ilimdunyasi.com Haberleri
Pages: 1
Sultan Abdulaziz'den Hz. Peygambere. By: ayten Date: 08 Haziran 2009, 00:51:36
Sultan Abdulaziz'den Hz. Peygambere...



Yavuz’dan sonra Mýsýr’a giden Padiþah Sultan Abdülaziz’in Rasulullah’a yolladýðý mektubun satýr aralarýný irdeleyen Fatih Bayhan kullanýlan dile dikkat çekiyor.

Osmanlý Sultanlarý’nýn manevi veçheleri üzerine söylenecek çok söz var. Yavuz’un Sina Çölünde attan indiðine, “Rasulullah önümüzde yürürken biz atýn sýrtýnda nasýl gidelim” bir tarihi hatýradýr. Özellikle Yavuz’dan sonra Belde-i Mukaddes’ten gelen emenatlere, her yýl Mekke ve Medine’ye gönderilen surre alaylarýna gösterilen hürmet ve tazim gerçekten insaný etkiliyor.

Bunlarýn çoðundan bir þekilde haberdarýz ama Osmanlý Sultanlarýnýn Avrupa’ya, Almanya, Avusturya ve Macaristan’a seyahatlerde bulunan, Yavuz’dan sonra Mýsýr’a giden Padiþah Sultan Abdülaziz’in Rasulullah’a bir mektup yazdýðýndan çoðumuzun haberi yoktu…

Doðrusu Avrupa’yla iliþkilere çok önem veren, resim, güzel sanatlar, müzik ve askeri alandaki deðiþim adýmlarýyla dikkati çeken Sultan Aziz’in son derece sadakat kokan böyle bir mektubu kaleme almýþ olmasý da þaþýrtýcýdýr.
Evet, mektup Rasulullah’ýn maneviyatýna ithafen yazýlmýþ.

Oldukça hürmet, ta’zim ve aðdalý bir dili olan bu mektupta Sultan Abdülaziz’in manevi cephesi açýkça görülüyor.
Mektubun içeriðine deðinmeden Kutsal emanetlerle ilgili bazý detaylar vermek doðru olacak sanýyorum…

***

Yavuz’un Doðu Seferinden sonra Osmanlý’nýn “hizmetine” geçen Kutsal belde Mekke ve Medine, o günden 1920’li yýllara kadar Osmanlý’nýn; bakým, onarým ve hizmeti altýndaydý. Her yýl düzenli olarak Ýstanbul’dan özel bir alay yola çýkar, Kabe’nin örtüsü, anahtarý bu alayla beraber Mekke’ye kadar kervanla giderdi. Yol güzergahýnda uðradýðý her beldede büyük törenler düzenlenir, þehrin ileri gelenleri bu töreni organize ederdi.

Osmanlý Padiþahlarý için Surre Alayý göndermek, karþýlamak ayrý bir önem taþýrdý. Bu görev her yýl Hac mevsiminden önce hiç aksatýlmadý.

Kutsal emanetlerin Ýstanbul’a nakli ise Medine’nin iþgalinden sonra Fahrettin Paþa’nýn eliyle olmuþtur. Bir kýsmý zaten o zamanda Topkapý’da bulunan emanetler, Medine’nin iþgalinden sonra tümüyle Ýstanbul’a nakledilmiþtir.
Ancak burada önemli bir ayrýntýyý sizinle paylaþmama izin veriniz.

Ýngiliz donanmasý Ýstanbul’a girdiðinde, Ýstanbul sokaklarýnda Ýngiliz bayraklarý, askerleri görünmeye baþlayýnca Sultan Reþad’ýn talimatýyla Kutsal emanetlerin güvenli bölge olarak Konya’ya nakli kararlaþtýrýlýyor. Hazýrlýklar baþlýyor ama kimse hazýrlýðý gönüllü yapmýyor, çünkü kimsenin Ýstanbul’u terk etmek gibi bir niyeti yok. Sultan Reþad’a, durum arz ediliyor ve, “Sultaným, Kutsal emanetler Ýstanbul’un evsahipliðindedir. Bu emanetler Ýstanbul’un muhafýzýdýr. Uygun görürseniz Ýstanbul’dan baþka bir yere nakletmeyelim” diye ikna ediliyor. Sultan Reþad bu açýklama üzerine Konya’ya nakilden vazgeçiyor ve kendiside Ýstanbul’da kalýyor…

Bu yaklaþýmda gösteriyor ki Osmanlý’nýn kutsal emanetler konusundaki hassasiyeti oldukça üst noktadadýr.

***

Gelelim Sultan Abdülaziz’in Resulullah’a yazdýðý o mektuba…

Mektubun orijinal hali bugün Topkapý Sarayýndadýr. Muhtemelen Fahrettin Paþa’nýn emanetleri Ýstanbul’a naklettiði o listede bu mektup da yer almýþtýr. Sultan’ýn kendi kaleminden, gönlünden düþen kelimelerle yazdýðý her satýrýndan belli olan o mektup bugün Hýrka-i Saadet’te bulunuyor.

Mektupta Hazreti peygambere ümmet, Mekke ve Medine’ye hadim (hizmetçi) olmak þerefine kavuþtuðunu belirten Sultan Aziz, mektubuna Besmele ve Salat-u selamla baþlýyor. Kendi eliyle hazýrladýðý zarfý iki yerinden kýrmýzý mum ile mühürleyip adeta “özel”leþtirmiþ.

Mektup o kadar nazik bir dille kaleme alýnmýþ ki Osmanlýca’nýn leziz ve mütevazi üslubu tümüyle yansýmýþtýr. Giriþ bölüm salat, selam ve hamdle baþlayan mektup, bu sözlerle size mektup yazmak suretinde bulunan "ben günahkarý baðýþlayýn” diye devam ediyor.

Sultan’ýn Kendisini tarif eden cümleleri mektuptan aktarmama izin verin: “Ýþbu mücrim-ü asi ve her bir karý asi Abdulaziz Han bin Mahmud Han Gazi ümmetini nezd-i risaletpenahinizde cürm-i isyani hesab olunacaðýný munkýr ve mu’terif olarak der-i merhamet medarýnýza arzuhal-i pür melal takdimine cür’et eyledim…” Bu nasýl bir hürmet, nasýl bir tazimdir…

Diyor ki Sultan Aziz, “Ben ki Mahmud han oðlu; günahkar, isyankar Abdulazizim. O hesap gününde ümmetinizi koruyup, gözettiðiniz o günde merhametinize sýðýnmayý arz etme cüretinde bulunuyorum efendim…”  Ve mektubuna ayný hürmet ve af dileyen, günahkar bir kul ruhuyla devam ediyor Sultan Aziz, üzerindeki bütün emanetlerin gereðini layýkýyla yerine getirmek, Allah ve kul haklarýný eda etmek, Müslümanlarýn kendi idaresinde olan mallarýný israfa düþmeden yerli yerinde sarf etmek, gizli ve açýk bütün düþmanlar üzerine galip gelmek, bütün mü’minler ile birlikte sýhhat ve afiyet içinde, rýza-i ilahiyyeye muvafýk ömür sürmek, mahþer günü arz yýkýlmadan ilk girenler ile birlikte cennete girmek için Rasulullah (sav)’in þefaatine sýðýnýyor.

Ve günahkar ve mücrim haliyle böyle bir mektubu kaleme almaya cüret ettiði için tekrar tekrar özür diliyor ve; “Ene’l abdul müznibüd daif el muhtacu ila fuyuzatý meliki’l latif el muncý ve’lmunteci ila ra’feti’r rauf. El müsemma bi Abdulaziz Han ibni’l Gazi Mahmud Han sellmehu’l meliku’l Mennan…” diye sona erdiriyor…

***

Müminlerin hizmetkarý, sorumlusu, halifesinden, Müminlerin Emiri, Rasulullah’a yazýlan bu mektup baþtan sonra bir sadakat, samimiyet ve iltifat kokusu yayýyor. O koku hala Topkapý’da her okunduðunda Sultan Aziz’in hürmetine ve mütevaziliðine þahadet ediyor.



Haber 7

radyobeyan