Hicri Semud da By: sumeyye Date: 17 Nisan 2011, 13:55:24
Hicri Semud'da
Ýmam Mâlik ve diðerleri Abdullah b. Dinar aracýlýðýyla Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan þöyle naklediyor:
-Resûlullah (s.a.v.) ashabýna (Hicr'a varýldýðýnda):
"Þu-daha ölmeden önce, azaba uðrayanlarýn yanma girmeyin, ancak-ibretle-aðlayarak girin ki, onlara gelen azab gibi birþey size de fatmasýn! buyurdu. Bununla Hicr'da helak olan Senýûd kavmini kasdetti.[602]
Süleyman b. Bilâl der ki: Bize Abdullah b. Dînâr, Ýbni Ömer (r.a.)'ýn þöyle dediðini haber verdi:
-Resûlullah (s.a.v.) Hicr'a vardýðýnda ashabýna Hýcr'daki kuyulardan su içmemellerini, ondan hayvanlarý ve ihtiyaçlarýna su almamalarýný emretti. Ashab'da, "Yâ Resûlallah! Biz o kuyulardaki su ile hamurlarýmýzý yoðurup ihtiyaç olan sularý aldýk" dediler.Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) onlara:
"Bu hamurlarý atmalarýný ve sularý da dökmelerini emretti.[603]
Bu ve önceki iki hadisi Buharý rivayet etmiþtir. Müslim'de de önceki rivayetin aynýsý vardýr.
Ubeydullah b. Ömer, Narý yoluyla Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan rivayet ediyor:
-Ýnsanlar Resûlullah (s.a.v.) Efendimizle beraber Semud kavminin yaþadýðý topraklar olan Hicr'a vardýklarýnda hemen oradaki kuyudan su alýp onunla hamur yoðurmuþlardý. Peygamber (s.a.v.)'de onlara bu sularý dökmelerini ve bu su ile yapýlan hamuru da develerine yedirmelerini emredip, onlara Salih (a.s.)'m mucize devesinin sulandýðý kuyudan su almalarýný emretmiþti.
Bu haberi Müslim rivayet ediyor.[604]
Ýmam Mâlik, Ebû Zübeyr yolu ile Ebû't-Tufeyl'den nakleder ki, ona Muâz b. Cebel þöyle anlatmýþ:
-Tebuk senesi Resûlullah (s.a.v.) ile beraber yola çýkmýþlar. Yolda "giderken Resûlullah (s.a.v.), öðle ile ikindiyi, akþamla da yatsýyý cem ederek namaz kýlýyordu. Bir gün, namazý geciktirip sonra namazgahýna çýkýp öðle ve ikindiyi birlikte kýldý. Sonra da çadýrýna girdi. Daha sonra çýkýp akþam ve yatsýyý birlikte kýldý. Sonra da:
"Siz, inþallah yarýn Tebûk Pýnarýna varacaksýnýz. Gerçi gündüz olup kuþluk girene kadar oraya varamayacaksýnýz ya! Yine de-benden önce- oraya varan kimse, ben gelene kadar sakýn oranýn suyundan hiçbir þey almasýn" buyurdu. Muaz der ki:
-Oraya vardýðýmýzda iki kiþi bizden önce oraya ulaþmýþtý. Su sanki ayakkabý ipi gibi azýcýk birþey akýyordu. Resûlullah (s.a.v.) bu ikisine, "Siz buranýn suyundan biraz aldýnýz mý?" diye sordu. Onlar "evet" deyince de, öfkelenip onlara kötü sözler sarfedip, Allah diline ne getirdi ise onu saydý. Sonra ashab sudan azar azar avuçladilar. Bu aldýklarý en eski bir su kýrbasýnda toplandý. Resûlullah o sudan alýp yüzünü yýkadý sonra da bunu suyun kaynaðýna boþalttý. Kaynak birden bire coþarak gürül gürül akmaya baþladý, insanlar su ihtiyacýný giderdiler. Sonra Resûluîlah (s.a.v.):
"Yâ Muâz! Eðer ömrün uzun olursa, sen buralarýn bahçelerle dolduðunu görmüþ olacaksýn" buyurdu. Bu hadisi de Müslim rivayet etmiþtir.[605]
Süleyman b. Bilâl, amr b. Yahya-Abbâs b. Sehl b. Sa'd isnadýyla Ebû Humeyd Essuidi (r.a.)'ýn þöyle dediðini nakleder:
-Resûlullah (s.a.v.)'le beraber Tebûk seferine gittik. Va'di'l Kura (köyler vadisi) denen yerde bir kadýnýn bahçesine gelmiþtik. Resûlullah (s.a.v.) bize:
"Bahçedeki hurmanýn ne kadar olduðunu tahmin edin" buyurdu. Biz bir tahmin yaptýk. Resûlullah (s.a.v.)'de onu On vesak (altýyüz Sa) olarak tahmin etti ve kadýna:
"inþallah biz sana geri gelene kadar, bahçeden ne kadar mahsûl olduðunu iyi say!" diye tenbih etti. Yola devam ettik ve Tebuðe geldik. Resûlullah (s.a.v.) :
"Bu gece üzerinize çok þiddetli bir yel esecek, içinizden kimse bu rüzgarda kalkýp bir yerlere gitmesin. Kimin de devesi varsa yularýndan iyi baðlasýn" buyurdu. O gece müthiþ bir yel esti. Adamýn biri bir iþ için kalkmýþtý. Rüzgar onu alýpta Tay daðlarý(denen Lece ve Seima daðlarý)na kadar sürükledi.
Orada iken Eyle kiralý olan Ýbnü'l Almâ'm elçisi, Resûlullah'a bir mektup getirdi. Ýbnü'l Alma Efendimize beyaz bir katýr hediye etmiþ idi. Resûlullah (s.a.v.)'de ona bir mektup yazýp, Bürde'sini hediye gönderdi.
Sonra Tebük'ten ayrýlýp, Vâdî'l Kurâ(daki kadýnýn bahçesine)'ya geldik. Resûlullah o kadýna Bahçesinin verimi hakkýnda: "Meyvesi ne kadar oldu?" diye sordu. Kadýn da: "On Vesak-Resûlullah'ýn tahmini gibi!" dedi.
Sonra Peygamberimiz bize: "Ben acele edeceðim, içinizden dileyen acele edip benimle gelebilir, dileyen de burada eðleþip dinlenebilir!" buyurdu.
Yola çýkýp devam ettik. Medine görününce Resûlullah (s.a.v.):
"Ýþte bu þehir Tâbe þehridir, bu da Uhud daðýdýr, biz onu severiz, Uhut'da bizi sever." buyurdu.
Hadisi Müslim böylece ama daha uzun olarak anlatýr. Buharî'de de buna yakýn þekilde geçer.[606]
Ýbni Ýshâk anlatýyor: Bana Abdullah b. Ebî Bekr, Abbâs b. Sehl'den þöyle nakletti:
-Resulluilah (s.a.v.) Hýcr-ý Semûd'a uðradýðýnda oranýn kuyusundan su ihtiyaçlarýný almýþlardý. Yola gideceklerinde Nebi (s.a.v.):
"Bu kuyunun suyundan içmeyin ve abdest de almayýn. O su ile yoðurduðunuz hamurlarýnýzý da develere yedirin. Bu gece hiç kimse dýþarý çýkmasýn, çýkanda yanýndabiriyle çýksýn!" emrini verdi. Ashab da istenileni aynen yaptilarsa da, sadece Saîde oðullarýndan iki adam, biri ihtiyacý için diðeri de devesini aramak üzere geceleyin çýkýp bu emri tutmamýþlardý. Ýhtiyacý için giden gittiði yerde boðazlanmýþ olarak bulundu. Diðerini de rüzgar alýp da Tay daðýna kadar görürmüþ. Bu durum Resûlullah'a haber verilince Efendimiz (s.a.v.):
"Ben size bir yere çýkmayý yasaklamamýþ mýydým!" buyurup gittiði yerde boðazý sýkýlaný getirtip ona dua etti de o iyileþti. Diðeri ise Peygamber (s.a.v.)'e ancak Tebûk'ten Medine'ye döndükten sonra ulaþabilmiþti.[607]
Bu haber Abbas b. Sehl'in sahabe olmamasý yüzünden hem mürsel, üstelikte (sika ravilerin rivayetlerindeki bilgiye de uymadýðý için) Münker bir haberdir.
Ýbnü'l Vehb anlatýyor: Bana, Muaviye, Saîd b. Gazvan yoluyla babasý Gazvân'dan nakletti ki:
-Gazvân hacca giderken Tebuk þehrine uðramýþtý. Orada oturak (kötürüm) bir adam görüp neden böyle olduðunu sormuþ. O da, "ben sana birþey anlatacaðým ama sen duyduðunu ben yaþadýkça kimselere anlatmayacaksýn!" deyip þunlarý anlatmýþ:
Resûlullah (s.a.v.) Tebuðe varýp bir bahçe önünde konakladý ve: "Ýþte kýblemiz þudur" buyurup sonra Nahle'ye doðru namaza durdu. Ben o zaman çocuktum. Koþarak gelip hurma bahçesiyle Resûlullah'ýn arasýndan geçtim. Bunun üzerine Resûlullah kýzýp:
"Bu çocuk namazýmýzý kesip geçti. Allah'da onun eserini (çocuðunu) kessin" diye beddua etti. Bende ondan sonra bugüne kadar ayaklarýmýn üstüne duramadým.[608]
Saîd b. Abdüazîz, Yezîd b. Nimrân'm bir kölesi aracýlýðýyla Yezîd b. Nimran'ýn þöyle dediðini anlatýr:
-Tebükte oturak(kötürüm) bir adam gördüm. Bana þöyle anlattý: Ben eþeðin üzerinde binili olarak namaz kýlmakta olan Peygamber (s.a.v.)'in önünden geçmiþtim. O da "Allah'ým bunun izini (yani yürüyüþünü) kes!" diye beddua etti. Artýk bir daha o eþeðin üzerinde yürüyemedim.[609]
Üst haberle bunu Ebû Davûd rivayet etmiþtir.[610]
Yezîd b. Harun anlatýyor: Bize El-Alâ Ebhu Muhammed es-Sakafî "Enes b. Mâlik (r.a.)'ý þöyle derken duydum" diyerek (hadisi) anlattý:
-Biz Tebuk'te Peygamber (s.a.v.) ile beraberdik. Güneþ pýrýl pýrýl, bir þua ile ve þimdiye kadar hiç doðmamýþ olduðu bir nur ile doðmuþtu. Cebrail'de Peygamber'e gelmiþti. Nebi (s.a.v.):
"Yâ Cibril! ne oluyorda, güneþi þimdiye kadar görmediðim bir doðuþla, ýþýkla, aydýnlýkla ve nurla doðar görüyorum!?" diye sordu. Cebrail de: "Bunun sebebi þudur: Muâviye b. Muâviye el-Leysi bugün Medine'de öldü. Allah ona cenazesini kýlmak üzere yetmiþ bin melek gönderdi." dedi. Nebi (s.a.v.): "Bunu ne için gönderdi?" deyince Cebrail: "O, (Kulhü vallâhü ehad) sûresini gece gündüz yürürken de dururken de, otururken de çok okurdu. "Yâ Resûlallah istersen arzý senin için aradan alayýmda sende onun cenazesini kýl!" dedi. Peygamber de "Evet" deyip onun cenazesini kýlýp, sonra geldi.[611]
Ravi EI-Alâ, hadis ehlince "Münkeru'l Hadis" birisi olup hadisleri pek vehimdir.
Yunus b. Muhamed der ki: Bize Sadaka b. ebî Sehl, Yunus b. Ubeyd yoluyla Hasen-i Basrî'den rivayet ediyor: Muâviye b. Muâviye el-Müzenî Peygamber (s.a.v.) Tebük seferindeyken vefat etmiþti. Cibril Ona geldi ve: "Sen Muâviye el-Müzenî'nin cenazesine katýlmak ister misin?" deyince Nebi (s.a.v.) "Evet" buyurdu. Cebrail'de: "Ýþte þöyle!" deyince daðlar ve tepeler aradan çekiliverdi, Resûlullah kalkýp
Cebrail'le beraber yetmiþ bin kiþilik bir melek gurubu arasýnda yürümeye baþladý. Yâ Cibril! Bu dereceye ne ile ulaþtý?" diye sorunca "Kulhû vallâhû Ehad" sûresini çok okumakla, yürürken, otururken, (a-yakta)dikilirken, hayvanýnda binilirken daima bu sûreyi okurdu" diye cevap verdi.
Lâkin bu hadis Haseni Basrî'nin sahabe olmamasý sebebiyle Mürseldir.[612]
Ýbnü'l-Cevsâ, Ali b. Saîd er-Râzî ve -metnin sahibi olan- Ebû'd-Dahdâh Ahmet b. Muhammed üçlüsü anlatýyor: Bize Nuh b. Amr b. Huveyy es-Seksekî-Bakýyye-Muhammed b. Ziyâd -El Hânî isnadiyla Ebû Ü'mâme el-Bâhilî (r.a.)'dan þöyle dediðini anlatýr.
Tebuk'te iken Cebrail Nebi (s.a.v.) indi ve: "Haydi Muâviye b. Muâviye el-Müzenî'nin cenazesine katýl!" dedi. Efendimiz de asha-býyla beraber hemen kalkýp cenaze namazý için dýþarý çýktý, daðlar ezilip dümdüz oldu.
Cebrail-hepsine selam olsun- yetmiþ bin Melekle beraber yere konmuþtu. Cebraii kanadýný daðlarýn üzerine koydu, daðlar ezilip dümdüz oldu. Öyle oldu ki, Mekke ve Medine'ye baktýlar. Resûlullah, Cebrail ve Melekler Onun cenazesini kýldýlar. Cenaze namazý kýlýnýnca: "Yâ Cebrail Muâviye b. Muâviye Allah katýndaki bu dereceye ne ile eriþti?" deyince, Cibril: "gerek ayakta, gerek otururken, gerek binek üstünde gerek yaya iken hep "Kulhü vellâhü ehad" sûresini okumakla dedi.[613]
Ben de derim ki: Bu Nuh b. Amr hakkýnda adaletini yaralayýcý birþey bilmiyorum. Ama hadis buna raðmen gerçekten münkerdir. Zira Bakiyye'den bu hadisi alýp naklederek ona bu rivayet hususunda uyan birini asla bilmiyorum. Ýbnû Hibban (El-Mecrûhîn'in de (bundan önce geçen) El-Alâ'mn rivayeti olan hadisi nakletmiþ, "bu hadis hiçbir mutabaati olmayan münker bir hadistir" deyip, "ashab arasýnda da kendine Muâviye b. Muâviye denen birisi hiçbir þekilde hafýzamýzda yer etmedi. Hem bu El-Alâ hadisini Þam halkýndan bir þeyh çalýp, onu Bakiyye'den b. Ziyad yolu ile Ebû Ümâme (r.a.)'a ulaþan bir senet uydurarak rivayet etmiþtir.
Osman b. Heysen el-Müezzin der ki: Bize Mahbûb b. Hilâl, Atâ b. Ebî Meymûne yoluyla Enes b. Mâlik (r.a.)'dan þöyle anlattýðýný haber verdi:
-Cebrâl gelip, "Yâ Muhammedi Muâviye b. Muâviye el-Müzenî öldü. Sen onun cenazesini kýlmak ister misin?" diye sordu. Nebi (s.a.v.); "Evet!" dedi. Cibril'de kanadýný vurunca ona eðilmeyen ne aðaç kaldý ne tepe. Nebi (s.a.v.) Onun cenaze namazýný kýldýrdý. Arkasýnda iki saf melek gurubu durdu ki, her bir safýnda yetmiþ bin melek vardý. Ben: "Yâ Cibril! O bu dereceye ne ile nail oldu?" dedim de, bana "Kulhü vallahû ehad" sûresine olan sevgisiyle, o onu; dinelirken, otururken, giderken, gelirken hasýlý her halde okurdu" dedi.[614]
Derim ki: Ravî Mahbû b. Hilâl meçhul bir ravi olup onun bu haberine uyulamaz.[615][602] Buhârî Salat 8/55 no: 433; Yine Meðazîde 64/80 no: 4419; Müslim Zühd 38 no: 2981; Müsned 2/9, 58, 72, 74, 113, 137; Beyh. S. Kübra 2/451; Delâil 5/233; Abdürrezzak 1625; Taberânî 12/457; Temhîd 5/212; Numeydî 653; Ebû Ya'Ia 5575; Taberî 14/49 Humeydî no: 653.
[603] Buhârî Enbiya 60/18, h. no: 3381.
[604] Müslim Zühd h. no: 2981; Müsned 2/9, 58, 66, 72, 74, 91, 96, 113, 137.
[605] Müslim Fezail 2281 (10/706); Müsned 2/308, 323, 5/238; Ýbni Hibban (Zevaîd) 549; Beyhakî Delâil 5/236; Abdürrezzak 4399; Beðavî sünne 4/194; ibnü Huzeyme h. no 968; Muvatta 1/143; Tahâvî (bir kýsmý) Þ. Meâniü'l Âsâr 1/160; VâkidîMeðazî 3/1012.
Buradaki Hadiste öðle ile ikindinin akþamla yatsýnýn seferde Cem olarak kýlýnýþý geçer ki, konu mezhebler arasý ihtilafýyla meþhurdur. Biz bu mevzuyu Zadü'l Meâd tercememizde namaz bahsinde geniþ þekilde dipnotta inceledik.(M.C)
[606] Müslim Î392; Buhârî zekat 24/54; Müsned 5/424; Ebû Dâvûd 3079; Tahâvî Þ. M. Asar 2/40; Beyhakî Delâil 5/239; S. Kübra 4/122.
[607] Ýbni Hiþâm 4/176; Beyh. Delâil 5/240.
[608] Ebû Dâvûd 707; Beyhakî Delâil 5/243; Süneni Kübra 2/270; Buhârî Tarih-i Kebîr 8/366.
Hadis çok zayýftýr, belkide mevzudur. Yalnýz benim garibime giden, Ýmam Zehebî Mizanül itidal adlý eserinde, "buradaki Ravî Said b./azvan'ýn, babasý z&zvân'ýn ve kötürüm kiþinin bu rivayet haricinde hiç bir yerde geçmiyorlar. Bunlarýn kim olduðu bilinmiyor", deyip, Abdü'l Hak ile Yahya b. Kattan'ýn bu hadise zayýf dediðini anlattýktan sonra "Derim ki bu sanýrým mevzu hadistir" demesine raðmen burada hiçbir þey demiyor. Mizan 2/154. Terceme no: 3253; Ýbni Kayyim'de Ebû Dâvûd muhtasarý þerhinde (Bak Avnü'l ma'bud 2/398. H. no: 693 (E. Davudda 707) buna benzer tenkidini yapýyor.
[609] Zehebî metninde «Aleyhima» diye geçerki mana (ayaklarým üzerinde) demek olur. Ama kaynaklar (aleyha) olarak verir.
[610] Ebû Dâvûd 705; Buhârî Tarih-i Kebîr 8/365; Terceme no: 3349; Beyh. Delâil 5/243; Beyh. S. Kübra 2/275; Ýbni Ebî Þeybe 1/284; Mizzî, Tehzibü'I Kemâl 32/260 da ayný isnad ve metinle verirse de, haberdeki hadis metnini bir üst hadisteki gibi nakleder. Mizzî bu hadisin kendine Âli bir isnadla ulaþtýðýný söyler. Yezid b. Nimran da bana sanki meçhul gibi geliyor. Gerçi Mizzî onun adýný ve nesebini verip Ömer, Ebud Derda ve adý geçen kötürümden haber naklettiðini, Ondanda Ýsmail b. Ubeydullah, Abdurrahman b. Yezîd ve metinde geçen (Saida adlý) köle nin rivayeti bulunduðunu, evinin Samda olduðunu Mervan'la beraber Rakýt olayýna gittiðini bahsederse de, Ona sadece Ýbni Hibban'ýn "sika" dediðini bazý âlimlerin de bu zatýn üst hadiste adý geçen /azvanla ayný olduðunu söylediklerini anlatýr. Ravilerin hadisi bir ona bir buna nisbetleri de bu görüþü doðrular. Bu hadiste üst hadis gibi olup zayýftýr. Zira Yezîd'in kölesi kimdir. Hiç bir kaynak onun "Said" adý dýþýnda bir bilgi vermeyip, "Zehebî" meçhul diyor. Hem hadisin manasýnda E-fendimize la'netçÝlik gibi bir vasýf izafe ediliyor ki, bu husus isnaddan daha da güçlüdür.
[611] Tab. Kebîr 19/428; Bey. S. Kübra 4/50; B. Delâil 5/245; Ebû Ya'la Müsned 7/4267; Ýbni Hibban Mecrûhîn 2/181; Hadis Zehebi'ninde dediði gibi "Münker"dir.
[612] Taberânî Kebîr 19/429 ve 8/137; Bey. S. Kübra 451; Ravi Yunus b. Ubeyd meçhul biri olup onu sadece Ýbni Hibban sikalar arasýnda sayar. Heysemî ve Ýbni Kesir'de zayýf der. Heysem^de, Mecmu-uzzevaid'de bu hadisi Taberâni'den nakledip, "sadaka kimdir, bilemiyorum" der. Taberânî'nin bilmiyorum baskýsýndan, bilmem mahtutada da var, sanki bu hadisi Haseni Basri, Muâviye b. Muâviye'den nakletmiþ gibi "An Muâviye" diye basýlmýþ ki bu kesinlikle yanlýþtýr.
[613] Taberânî M. Kebîr 8/136. h. no: 7537; Taberânî Müsnedüþ-Þamiyyin h. no: 831; Tab. EI-Evsat 4/50; h. no: 3886 Ýbni Hibban el-Mecrûhîn (metinsiz) 2/181; Ýbnü Abdi'l Ber îstîâb 3/1424; Zehebî Mîzan 4/278; Ýbnü Sünnî Amelü'l Yevm vel-Leyle s. 94. h. no: 180. Hadis münkerdir. Hem Bakýyye hemde Nuh b. Amr'm za yýflýðý bellidir. Zaten Zehebi metinde tenkidini yapýyor. Yalnýz Taberânî'nin Mu. Kebîrini tahkik ve talikýyla neþreden Iraklý Þeyh Hamdi Selefi dipnotta (8/136) derki: [[Ýsnadda Nuh bin Ömer (Amr olacaktýr) vardýr ki, Ýbni Hibban "onun bu hadisi çaldýðý söylenir" demektedir. Ben derim ki: Bu hadisin zayýflýðý bu deðildir. Ýsnaddaki (diðer ravi) Bakýyye'dir. O da tedlisçidir. Bu hadisin bundan baþka illeti yoktur.]]. Bu söz þeyh Hamdi'nin acelesinden ve kaynaklara inmediðindendir. Oysa Ýbni Hibban adý geçen yerde. Zehebi Mizan ve Tarih'inde, Ýbnü Abdi'l Ber Ýstiâb'da, Heysem! Zevaid'de (3/38) bu illeti Nuh'a isnad ederler. Taberâni ise El-Evsat'ýnda, bu hadisi Muhammed b. Ziyad'dan rivayet eden tek kiþinin Bakiyye olduðunu Nuh b. Amr'ýnda bunu tek olarak (müfred) rivayet ettiðini söyler.
[614] Tab. Kebîr 19/429; Ebû Ya'la Müsned 7/238. h. no: 4226; Beyh. Delâil 5/246; Ýbnü Abdil Ber Ýstiab 3/1420 de bu Muâviye hadislerinin hepsinin isnadlarý bozuk olduðunu söyler. Zehebî'de Mizan da 3/442 buna yakýn ifade eder.
[615] Ýmam Zehebi, Tarihü’l Ýslam Meðazi 4/346-355
Ynt: Hicri Semud da By: Bilal2009 Date: 21 Aðustos 2021, 18:12:39
Esselamü aleyküm Rabbim bizleri ilim öðrenenlerden eylesin Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Hicri Semud da By: Sevgi. Date: 28 Eylül 2021, 06:29:36
Aleyküm Selâm. Bilgiler için Allah razý olsun kardeþim
Rabb'im bizleri sevdiklerinin yolundan gidenlerden eylesin inþaAllah