýsabe Fi temyizi Sahâbe/Ýbn-i Hacerü'l Askalani; Suverun Min Hayatü's Sahabe/Abdurrahman Ref'at el- Baþa, Beyrut/ty; Meþhur Kadýnlar/Mehmed Zihni Efendiden Bedreddin Çetiner, Ýst/19823

[63] Ýbn Ýshak, p.31-32; Ýbn Sa'd, 1/108-114, 150-151; Ýbn Hiþâm, 1/160 vd. Ýbn Esir, Üsd, 6/144-146



radyobeyan