Evliyalarýn Hayatý
Pages: 1
Hasan Hilmi Efendi By: armi Date: 08 Haziran 2009, 19:12:06
On dokuzuncu yüzyýl Anadolu velîlerinden. Ýsmi Hasan Hilmi olup, babasýAbdullahÜmmî, dedesi Hasan Efendidir. 1825(H.1240) senesinde Kastamonu iline baðlý Azdavay ilçesinde doðdu. 1911 (H.1329) senesinde Ýstanbul'da vefât etti. Kabri, Süleymâniye Câmii bahçesindedir.

Ümmî yâni okuma yazma bilmemesine raðmen gönül ehli velî bir zâtýn oðlu olan Hasan Hilmi Efendi, Kur'ân-ý kerîm okumayý, sarf, nahiv ve temel dînî bilgileri memleketinin âlimlerinden öðrendi. Ümmî Abdullah Efendi oðlunu daha fazla ilim tahsîl etmesi için Ýstanbul'a gönderdi. Mahmûd Paþa Medresesine yerleþen HasanHilmi Efendi, fýkýh, tefsîr, hadîs ve diðer ilimleri Nevþehirli Büyük Ahmed Hâzým Efendi ile Küçük Ahmed Hâzým Efendilerden okudu. Her iki hocasý da ona icâzet verdiler. Bu sýrada Ahmed bin Süleymân Ervâdî'nin Ýstanbul'a gelip Ayasofya Câmiinde iki sene okuttuðu hadîs derslerine Ahmed Ziyâüddîn Gümüþhânevî ile birlikte devâm etti.

Hasan Hilmi Efendi, Bâb-ý âlî karþýsýndaki Fâtýma SultanCâmii müezzinliðine tâlib oldu. Dersleri-

ne devâm ettiði medreseye de yakýn olan bu câmiyi kýsa zamanda tâmir ettirdi. Önceden pek cemâati bulunmayan bu câminin cemâati fazlalaþtý. Genç yaþta gönüllü olarak tâlib olduðu bu câminin baþ müezzinliðine getirildi.

Bir Cumâ günü cemâattan yaþlý bir zât, Hasan Hilmi Efendiye, Ahmed Ziyâüddîn Gümüþhânevî'yi kasdederek; "Nerededir oðlum o pîr-i zaîf?" diye sordu. Hasan HilmiEfendi; "Dergâha gitti biraz sonra gelir." cevabýný verdi. Bu konuþmanýn bitimini müteâkip Ahmed Ziyâüddîn Gümüþhânevî geldi. Yaþlý zât ona dönüp; "Hazret!O dergâh nerededir? Bize göster. Gittiðin doðru yola biz de gitmek isteriz." deyince, Gümüþhânevî; "Benim esas hocam ve feyiz pýnarým burada deðiller. Burada sohbet þeyhim Abdülfettâh-ý Akrî hazretleri var. O da nisbetini hocamýn þeyhinden almýþtýr. Sizleri kendilerine takdim ve teslim edeyim." buyurdu. Sonra hep birlikte Abdülfettâh Efendinin huzûr-ý âlîlerine çýkýp, ona talebe oldular. Böylece ilk olarakAbdülfettâh-ý Akrî hazretlerine talebe olan Hasan Hilmi Efendi, ondan feyz aldý. Sohbetlerinde bulunup tasavvuf yolunda ilerledi. Abdülfettâh-ý Akrî hazretlerinin vefâtý üzerine Ahmed bin Süleymân el-Ervâdî'nin irþâd, insanlara doðru yolu anlatma izni verdiði Ahmed Ziyâüddîn Gümüþhânevî'ye baðlandý. Tasavvuf yolundaki ilerlemesini onun hizmet ve sohbetinde tamamladý. Tasavvuf yolunda olgunlaþýp insanlara Ýslâmiyetin emir ve yasaklarýný anlatma vakti gelince; "Henüz gerekli olgunluða kavuþmadýðý ve hilâfete hak kazanmadýðý" düþüncesiyle bir müddet Ahmed Ziyâüddîn Gümüþhânevî'nin gözü önünden kaybolarak gizlenmeye çalýþtý. Bu sýrada karþýlaþtýðý ve kendileri ile sohbet ettiði âlim ve velî zâtlar onun yanlýþ hareket ettiði, bu takdirin kendine deðil, hocasýna âid olduðunu beyân ettiler. Gafletten kurtularak, hocasýna dönmesini ve ona teslim olmasýný tavsiye ettiler. Yaptýklarýna piþman olan Hasan Hilmi Efendi, hocasýnýn hizmetine devâm etti ve olgunluða ulaþtý. Hocasý ona icâzet ve hilâfet verdi.

Hasan Hilmi Efendi 1863 senesinde hocasý Ahmed Ziyâüddîn Gümüþhânevî ile birlikte Hicaz'a giderek hac vazîfesini yerine getirdi ve sevgili Peygamberimizin kabr-i þerîflerini ziyâret etti. Ahmed Ziyâüddîn Gümüþhânevî'nin ikinci haccý ve üç yýl müddetle Mýsýr'da kaldýðý sýrada hem en kýdemli halîfesi hem de sýrdaþý olarak Hasan Hilmi Efendiyi yerine vekil tâyin etti. Ýstanbul'da hocasýnýn talebelerine ders verdi ve insanlara Ýslâmiyetin emir ve yasaklarýný anlatarak, dünyâda ve âhirette saâdete kavuþmalarý için gayret etti.

Ahmed Ziyâüddîn Gümüþhânevî Mýsýr dönüþünde talebelerini birbirlerine muhabbetle baðlý görünce hepsini toplayýp; "Ey Hasan Hilmi Efendi! Ey Þerîf! Sizde letâfet dolu feyz gördüðümden bütün kardeþlerimi sana ýsmarladým." diyerek Hasan Hilmi Efendiye verilen hilâfetin vekâletten, asâlete döndürüldüðünü ilân etti.

Hasan Hilmi Efendi hocasýnýn izni ile bir müddet Geyve'ye insanlara Ýslâmiyetin emir ve yasaklarýný anlatmak üzere gitti. Burada bir medrese inþâ ettirerek hadîs okuttu. Medresenin yanýnda yaptýrdýðý dergâhta, insanlara Allahü teâlânýn rýzâsýna ulaþtýran yolun esaslarýný anlattý. Ancak hocasý Gümüþhânevî hazretleri ihtiyarlýðý ve zayýflýðý sebebiyle vazîfesini yürütmekte güçlük çektiði için, Hasan Hilmi Efendiyi Ýstanbul'a dâvet etti. Dergâhýný ona teslim etti. Talebelerine de kendi yerini HasanHilmi Efendiye býraktýðýný bildirerek ona teslim ve tâbi olmalarýný istedi. Hasan Hilmi Efendi hocasýnýn vekili olarak irþâd hizmetlerini yürütüp, Nakþibendiyye yolunun gereklerini yerine getirdi. Böylece daha hocasýnýn saðlýðýnda vazîfesini üstlenen HasanHilmi Efendi, 1893 (H.1311) senesinde Ahmed Ziyâüddîn Gümüþhânevî'nin vefâtý üzerine bu vazîfeyi asil olarak yürütmeye baþladý.

: Hasan Hilmi Efendi By: armi Date: 08 Haziran 2009, 19:13:10
Hocasýnýn vefâtýndan sonra on sekiz yýl fiilen ders okutan, Ýslâmiyetin emir ve yasaklarýný anlatan Hasan Hilmi Efendi, dergâhýnda hadîs öðretti. Senede iki defâ hatmetmeyi usûl hâline getirdiði Râmûzü'l-Ehâdis kitâbýný okuttu. Onun sohbetinde ve ilim meclisinde, Mehmed ZâhidKevserî baþta olmak üzere Ezineli Mehmed Hulûsî Efendi gibi yüzlerce zât yetiþti. Yetiþtirdiði talebelere icâzet verdi.

Hasan Hilmi Efendi 1896 (H.1314) senesinde yerine Safranbolulu Ýsmâil Necâtî Efendiyi vekîl býrakarak hacca gitti. Mekke-i mükerremeye giderek hac vazîfesini yerine getirdi. Hac esnâsýnda baþka Ýslâm memleketlerinden gelen âlim ve velîlerle karþýlaþýp sohbette bulundu. Sonra Medîne-i münevvereye giderekPeygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem kabr-i þerîflerini ziyâretle þereflendi. Burada kaldýðý sýrada Ahmed Ziyâüddîn Gümüþhânevî hazretlerinin talebelerinden Hâfýz Ahmed Ziyâüddîn Efendiye misâfir oldu. On sekiz gün Peygamber efendimizin Ravza-i mütahherasýnda halvet ederek mânevî feyzlerinden istifâde etti.

Medîne-i münevverede bulunduðu sýrada on beþ bin kuruþu fakirlere ve ihtiyaç sâhiplerine daðýttý. Böylece pekçok kimsenin de duâsýný aldý. Vazîfelerini tamamladýktan sonra Ýstanbul'a döndü.

Ýstanbul'da bulunduðu sýrada her gün dergâhýna gelen yüzlerce kimseye vâz ve nasihat ederek onlarýn kurtuluþlarý için çalýþtý.

Hayatý boyunca elli altý halîfe yetiþtiren Hasan Hilmi Efendi, ömrünün son zamanlarýnda irþâd hizmetlerini yâni talebe yetiþtirmek ve insanlara Ýslâmiyeti anlatmak faâliyetlerini yerine getiremez duruma gelince, Ahmed Ziyâüddîn Gümüþhânevî'nin halîfelerinden Safranbolulu Ýsmâil Necâti Efendiyi yerine vekîl tâyin etti.

Ömrünün son günlerinde dergâha gelemez oldu.Hastalanýp yataða düþtüðü zaman hiçbir þey yiyip içemez oldu. Bu hastalýðý sýrasýnda talebelerine yazdýðý vasiyetini bildiren ve onlarýn Safranbolulu Necâti Efendiye tâbi olmalarýný isteyen kâðýdý verdi. Vefâtýndan bir gün önce saat 10.00 civârýnda hastalýðýn þiddetinden kapanan gözlerini açarak, hanýmýna abdest almak ve giyinmek istediðini iþâret etti.Abdest aldýktan sonra, hýrkasýný giyindi. Sonra seccâdesine kapanarak, artýk bu fâni âlemde Allahü teâlâdan ayrýlýðýn ateþine dayanamadýðýný bildirerek duâ ve niyâzda bulundu. Bir saat öylece seccâdede kaldý. Daha sonra yataðýna yatýrdýlar. Bütün gece süren Rabbine kavuþma isteði zevkinin verdiði vecd ve dalgýnlýk hâlinin ardýndan sabaha doðru gözlerini açtý. Yanýnda bulunanlarýn mahzûn bakýþlarý arasýnda; "Benim Rahmet-i Rahmâna kavuþma vaktim geldi. Bu rûh artýk Rabb-i Mecîdîne kavuþmayý diler." dedikten sonra derinden bir "Allah" dedi. 10 Þubat 1911 (H.24 Safer 1329) Perþembe günü Ýstanbul'da vefât etti.

Vefâtýna halîfelerinden Kâtip MustafaFevzî Efendi tarafýndan þu beytle târih düþürüldü.

"Âh Cenâb-ý Hilm-i kutb-i zemân
Oldu bugün Mûcib-i dâvet-i Rahmân."

Hasan Hilmi Efendinin cenâze namazý talebeleri ve sevenleri tarafýndan kýlýndýktan sonra SüleymâniyeCâmii bahçesinde defnedildi. Kabri sevenleri tarafýndan ziyâret edilmektedir.

Ahlâk bakýmýndan çok mazbut, tevâzûda üstün derece sâhibi ve cömert bir zât olan Hasan Hilmi Efendi, zühd, takvâ ve tâatta parmakla gösterilebilecek durumdaydý. Kendisine hizmet edenlere sanki bir arkadaþ ve talebelerine karþý can yoldaþý gibi samîmî bir davranýþ içinde bulunurdu. Orta boylu, ak sakallý, açýk kaþlý, elâ gözlü, çekme burunlu, nûrânî yüzlü bir zât idi. Açýk renkli elbise giymeyi tercih ederdi.

1) Menâkýb-ý Haseniyye; s.6-21
2) Sefînetü'l-Evliyâ; c.2, s.189
3) Ýrgâmü'l-Merîd; s.100-104
4) Et-Tahrir; s.34
5) Son Devir Osmanlý Ulemâsý; c.3, s.281
6) Râmûzü'l-Ehâdîs Tercümesi; 1. cild giriþi


radyobeyan