Hotin seferi By: sidretül münteha Date: 17 Nisan 2011, 16:09:53
Hotin Seferi
H. 1030, Milâdi 1621 yýlýnýn ilkbaharýnda zaferlere yürümeye alýþmýþ Osmancýðýn sancaðý, yine Davudpaþa'dakÝ mutad yerine kurulan Otað-ý Hümayun'un önünden dalgalanýyor ve Ýslâm askerine; Allah ve O'nun Rasûluna ve kitabýna uyulduðu müddetçe zafer kuþunu o þanlý sancaðýn aðuþuna süzüle süzüle gelip konacaðýnýn ilhamýný veriyordu...
Ancak sefere çýkýlmadan evvel meydana gelen kýþ belki sadece o asrýn deðil asýrlaýn en þiddetli kýþýný teþkil etmiþti. O kadarki; Ýstanbul Boðazý soðuðun þiddetinden buz tutmuþ bir çok insan kâh üsküdara kâh Üsküdar'dan Dolmabahçe taraflarýna yayan geçer olmuþtu.
Yukarýda kaydettiðimiz gibi çok sert bir kýþ mevsiminden sonra Hazreti Padiþahýn seferi hümayuna bir güneþ tutulmasý olayýnýn vukubulduðu günde çýkmasý Ýslâm dininde olmayan bir hurafe olmasýna raðmen halk tarafýndan tenkit edilmiþ fakat Padiþah Hazretleri bu bâtýl görüþe zerrece ehemmiyet vermiyerek savaþ tuðlarýný dalgalandýra dalgalandýra yola revan olmuþtur. Maalesef Büyük Türkiye Tarihi yazan Yýlmaz Öztuna Genç Osman'ýn; halkýn bu itirazli davranýþýný kaale almamasýný kendisine bir kusur olarak atfetmek hatasýna düþmüþtürki, müslüman olan bir insanýn bu gibi batýl þeylere alâka göstermemesi hata deðil bilakis Ýslama olan baðlýlýðýnýn faziletli bir tezahürüdür. Fakat söz konusu yazar düþünce tarzýnýn Ýslama uygun þekilde devam ettirme mecburiyetini kendinde hissetmediðinden Genç Osman'ýn belki de en isabetli davranýþlarýndan biri olan bu hususiyeti tenkit etme hatasýna kendisini düþürmüþtür. Evet; ilmi siyaset denen bir davranýþ tarzý vardýr. Bunu red etmek olmaz, ancak unutulmamalýdaki ilmi siyaset islâmda olmayan þeyleri meþru göstermek durumuna düþülmeyi gerektiriyorsa o ilmi siyaset icabý kullanýlan taktik deðiþtirilir. Genç. Osman'da islâmda olmayan, bir hurafe ile kendisini tenkid edenlere en güzel cevabý bu yanlýþ fikri kaale almamakla göstermiþtir.
Evet biz þimdi gelelim Genç Osman'ýn mezkûr seferinde asýrlar ötesinde onun his ettiklerini yudum yudum içmeye vesile olacak harb meydaný üzerine yaptýðý yürüyüþü takip etmeye...
Nisan ayýnýn sonunda Ýstanbul'dan hareket olunmuþ ve Edirne'ye gelindiðinde bir resmi geçit tertip edilmiþti. Bu resmi geçitten sonra Padiþah diktirmiþ olduðu bazý hedefiere baþta bizzat kendisi olduðu halde yeniçeriier, ok mýzrak gibi harp aletleri ile insanýn akýllarýný durduracak bir maharetle niþan tahtalarýný delik deþik ediyorlar hem onlarý seyreden halkýn güven ve itimatlarýný bir daha arttýrýyorlar hemde cömert padiþahýn kendilerine ödül olarak mutlu elinden saçtýðý çil çil altýnlara sahib oluyorlardý.
Edirneden ayrýlarak yola koyulan orduyu hümayun cömert tabiatlý padiþahýn yeni bir hediyesi ile karþýlaþtý... Bu hediye Isakçý yakýnlarýna gelince askere daðýtýlan bin akçe idi. Genç Osman askeri memnun etmek için elinden gelen fedakârlýðý esirgemiyordu. Bir çok tarihçiler bilmem nedendir bu padiþahýn çok eli sýký hatta cimri olduðunu ileri sürecek kadar inatla bu yukarýda saydýðýmýz atiyyeleri görmemezükten gelirler. Halbuki bu adamlar bilmezlermiki, cimrilik islâmdan uzaklaþmanýn bir kapýsýdýr. Son derece dindar bir zat olan Genç Osman, belki muktesit idi fakat hasis hatta katiyyen cimri deðildi. Zaten bu tip tarihçiler daima ifrata kaçan hükümler vermiþlerdir. Kimine cimri demekte, kimine de cömert lakabýný yakýþtýrmamak için müsrif demeyi kendilerine huy edinmiþlerir. Halbuki her müslim biiirki Allah (C.C.) müsrifleri sevmez. Osmanlý padiþahlarý da müslüman olduklarý için ne müsriflik ne de cimrilik yolunu kendilerine rehber seçmemiþlerdir.
Bu sýrada sadrazamlýktan alýnýp, kapdan-ý derya makamýna getirilen ve bu makama ne zaman geldiyse büyük muvaffakiyyetler gösteren damad Halil Paþa, padiþah hazretlerine mülaki oldu. Halil Paþa Karadeniz üzerinde kuþ uçurtmaz bir þahin gibi idi. Ýþte yine padiþahýnýn yanýna gelirken birçok ganimet ve 18 tane küçük tonajlý gemi getiriyordu. Bu 18 gemiden baþka beþ adet büyük gemiyide Karaenizin çýrpýntýlý suyunun dibine göndermiþti. Diðer taraftan Diyarbekir Beylerbeyi Dilaver Paþa da kendi memleketinin yâni eyalet askeriyle orduya gelmiþ ve orduyu hümayun sayýca daha da kuvvetlenmiþ oluyordu.
Genç Osman hem düþman üzerine yürüyor, hem de o havalide vazifesini iyi yapmýyan, kendisine tâbi beylerin, voyvoda yardýmcýlarýnýn hatta voyvodalarýn cezalarýný tertib ve tatbik ediyordu, Boðdan Voyvodasý gerek erzak gerekse kendi dininin ve kavminin insanýnýn ihtiyacatýný giderme hususunda gayret göstermediði gibi üstüne üstlük Leh'lilere eðilim göstermesi üzerine vazifesinden azledilmiþ ve yerine Ýste-fan Tomaþa tayin edilmiþti. Devleti aliyye yürüdümü iþte böyle yürürdü. Hem hedefine gider hemde vazifesinde gevþeklik gösteren âmirleri adaletle dinler ve þeriatý Muhammediyyenin sýnýrlarý içinde kalmak þartýyla cezasýný tereddütsüzce verirdi. Bu icabýnda bir damad olsa bile.