Kuran Ýlimleri
Pages: 1
Yedi harf By: sumeyye Date: 28 Nisan 2011, 15:11:51
Yedi Harf


 

Çeþitli yollardan rivayet edilen sahih hadislerde Rasûlüllah (s.a.v.) in, Kur'an'in yedi harf üzere indiðini belirten ifadelerine þahit oluyoruz. Bu ha­dislerin en açýk olaný, Buharý ve Müslim tarafýndan rivayet edilen ve lafzý Buhârî'ye ait olan þu hadistir: Ömer b. Hattab (r.a) dedi ki: «Rasölüllaft {s.a.v.) henüz hayatta iken Hîþam b. Hakim'in el- Furkan sûresini okudu­ðunu duydum. Kýraetine kulak verdim, baktým ki, Rasûlüllah (s.a.v.) in bana okutmadýðý bir çok harf üzere onu okuyor. Namazdayken neredeyse yaka­sýna yapýþacaktým. Ama seiâm verinceye kadar onu bekledim. Sonra yaka­sýna yapýþtým ve: Bu sûreyi sana kim okuttu? dedim. Rasûlüllah okuttu, deyince, yalan söylüyorsun. Allah'a yemin ederim ki, Rasûlüllah (s.a.v.) okuduðun sûreyi bana okuttu» dedim ve onu sürükleyip Rasülüilah {s.a.v.) e götürdüm, Ya Rasûiallah, dedim. Ben bunun beni okutmadýðýn harfler üzere el-Furkan sûresini okuduðuna þahit oldum. Oysa siz bana el-Furkân sûresini okutmuþtunuz. Rasûlüllah (s.a.v.) yakasýný býrak ya Ömer dedikten sonra ona: Oku ya Hiþam dedi. Hiþam, daha önce kendisinden duyduðum þekiide okudu. RasûlülÝah (s.a.v.) «Böyle indirilmiþtir» buyurduk­tan sonra þöyle buyurdu: Mu­hakkak ki bu Kur'an yedi harf üzere indirilmiþtir, kolayýnýza gidenini oku­yunuz, buyurdu.» [140]

Görünüyor ki Kur'an'in yedi harf üzere nuzûlü hadisi, sahabeden sayý­lamayacak kadar büyük bir topluluk tarafýndan rivayet edilmiþtir. Hafýz Ebu Ya'lâ'nýn müsnedinde [141] Hz. Osman (r.a.) in bir gün minberden þöyle de­diði rivayet edilir: Allah hakký için, sizden kim Rasûlüllah (s.a.v.) in: «Muhak­kak ki Kur'an-ý Kerim yedi harf üzere indirilmiþtir ve her biri þöfi ve kâfi­dir.» dediðini hatýrlýyor? Hz. Osman kalktýðýnda, bu hadisi hatýrladýklarýný söyleyenler de ayaða kalktý. Sayýlamýyacak kadar çoktular. [142]

Sayýlmayacak kadar çok olan bu topluluðun bu konuda ayný þeyi söylemeleri, bazý âlimlerin bu hadisin mütevatir olduðunu söylemelerine sebep olmuþtur, Bunu ileri sürenlerin baþýnda Ebu Ubeyd el-Kasm b. Sel-lâm gelmektedir. Rivayet, sonraki nesillerde tevatür derecesine yükseleme-misse de, Rasûlüllah (s.a.v.) in ifade buyurduðu bu dinî hakikati pekiþti­ren zikrettiðimiz hadislerin sýhhati bizim için yeterlidir. [143]

Âlimlerin cumhuru, Osmanî mushaflarýn, mevcut hattýnýn muhtemel okunuþlanyla yedi harfi ihtiva ettiklerine meyletmektedir. [144] Kadý Ebu-Bekr b. et-Tayyib el-BakýIlânî bu görüþü benimsemiþ ve þöyle demiþtir: «Sahih o ki, bu yedi harf Rasûlüllah (s.a.v.) den zuhur edip yayýimiþ âlim­ler onu zapteîmiþ ve Hz. Osman ile sahabe de onu mushafta tesbiî ederek sýhhatini haber vermiþler ve ondan mütevatir olarak sabit olmayaný da atmýþlardýr.»[145]

Hadiste geçen «harf» kelimesi birkaç manaya gelmektedir: Kýraat ma­nasýnda kullnýlabilir. Ýbnu'l-Cezerînin þu sözünde olduðu gibi: Þam, Ýbnu Âmir'in kýraati üzere okuyordu.» Mana ve cihet ifade edebilir. Nitekim Ebu Cafer Muhammed b. Sa'dân en-Nahvi [146] böyle de­mektedir. Lâkin «harfler»den maksadýn kiraetier olduðu, -Halil b. Ahmed'-Ðen de rivayet edildiði gibi- kavillerin en zayýfýdýr. [147] Özellikle kiþi, bu­nun yedi kiraet (kýraet-i sab'a) olduðunu sanýyorsa. [148] Hadiste geçen (harfler) kelimesinden maksadýn ne olduðu hususunda âlimlerin Ýhti­lafa düþmeleri, indirilenin hakikati hakkýnda deðiþik bir çok kavillerin ortaya çýkmasýna sebep olmuþtur. Bazýlarý bu kavillerin otuzbeþ vecih [149] oldu­ðunu söylerken bazýlarý da bu sayýyý kýrka ulaþtýrmýþtýr. [150] Ancak bun­larýn çoðunu destekleyen ne sahih bir nakil ve ne de saðlýklý bir mantýk vardýr. Burada hatanýn kaynaðý, bundan maksadýn ne olduðunun kesin ola­rak tesbit edilmesi gayretidir. Oysa -Ýbnu'l-Arabî'nin de belirtiði gibi- bunun ne manaya geldiði hususunda ne nass ve ne de eser vardýr ve insanlar onu tayinde ihtilâfa düþmüþlerdir. [151]

Âlimlerin þu soruyu sormalarý-kaçýnýlmazdý: Sayý, þu yedi harfe mün­hasýr mýdýr, yoksa bundan maksat okuyucu için bir kolaylýk ve geniþlik mi­dir? Burdda hasrý uzak görenler, -daha önce de belirttiðimiz gibi- tevatür derecesine ulaþan nasslardan kaçýnmada aþýn gitmekteler. Kaldý ki nass-larýn «yedi» sayýsýný çokça zikretmeleri, «yedi» sayýsýnýn kastedilmediðini akýl dýþý býrakmaktadýr. Özellikle hadis, direkt olarak vahyi ve nüzulünü ko­nu ediniyorsa. Bu gibi durumlarda Rasûlüllah (s.a.v.) haberi kapalý oiarak anlatmaz ve mefhumu olmayan bir sayý zikretmez. Sahabe âlimleri, Ýtikat-ia ilgili olan bir hususta böyle bir þey nakletmemiþlerdir.

Ama hadislere aldýrýþ etmeyen ve onlarý terketmede yahut onlarý za­hirlerinden baþka manada kullanmakta iþi aceleye getirenler þu görüþü ile­ri sürdüler: «yediden maksat, sayýnýn kendisi deðildir. Ondan maksat, ko-taylýk ve geniþliktir. Yedi lafzý, onluk sayýlarda yetmiþ, yüzlük sayýlarda ye-diyüz olup çokluk ifade ettiði gibi kusurlu sayýlarda da yedi lafzý çokluk ifade eder. Bu gibi sayýlarda sayýnýn kendisi kastedilmez.» [152] Böyle bir görüþün Kadý lyâz'a [153] nisbeî edilmesi gariptir. O Kadý lyâz kî, hiçbir þeyi sahih rivayette tercih etmez. Lakin es-Suyûtî bu görüþü nassiara da­yanarak güçlü bir þekilde reddetmektedir. [154]

O halde burada «yedi» lafzýndan maksat, çokluk deðildir. Aksine, âlim­lerin çoðunun anladýðý þekliyle hasr ifade etmektedir. Bu sebepledir ki, bu belli sayýyý araþtýrýp bulmaya büyük önem vermiþlerdir. -Ýbnu Hibban'ýn [155] dediði gibi- «Çoðunluk bunun yedide münhasýr olduðu görüþünde­dir.» [156] Ancak bu gayretlerin pek çoðu, yedi harften maksadýn kýraetler olduðu görüþünü ileri sürenlerin bu iddialarýnda olduðu gibi isabetsizdir. Bu harfleri bazý lehçe ve lugatlara hamledenlerin görüþü de iki mefhum ara­sýnda hassas bir farklýlýða raðmen zayýflýkta bu görüþe yakýn sayýhr. Leh­çelere âlimlerden [157] bazýsýna göre lafýz ve manada farklýlýk arzeden ihtilaflardan deðildir. Çünkü izhar ve Ýdgam, revm ve iþmam, tahfif ve tes-hîl, nakl ve ibda! tek lafzýn söyleniþinde deðiþiklik arzeden sýfatlardandýr. Bunlarýn farklý oluþu, lafzý, tek lafýz olmaktan çýkarmaz. Lâkin -bununla bir­likte- bundan dolayý bu görüþü zayýf görmüyoruz. Çünkü tek lafzýn söylen­mesinde sýfatlarýn deðiþik olmasý onu birden fazla lafiz kýlabilir. Onu, me-seleyi sýrf buna hasretmesinden dolayý zayýf karþýlýyoruz. Çünkü ileride de göreceðimiz gibi baþka öyle ihtilaf vecihleri tesbit edilmiþtir ki lehçelerle uzaktan yakýndan bir iliþkisi yoktur.

Lehçe farklýklarýnda, tek lafýzýn ifadesinde sýfat farklýlýklarýndan baþ­ka bir þey bulmuyorsak lügatlerin farklýlýðýnda, bir konuda,bir lafýzla diðeri arasýnda bazen ayrýlýklar görüyoruz. Þayet bu çeþit farklýlýktan muhtelif Arab lügatlerini ne fazla ve ne eksik yedi sayýsýna hasredebilseydik ve zor­lanmadan; tereddüdsüz bu husus kabul görseydi, bu sonuçsuz tartýþma­ya ihtiyaç kalmadan bu yedi lügatin yedi harf olduðunu hemen söylerdik. Lâkin ister Arab lügatlerini Kureyþ'in Huzeyl, Temîm, Ezd, Rabia, Hevazîn ve Sa'd b. Bekr [158] lugatlarý olduðunu, ister özellikle Mudar kabilelerinin lugatlan olan Hüzeyl, Kinane, Kays, Dabbe, Teymu'r Rabab, Esd b. Huzay-me ve Kureyþ [159] lugatlarý olduðunu söyleyelim. Bunun da bir zorlama olduðu basiret sahipleri nezdinde gizlenemeyecek kadar açýktýr. Çünkü Kur'an-ý Kerim'de her iki görüþün dýþýnda kalan baþka kabilelerin lugatlarý da mevcut oiup bunlar Kureyþ lugatýyla temsil edilmektedir. Ebu Bekr ei-Vâsýtî[160] «ei-Ýrþad fi'!-Kýraeti'l Aþr» isimli kitabýnda kullanýlan lügatlerin sayýsýný ksrka ulaþtýrýr. kelimesi Azire iugatýnda rnana-sýndadýr. kelimesi Gassan lugatindan olup manasm-dadýr. keiimesi iehm lugatýndan olup manasýnadýr. kelimesi Yemame lugatýndan olup manasýnadýr. kelimesi Has'am lugatsndan olup manasýnadýr. kelimesiCürhüm lehçesinde manasýnadýr. [161] Ýbnu Abdi'l Berr, [162] yedi harfin yedi lehçe manasýnda kullanýlmýþ olmasýný uzak görür. «Çünkü böy­le olmuþ olsaydý henüz baþlangýçta müslümanlann bir kýsmý diðerlerinin lehçesine karþý çýkmazdý. Çünkü o lehçe, üzerinde yaratýldýðý bir lehçedir. Yine Ömer b. el-Hattab ve Hiþâm b. Hakîm'in her ikisi Kureyþlidir. Ama ki-raetleri biribirinden farklýdýr. Ömer'in, Hiþamýn lehçesini reddetmesi mu­haldir.» [163] Ýbnu Abdi'l-Bsrr, yedi sayýsýyla çokluk kastedildiðini de,savu­nur. Ancak böyle bir makamda sayýnýn mutlaka bir mefhumunun olmasý gerektiðini ifade ederek bu görüþün za'fiyetini açýklamýþtýk.

Yukarýda naklettiðimiz bu görüþler zayýf olmalarýna raðmen âlim­lerin, yedi harfi açýklama sadedinde onlarý zikretmelerini garipsemiyoruz. Ama bazý âlimlerin hiç bir delile dayanmaksýzýn kimsenin ileri sürmediði ve kendilerince yedi harf hadisini derin ve bâtýný bir tefsirle tefsir et­tiklerini sandýklan asýlsýz mefhumlara meyletmelerini yalnýz garipsemekle kalmýyor, aksine onlarý þiddetle reddediyoruz. Bu iddialardan biri, bununla yedi ilmin kastedildiðidir: «Ýnþâ ve Icad ilmi, tevhid ve tenzih ilmi, zat sýfat­lan ilmi ile fiilî sýfatlar ilmi, affetme ve azablandýrrna sýfatlarý ilmi, haþir ve hesap ilmi, ve gaybi haberler ilmi» [164] Bu neviden diðer bir iddia yedi harfle þu yedi þeyin kastedildiðidir. «Mutlak vs Mukayyed, âmrn ve hâss nass ve müevvel, nâsih ve mehsuh, müsmel ve müfesser, istisna ve kasem­ler» [165]

Bazýlarý cüretkârlýðýnda o kadar Ýleri gittiler ki, yedi harf meselesinde bâ­týl görüþlerine zayýf bir hadisi delil getirdi. Ýbnu Mesud'un rivayetiyle Pey­gambere ulaþtýrýlan bu hadiste þöyle denilmektedir: «Ýlk kitab bir kapýdan ve bir vecih üzere inmiþtir. Kur'an-ý Kerim ise yedi kapýdan ve yedi harf üzere inmiþtir. Bu yedi harf þunlardýr: Yasaklayan, emreden, helâf, haram, muhkem, müteþabih ve darb-i mesel. Helâlini helal ve haramýný haram ka­bul edin. Darb-ý Mesellerinden ibret alýn. Müteþabihlerine inanýn ve deyin ki: «Ona inandýk hepsi Rabbýmýzsn katýndandir.» [166] îbnu Abdi'l-Berr bu hadisle ilgili olarak þöyle demektedir: «Bu hadis, ilim ehlinin yanýnda sabit deðildir ve zayýf olduðuna ilim ehli icma etmiþtir. [167]

Bütün bunlar, bazý müfesslr imamlarýn iyi niyyetle ortaya attýklarý gö­rüþlerdir. Fakat böylece müsteþriklerin ve müminlerden Ýmaný zayýf oianla-nn þüphelerine kapýyý ardýna kadar açmýþlardýr. Ýþte asýl problem ve tehli­ke buradadýr. Bu problem, bu âlimlerin yedi harfi þu manaya hasretmeleri problemidir..«Yedi harften maksat çeþitli lafýzlarla ayný mananýn yedi vecîh-le ifade edilmesidir: vebenzeri kelimelerde olduðu gibi.» [168] et-Taberî'nin tefsirindeki sözlerinin zahiri bunu ifade etmektedir. O, aieyhksselatu vesselamýn Hattab oðluna söylediði þu sözleri delil getirir: «Ya Ömer, rahmeti azab ve azabý rahmet yapmadýkça Kur'anýn .hepsi doðrudur.[169] Elbette müsteþrikler bunu kendilerine dayanak yapacak ve «manasýyla okuma» nazariyesini ileri sü­receklerdir. Hiç þüphesiz bu, Ýslâmi hayatta en tehlikeli nazariyedir. Çünkü.bu nazariye Kur'an nassýný, her þahsýn hevasýna teslim etmiþ, herkes dile­diði þekilde nassý tesbit etmiþtir.[170]

Böyiece hakîki nasslar manalarýndan baþka manalara hamledilmiþtir. Burada nazariye hadisin mana ile rivayetinde olduðu gibi hakiki manasýyla «mana ile kýraat» [171] olarak isimlendiriiemez. Çünkü «Kur'an ve ksraetier býribirinden farklý iki hakikattir. Kur'an, beyan ve i'caz için Muhammed (s.a.v.) e indirilen vahiydir. Kýraetler ise, harflerin yazýlýþýnda yahut þeddeli, þeddesiz ve baþka hususlarda harflerin keyfiyetîyÝe ilgili farklý lafýzlardýr.» [172] Þayet aleyhisselatu vesselam baþlangýçta m üs I umanlara meydaný ge­niþ tutarak ihtiyar ve yaþlýlara kolaylýk göstermiþ [173] ve lehçeleri dýþýnda bir lehçeyle Kur'an okumalarý onlara aðýr geleceðinden kendi lehçeteriyle okumalarýna izin vermiþse, bu-, kýraetleri devamlý sabit kýlmalarýna, ve Kur'a-nýn üzerinde indiði lehçeler olarak yazýlmalarýna izin verdiði anlamýna gel­mez.

O halde Rasülülîah (s.a.v.} in bu nevi kiraetlerde çerçeveyi geniþletme­si, özel bazý durumlarda bazý fertler için kolaylýk göstermekten baþka bir þey deðildir. Rasûlüllahýn isbatý ve vahiy kâtiplerinin tesbiti ile bu gibi du­rumlarda izin verilen hususlar sayýlý kelimelerde olup tevatür yoluyla bize gelmiþtir. Tevatür yoluyla gelmeyenler sahih âhâd rivayetlerle gelse bile reddedilir. Çünkü bir þeyin Kur'an olduðunu isbatlamak için tevatür kaçý­nýlmaz bir þarttýr. [174] Bu ferdî durumlarý yedi harf üzere genelleþtirmek ve manayla okumanýn yedi harfe girdiðini söylemek, hadisi yanlýþ anlamak olur.

Yukarýdaki görüþlerin hiçbiriyle yetinmek doðru olmayacaðýna göre, onlardan mümkün olanlarý almanýn doðru olacaðý kanaatýna vardýk. Nakil ve akla ters düþmeyen de budur. Belki.de görüþlerin en doðrusu ve ifrat ile tefritten uzak olaný budur. Bu yedi harften maksat -Allahu a'lem- bu ümmet için kolaylýk gösterilen yedi vecihtir. Okuyucu bu yedi vecihîen hangisiyle okursa isabet etmiþ olur. Peygamber (s.a.v.) þöyle   buyururken

neredeyse bunu açýkça ifade etmiþtir

Cebrail bir harf üzere bana okuttu: Ona mü­racaat ettim ve tekrar tekrar müracaatýmý yeniledim. Nihayet yedi harfe ulaþtý.» [175]

Bir Kur'an lafzý ne kadar deðiþik þekillerde edâ edilir ve okunursa, bu deðiþik þekiller aþaðýdaki þu yedi vechin dýþýna çýkmaz:

Birincisi: Ýster mana deðiþsin, ister deðiþmesin irab vecihlerindeki fark­lýlýklardýr. Mananýn deðiþmesine misal, Allah Teâlânýn þu sözüdür[176] bu sözler þu þekilde de okunmuþtur:[177]«ri"rs (kelimesinin nasbi) Mananýn deðiþmediðine misal  [178]  (kelimesinin reî'i þeklinde de okunmuþtur.

Ýkincisi: Harflerde otan farklýlýktýr. Bunda ya mana deðiþir ama suret deðiþmez. Ki bazen bu, nokta farklýlýðýyla ifade edilir [179] misallerinde olduðu gibi. Ya da suret deðiþir ama mana deðiþmez. ve[180]misallerinde olduðu gibi.

Mushafiarda, kelimenin kök harflerinden olan yerine harfi yazýlmýþtýr. Böylece sâd ile okuma mushaf yazýsýnýn hakikatýna uygun düþmüþ ve sîn kýraeti de mushafýn takdiri yazýsýna uygun düþmüþtür.

Üçüncüsü: Ýsimlerin ifrad, tesniye ve cem'i ile müzekkerlik ve müen-nesliðindeki farklýlýktýr.[181] Meselâ:[182] âyetinde geçen kelimesi mufred oiarak þeklinde de okun­muþtur. Malumdur ki bu kelime sâkîn elifi ihtiva etmediði için Hz. Osman mushaflarýnda þeklinde yazýlmýþtýr. Her iki vecih de (cem' olarakokunmasý veya «ýnüfred» olarak okunmasý) ayný manayý vermektedir. Çün­kü kelimeyi müfred okuduðumuz zaman cins kasdedilmiþ olur ki, cins isimde çokluk manasi mevcutur. Cem'de de fertleri ihtiva etme sözkonusu-dur ki, fertlerin, kapsamýn içine alýnmasýnda cinsiyet manasý   mevcuttur. (emanet) in gözetilmesi (emanetler) in gözetilmesi gibidir. Her Ýki durumda da kül ve cüzler kelimelerin kapsamýna girmekte­dir. Bir sebepten doiayý da ayný âyette keilimesi her iki kýraet ve ve cihte müfred olarak gelmiþtir. Ne: þeklin­de ve ne de þeklinde okunmuþtur.

Yine kelimesi Allah Teâlânm: sözünde cins ifade etmesi için bir harfte (vecihte) kasden müzekker olarak okunmuþ, fiilî maziye bina edilerek müzekker kýlýnmýþ ve þeklinde okun­muþtur.

Bir vecihte de cem' manasýný ifade etsin diye kasden müennes kýlýn­mýþ ve muzarî sýðasýna sokularak tahfif için «tâ» harflerinden biri atýldýk­tan sonra þeklinde okunmuþtur. Çünkü aslý: dir.[183]

Dördüncüsü: Bir kelimenin yerine baþka bir kelimenin kullanýlmasýdýr. Bu kelimeler genellikle eþ anlamlý olup deðiþik kabilelerde farklý þekiller­de kullanýlmaktadýr. Nitekim[184] þeklinde de okunmuþtur. Yahut mahreçleri biribirine çok yakýn kelimelerin biri-bir!erinin yerine okunmasý þeklindeki ihtilaftýr. Lafýz yönüyle biribirleriyle çok yakýn olmalarý mana yönüyle de yakýnlýklarýný iþ'ar etmektedir. Misâl: þeklinde de okunmuþtur.

Gerçekten harfi ile harfinin, mahrecinin bir   olduðuna djkkat edilmelidir. Bu harfler kardeþtir ve boðazýn belli bir yerinden   yan yana çýkmaktadýr. Ýbnu yerine þeklindeki kýraati ise þâzzdýr. Çünkü öhâd rivayetlerdendir. Bu sahabînin bu þekildeki kýraetinin tefsir kabilinden bir idrâc olduðu kesindir.

Beþincisi: Genel olarak Arap dilinde yahut ezel ifade þekli içerisinde takdimi ve te'hiri bilinen takdim ve te'hir ihtilafýdýr. Allah'ýn, kendisi yolun­da savaþarak cennet karþýlýðýnda Allah'ýn kendilerinden can ve mallarýný satýn aldýðt mü'minlerle ilgili sözünde geçen ke-iimeîeri þeklinde de okunmuþtur. Birinci vecih ký-raette müminlerin düþmanlarý öldürmek için vakit geçirmeksizin hemen har rekete geçtiði ifade edilmekte, ikinci vecih kýraette Ýse, belki Allah onlarý þehid düþürür diye büyük bir umutla savaþ alanýna atýldýklarý ifade edil­mektedir: Onun için takdim ve te'hir ile ifade kalýbý deðiþmiþ olsa büe her iki vechîn neticesi birdir ve herhanai bir deðiþikliðe uðramamaktadýr.

Ebu Bekir'in[185] yerine þeklindeki kýraatine gelince, bu, tevatür derecesine ulaþama­mýþ âhâd bir rivayettir. Sahabe icmaina ters düþtüðü için þâzzdýr [186] Ýn­san bazen yanýlýr yahut dili sürçer. Farkýna varmadan bir kelimeyi diðeri­nin yerine kullanýr. Þayet Ebu Bekir'den yapýlan bu rivayet doðru ise, o da bu duruma düþmüþtür.

Altýncýsý: Araplarýn âdeti olduðu üzere cer ve atýf harflerinin bazen hazfi ve bazen de isbatý gibi cüz'i ilâve ve eksiklikler þeklindeki farklýlýk­týr.

Onun için bu nevi fazlalýk ve eksiklikler ancak belli ve sayýlý birkaç harfte olur. Yalnýz sika imamlarýn tesbitlerinin dýþýnda kalan þâzz rivayetle­re aldýrýþ edilmez ve onlara karþý uyanýk olmak gerekir. Fazlalýða misal: et-Tevbe sûresinde geçen âyeti þeklinde de okunmuþtur ve her iki kýraat mutevatirdir. Her ikisi de resmî müshafýn yazýlýþýna muvafýktýr [187] harfinin fazlalýðý, mekkî mushafa, hazfi de diðerlerine muvafýktýr.[188]

Eksiðe misal: el-Bakara sûresinde: âyeti sýz olarak þeklinde de okunmuþtur ki bu kýraat Þam mushafýna muvafýktýr [189]Arna yerine kelimelerinin eksiðiyle kýraati ile Ýbnu Abbas'ýn kelimesinin fazlalýðý ve kelimesinin yerine kelimesinin kullanýlmasý þeklinde olan kýraati, âhâd rivayetlerden olup bu tür âhâd rivayetler Kur'andan sayýla­maz[190].Allah Teâlânýn:[191] sözünde eklenen[192] sözünde eklenen [193] sözün­de eklenen âhâd olmada yukarýdaki iki kýraatlere benzeyip bunlarýn hepsi tefsir ve açýklama kabilinden ilâve edilmiþlerdir. Ýbnu Me-sud özel mushafýnda onlarý yazmýþ olsa bile onlarý yedi harf arasýnda say­manýn yolu yoktur.[194]

Yedincisi: Meftuh okuma ve imâle, terkîk ve tafhîm, hemz ve teshil, muzaraat harfinin meksûr okunmasý, bazý harflerin kalbi, müzekker mim­lerinin iþbaý, bazý harekelerde iþmam gibi lehçe ihtilaflarýdýr. Misâller:[195][196]sözlerin­de geçen kelimeleri kesreye imâle edile­rek okunmuþtur. Yine kelimelerinde «re» harfinin ince okunmasý ve kelimelerinde «iâm» harfinin ka­lýn sesle kýraati mevcuttur.

[197] sözünde hemzenin terki ve harekesjnin, ikinci keli­mesinin baþýndan.birinci kelimenin baþýna nakiedilmesi ki bu, hemzenin teshili olarak isimlendirilir.

B âyetinde geçen bütün fiil­lerde muzaraat harfinin meksur okunmasý.

Huzeyl kabilesinin kelimelerindeki harfinin harfine kalbederek þeklinde okumalarý ve  sözlerinin  ve Þeklinde çern'i müzeker mimlerinin iþba' iie-okünmasi.

Allah Teâlanýn sözünde esre ile birlikte harfi­nin ötresinin iþmamý ile okunmasý.

Gerçekten bu son vecih yedi vechin en önemlilerindendir. Çünkü Kur'-an'm yedi harf üzere indiriliþinin en büyük hikmetini bu vecih ibraz etmek­tedir. Çeþitli kabilelerden meydana gelen ve böylece çeþitli lehçelere sa­hip oian, bazý lafýzlarý çeþitli þekillerde telaffuz eden bu ümmete kolaylýk saðlanmýþtýr. Ýsîâmý kabul eden kabilelerin çeþitli lehçeleri ve fonetikleri gözetllmeliydi. Ama lugatlarýnýn gözetilmesi gerekmezdi. Çünkü Kur'an-ý Kerim, bütün Arap Ýugaîlarýný temsil eden Kureyþ lugatýna sokulabilenler-den dilediðini almýþtýr. [198] Bazý âlimler bazý kabilelerin lugatlarýnýn Kur1-anda kullanýldýðýný Ýsrar ederek ileri sürüyorlarsa da onlarý destekleyen ne nakil ve ne de aklî bir delil vardýr.Araplar, Kureyþ lehçesini seçip onu müþterek edebi dil olarak kullan­maya baþlayýnca, ondan etkilendikleri gibi onu da etkilediler. Bütün diller için sözkonusu olan etkilenme ve etkileme kanunu Kureyþ Ýehçesi için de elbette geçerli olacaktýr.Dili, insanlýðýn bir vakýasý olarak ele alýnca bu kanun hemen hemen bütün diller için geçerlidir.[199]Lâkin Kureyþ lehçesi bütün kabilelerin itiraf ve kabulü ile bütün leh­çeler içerisinde en geniþi, uslüp yönüyle en ilerisi, zengini ve çeþitli söz sa­natlarýnda en ilerisi, en güzeli ve en güçlüsüdür. [200] Yazý, telif, þiir ve hi­tabette sadece bu lehçe kullanýlmýþtýr. Öyle ki Kureyþli olmayan þair, kendi lehçesinin özelliklerinden sakýnýyor ve kelime yapýsý ve cümlenin kuruluþu hususunda kendi lehçesinin özel nitelikleri varsa ondan uzak kalmaya gayret ediyor, halkýn kendisine ýsýndýðý ve çevresinde toplandýðý lehçeyi tercih ediyordu[201]O halde Ýslâm -doðduðu sýralarda- ideal ve Arablarýn üst tabakasýnda seçilip kullanýlmaya layýk bir dil ile karþýlaþtý. Kur'anýný o ideal ve seçilmiþ apaçýk Arab diliyle indirerek bu birliðin þumûiunu geniþletti ve ona güç kattý. Ancak Ýsîâmýn doðuþu anýnda karþýlaþmýþ olduðu ve Kur'anin iniþin­den sonra ona güç verdiði bu dil birliði, isiâmdan önceki lehçelerin mevcu­diyetini ve ondan sonraki devamlarý vakýasýný ortadan kaldýrmadý. Elbette, ki Araplarýn hepsi kendi bölgelerine dönerken bu ideal ve birleþtirici leh­çeyi kullanmýyor ve kendi özel lehçelerini kullanýyorlardý. Ýfadelerine lehçe­lerinin özellikleri hakimdi. Kendi fonetikleriyle konuþuyorlardý. [202] Ýbnu Hiþam þöyle demektedir: «Arablar birbirlerine birbirlerinin þiirlerini oku­yorlardý. Her biri üzerinde yaratýldýðý seciyesi üzere söz söylerdi. Bazý be­yitler hakkýnda rivayetlerin çokluðu bundandýr.[203]

Ýnkâr edilmesi imkânsýz bu vakýanýn yanýnda Kur'an-ý Kerim, yedi harfi iie avam tabakasýna kolaylýk göstererek onlarý, dillerinin kolaylýkla dön­mediði [204] bir lehçe ile konuþmaya zoýlamayýp kýraatlerde çerçeveyi ge­niþ tuttuðu halde dil birliðini yerleþtirmek için Arap seçkin ve edebiyatçý­larýna meydan okuyarak benzerini yahut bir âyetine benzer getirmelerini is­tiyordu. Ýbn'ul-Cezerî buna dikkat çekerek þöyle demektedir. «Kur'an'ýn yedi harf üzere indiriimes'i bu ümmete verilen deðerden dolayý'ona kolay­lýk saðlamak içindir. Ona þefkat ve merhametten dolayýdýr. Yaratýklarýn en fazüetlisi ve Hakk'ýn sevgilisi Peygamberinin dileðini yerine getirmek içindir» Bu anlattýklarsýn da þu sözleriyle açýklar: «Çünkü Peygamberler öze! ka­vimlere gönderiliyorlardý. Peygamber (s.a.v.) ise bütün insanlýða: Kýzýlýna, Siyahýna, Arabýna, Acemine gönderilmiþtir. Kur'on'ýn dilleriyle Ýndiði Arab-

larýn þive ve lehçeleri deðiþikti. Birinin, diðerinin þivesiyle konuþmasý ve onun lehçesini kullanmasý, bir harften baþka harfe geçiþ yapmasý güçtü. Hatta eðitimle bile bunu beceremiyecekier vardt.[205]

Bu son vechin -lehçe farklýlýklarýnýn- öneminin büyüklüðü, bazý âlimle­rin yedi harfi lehçe farklýlýklarýna hasretmelerine sebep olurken bazýlarý da buna raðmen ona hiç yer vermemiþlerdir. Çünkü -Ýbnu Kuteybe'nin izahýna göre- bu ihtilaf lafýz ve manada çeþitlilik arzeden ihtilaftan deðildir. Çün­kü sözün söylenmesiyle ilgili bu farklý nitelikler, onu ayný söz olma vasfýn­dan çýkarmaz.»[206]

Her iki görüþte de aþýrýlýk vardýr. Yukarýdaki altý vechin' önemini de inkâr edemeyiz ve yedinci vecihle yetinip onlarý bir tarafa atamayýz. Ayrýca bazý seslerin söylenmesinde lehçeler arasýnda farklýlýðýn sahabe arasýn­da bulunduðu ve bunun, dillerde dolaþan en çetin farklýlýklardan biri oldu­ðu bir vakýadýr. Onun için bunu görmemezlikten gelip diðer vecjhlerle de yetinemeyiz. Öyle bir görüþ olmalý ki, farklýlýklarýn hepsini içine alsýn. Geç­miþlerin saydýklarý görüþler tek tek bu farklýlýklarýn hepsini içine almadýk-ian için yedi harfi sayarken onlardan hiçbirini almadik. Ne ez-Zerkönî:nin «Menchilü'l-lrfan'da Ýbnu Kuteybe, Ebu'l-Hayr b. ei-Cezerî, el-Kadý Ebu Bekr b. et-Tayyib el-Bakýllânî'nin [207] görüþlerine tercih ettiði Ebu'l FazI er-Râz'înin [208] görüþünü aldýk ve ne de ismi geçenlerden herhangi biri­nin görüþünü benimsedik. Çünkü er-Râzî kitabýnda misalinde gördüðümüz harflerin deðiþmesi vechine hiç dokun-mamýþtýr. Oysa bu vechi, diðer vecihlerin hiçbirinin kapsamýnda mütalaa edemeyiz. Ayrýca fiillerin mazi, muzarî ve emir çekimlerini baþlý baþýna özel bir vecih olarak Ýleri sürmüþtür. HalbuKi bu, Ýrab farklýlýklarýný temsil eden vechin kapsamýna girmektedir. Geri kalan üç kiþiye gelinee, içlerinde na­zari olarak müdafaa eden bulunsa bile pratik olarak lehçe farklýlýklarý ve-cihini hesaba katmamýþ olmalarý, görüþlerini benimsemememiz için yeter­lidir.                            .

Saydýðýmýz yedi vecih, Kur'anýn edasýnda bütün farklýlýklarý içine aldýk­larýný söylerken bu yedi veohin tek kelimede bulunmasý gerektiðini kasdet-miyoruz. Her kelimede iki veya daha fazla vecih bulunabileceði gibi sade-ce tek vecih de bulunabilir. Bizim söylemek istediðimiz, bu yedi   vechin, sözkonusu olabilecek farklýlýklarýn hepsini Ýçine aldýklarýdýr.[209]

Farklý yönleri yedi vecihte hasredebilmiþsek, önceki âlimlerin görüþ­lerini bir araya getirip bir deðerlendirmeye tabi tuttuktan sonra kendiliðin­den böyle bir sonuçla karþýlaþmýþýz. Yaþadýklarý bir dönemde Kur'an-ý Ke-rim'in yedi harf üzere aralarýna indiði Sahabe-i Kirama gelince o zaman onlarýn çoðu okuma-yazma bilmezdi. Yedi harften maksadýn sýnýrlarýný çiz­me imkânlarý yoktu. Onlar biliyorlardý ki, Kur'anýn tüm kelimelerinde farklý vecihler yediden fazla deðildir. Pratikte ise, Rasulüllah'ýn kendilerinden kabul ettiði farklý kýraatlerinde de bu yedi vecih mevcuttur. Biz ise, ancak inceleme ve araþtýrma: farkiilýklarý ard arda sýralama neticesinde Kur'an'-:r. yedi harfinin ne olduðu sonucuna varýyoruz. [210]



[140] Sahih-i Buhârî, 6/185 Taberi tefsirindek! rivayetle 1/10 Ahmed'in Müsned'inde 1/24 (Þökir baskýsýnda 1/224, hadis no: 158) ve el-BurhandakÝ rivayet de buna yakýn­dýr. 1/211.

[141] Ahmed b. Ali b. Musennö et-Temîmî-el Mevsuli: Ebu Ya'la olarak bilinir. Saðîr ve Kebîr olmak üzere iki müsnedi vardýr. H. 307 yýlýnda Musul'da vefat etmiþtir. (el-Ri-saletu'l-Mustatrafe, s. 53-54).

[142] «l-ltkan, 1/78.

[143] es-Suyutî'nin þu sözünde tasrih ettiði isimleri tesüit etmeye çalýþýrsak sayýlamaya­cak olan bu sayý hakkýnda bir düþünce sahibi olabilir. es-Suyûtî þöyle demektedir: cKur'an yedi harf üzere indi» hadisi sahabeden bir topluluk tarafýndan rivayet edil­miþtir. Ubey b. Ka'b, Enes, Huzayfe b, el-Yemânî, Zeyd b. Ekram, Semura b. Cun-dub, selman b. Sard, Ýbnü Abbas, Ýbnü Musad, Abdurrahman b. Avf. Osman b. Af-fan, Ömer b. el-Hattab, Amr b. Ebi Selme, Amr b. el-Âss, Muaz b. Cebel, Hýþam b. Kakým, Ebu Bukre, Ebu Cehm, Ebu Said el-Hudrý, Ebu Talha el-

Ensarî, Ebu Hure/re. Ebu Eyyub, Bunlar yirmi bir sahabîdir.» (el-ltkan, 1/78} es-Suyûtî, kendisinden yedi harf hadisinin mütevatir olduðuna dair bir Ýfade nakletmektedir, el-ltkan, 1/85, ©I-Burhan, 1/224.

[144] Ýbnu'l-Cezerî, Tabakatu'l-Kurra, 1/292.

[145] el-Burhan, 1/213.

[146] Kur'cn Kurrâlarýndan biri olup baþlangýçta Hamza'nm kýraati üzere okuyordu. Son­ra, kendisine nisbet edilen kendine has bir kýraet seçti. H. 231 yýlýnda vefat etmiþ­tir. (Bk. Ýhbahu'r-Ruvat, 2/140: Tabakatu'l-Kurrâ, 2/143: BuðyetU'l-Vuât, s. 451.

[147] el-Burhan, 1/214.

[148]  el-ltkan, 1/78: el-Burhan, 1/223.

[149] el-Burhan, 1/212.

[150] el-ltkan, 1/73.

[151] el-Burhan, 1/212.

[152] ei-Itkan, 1/78, Ayrýca bk. el-Kasýmî, Mehâsinü't-Te'vîl, 1/287. Bu telden çalma müs­teþriklerin hoþuna gider, «yedi» sayýsýnýn Samîlerin kalblerinde büyüsel etkisi vardýr, Bunun Ýçin bk. Buhl, Encyclopedie de L'Ýslâm, M/1135: Noldeke, Geschlchte des Qo-rans. p. 50.

[153] el-îtkan, 1/87, Kadý lyaz, Majijrib âlimi oÝMp zamanýnýn hadis ehlinin imamýdýr. Ýsmi, lyaz b. Musa b. lyaz b. Amr. el-Yahsabî'dir. «eþ-Þifa bi Ta'rif Hukuki'l-Mustafa» isim­li eserin yazarýdýr. H. 544 yýlýnda vefat etmiþtir.

[154] el-ltkan, 1/87.

[155] Hafýz Muhammed b. hibban el-Bektî: Künyesi Ebu Hatim olup büyük muhaddister-dendir. H. 354 senesinde vefat etmiþtir. (Þezeratu'z-Zeheb 3/16).

[156] el-Burhan, 1,212.

[157] Bu âlim, Ýbnu'l-Cezeri olup bu görüþü el-ltkan'da nakledilmiþtir. 1/80.

[158] Ebu Ubayd el-Kasým b. Seliam ve Alýmed b. Yahya Sa'ieb bu görüþtedir.    (el-Bur-han, 1/217) e!-Ezherî, Kur'anm tertibi sýrasýnda Hz. Osman'ýn «Zeyd'le ihtilafa düþe­cek olursanýz, Kureyþ lugatýyla onu yazýn, Çünkü Kur'an en çok onlarýn diliyle in­miþtir.

[159] el-ltkan, 1/80, ez-Zerkeþî «el-Burhan» 1/219 eserinde Ebu Umar b. Abdil-Berr    lisa­nýyla þöyle demektedir:  «Baþkalarý Mudar'ýn  bütün  lugatlarýnýn  Kur'an'da    mevcut olmasýna karþý çýkýyorlar. Çünkü bu dillerde þâz kelimeler mevcuttur. Kur'an, Kays

lügatinin  alzSitS'}}    » sinden ve Temim lügatinin «    « i;,;c » sinden uzaktýr.

[160] el-ltkan, 1/230, Bu konuda daha fazla misal için bk. el-ltkan, 1/227-231.

[161] el-ltkan, 1/230, Bu konuda daha fazla misal için bk. el-ltkan, 1/227-231.

[162] Yusuf b. Abdillah b. Abdissamad b. Abdilberr en-Nemrî el-Kurtubî «el-Ýstiâb» kitabý­nýn müelüfi clup H. 463 yýlýnda vefat etmiþtir.  (Þezerâtu'z-Zeheb, 3/314

[163] el-Burhan, 1/219. Ömer ve Hiþâm'ýn Kureyþî olduklarýna deliller için bk. el-ltkan, 1/82).

[164] e!-ltkan, 1/83: ez-Zerkeþî (el-Burhan, 1/224-225) de bu yedi ilmi kendilerine delalet eden Kur'andan getirdiði sahicilerle zikreder. Ama uzatmamak için el-ltkan'ýn ifade­sini nakletmekle yetindik.

[165] el-Burhan, 1/225.               

[166] el-Burhan, 1/216.

[167] el-Burhan, 1/216.

[168] el-Burhan, 1/220.

[169] Tefsiru't-Taberî, 1/10.       

[170] Blachere, Intr., Cor., s. 69. Ayrýca bk. Geschicte des Oorans. 111/105.

[171] Ibnu'l-Cezerý «en-Neþr» kitabýnda mana ile okumayý reddederek þöyle demektedir: «Ýbn Mesud gibi bazý sahabenin mana iie okumayý caiz gördüklerini söyleyene ge­lince, bu kimse Ýbnu Mesuda ve sahabeye yalan isnad etmiþtir. Ýbnu Mesud'un dedi­ði þudur: «Kur'an okuyucularýný dinledim, onlarý birbirlerine yakýn buldum. Bildiðiniz gibi okuyun,»  Bk. ei-Kasýmî Mehasinu't-TeVil, 1/298.

[172] el-Burhan, 1/318: Ayrýca bk. el-itkan, 1/138.

[173] ez-Zerkeþî'nin dediði gibi eî-TirmizÝ'nin Ubey b. Ka'b'dan yaptýðý rivayet buna    þe-hadet etmektedir. Bu  rivayette þöyle anlatýlýr:  «Rasulüliah  {s.a.v.)' Cebrail'le  karþý­laþtý ve ona þöyie dedi:. Ya Cebrail, Ümmî bir ümmete gönderildim aralarýnda yaþlý kadýn ve erkek köle ve cariye ve asla kitap okumamýþ kimseler var. Bunun üzerine Cebrail þöyle dedi: "^a Muhammed, muhakkak ki bu Kur'an yedi harf üzere inmiþtir. (Tirmizî hadisin hasen-sahih olduðunu söyler. Bk. el-Burhan 1/227.

[174] Bk. el-Burhan, 2/125.

[175] Sahihu'i-Buhârî 6/185.

[176] e!-Bakara: 37. Meâlî: «Derken Âdem Rabbinden kelimeler belleyip aldý. «Misaller için bk. el-ltkan, 1/79: Ahrned ed-DÝmyâtî, Ýthafu fuzdail-Beþer, s. 331.

[177] «Derken Âdem'e Rabbinden kelimeler geldi.»

[178] el-Bakara: 282. Meâlî «Þahit edene do asla zarar verilmesin.»  Misalier için bk. el-ltkan, 1/79 ve ithafu Fuzalâi'l-Beþer s. 331.

[179] el-Burhan'da,  Ýmam  Malik'e sorulduðunda  bunlarýn Ýhtilafýn­da bir beis görmediðini söylediði nakledilir. (1/222) Allah Teâlânýn

sözündeki. a   kelimesindeki  a  harfi    olarak «     U ,ai;    » þeklinde de okunmuþtur. (el-Eakara: 253) Evlâ olan Ibnu Âmir, Asým,

.     Hamza, Kisaî ve Halefin kýraatleridir.  (Bk. Ýthafu Fuzalai'l-Beþer, s. 162.)

[180] et-Tûr: 37

[181] ol-ltkan. 1/79.                                                           '

[182] el-Mu'nýinûn: 8

[183] el-Bakara: 70. Karþý el-Müberred, el-Müzekker ve'I-Müennes, 1/132, Ayrýca bk. rasât fî fýfchý'Muga': isimli .kitabýmýz (5,67)

[184] e!-Karia: 5.

(x) et-Tevbe: III. {Bk. el-itkan, 1/30).

[185] Kâf: 19 (Bk. el-Burhan, 1/335)

[186] en-Nasr süresinde geçen  «    «i«llj <u^j-sî »U'jt    3   yerine  «     ^Jlj Âa^'s

kýraati da þâzz olup bu gibi kýraatler, Kur'an'ýn yedi harfinden biri deðildir.

[187] et-Tevbe: 100 (Bk. el-Burhan, 1/336.

[188] el-ltkan, 1/130..

[189] el-Bakara: 116 (Bk. el-ltkan, 1/130).

[190] el-Leyl: 3 (Bk. Ibnu'l-Arabî, Ahkâmu'l-Kür'an, 2/309).

[191] Sâd: 23.

[192] el-Kehf: 80.                                                       .                                         '

[193] el-Bakara:  238.

[194] el-Burhan: 1/215.                                                .

[195] Tâhâ: 9.                                                       .    -

[196] ei-Kýyame: 4.

[197] e!-Mu'minun; 1  (Bk. el-Burhan, 1/320 el-Cin sûresi 1. ayetinde ve e!-Bakara sûresinin 14 ncü ayetinde ceçsn     keti-meleride ayni þekilde okunmuþtur.

[198] Onun ipindir- ki Buharý, Sahih'inde Kur'an'ýn Kureyþ ve arap diliyle apaçýk bir Arap­ça ile iniþine bir bâb ayýrmýþtýr. (Fazailu I-Kur'an 6/182..

[199] Bk. «Drâsat fî Fýkhî'l-luga isimli kitabýmýz birinci baský, s. 109.

[200] a.g.e., s. 59-60.

[201] a.g.e., s. 60.

[202] a.g.e., s. 50-51.                _               

[203] el-Müzhlr. 1/261.

[204] Drâsât fî Fýkhi'1-Luga, s. 50.

[205] ez-Zerkânî, Menahilu'l-Ýrfan, 1/139. Ne gariptir ki, yedi harf arasýnda lehçe farklýlýk­larýný zikretmeyen Ýbnu'l-Cezerî bu görüþü savunmaktadýr.

[206] ez-Zerkânî, MenahÝlu'l-lrfan, 1/154. Baþka bir yerde buna benrer bir ifadenin IbnýTI Cezerî'ye nisbet edildiðini görmüþtük. BK. s. 109.

[207] Bk. ez-Zerkânî, Muhammed  Abdu'l-Azîm,  Menahilu'I-Irfan fî  UlûmÝ'l-Kur'an,  1/14B-160. ez-Zerkânî burada bu üç büyük alimin görüþlerini ele alarak inceler sonra on­larý  Ebu'l-Fazl  er-Razî'nin  görüþleriyle  karþýlaþtýrarak  onun  görüþünü  tercih  eder Ibnu'l-Cezerî de  «en-Neþr fî'l-Kýraâti'l-Aþr,  1/26-28) de,  kendi  görüþüyle  Ebu'l-Fazl er-Râzî ve ibnu Kuteybe'nln görüþlerini teýcih eder ki. ez-Zerkânî bu görüþü ondan almýþ fakat ondan aldýðýný belirtmemiþtir.

[208] Büyük Ýmam Ýbnu Þârân er-Râzî. H. 290 yýlýnda vefat etmiþtir. (en-Neþr, 1/179).

[209] Bk. el-Burhan, 1/223.

[210] Dr. Subhi es-Salih, Kur’an Ýlimleri, Hibaþ Yayýnlarý: 81-94.




radyobeyan