Efendimiz
Pages: 1
Son mavera By: hafiza aise Date: 27 Nisan 2011, 12:46:56
Son Manevra

Nuaym Ýbn Mes'iid, Beni Kurayza'nýn dostu idi; o gün o da rüz­gara kapýlmýþ ve kabilesiyle birlikte Ahzab ordusuna katýlýp Allah Resülü'yle savaþmak için buralara kadar gelmiþti. Cin fikirli bir adamdý; insanlarý dilediði istikamete yönlendirebilir ve çok rahat­lýkla onlarý birbirine düþürebilirdi. Ancak her geçen gün, içinde tarif edemediði bir sýkýntý duyuyor ve yaptýðý iþin doðru olup olmadýðýnýn muhasebesini yapýyordu.

Bir müddet sonra kendini gösteren kýtlýk iyiden iyiye ortalýðý kasýp kavurmaya; askeri üzerinde taþýyan at ve develer de telef olma­ya baþlamýþtý! Böyle olmayacaktý; belki de bütün bunlar, haksýz yere Medine'nin üzerine yüründüðü için baþlarýna geliyordu. Nuaym Ýbn Mes'üd, kararýný vermiþti; Müslüman oluyordu! Bir kabul ve ikrar her þeyi deðiþtirmiþ gibiydi; þimdi kendisini daha hafif hissediyor ve içindeki sýkýntýlarýn tamamen gittiðine þahit oluyordu.

Müslüman olmuþtu olmasýna ama ondaki bu deðiþimi henüz kimse bilmiyordu; akþamla yatsý arasýnda gizlice Resülullah'ýn yaný­na geldi; Resülullah yine namaz kýlýyordu! Selam verip de Nuaym'ý karþýsýnda görünce olduðu yere oturdu; ondaki deðiþimi hissetmiþti ve ona dönerek:

207 Halasý Safiyye Validemizin, üzerlerine gelen adamý öldürdüðü haberini alan Allah Resülü (s.a.s.), Hendek sonu ona da ganimetten payayýracak ve onu da müca­hitler arasýnda deðerlendirecekti. Bkz. Ebü Ya'la, Müsned, 2/43 (683); Heysemi, Mecmau'z-Zevôid.ô/rga

- Seni bu saatte buraya getiren de ne, ey Nuaym, diye sordu.

Nuaym'ýn yüreðini eriten bir kucaklayýcýlýk vardý ses tonunda. Ýyi ki gelmiþti; günlerdir içten içe kendini yiyip de bitiren sýkýntýlar þimdi yerini, ayaklarýný yerden kesecek kadar engin bir huzura terk etmiþ, uçacak gibi oluyordu. Büyük bir edeple veeh-i paklarýna ba­karak:

- Seni tasdik etmek ve getirdiklerinin de hepsinin hak olduðu­nu ikrar için geldim, dedi ve Müslüman oldu. Bir insan daha Rabbini tanýyýp O'na kulolmuþtu ya, Resý1lullah'ýn sevincine diyecek yoktu; o ana kadar yaþadýðý sýkýntýlarýn bütününü unutmuþ, gecenin karan­lýðýna inat ayrý bir huzur yaþýyordu!

Bir de bilgi getirmiþti Allah Resülü'ne (sallallahu aleyhi ve sellem) Nuaym. Uzun zamandýr bekleyip duran müþriklerin, Beni Kuray­za'ya haber gönderip:

- Biz buraya Muhammed ve ashabýyla savaþmak için geldik; halbuki þimdi bu iþten el etek çekmekten baþka çaremiz yok, dedik­lerini; buna mukabil de Beni Kurayza'nýn, baþlangýçta yaptýklan an­laþmaya atýfta bulunarak:

- Bu, sizin bileceðiniz bir iþtir; istediðinizi yapabilirsiniz. Ancak bizim rehinlerimizi göndermeyi ihmal etmeyin; sonra da canýnýz ne isterse onu yapýn, þeklinde kendilerine sert bir cevap verdiklerinin haberini verdi.

Ahzab ordusunda çatlak baþlamýþtý ve böyle bir zeminde karþý tarafýn ihtilafa düþmesi hayra alametti; sanki zaman ve zemin, Hz. Nuaym'a kendini gösterme fýrsatý veriyordu! Daha önce karþý ta­rafta kullandýðý zekasýný Ýslam adýna sarf edecek ve henüz iki rekat namaz bile kýlmadan cephede dine hizmete baþlayacaktý! Durumu Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de fark etmiþti. Onun için önce Hz. Nuaym'a:

- Onlar Bana bir elçi gönderip Beni Nadir'in, yurtlarýna geri gel­meleri ve mallanný da kendilerine iade etmem karþýlýðýnda sulh tek­lif etmekteler, buyurdu. Sanki ayný þeyleri düþünüyorlardý. Nuaym:

- Ya Resülullah, diye baþladý söze. Bana istediðini emret; yerine getireyim! ValIahi de bana bugün ne emredersen hepsini de yerine getiririm! Çünkü ne benim kavmim ne de bir baþkasý henüz Müslü­man olduðumu biliyor!

Bunun üzerine Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ona:

- Sen aramýzda sadece bir tek adamsýn; gücünün yettiðince in­sanlan bizden uzaklaþtýrmaya çalýþ, unutma ki savaþ hiledir!

- Peki, yaparým, diyordu Hz. Nuaym. Ancak, ya Resülullah! Ge­rektiðinde bazý þeyler de söyleme durumunda kalabilirim; bunun için bana izin verir misin?

Niyet halis ve zemin de savaþ zeminiydi; dolayýsýyla böyle ze­minlerde sözün gücü, kýlýç ve kalkandan daha etkiliydi. Onun için istediði izni de vermiþti Efendiler Efendisi.

Efendimiz'le görüþmesinin hemen akabinde yola çýkan Hz.

Nuaym, doðruca Beni Kurayza'nýn yanýna geldi; kimse onun Müslü­man olduðunu bilmediði için büyük bir itibar görüyor, müttefikleri Nuaym'a yiyecek ve içecek takdim edip saygý gösteriyorlardý. Önce onlara:

- Ben size, yemek yiyip bir þeyler içmek için gelmedim; sizi ne kadar sevdiðimi ve aramýzdaki dostluðu bilirsiniz; benim esas geliþ gayem, size olan sevgim ve sizin hakkýnýzda korktuðum bazý þeyleri sizinle paylaþýp fikrimi söyleyerek erkenden sizi uyarmaktýr!

Önemli þeyler anlatacak gibi duruyordu; dikkat kesilmiþ ve bun­dan sonra söyleyeceklerini dinlemeye durmuþlardý. Önce:

- Bunu biliyoruz; sen, aramýzda herhangi bir konuda ithama uðramýþ sabýkalý birisi asla deðilsin; iyilik ve sadakat yönüyle sen, bizim katýmýzda en sevimlilerden birisin, dediler. Hz. Nuaym:

- Ancak, söyleyeceklerimi gizli tutmanýz lazým, dedi. Meraklan bir kat daha artmýþtý; çatlayacak gibiydiler ve söz verdiler:

- Peki, söz; kimseyle paylaþmayacaðýz!

Konuþmak için zemini hazýrlamýþ, dikkatleri de üzerine çekmiþ­ti; artýk rahat konuþabilir ve söyledikleri karþý tarafta yerini bularak maksadýna ulaþabilirdi. Þunlarý söylemeye baþladý onlara:

- Þu adamýn iþi gerçekten bir musibettir; Beni Kaynuka ve Beni Nadir Yahudilerine yaptýklarýný görüp duruyorsunuz; mallarýna el koyduktan sonra onlarý yurtlarýndan da sürdü! Ýbn Ebi Hubeyk de bize sýðýnmak zorunda kalmýþtý; þimdi biz, onunla birlikte toplanýp size yardým etmeye geldik!

Ancak sizin de gördüðünüz gibi bu iþ bir hayli uzadý; vallahi de

ne Kureyþ, ne de Gatafan, Muhammed konusunda sizinle ayný ko­numdalar; Kureyþ ve Gatafan, konar geçer birer kavim olarak bura­ya geldi ve sizin de gördüðünüz yerlere gelip yerleþti. Ýmkan ve fýrsat bulurlarsa bunu deðerlendirirler! Ancak savaþta beklemedikleri ge­liþmelerle karþýlaþýp da büyük yara alýrlarsa, o zaman kendi yurtla­rýna dönüverirler! Size gelince, sizin böyle bir lüksünüz yok; burasý sizin yurdunuz! MallarýnýzIa çoluk çocuðunuz ve kadýnlarýnýz dahil sizin her þeyiniz burada!

Dün gece O'na karþý toplanýp mücadele etmiþ olsalar da gör­düðünüz gibi þu anda Muhammed ve arkadaþlarý, Ahzab ordusuna karþý aðýr basmaya baþladý; baþlarý olan Amr Ýbn Abdivüdd'ü bile öl­dürdüler! Diðerleri de yaralý olarak geri kaçtýlar!

Onlar, sizin imkanlarýnýzla konumunuzu bildikleri için sizi göz ardý edemezler; size muhtaçlar! Sakýn ola sizler, Kureyþ ve Gatafan'« ýn eþrafýndan bazý kimseleri yanýnýza alýp da rehin olarak kendinizi garanti altýna almadan onlarla birlikte savaþmayýn; böylelikle onlarý sizler, azýcýk bir sýkýþmada Muhammed'le savaþtan vazgeçme fikrin­den caydýrmýþ ve yanýnýzdaki rehinelerini de almadýkça geri dönme­me konusunda zorlamýþ olursunuz!

Hz. Nuaym'ýn anlattýklarý gerçekten de makuldü; Kureyþ ve Ga­tafan buradan ayrýlsa bile kendilerinin öyle bir þanslarý yoktu; bir kere de anlaþmayý bozmuþ ve Muhammedü'l-Emin'e karþý savaþ ilan etmiþlerdi! Geri dönemezlerdi; dönseler de artýk çok geçti! Bu sava­þýn baþarýlý olmasýndan baþka kendilerini kurtaracak bir þey yoktu; onun için iþi garanti altýna almak gerekiyordu ve:

- Gerçekten de sen bize, yapýlmasý gereken iþi ve alýnmasý ge­reken tedbiri gösterdin; dediðini yaparýz, diyor ve teþekkür ediyor; akýllarýna gelmeyen bu aynntýyý kendilerine hatýrlattýðý için Hz. Nu­aym'a dua ediyorlardý! Nuaym, bir kez daha hatýrlattý onlara:

- Fakat bu, sizinle benim ararnda kalacak!

Kendilerine bu kadar yakýn davranýp da hayati bir konumda kendilerini ikaz eden birisini mi deþifre edeceklerdi! Ýyilik ancak iyi­likle mukabele görürdü ve onlar da:

- Endiþen olmasýn; kimseyle paylaþmayýz, deyip güvence ver­diler.

ilk adým semeresini vermiþ, dikiþ tutmuþtu. Bunun üzerine ora­dan ayrýlan Hz. Nuaym, hýzlý adýmlarla soluðu Ebu Süfyan'ýn yanýn­da aldý. Ahzab ordusunun umumi kumandaný Ebu Süfyan, bu sýrada bir grup arkadaþýyla birlikte oturuyordu. Selam ve hal hatýr sorma­larýn akabinde Ebu Süfyan'a yaklaþan Nuaym Ýbn Mes'üd, þunlarý söyleyeceki:

- Ey Eba Süfyan! Sana bir þey söylemek için geldim; ancak bunu taþ etmeyecek, gizli tutacaksýn!

Ebu Süfyan irkilmiþti; ayný zamanda büyük bir merak almýþtý kendisini! Hemen:

- Tamam, dedi. Seninle benim ararnda kalýr!

Ebu Süfyan'dan da bu garantiyi alan Nuaym Ýbn Mes'üd, þunla­rý söylemeye baþladý ona:

- Sen de biliyorsun ki Beni Kurayza, Muhammed'le aralarýnda­ki anlaþmayý ihlal edip de böyle bir yola girdiklerine çoktan piþman oldu ve anlaþmayý yenileyip eski hallerine geri dönmek istediler! Ben onlarýn yanýndayken, bunun için O'na adam gönderdiler; "Biz, Ku­reyþ ve Gataftin'uý ileri gelenlerinden yetmiþ kiþiyi alýp boyunlarým vurman için Sana teslim edeceðiz ama Sen de buna karþýlýk, kýrmiþ . olduðun kanadýmiz Beni Nadir'i yurtlarýna geri kabul edeceksin! Þayet bunu yaparsan, o zaman biz, Kureuþlileri baþýndan savaca­ðýn ana kadar Seninle birlikte olur ve saoaþýrýz" dediler.

Eðer onlar, sizlerden rehin almak için haber gönderirlerse ha­beriniz olsun; sakýn onlara adamlarýnýzý teslim etmeyin ve önde ge­lenleriniz konusunda daha duyarlý olun!

Söylediklerimi de kimseyle paylaþmayýn; bir tek kelimesini bile kimseye söylemeyin!

Dinledikleri karþýsýnda þaþkýna dönen Ebu Süfyan:

- Peki, kimseye söylemeyiz, diyecek ve bundan sonraki geliþ­meleri tahmin etmeye çalýþacak, bu durumda atacaðý adýmlar konu­sunda daha derin düþüncelere dalacaktý.

Hz. Nuaym'ýn bir iþi daha kalmýþtý; hemen Gatafanlýlarýn bu­lunduðu yere gitti ve bu sefer de onlara:

- Ey Gatafanlýlar, diye seslendi. Biliyorsunuz ki ben, sizlerden biriyim; ancak konuþacaklarýmýz aramýzda kalsýn! Haberiniz olsun;

Beni Kurayza, Muhammed'e adam göndermiþ, dedi ve Ebu Süfyan'a söylediklerini onlara da anlattý. Ardýndan da:

- Sakýn ola onlara adamlarýnýzý teslim etmeyin, diye tembihte bulundu. Öncekiler gibi onlar da, bu haberden dolayý Hz. Nuaym'ý tebrik ediyor, kendilerini erken uyardýðý için teþekkürle mukabelede bulunuyorlardý.

Rolünü kusursuz oynamýþtý Hz. Nuaym; her üç grup da anla­týlanlarý önemsemiþ ve bundan sonraki geliþmeleri beklerneye dur­muþtu. Çok geçmeden Beni Kurayza, Azzôl Ýbn Bemuel vasýtasýyla Kureyþ'e þu haberi göndereceklerdi:

- Uzun zamandýr buradasýnýz ama henüz bir þey yapabilmiþ de­ðilsiniz; zaten yaptýklarýnýz da makul deðil! Þayet, Muhammed'in üzerine ne zaman yürüyeceðinizi belirleyip de siz bir taraftan, biz bu taraftan ve Oatafarý da baþka bir yönden saldýrsaydýk, bu durumda Muhammed de elimizden kaçamaz, en azýndan birimiz O'nu kýstý­rýrdýk!

Bundan sonra ise, savaþ boyunca yanýmýzda kalmak üzere önde gelenlerinizden bazýlarýný bize rehin olarak vermedikçe biz, sizin ya­nýnýzda savaþa çýkmayacaðýz! Çünkü biz; eðer savaþý kaybeder ve yara alýrsanýz, bizi burada yalnýz ve korumasýz býrakýp da, düþmarýlý­ðýmýzý ilan ettiðimiz Muhammed'le baþ baþa býrakarak kendi yurdu­nuza gidivereceðinizden endiþeleniyoruz!

Elçi Azzal gelip de Beni Kurayza'nýn mesajýný getirdiðinde renk vermeyen Ebu Süfyan, arkasýný dönüp de giderken yanýndakilere dönecekve:

- Ýþte bu, Nuaym'ýn söylediði meseledir, diyecekti.

Hz. Nuaym, mekik dokumaya devam ediyordu; Ebu Süfyan'ýn yanýndan çýkacak ve bu sefer de Beni Kurayza'nýn bulunduðu yere gelerek onlara:

- Ey Beni Kurayza topluluðu, diye seslenecekti. 'Ben Ebu Süf­yan'ýn yanýndayken sizin elçiniz onun yanýna geldi; rehinler istiyor­du. Ona hiçbir cevap vermediler. Ayrýlýp da giderken Ebu Süfyan, yanýndakilere þunlarý söylüyordu:

- Bizden bir oðlak bile isteseniz onu size rehin olarak verme­yiz; arkadaþlarýmýn ileri gelenlerini onlara rehin vereyim de, onlarý

öldürsün diye Muhammed'e teslim mi etsinler! Olmaz öyle þey; ben kimseyi rehin veremem!

Ona göre iyi düþünün; size rehinleri vermedikçe Ebu Süfyan ve arkadaþlarýyla birlikte savaþmayý kabul etmeyin! Çünkü þayet sizler, Muhammed'le savaþmaz da Ebu Süfyan býrakýp giderse, bu durum­da ilk anlaþmanýz geçerli olacaktýr.

Hz. Nuaym'ýn sözleri hoþlarýna gitmiþti ama neticenin, onun dediði gibi olacaðýndan çok ümitli deðillerdi. Onun için:

- Biz de böyle olmasýný dileriz, ey Nuaym, dediler. Bu sýrada Ka'b Ýbn Esed ileri atýldý ve:

- Vallahi de ben, Muhammed'le savaþmayacaðým, dedi. Zaten bunu ben, baþtan beri de istemiyordum; þu uðursuz adam Huyeyy beni zorladý!'

Onu Zebir Ýbn Bôui takip etti. Daha radikal bir adamdý ve her þeye raðmen müþterek düþman ilan ettikleri Resülullah'a karþý bir­likte hareket etmekten yanaydý; þöyle diyordu:

- Þayet Kureyþ ve Gatafan, Muhammed'le savaþmayý býrakýp da giderse, o zaman bizim için kýlýçtan baþka bir seçenek kalmaz; gelin, hep birlikte Muhammed'in üzerine yürüyelim! Kureyþ'ten rehin is­teme sevdanýzdan da vazgeçin; çünkü Kureyþ size asla rehin verme­yecektir! Hem, sayýlarý bizim sayýmýzdan daha fazla olduðu; onlarýn elindeki atlar bizim elimizde olmadýðý halde ne diye bize rehin ver­sinler ki! Ayný zamanda onlar, þayet kaçmak isteselerdi kaçabilirler­di; bizim ise böyle bir tercih hakkýmýz yok! Gatafan'a gelince onlar, Medine'nin bir kýsým meyvelerini kendilerine verme konusunda Muhammed'le anlaþmak istediler; ama Muhammed bunu reddedip kýlýçtan baþka bir seçeneði kabul etmedi; elleri boþ döndüler!

Zebir bunlarý söylüyordu ama yalnýz kalacaktý; zira Beni Kuray­za arasýndan kimse, rehin almaksýzýn Kureyþ'le savaþma fikrine ka­týlmayacak ve böylece kendilerini garanti altýna almayý hedefleye­ceklerdi.

Cumartesi akþamýydý; Ebu Süfyan ve Gatofôn'ýs: ileri gelenleri, Ýkrime Ýbn Ebi Cehil baþkanlýðýnda bir heyet göndererek Beni Ku­rayza'ya þu mesajý ulaþtýrýyorlardý:

- Bizler, burada sürekli kalýcý deðiliz; zaten atlar ve develer de telef olmaya baþladý! Son vuruþ için hazýrlýklý olun ki, hep birlikte

saldýnp meseleyi nihayete erdirelim ve O'nunla bizim aramýzdaki meseleye son noktayý koyalým!

Gelen mesajla birlikte Beni Kurayza ileri gelenleri, yeniden bir­birlerine bakmaya baþladýlar; Nuaym Ýbn Mes'üd'un anlattýklan zi­hinlerinde canlýlýðýný hala koruyordu. Onun için:

- Bugün, cumartesi; bizler bugünde hiçbir þey yapmayýz! Ni­tekim, daha önceleri bizden birileri, cumartesi günü bir þeyler yap­mýþlardý da, baþlanna sizin de bildiðiniz musibetler gelmiþti! Ayný zamanda bizler, adamlarýnýzdan bazýlanný bize rehin olarak verme­dikçe ve onlar da, güvence olarak elimizin altýnda olmadýkça Mu­hamrned'e karþý sizinle birlikte asla savaþacak deðiliz! Çünkü bizler, savaþ baþlayýp da geliþmeler sizin aleyhinize dönmeye baþlayýnca, bizi yalnýz býrakýp da memleketinize kaçacaðýnýzdan endiþeleniyo­ruz; halbuki bizler buradayýz; eðer böyle bir sonuçla karþýlaþýrsak, O'na karþý koyacak gücümüz yoktur ve iþte o zaman iþimiz bitmiþ demektir!

Ýkrime ile giden elçiler gelip de Beni Kurayza'nýn anlattýklarýný nakledince Ebu Süfyan ve arkadaþlan:

- Demek ki Nuaym'ýn anlattýklan doðru imiþ, dedi ve yeniden Beni Kurayza'ya haber gönderdiler:

- Vallahi de biz, size bir tek adam bile veremeyiz; þayet savaþ­mak istiyorsanýz çýkýn ve savaþýn, diyorlardý. Bu haberi alan Beni Kurayza da:

- Anlaþýlan, Nuaym'ýn bize naklettikleri doðru imiþ; baksanýza adamlann, savaþtan baþka hedefleri yokmuþ! Ýmkan ve fýrsat bul­duklan takdirde bunu en iyi þekilde deðerlendirecekler; ancak iþler yolunda gitmeyip de hezimet yaþarlarsa demek ki býrakýp kaçacaklar ve adamla sizi kendi halinize baþ baþa býrakýverecekler, diyecekti.

Hz. Nuaym'ýrý gayretleri netice vermiþ ve Ahzab ordusunda, bir daha ayný çizgide buluþmamak üzere bir iftirak baþ göstermiþ­ti; kimsenin bir diðerine güveni kalmamýþtý. Arada defalarca elçiler gidip gelecekti ama bunlann artýk hiçbir faydasý olmayacaktý.


radyobeyan