Ýz Býrakanlar
Pages: 1
Amr Bin As (r.a.) By: Halis_52 Date: 28 Nisan 2011, 15:38:23
Amr bin As (r.a.)

Ahiret için hazýrladýðým en deðerli þey, “Lailahe illallah” ve ‘Eþhedü enne Muhammedü‘r-Resülullah “týr.

Zaman geçtikçe Ýslam nuru daha geniþ kitlelere ulaþmakta, hidayete erenler günden güne çoðalmaktaydý. Hendek Muharebesi Müslümanlarýn muzafferi¬yetiyle neticelennýiþ, Hayber fethedilmiþ, Hudeybiye Anlaþmasý Müslümanla¬rýn lehine geliþmiþti.

Gün geçtikçe, müþriklerin ileri gelenlerinden Müslüman olanlar çoðalmak¬taydý. Bu arada müþriklerin siyaset dahisi Amr bin As çok tedirgin ve huzursuzdu. Kureyþ’ten kendisinin sözunü dinleyen ve ona taðbi olan bir grubu topladý ve þöyle konuþtu:

“Siz de biliyorsunuz ki, Muhammed’in faaliyeti hýzla geliþiyor. Bu durun karþýsýnda benim bir fikrim var. Siz ne dersiniz, bilmiyorum. Beraberce Neca þi’ye iltica edip onun yanýnda kalalým. Eðer Muhammed bize galip gelirse Necaþi’nin himayesi altýnda olmak, Muhammed’in emri altýna girmekten daha iyidir. Eðer bizim taraf galip gelirse, zaten onlarýn bize bir kötülük yapmasý düþünülemez.”

Amr’ýn bu sözlerini dinleyen müþrikler onun fikrine iþtirak ettiler ve beraberce yola çýkarak Habeþ Kralý Necaþi’nin.yanýna vardýlar. 0 sýrada Resul-i Ekrem (a.s.m.) elçisi Amr bin Umeyye de (r.a.) orada bulunmaktaydý. Amr bin As Ümeyye’yi Necaþi’nin huzurunda görünce çok þaþýrdý, kýzardý., küplere bindi Kendisi Mekke’den, Müslümanlardan kaçmýþtý. Ancak ta Habeþistan’da bile onlarla karþý karþýya geliyordu!
Amr bin As, arkadaþlarýyla istiþa.re etti. Kureyþ’in intikamýný almak içi Ümeyye’yi öldürmeye karar verdiler. Ancak Necaþi’nin ülkesinde bunu yapmak kendilerinin baþýna dert açabilirdi. En iyisi, getirdikleri pahalý hediyeleri Krala takdim ettikten sonra Umeyye’yi istemekti.

Amr bin As, Necaþi’nin huzuruna çýktý ve getirdiði pahalý hediyeleri takdim ettikten sonra þöyle konuþtu:
“Ey Melik! Senin huzurundan bir adamýn çýktýðýný gördüm. 0, bize düþman olan bir adamýn elçisidir. Onu bize ver de öldürelim. Çünkðü o, bizim eþrafýmýz¬dan birçoðunu öldürdü.”
Bu sözler Necaþi’yi öylesine kýzdýrdý ki—Amr’ýn ifadesiyle—”Elini burnuna vurarak, neredeyse kýrdý.” Amr bin As çok mahcup olmuþtu. (Amr bin As, yýllar sonra bu hadiseyi anlatýrken, “Öylesine korktum ki, yer yarýlsaydý içine girer¬dim” diyordu.)

Amr bin As Necaþi’den özür diledi:
“Ey Melik! Eðer bu isteðimden memnun olmayacaðýnýzý bilseydiný hiç böyle bir istekte bulunur muydum?”
Necaþi bunun üzerine þöyle konuþtu:
“Müsa’ya gelen Namus-u Ekberin [Cebrail’in] kendisine geldiði bir zatýn el¬çisini, öldürmek üzere sana vermemi istiyorsun, öyle mi? Yazýklar olsun sana, ey Amr! Haydi sözümü tut da ona tabi ol. Allah’a yemin ederim ki, o gerçekten doðruluk üzerinedir. 0, Musa bin Ýmran’ýn (a.s.) Firavun ve ordusuna galip gel¬diði gibi, kendisine karþý çýkanlara mutlaka galip gelecektir.”

Necaþi’nin bu sözleri Amr bin As’ta þok tesiri meydana getirmiþti. 0 esnada Peygamberimizin hak peygamber olduðunu ve Ýslamiyetin hak din olduðunu düþündü ve inandý.

Necaþi’den Ýslama girmek üzere Hz. Muhammed (a.s.m.) namýna biatýný ka¬bul etmesin istedi. Necaþi Amr’ýn bu isteðini kabul etti, elini uzattý. Amr bin As orada Müslüman oldu.Dýþarý çýktýðýnda arkadaþlarýnýn kendisine bir kötülük yapmalanndan korka¬rak MüsIümanlýðýný gizledi. Arkadaþlarýndan ayrýlarak Resululaha kavuþmak üzere yola çýktý. Hidde denilen mevkie geldiðinde iki kiþi ile daha karþýlaþtý. Bunlar da hakký idrak etmiþ ve Müslüman olmak üzere Resulullaha gitmekte olan Osman bin Talha ile Arabýn harp dahisi Halid bin Velid’den baþkasý deðil.

¬Resulullaha kavuþmak üzere beraberce yola koyuldular. Medine civarýndaki Ebü Atebe Kuyusuna geldiklerinde birisi ile karþýlaþtýlar. Orada bulunan kimse, gelenlerin kim olduðunu ve ne maksatla geldiklerini anlamýþtý. Halid bin Velid ile Amr bin As’ý kastederek, “Artýk bu ikisinden sonra Mekke müþrikleri haki¬miyetini kaybetmiþtir” dedi ve Resulullahýn mescidine doðru koþtu. Resululla¬ha gelenleri müjdeleyecekti. Gerçekten de o zatýn dediði gibi, Mekke bu iki kah¬ramanýn da Ýslama girmesinden sonra hakimiyetini kaybedecekti.

Harre’de develerini çökerttiler, en güzel elbiselerini giydiler ve Mescid-i Ne¬beviye doðru gittiler.
Bu esnada Resulullah da onlarýn geldiðini haber almýþ, Ashabýyla birlikte on¬larý beklemekteydi. Manzara gerçekten heyecan vericiydi. Bir zamanlar, “Bü¬tün Kureyþ Müslüman olsa, ben yine Müslüman olacaðýmý sanmam” diyen, Ýslam ordularýna karþý en þiddetli mücadeleyi yapan ve hatta Resul-i Ekremin vücudunu ortadan kaldýrmak için fýrsat arayan Amr bin As, Resul-i Ekreme (a.s.v) biat etmek üzere gelnýekteydi.
Müslümanlarda sevinç ve sürur hakimdi. Ancak Amr bin As sevinmekle bir¬likte eski günahlarýný ve hatalarýný düþünüyor, heyecanla ve korkuyla Resulul¬laha doðru yaklaþýyordu.

Once Halid bin Velid ile Osman bin Talha Resulullaha biat etti. Daha sonra Amr bin As kendisini Hz. Peygamberin dizleri dibinde oturmuþ buldu. Mahcu¬biyetinden Hz. Peygamberin yüzüne bakamýyordu. Resulullaha, o zamana ka¬dar iþlediði günahlarýn affedilmesi için dua etmesi þartýyla biat edeceðini söyle¬di. Resulullah þöyle buyurdu:

“Ey Amr! Biat et. Hiç þüphesiz, Ýslamiyet, önce yapýlanlarýn hesabýný sor¬maz.
Bu müjde üzerine Amr bin As sevinç gözyaþlan içerisinde Resul-i Ekremin (a.s.m.) ellerine kapandý ve biat etti.
Bir zamanlar düþmanlarý safýnda yer alarak vücudunu ortadan kaldýrmak için fýrsat aradýðý Resulullah için Amr, Müslüman olduktan sonra þöyle dedi:
“Ýnsanlardan hiçbirisi, bana Resulullahtan (a.s.m.) daha sevgili ve daha yüce olmamýþtýr.”
Hz. Amr mahcuptu. Þimdiye kadar yaptýðý düþmanlýktan ve verdiði eziyetten dolayý mahcubiyet duyuyordu. Ýç aleminde bütün bunlarý affettirecek hizmet¬lerde bulunmanýn hesabýný yapýyordu. Bir defasýnda Peygamberimize gelerek þöyle dedi: “Ya Resulallah, þimdiye kadar bu dini yýkmaya çalýþýyordum. Þimdi ýse Ýslamiyete girdiðimin belli olmasýný arzu ediyorum”

Peygamberimiz onun samimiyetine güveniyordu. “Yakýnda bir hizmete gön¬deririz” buyurdu. Nihayet birgün Peygamberimiz (a.s.m.) Hz. Amr’a, “Silahýný kuþan yanýma gel” buyurdu. Hz. Amr denileni yaptý. Sevinçliydi. Peygamberi¬mizin huzuruna çýktý. Resulullah (a.s.m), “Seni ordunun baþýnda bir yere gönde¬receðim. Allah seni korusun, bol ganimet ihsan etsin” buyurdu. Hz. Amr gani¬met sözünü duyunca ihlasa zarar verir düþüncesiyle, “Ya Resulallah, ben gani¬net için Müslüman olmadým. Islama olan sevgimden dolayý Müslüman oldum” dedi. Peygamberimiz, “Ya Amr, iyi insan için helal mal ne kadar güzeldir” bu¬yurdu.
Peygamberimiz daha sonra Hz. Amr’ý bazý kabileleri Islama davet etmesi için vazifelendirdi.

Amr (r.a.) bu hizmete muvaffak olarak Resulullahýn takdirini kazandý. Bundan baþka Hz. Amr (r.a.) daha birçok seriyyeye katýldý. Bir defa¬sýnda da Hz. Ebü Bekir, Hz. Ömer ve Eba Ubeyde bin Cerrah (r.a.) gibi büyük ahabilerin bulunduðu bir birliðe kumanda etti.

   Diðer taraftan Peygamberimiz Mekke’nin fethinden sonra Umman Hüküm¬darýna bir mektup yazdý. Bu mektubu Amr bin As ile (r.a.) gönderdi. Hz. Arnr mektubu Umm-an hükümdarýna verdi. Hükümdar mektubu okuduktan sonra müslüman oldu. Peygamberimiz bu defa da Hz. Amr’ý Umman’a zekat memuru olarak görevlendirdi.
   Resulullah (a.s.m.) zaman zaman Hz. Amr’a iltifatta bulunur, onun için dua derdi. Bu cümleden olarak bir defasýnda, “As’ýn iki oðlu Hiþam ve Amr, tam ve hakiki mü’mindir” buyurmuþ; bir defasýnda da, “Allah’ým, Amr bin As’a maðfý¬ret eyle” diye dua etmiþti.

Hz. Amr, Allah yolunun kahraman bir mücahidiydi. Ömrü at sýrtýnda, harp neydanlarýnda geçti.
Hz. Ebü Bekir zamanýnda baþlayan dinden dönme hadiselerinin bastýrýlma¬ýnda büyük gayret gösterdi. Umman’da zekat vermek istemeyenleri yola getir¬di. Hz. Ebü Bekir tarafindan Medine’ye çaðrýldý. Beni Kuda Kabilesini cezalan¬dýrmakla vazifelendirdi. Onlarýn tekrar Müslüman olmalarýný temin etti. Sonra ekrar Umman’a döndü. Daha sonra da, Þam’ýn fethi için görevlendirildi. Bi¬zanslýlarla yaptýðý muharebelerde büyük baþarýlar kazandý. Hz. Halid bin Velid ve Ebfl Ubeyde bin Cerrah ayrý ayrý ordularý sevk ve idare ederek zaferden zafe¬e koþtular.

Amr bin As (r.a.) Hz. Ömer devrinde de mühim fetihlerde bulundu. Kudüs ethinde bulundu. Þam’ýn fütuhatý tamamlanýnca, Hz. Ömer’e Mýsýr’ý fethetmek istediðini bildirdi. Hz. Ömer baþlangýçta muhalefet ettiyse de, Hz. Amr’ýn ýsrar¬arýna dayanamadý. Allah’ýn izniyle bu siyaset dahisinin Mýsýr’ý fethedeceðine inanýyordu. Ýzin verdi. Ayrýca Zübeyr bin Avvam kumandasýnda bir ordu hazýr¬ayarak Hz. Amr’ýn yardýmýna gönderdi.

   Hz. Amr baþarýlý sevk ve idaresiyle Babulyun, Ariþ, Ayniþems, Ýskenderiye, Berka, Züveyla, Trablusgarp ve Siyre’yi, hülasa Mýsýr’ý bir baþtan bir baþa fet¬hetti. Hz. Ömer’e müjdeci gönderdi. Ýzin verdiði takdirde, Merakeþ ve Tunus’u da fethetmek istediðini bildirdi. Fakat Hz.Ömer buna müsaade etmedi. Hz. Amr’ý Mýsýr’a vali tayin etti.

Amr, Ýyi bir idareciydi. Mýsýr halkýnýn her türlü iþleriyle meþgul oluyordu. Halk rahatlýkla kendisine gelip meselesini anlatabiliyordu. Bir gün bir grup Mý¬sýrlý Amr’ýn (r.a.) huzuruna çýktý ve “Ey kumandan! Bizim Nil Nehri için yapa geldiðimiz bir adet var. Onu yapmazsak nehir taþmaz. Bunun sonucunda ise ku¬raklýk olur” dediler.
Amr bin As (r.a.), “Bu adet nedir?” diye sordu. Onlardan bir temsilci þöylt anlattý:
“Biz Haziran ayýnýn on ikinci günü beka.r bir kýzý, anne ve babasýný razý ettik¬ten sonra alýr, güzel bir þekilde süsleriz. Sonra da onu Nil Nehrine atarýz.”

Bu sözü dinleyen Amr’ýn (r.a.) tüyleri diken diken oldu. Böyle vahþi bir ade devam edemezdi, “Ýslamiyette böyle birþey yoktur. Bizim dinimiz böyle batý adetlerin hepsini ortadan kaldýrmýþtýr” dedi. Onlarýn böyle birþey yapmalarýný ýzin vermedi.

Mýsýr halký, korku içerisinde Haziran ayýný beklemeye baþladýlar. Nihaye Haziran ayý geldi. Nehir taþmadý. Aslýnda Nil Nehrine kýz atmakla onun taþmasý arasýnda hiçbir bað yoktu. Fakat þeytan onlarý böylece aldatýyordu.
Nehrin taþmamasý üzerine halk telaþa kapýldý. Bazýlarý Hz. Amr’a gelerek göç etmek istediklerini söylediler ve ondan izin istediler. Fakat Hz. Amr, onlara izi vermedi. Birkaç gün beklemelerini emretti. Ve hemen Hz. Ömer’e bir mektup yazarak durumu izah etti.

Hz. Ömer mektubu alýr almaz derhal valisine cevabi bir mektup yazdý. Mektubunda þöyle diyordu:
“Böyle yapmakta iyi etmiþsin. Mektubun iliþiðinde sana bir yazý gönderiyorum. Onu Nil Nehrine at.”
Bu mektup Hz. Amr’a ulaþtýðýnda halifenin emrini hemen yerine getirdi. gece Cenab- ý Allah, Hz. Ömer’in bir kerameti olarak Nil Nehrini yükseltti. Hal sevinç içerisindeydi. Adeta bayram ediyordu. Çünkü hem Nil Nehri taþmýþ hem de batýl bir adet ortadan kalkmýþtý. Artýk nehrin taþmasý için çocuklarýný kurban etmeyeceklerdi.
   Akýl, bilgi ve siyasette Araplar arasýnda sayýlý þahsiyetlerden olan Hz. Amr’ýn, Hz. Ömer’in yanýnda büyük bir yeri vardý. Zaman zaman onu takdir eder, “Amr bin As’ýn idaresinde bulunan bir yer düzen ile yürür” derdi. Düþün¬cesiz veya tedbirsiz birini gördünde, “Ey Allah’ým, bunu da, Amr bin As’ý da ;Sen yarattýn” derdi.

Hz. Amr’ýn da Hz. Ömer’e karþý muhabbeti sonsuzdu. Devamlý olarak kendi¬ne baðlý olduðunu bildirir, “Emrinize amadeyim, emrinize amadeyim” derdi. Medine’de kýtlýk baþ gösterdiðinde Hz. Omer ona bir mektup yazarak yardým tal¬ebinde bulundu. Hz. Amr hemen çok miktarda deve hazýrladý ve Medine’ye ;gönderdi. Hz. Ömer gönderilen develeri Müslümanlar arasýnda taksim etti.

   Hz. Osman, Amr bin As’ý (r.a.) Mýsýr valiliðinden azletti. Amr bin As Hz. Os¬nan’a gücendi. Fakat Hz. Osman onun gönlünü aldý. Ayrýca karþýlaþtýðý müþkül neselelerde her zaman onunla istiþare ederdi. 0 da çok karýþýk meseleleri halle¬lerdi.

   Hz. Osman’ýn þehit edilmesinden sonra Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasýnda çý¬kan ihtilafta Hz. Amr Muaviye’nin (r.a.) tarafýný tuttu. Hz. Muaviye bu siyaset dahisindeýý çok istifade etti. Hatta denilebilir ki, halifeliðini Hz. Amr’a borçluy¬Iu. Onu yine Mýsýr valiliði vazifesine getirdi Hz.Amr ömrünün sonuna kadar bu hizmette kaldý.

Amr bin As (r.a.) sadece savaþta deðil, idarecilikte de bir dahi idi. Ýdarede, mahkemelerin tanziminde, vergi toplanmasýnda çok büyük baþarýlar gösterdi. Fustat þehrinde bir cami inþa ettirdi. Kahire ile Kýzýldeniz arasýnda 19 kilomet¬elik bir kanal açtýrarak, Hicaz bölgesine gemilerle yiyecek nakletti.

Hz. Amr fýrsat buldukça Müslümanlara nasihatta bulunmaktan geri durmaz¬lý. Sýk sýk Peygamberinýizin mübarek sözlerini hatýrlardý. Özellikle dünyaya fazla baðlanmamak gerektiði hususu üzerinde dururdu.
Hz. Amr, gerek geç Müslüman olmasý sebebiyle, gerekse vaktinin büyük bir kýsmýnýn savaþlarda geçmesi sebebiyle, fazla hadis rivayet edemedi. Sadece 39 hadis rivayet etti. Fakat oðlu Abdullah (r.a.) hadis ilminin mümtaz þahsiyetle¬inden birisi olma bahtiyarlýðýný kazandý. (Abdullah bin Amr bin As maddesine bakýnýz.)
Hz. Amr’ýn rivayet ettiði hadislerden birisi þu mealdedir: “Lüzumsuz yere uzatmamak ve sözü kýsa kesmekle emrolundum. Þüphesiz kýsa ve öz konuþmak daha hayýrlýdýr.”

   Uzun bir ömür süren Hz. Amr, Hicretin 51. yýlýnda hastalandý. Bu hastalýktan kurtulaýnayacaðýný anlamýþtý. Durmadan aðlýyordu. Yüzünü de duvardan yana çevirmiþti. Oðlu, “Babacýðým, niye bu kadar üzüllüyorsun? Resulullah (a.s.m.) seni þöyle þöyle müjdelemedi mi? Resulullah (a.s.m.) seni þununla müjdeleme¬di mi?” demeye baþladý. Bunun üzerine yüzünü onlardan tarafa çevirdi ve þunla¬rý söyledi:
“Ahiret için hazýrladýðým en deðerli þey, ‘La ilahe illalllah ve eþhedü enne Muhammede’r-Resulullah’dýr [Allah’tan baþka ilah olmadýðýna, Muhammed’in (a.s.m.) Allah’ýn Resulü olduðuna þehadet ederim.] Hayatýmýn üç devresi var¬dýr:

“Önceleri Resulullaha (a.s.m.) benden çok kim tutan birisi yoktu. Eðer bu hal üzerine ölseydim, þüphesiz ki, Cehennemlik olacaktým.

“Allahým kalbimi Ýslama yöneltince Resulullaha (a.s.m.) geldim ve ‘Sað elini uzat, sana hidayetedeyim’ dedim. 0 sað elini uzatýnca ben elimi geri çektim. Resu¬lu]lah (a.s.m.) ne oluyor sana Amr?’ dedi. ‘Önce bir þart koþmak istiyorum’ de¬dim. Resulýýllah (a.s.m.) , ‘Ne þartý koþacaksýn bakalým?’ dedi. ‘Giinahlarýmýn af¬fedilmesini’ dedim. Resulullah (a.s.m.) ‘Bilmiyor musun ki, Ýslam, önceki günahlarý siler, Hicret önceki günahlarý siler, Hac da önceki günahlarý siler’ buyur¬du. Artýk bundan sonra, benim için Resulullahtan (a.s.m.) daha sevimli birisi olamazdý. Duyduðuýn saygýdan gözlerimle doya doya ona bakamazdým. Eðer onun vasýflarýný dile getirmem istense, bunu yapamazdým. Çünkü hayranlýkla kendisine bakarken, yüzünün þeklini göremezdim. Ýþte bu halde iken ölseydim, Cennetliklerden biri olacaðýmý kuvvetle ümit ederdim.

“Daha sonra bazý vazifelerin baþýna getirildim. Bu sýradaki halimin nasýl ol¬duðunu bilemiyorum.
“Öldüðüm zaýnan, hiçbir kadýn arkamdan aðýt yakmasýn! Buhur da yakýlma¬sýn. Beni defnettiðiniz zaman üzerime toprak serpiniz. Sonra da bir deve kesip, etini daðýtýncaya kadar, kabrimin çevresinde bulunun ki, yerime alýþayým ve Rabbimin elçileri olan sual meleklerine vereceðiný cevabý düþüneyim.


.


radyobeyan