Efendimiz in s.a.v. mucizeleri By: sumeyye Date: 24 Nisan 2011, 15:16:11
EFENDÝMÝZ'ÝN (S.A.V) MUCÝZELERÝ
«Meðazi bölümünde yer yer geçenler dahil deðildir.»[1]
Aðacýn Efendimiz (sav)'e Ýnkýyâdý
Hatem b. Ýsmail, Ya'kub b. Mücahid (Ebû Hazre) aracýlýðýyla Ubâde b. Es-Sâmit (r.a.)'m torunu Ubâde b. Velîd'in þöyle dediðini anlatýr:
Babamla beraber henüz daha berhayat olan Ensar'm þu kabilesinden ilim öðrenmek üzere yola çýkmýþtýk. Ýlk karþýlaþtýðýmýz zat, Peygamberin arkadaþý Ebû'l Yeser olmuþtu. Beraberinde kölesi vardý. (Bize ondan dinlediklerini nakletti. Sonra kendi mescidinde bulunan Câbir b. Abdillah'm yanma geldik. Ondan duyduklarýný da anlatýp Câbir (r.a.)'ýn þöyle dediðini anlattý:[2]
"Rasûlüllah (s.a.v) ile birlikte yola çýkarak gayet geniþ bir vadiye geldik. Peygamber (s.a.v) abdest bozmak için (ileriye doðru) gidince, ben de bir su kabý alarak peþine düþtüm. Peygamberimiz kendini siper edecek bir þeylere bakmdýysa da gizlenecek bir þey bulamadý. Vâdînin kenarýnda iki aðaç vardý. Nebi (s.a.v) onlardan birine gidip dallarýndan birini tuttu, ve ona, "Allah'ýn izniyle bana doðru eðil" buyurdu. Sanki a£aç sürücüsüne son derece itaat eden, burnuna burunsalýk[3] geçirilmiþ deve gibi Efendimizle birlikte yere doðru eðildi: Efendimiz öbür aðacýn yanma gelerek onun da dallarýndan birini tutup "Allah'ýn izniyle bana eðil" buyurdu. O da aynen birincisi gibi yere doðru eðildi. Nihayet yolun ortasýnda iki aðacýn arasýna durup ikisi arasýný cem ederek: "Allah'ýn izni ile, ikiniz etrafýmý sarýnýz " buyurunca aðaçlar Efendimiz'i çevirdiler.
Cabir burada sözüne þöyle devam etti: Ben Rasûlü Ekrem'in kendisine yakýnlýðýmý hissedeceði korkusuyla koþmaya baþladým. (Yani oradan uzaklaþtým). Oturup kendi kendime bir þeyler söylemeye koyuldum. Böyle tembelce durmuþ, vaktimi öldürmüþüm de haberim yokmuþ Bir de ne göreyim. Rasûlüllah (s.a.v) gelmiyor mu! Baktým aðaçlar birbirinden ayrýlmýþ. Rasûluîlah (s.a.v)'i, biraz duraklayýp baþýyla saða ve sola þu þekilde iþaret edip, sonra da yürüdüðünü gördüm. Yanýma gelince: "Ya Câbir! Þu makamý mý gördün mü ?" buyurdu. "Evet ya Rasülallah" dedim. Bana:
"Þu iki aðacýn yanma git ve her birinden birer dal kes. Sonra onlarý getir. Þu bulunduðum yere gelince, dalýn birini saðýna diðerini de sol tarafýna býrak" buyurdu. Câbir þöyle devam edip anlattý.
-Kalkýp bir taþ alarak kýrýp onu düzledim de býçak gibi keskinleþti.
Aðaçlarýn yanma geldim, ve her birinden birer dal kestim. Sonra onlarý sürüyerek Peygamber (s.a.v)'in demin durduðu yere geldim, ve dalýn birini sað tarafýma, diðerini sol tarafýma býrakýp ardýndan Nebi (s.a.v) e yetiþerek: "Ya Rasülallah! Dediðini yerine getirdim. Bu ne idi?" diye sordum da:
"Ben sahipleri azâb olunmakta olan iki kabre rastladým. Bu iki dal, yaþ kaldýðý sürece onlarýn azaplarýný þefaatimle hafifletmek istedim" buyurdu. Sonra ravî içinde; insanlarýn suya çok muhtaç kaldýklarý, Efendimiz'e azýcýk su getirdiklerini, elini kabýn içine koyduðunu ve Câbir'in suyun Efendi-miz'in parmaklarý arasýnda kaynadýðýný gördüðünü, insanlarýn kanmcaya kadar ondan sulandýklarý, bulunan uzun bir hadis anlattý.
«Câbir devam ederek þöyle anlattý:[4] Oradan askerin bulunduðu yere geldik. Rasûlüllah (s.a.v): "Ya Câbir! Bir abdest ibriði iste!" buyurdu. Ben de: "Dikkat, dikkat! ibrik arýyorum, ibrik!" diye baðýrdýmsa da (kimsede su bulunan bir kap çýkmadý). Efendimiz-'e: "Ya Rasülallah! Kervanda bir damla su bulamadým" dedim. Câbir þöyle devam etti: Meðer Ensar' dan eski, deriden mamul bir tuluk içerisindeki suyu, bineðinin semerinin kaþýna asarak peygamberimize suyu soðutuveren biri varmýþ. Peygamber (s.a.v) bana:
-Haydi! Falan, Ensarî'ye git de tuluðunda bir þeyler var mý, bir bak!, buyurdu. Ben oraya gidip tuluðun içine baktýmsa da içinde ancak bir damla su bulabildim. O da su tuluðunun dibinde bir yerdeydi.[5] Zaten suyu boþaltmaya kalksam, yok edecekti. Rasûlü Ekrem'e gelip, "Ya Rasûlallah! Ben onun tuluðunda sadece tuluðun dibindeki aðýzlýkta bir damla su bulabildim. Onu da boþaltmaya kalksam, deri kuruluðundan onu emiverecek" dedim. Efendimiz (s.a.v) de: "Git onu bana getir!" buyurdu. Ben de alýp geldim. Rasûlüllah tuluðu eline alýp ne olduðunu bir türlü anlayamadýðým bir þeyler söylemeye baþladý, deriyi de elleriyle sýkýyordu. Sonra onu bana verip; "Ya Câbir! Bir çanak (var mý diye) seslen" buyurdu. Ben de "Ey kervandaki çanak (sahibi) diye ünledim. (Birinden) çanaðý alýp getirdim, ve önüne býraktým. Rasûlüllah eliyle þöyle diye iþaret edip elini çanaðýn içine uzattý, ve parmaklarýný birbirinden ayýrdý. Sonra elini tuluðun dibine soktu, ve "Ya Câbir! al, bana su dök ve bismillah de!" buyurdu. Ben de ona su döküp bismillah dedim. Suyun Rasûlüllah (s.a.v)'in parmaklarý arasýndan kaynadýðýný gördüm. Sonra çanaktan da su kaynamaya baþlayýp dönerek yükseldi ve çanaðý doldurdu. Efendimiz: "Ya Câbir! Suya ihtiyacý olanlara seslen" buyurdu. Ýnsanlar gelip iyice kanmcaya kadar sulandýlar.
Sonra ben: "Hala suya ihtiyacý olan kaldý mý ki?" dedim. Bunun üzerine Rasûlüllah elini çanaktan çýkardý, hala o su ile doluydu.
Orada insanlar açlýklarýný da Rasûlullah'a arz ettiler. Bunun üzerine o da "Belki Allah sizi doyuracaktýr" buyurdu. Seyfe'l Bahr denen mýntýkaya geldik ki, deniz büyük bir hayvaný dýþarý atmýþtý. Hemen bir tarafýna ateþ yaktýk ve balýktan ateþte kýzarttýk, ve yem yaparak doyana kadar yedik.
Câbir: Ben, falan ve falan diye beþ kiþinin adýný vererek "balýðýn gözlerini çevreleyen kemiðin içine girdik de bizi geri çýkana kadar hiç kimse göremedi. Onun kaburgasýndan (kýlçýðýndan) bir tanesini alýp yay gibi eðdik. Sonra kervandaki en boylu adamý en uzun deveyi ve en büyük semeri alýp (üzerine bindirerek) bu kýlçýðýn altýndan geçti de baþýný eðivermedi" diyor.»
Bu hadisi Müslim rivayet etmiþtir.[6]
A'meþ ve diðerleri Ýbrahim Nehâî- Alkame isnadýyla Abdullah b. Mesûd (r.a.)'m þöyle anlattýðýný naklederler:
-Peygamber (s.a.v) ile bir seferde iken namaz vakti gelip çatmýþtý. Ama yanýmýzda bir kaç damla sudan baþka birþey yoktu. Rasûlüllah (s.a.v) su isteyip bunu yemek tabaðýna bo þaltýp elini de içine soktu. Birden parmaklarý arasýnda sular kaynamaya baþladý. Ýnsanlar gelip abdestlerini aldýlar ve sudan içtiler:
Ravî Alkame der ki: Ben bu hadisi, Salim b. Ebi'l Ca'd'a anlattým da bana; "Bunu bana Câbir (r.a.) da anlattý. Ben Câbir e: "O gün kaç kiþiydiniz?" diye sormuþtum da, "Bin beþ yüz kiþiydik" diye cevap verdi, dedi.
Bu hadisi Buharî de rivayet etmiþtir.[7]
Amr b. Mürre ile Husayn b. Abdirrahman da, Salim b. Ebi'l Cad aracýlýðýyla Câbir (r.a.) dan þöyle dediðini naklederler:
-Rasûlüllah (s.a.v) ile bir yolculukta beraber idik. Müthiþ bir susuzluk baþ gösterdi. Korkuyla Rasûlüllah'a sýðýndýk. Elini bir su kabýna daldýrdý. Parmaklarý arasýndan sanki pýnar gibi su kaynamaya baþladý. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v) «Bismillah diyerek alýn.» buyurdu. Hepimiz içtik, hepimize bol bol yetti. Yüz bin kiþi bile olsak yine yetecekti. Câbir'e (r.a.): "Kaç kiþiydiniz?" diye sordum da "bin beþ yüz kiþi" diye cevap verdi.
Bu sahih bir haberdir.[8]
[1] Ýmam Zehebi, Tarihü’l-Ýslam, Cantaþ Yayýnlarý: 2/13
[2] Zehebî burayý atlamýþtýr. Ýkmali Müslim'in Sahihinden yapýlmýþtýr.
[3] Bugün unutulmuþ bir kelimedir. Serkeþ olan hayvanlara nal çakýldýðý zaman uslu durmasý Ýçin burnuna geçirildiði iple sýkýlan aðaç bir alet idi. Bilhassa nalbantlýkta kullanýlýrdý.
[4] Kýssayý önemine binâen Müslim'den naklediyoruz. Zira hadis bu hadistir.
[5] Bu, aðzýnda' diyede terceme olunabiliyorsa da esasta 'dibidir' Zira tuluðun hem aðzý hem dibi baðlanarak kapanýr. Su doldurulurken geniþ olan aðzýndan doldurulur. Boþaltýlýrken azar azar kullanýlmasý için alttaki ufak delikten alýnýr. Tuluk esas su için yapýlan deriye denir. Eski türkçemizin zenginliðim tuluðun kuruluðu onu emip bilmeyenler bunu Tulum ile karýþtýrýrlar. Oysa Karaman Toroslarýnda deri eðlenerek tüyleri dökülür; su, süt ve ayran için kullanýlacak hale getirilirse buna Tuluk denir. Peynir, yað, keþ, nor ve kavurma için avsunlanarak yapýlan tüylüsüne Tulum denilir. Çocukluðumuzda nur içinde, yatasý anneannem (ebem) Fatma Türkbenin göç ettiði yaylalarda az mý tuluklara su alýp gecelemiþ, soðuk tuluk sulan içmiþtik.
[6] Müslim Zühd. 3006-3014 Beyhakî Kübrâ 1/94. Beyhakî Delâil 6/7-10. Ebû Nüaym Delâil 2/139. Temhîd 1/222.
[7] Bu Abdullah b. Mes'ûd hadisi Buharî'deki deðildir. Buharî'de Ravi CabÝrdir. Eþribe 74/31.
Beyhakî Delâil 6/11 Orada þu izah var:
-Alkame derki; Ýbni Mes'ûd'un (Kofe) valiliði sýrasýnda bize zelzele isabet etmiþ ve durum kendine anlatýlmýþ idi Bunun üzerine: "Biz bu tür ayetleri bereket sayardýk. Sizler Ýse korku sebebi sayýyorsunuz: Biz Peygamber (s.av) ile bir seferde iken... Beyhakî hadisi "metindeki gibi verdikten sonra þu ilaveyi yapar:
«Abdest alacaklara ve suyun bereketinden arzu edenlere çaðrýldý. Ýnsanlar gelip abdestlendi ve içtiler. Ben ise Rasûlü Ekrem'in, "Bereket Allah'tan dýr." sözü sebebiyle karnýmdan baþkasýna önem vermiyordum.» A'meþ derki: "Ben bunu Salim b. Ebi'l Cam'a anlatýnca, bana: «bu hadiseyi bana Câbir de anlattý. Bende ona, o seferde siz kaç kiþiydiniz?" dedimde "bin beþyüz kiþi iydik" dedi. Buharý adý geçen Câbir hadisini Meðazî 64/35, Menâkýb 61/21 ile Eþribe 74/31'de nakleder:
-Hudeybiye mýýsalahasý yýlý insanlarda su tükenmiþti. Rasûlüllah'in önünde bir ýbnkçýk vardý... diyerek nakleder ki, bundan sonraki haberde geçmektedir.
[8] Buharý Eþribe 74/31, Meðazî 64/35 no 4152, Menâkýb 61/25 no 3576. Tefsiri Sûreti'l Feth. Müslim 1856, Beyhakî Delâil 6/11, Ebû Nüaym Delâil 2/144 Nesâî Taharet 65, Müsned 1/402, Dâramî 2/94-95, Taberânî 6/318, Ýbni Ebî Þeybe 11/470, 14/323, Ýbni Sa'd 1/256, 4/82, Taberî Tefsir 19/75, Taberî Tarih 2/320, Temhîd 3/97.
Ýmam Zehebi, Tarihü’l-Ýslam, Cantaþ Yayýnlarý: 2/13-18
Ynt: Efendimiz in s.a.v. mucizeleri By: Sevgi. Date: 30 Ocak 2022, 04:25:34
Esselamü Aleyküm. Bu bilgileri bizlerle paylaþan kardeþlerimizden Allah razý olsun
Rabb'im ilmimizi artýrsýn inþaAllah
Ynt: Efendimiz in s.a.v. mucizeleri By: Bilal2009 Date: 02 Þubat 2022, 19:15:27
Ve aleykümselam Rabbým paylaþým için razý olsun