Taklit By: meryem Date: 10 Nisan 2011, 15:34:35
Taklit
"Onlara: '-Allah'ýn indirdiðine uyun!' dendiði zaman: '-Hayýr, biz atalarýmýzý, üzerinde bulduðumuz (yol)a uyarýz!' derler. Peki ama, atalarý bir þey düþünmeyen, doðru yolu bulamayan kimseler olsalar da mý (atalarýnýn yollarýna uyacaklar? Yoldan çýkmýþ atalarýnýn örf ve âdetlerini þuursuzca taklit eden) bu kâfirlerin durumu, baðýrma ve çaðýrmadan baþka, hiç bir þey iþitmeyen hayvanlara (ve onlara) haykýran (çobanlar)ýn durumuna (ne kadar da) benziyor. (Onlar bir sürü) saðýrlar, dilsizler ve körlerdir. Onun için düþünemezler.”[482]
Burada zikredilmeyen "vech-i þebeh = benzetme yönünün taklit olduðunu bir önceki âyetten kolayca anlayabiliriz.
Peygamberlerin karþýsýna dikilen ilk inkarcýlarýn taklitleri konusunda, biraz daha deðiþik olan þu âyet-i kerîmeleri de inceleyelim:
"...Yoksa bundan önce onlara bir kitab verdik de ona mý sarýlýyorlar? Hayýr! (ne böyle bir kitaplarý ve ne de bu konuda bir bildikleri var.) Sadece: '-Biz babalarýmýzý bu yol üzerinde bulduk, biz de onlarýn izinde gidiyoruz.' dediler. (Bütün delilleri bundan ibaret: körü körüne taklit.) Senden önce de hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek mutlaka oranýn zevke düþkün (önde gelen)leri: '-Biz babalarýmýzý bir yol üzerinde bulduk, biz de izlerine uyarýz.' demiþlerdi. (Onlarý doðru yola çaðýran peygamberleri): '-Ben size, babalarýnýzý, üzerinde bulduðunuz (din)den daha doðrusunu getirmiþ olsam da (yine babalarýnýzýn yolunu)mu (tutacaksýnýz)?' dedi. (Buna raðmen onlar hiç düþünüp taþýnmadan) dediler ki: '-Doðrusu biz sana gönderileni tanýmýyoruz (ve atalarýmýzý taklide devam ediyoruz).”[483]
Kur'ân-ý Kerîm'de bu konu ile ilgili bir kaç âyet-i kerîme vardýr,[484] fakat hepsi de deðiþik üslûblarla kâfirlerin, atalarýný þuursuzca taklit ettiðini ifâde ettiklerinden bu iki örnek ile yetindik.
Yukarýda örnek aldýðýmýz âyet-i kerîme ve diðerlerinden anlýyoruz ki toplumu ve ileri gelenlerini, peygamberleri inkâra sevk eden en önemli sebeplerden biri de taklittir. Çünkü sünnetullâha göre peygamber gönderilmesini gerekli kýlacak kadar sapmýþ toplumlarda, atalardan tevârüsen edinilen yalan yanlýþ bir takým örf ve âdetleri taklit etmek, kendisinden vazgeçilemeyen bir fazilet sayýlýrdý. Bu yüzden onlara göre atalarýný taklit, kendileri için yapýlabilecek en doðru ve en faydalý hareket oluyordu. Yine onlar atalarýnýn, kendilerinden çok daha bilgili ve hayýrlý olduklarýna ve kendi aralarýndan bir daha böyle birilerinin çýkamayacaðýný kabul ederlerdi. Bütün bu sebeplerden dolayýdýr ki onlar, atalarýndan tevârüsen edindikleri her þeyi büyük bir hýrs ve taassupla muhafaza edip akla ve mantýða uygun olsa bile yenilikleri asla kabul edemezlerdi. Ayrýca bundan önceki bölümde de belirttiðimiz gibi yazýlý kanunlara sahip olmadýklarýndan, toplum içindeki kendi haklarý, menfaat ve riyasetlerini ancak bu yolla muhafaza altýna alabiliyor ve kendi kabiliyetsizliklerini de böyle gizleyebiliyorlardý.[485]
Türk Müfessiri Elmalýlý (1361/1942), hakka uygun düþüp düþmediðine bakmadan her ne pahasýna olursa olsun, atalarýný taklit edenlerin, bu halleri ile þirk ve taassup içine de düþtüklerini þöyle açýklýyor:
"Eski olsun yeni olsun Allah'ýn inzal ettiði delillere bakmayýp da, atalarýn halini, yalnýz ata olduklarýndan dolayý taklit etmek, onlarý Allah'a endâd ittihâz eylemek ve hakký býrakýp hayâlât ü evhama, þeytanýnýn emirlerine uymak, izince gitmektir ki buna taassup denilir."[486]
Peygamberlere imana mâni olmada taklidin rolünü anlatýrken þu hususa da iþaret etmek gerekir: Taklit daima küçükten büyüðe , diðer bir Ýfâde ile güçsüzlerden, güçlü kimselere doðru olur. Çünkü her an daha üstün olma arzusu ve gayreti içinde olan insanoðlu, böyle olanlarý hiç olmazsa þeklen taklit etmekle yükselip ayný imkânlara kavuþacaðýný sanýr. Bu sebeple atalarýnýn daha bilgili, hayýrlý ve üstün olduðu peþin hükmüne saplananlarýn, onlarý taklit etmeleri normaldir. Böylece, bir hareket uzun müddet bu düþünce ile taklit edildikten sonra, artýk o toplumdan silinip atýlmasý imkânsýz hale gelir. Çünkü olumsuz þeylerin taklidi tekrar edile edile, bu bölümün baþýnda geçen hadis-i þerifte belirtildiði gibi, kalplerin silinemeyecek derecede kararmasýna sebep olur.
Ayrýca yaþlýlar, uya geldikleri þeylerden daha iyisini görseler bile, ona uymamakta gençlerden daha çok inat ederler. Zira Önceden uya geldikleri þeyi terk edip yenisini kabul etmeleri, eski tercihlerinin hatalý olduðunu kabul etmek mânâsýna geleceðinden, bu durumun kendilerini diðerlerinin gözünde küçülteceðini sanýrlar. Hele hele topluma yön verme makamýnda olan kimselerin böyle yapmasý; bu makamý terk edip görüþünü, fikrini beðendiði kimseye teslim etmesi mânâsýna gelir. Bu yüzden daha iyi olduðuna kanaat getirseler bile kibirlenerek bile bile kabule yanaþmazlar. Ýþte bundan dolayýdýr ki peygamberlere ilk uyanlarýn içinde yaþlýlardan çok gençleri görüyoruz.[487][482] Bakara: 2/170-171. Bazý müfessirler, âyetteki: "meselüllezîne keferû"dan sonra "ve onlarý hakka davet eden peygamber" mânâsýnda bir müþebbeh takdîr ederek kâfirleri, hayvanlara; takdîr ettikleri peygamberi de çobana benzetiyorlar. Bkz.: Suyûtî, Celâleyn, I, 24; Nesefî; a.g.e., I, 88. Fakat Hasan Basri Çantay (1385/1966), anýlan âyetin mealine ilâve ettiði dipnotta bunu uygun görmediðini þöyle açýklýyor: "Haykýrýn'dan maksad, kâfirlerin atalarýdýr. 'Baðýrýp çaðýrýþýndan baþka bir þey duymayan' da onlarý körü körüne taklit eden torunlarýdýr. "Saðýrlar, dilsizler, körler" ise hepsidir. Bu âyet tamamen üst tarafý ile ilgilidir. Bazýlarý "ve meselü"den sonra bir "muzaaf" takdiriyle baþka bir mânâ vermiþlerse de, bizce doðru ve uygun deðildir." Bkz.: I, 47. Bu izah bize de daha uygun görüldüðü için, âyetin meali ona göre verilmiþtir.
[483] Zuhruf: 43/21-24.
[484] Bkz.: Mâide: 5/104;-A'râf: 7/28; Yûnus: 10/78; Enbiyâ: 21/53; Þu'arâ: 26/74; Lokman. 31/21.
[485] Nesefî, a.g.e., I, 88; Kurtubî, a.g.e., XVI, 75; Ali Cevâd, a.g.e., IV, 49 vd.
[486] Elmalýlý, a.g.e., I, 586.
[487] Doç Dr. Ýbrahim Çelik, Kur’an’da Peygamberlere Karþýt Güçler, Bursa 2001: 153-155.