Büyük Osmanlý Tarihi
Pages: 1
Napolyonca By: sidretül münteha Date: 07 Nisan 2011, 20:45:32
Napolyon'ca



"Ey sultan Selim, Hz. Muhammed aleyhissetamýn hilafe­tine þayan olduðunu ispat et. Ýþte seni esir eden, ahidnamelerden kurtaracak vakit þimdi gelmiþtir. Sana yaklaþtým. Eski dostun olan Lehistan devletinin yeniden hayat bulma­sýyla meþgulüm. Ordularýmdan birisi, Tuna yalýsýna gitmek üzere hazýrdýr. Sen, moskoflan cephelerinden vurduðun za­man benim ordum da arkalarýný çevireceklerdir. Donanma­larýn bir gurubu Tulun'dan çýkýp ve gidip, payitahtý ve KaradenizÝ muhafaza edecektir. Artýk cesaretlen. Zira; bir daha devletini kuvvetlendirecek ve namýný þohretlendidîrecek böyle bir fýrsat vaktini bulamazsýn" Napolyon'un bu sözleri Sultan Selim'e çok te'sir etti." (Tarih-i Cevdet) Sebastiyani bu münasebetle bir muhtýra yazdý. Derhal Türkçe'ye tercüme edilerek, devlet adamlarýna klavuz olmak üzere daðýtýldý. Bu muhtýralar: ingiliz gemilerini yaklaþmaktan men etmek böy­lece þehrin bombardýmana tutulmasýný önlemek, gemilerin veya hiç olmazsa, bunlarýn baþtan veya kýçtan demir atma­larýnýn baþarýsýzlýða itilmesi, Osmanlý donanmasýný ve deniz müesseselerini mahv etmek için Ýngiliz donanmasýnýn girme­sini önlemek maksadýyla limanýn aðzýný müdafaaya hazýrla­mak, Ýstanbul bataryalarýný, Üsküdar bataryalarýyla ahenkli bir þekilde ateþ etme ve bunu güzelce idare etmek, Osmanlý donanmasýný Ýngiliz donanmasý ile savaþa giriþtiðin de mev­kii toplarýnýn ateþi altýnda ricat etmeyi temin, emin bir yerde bulundurmak bunlar içinde, toplarla donanmýþ ve mümkün olduðu kadar, çabuk ve çeþitli bataryalar inþa edilerek Ýngiliz amiralinin hücumuna mukabelede bulunmak yahut onu hü­cum etmekten alýkoymak gibi maddeleri yazýlýydý.

Herþey baþtan baþlayacaktý. Avrupa ve asya sahilleri üze­rinde bataryalar yerden çýkar gibi zuhur etti. Sebastiyani herkesin gayretini arttýnyordu. Her tarafý tanzim ediyor, padiþah-da, vükelada, ricalde gayret ve himmet gösteriyorlardý. Os­manlý milleti Fatih Sultan Mehmed ve Süleyman zamanlarýn­daki gibi savaþa olan istidadlarýný isbat ediyorlardý. Sebasti-yani daha neleri gerçekleþtiriyordu? Beraberinde sefaret kâ-tibleri olduðu halde yüzbaþý Lakor, mülazým Dökar ile Jerar bulunduðu gibi savunma ameliyesine bakýyorlardý. Daimaç-ya ordusundan ingiliz donanmasýnýn geldiði gün Ýstanbul'a varmýþ olan yüzbaþý Butin, Loklark, Kotaîyo'yu bataryalarýn silahlanmasýna memur ediyor, bu arada da Ýstanbul'a gelmiþ olan Fransa ayan azasýndan Pontekolant da çalýþanlara karý­þýyor, Ýspanya sefiri Marki Dalmanera da kâtibleri ve maiyet askeride, subayýda iþtirak ediyor ve bir Ýstanbul topçu bölüðü teþkil eyliyor. Rumlara hediye ve taltiflerde bulunarak faali­yete geçiriyor, Ýngilizlerin burun büyüklüðünü kýrmak arzu­suyla uðraþýyordu. Sarayburnundan, Yedikule'ye kadar açý­lan cephe boyunca duvarlar yýkýlýyor yerine mazgallar peyda oluyor. Saraylarýn bahçelerinde toprak istihkâmlar beliriyor, evlerin bazýlarý yýkýlýp yerine istihkâmlar yapýlýyordu. Her yer­den binlerce amele koþuþup geliyor, bütün sahilde cenk ve cidal avazlarý yükseliyor, Ýngilizlere karþý hakaret ve sövme­ler iþitiliyordu. Her delikten bir top namlusu uzanýp, gülleler yýðýlýyor, top mavnalanyla, ateþ gemileri iki hat üzere dizili­yor, Kýzkulesi ayrý çapda toplarla silahlandýrýlmýþ emre hazýr bulunuyordu, Sultan Selim bütün gün askerlerin arasýnda, genellikle yalnýz, yaya ve bazen Fransýz elçisiyle beraber ge­ziniyor. Ahaliye, askere, cömertçe davranarak saltanat mimarý gibi, elinde bir fildiþi arþýn (ölçü aleti) gülümseyerek mühendislere öteyi beriyi soruyor, bataryalarýn hacimlerini bizzat ölçüyor, Fransýz elçiye son derece iltifat ediyor, göster­miþ olduðu gayret, himmete daima müteþekkir olduðunu açýkça söylemekte idi. Hakikaten; kýsa bir zaman zarfýnda tophane depolarýndan yüz adet top çýkarýlarak sahil boyuna tayin olunmuþ yüzbaþý Boten'in verdiði rapora bakýlarak beþ günde, Yedikule'den Sarayburnu'na kadar 102 adet top, 69 adet havan, sað sahile 24 Otop, 12 havan boðazýn karþýsýna 84 top, 15 havan, Üsküdar tarafýna 94 top, 14 havan konul­muþ idiki, tamamý 520 top, 110 adette havan idi.

Osmanlý devleti de bu mühleti, Ýngiliz donanmasýna gön­derilen divaný hümayun tercümanýnýn, Rus ile sulha ve Ýngiltereyle ittifaký yenilemeye karar verdiðinden ve bunlara dair bir senet vermek, Ýngiltere, Rusya'nýn istila ettiði kalelerin geriye verilmesini senede lüzum görmiyerek taahhüd etmek, bu senetleri kaide üzerine müzakerede tanzim edilene kadar, Ýngiliz donanmasý Çanakkalede durmak, Ýngiliz elçisi Ýstanbula geldikten sonra Sebastiyani'nin, kovulmasýna çare dü­þünülmek üzere, kaleme alýnmýþ müsveddenin düzeltilip, de­ðiþikliðe tâbi tutulmasý ve irade-i seniyye taalluku için almýþ­tý. Ayrýca muhalif rüzgârlarýn meydana getirdiði þartlar, bom­bardýman gemilerinin baþtan ve kýçtan demirlemeleri kabili imkân olamýyordu.

ingilizler Çanakkale boðazýnda da istihkâmlara emir veril­diðinden dönüþ yolunun pek zor olacaðýný kestirmiþlerdi. Ancak, kaçtýlar denilmesin diye de, avdet yolunu tercih etmi­yorlardý. Bütün bu meyanda garib bir olay husule geldi: "Fenerbahçeye vazifeli verilmiþ bir kaç asker, Kýnahada'ya geç­miþler. Bir kaç tane Ýngiliz, sandalla su almak üzere, oraya gelir. Hemen savaþa baþlarlar. Ýngilizlerin yedi-sekiz tanesi­ni Öldüren askerler, birkaçýný da esir alýrlar. Bu esirler ara­sýnda amiralin genç oðlu da vardýr. Askerler amiralin oðlunu saraya gönderirler. Sultan Selim askerlere kýrkar altun ile birer çelenk verir. Amiralin oðlu da Kaptanpaþa tarafýndan ingiliz donanmasýna aþýrýlýr. Bu havadis balýkçýlarý galeyana getirdiðinden Ýngilizlerin gemileri etrafýnda dolaþýp bir gemiden diðer gemiye giden sandallarý tevkife baþlarlar. Hakika­ten Ýstanbul beþ gün zarfýnda toplarla donandýðý gibi ahalide kayýklara binip, adeta donanma üzerine yürüyecek cesarete mâlik olmuþtu. Yeni kaptan Þeydi Ali paþa komutasýnda bulunan 20 kýta harp gemisi Beþiktaþ Önlerindeydi. Ýngiliz elçisi hem hasta hemde yapmýþ olduðu hesapsýz hareketin neticede üzerine düþecek mesuliyetini bir baþkasý üzerine yýkmaða gayretli idiyse de amiral Dukvorth'dan uygun birini bulamamýþ ve müzakereleri ona havale etmiþti. Amiral 21/þubat'ta ültimatom vermiþti. Babýâli 21/þubat'ta kimlerle müzakere edileceðini, nerede yapýlacaðýný, Ýngilizlerin iyi niyetinden endiþe edildiðini, müslümanlarýn heyecana geldiði­ni, bir bir ve aðýr aðýr sordu. Amiral kesin olarak iyi niyet taþýmakta olduklarýný bir daha temin etti. Babýâli hayatýnýn em­niyetini temin ettiði takdirde konferans için neresi tercih edi­lirse edilsin, oraya geleceðini bildirdi.

Bu sýrada ise, sarayýn duvarlarýnda sekiz mazgalýn daha açýldýðýný görerek konferans iþine Ýki güne kadar bir netice verilmesini bildirdi. Ayný günde yapýlmakta olan savunma hazýrlýklarýndan þikayetçi olarak, üç saat içinde cevabýn verilmesini taleb etti. Eðer cevaba eriþemezlerse, Marmara de­nizinde bulunan Osmanlý gemilerinin, batýrýlma veya ele ge­çirileceðini beyan eden tehdidler savurdu. Babýâlide gecele­yin boðazýn Anadolu kýyýsýnda yedi mil ötede (Beykoz olacak) bulunan bir yeri müzakere mahalli olarak tayin ettiðine dair haber yolladý. Amiral bu teklifi kabul ettiysede, kendi yerine amiral Lewis'i gönderecekti.

Bu arada bir mülazým (teðmen) ile dört gemici esir alýna­rak götürülmüþse de, bunlarýn da çarçabuk, tahliyesini taleb eyledi. Fakat ertesi gün bir Osmanlý gemisi gelerek müzake­reye katýlacaklarý alacak idi. O beþ ingiliz salýverilmedi. Dok-vorth, yeni þartlar söyleyerek Sebastiyani'nÝn, uzaklaþtýrýlmasýný ve üçlü ittifakýn yenilenmesini istedi. Babýâli; verilen son cevabýnda, Osmanlý ülkesinde bir tehlikeye maruz kal­madan, bir karýþ yere bir ingilizin çýkmak mümkün olmadýðý, hattâ saraya bile bir Ýngiliz gelse onu müdafaa etme çok güç olacaðý, velhasýl Ýngiliz donanmasý bulunduðu yeri terketmeye ve Çanakkale boðazýný, dýþarý doðru geçmedikçe müza­kereye devam edilmeyeceðini bildirdi.

Dokvurth ilk önce hiddetleþiddet göstererek, Arbutnot'un Bozcaada'dan gönderdiði geçmiþ tekliflerini tekrara kalkýþacak olduysa da, az sonra bu tehdidlerinin Ýngiliz donanmasý, aleyhine olacaðýný kestirdiðinden, yelkenleri suya indirmeyi tercih etti. 1221 senesi zilhiccesinin 12. günü, 1807 senesi þubat ayýnýn, 20. cuma gününe müsadifdir. Ýþte o gün yel­kenleri açýk olarak, Ýstanbul üzerine doðru yürüdü. Ýstan­bul'da bulunan, Fransýz elçiliðinde büyük bir heyecan husule geldi. Fakat donanma bir dönüþ yaparak yine adalar önüne geldi. Direklerinin ucundan baþka yeri görünmüyordu. Yine yakýnlaþýp, uzaklaþtý. Bütün günü voltayla geçirdi. Akþamle­yin güney cihetine doðru gitti. O gece de þehirde büyük bir endiþe hüküm ferma oldu.

Ertesi gün de bütün halk, hattâ içlerinde padiþah bulundu­ðu halde surlara çýkýp, Ýngilizlerin gittiðini görüp, inandýlar. Ahali padiþahý büyük bir þiddetle alkýþladý. Beþiktaþ önlerin­de bulunan donanmayý Osman-i askerleri Ýngilizleri takip için izin istediler. Adetâ söz dinlemez dereceye geldiler. Müessifane; bir hadise zuhur ederdiye korkuluyor, elde edilmiþ neticenin heba olmasýndan çekiniliyordu. Daha sonra padiþahýn iradesi çýktý. Ahalinin tezahüratý arasýnda donanma Marmaraya doðru süzülüp, Kumkapý önlerinde demir attý. Ýngilizle­rin ricatý ile alakalý resmi haber, Fransanýn Gelibolu konsolo­su tarafýndan gönderilen bir haberci ile kesinleþti. Mart ayýnýn 2. günü Gelibolu minaresinden onüç yelken görülmüþ. Bunlar, Lapseki ile Naraburnu arasýnda Ekinlik deniien yerde durmuþlar. Su alan gemilerini tamir etmiþler. Boðazdan ge­çiþlerinde Osmanlý bataryalarýnýn þiddetli atýþlarýna maruz kalarak, Vindsor Kastil isimli geminin, büyük direðinin dörtte üçü 800 librelik ve iki kadem kutrunda bir taþ gülle ile kýrýl­dýðý gibi Aktiv fýrkateyni'de 560 librelik bir gülle yemiþ. Royal Corc isimli amiral gemisi de baþka ve büyük bir gülle isabeti ile hasara uðramýþ. Bu donanma tamam bir saat bir çeyrek ateþaltmda kalmýþ. 130 Ölü ve 412 yaralýsý olmuþ. Eðer Anadolu kýyýsý müstahkem ve silahlý olsaymýþ ve topla­rý da sabit olamasa imiþ, tamamen mahvolacak imiþ.

Tabiatýyla bu hadisenin neticesinden olarak Ýstanbulda Fransýzlar lehine; büyük bir emniyet ve itimat, son derece yükseldi. Hatta ahali sokakta rastladýðý Fransýzlarý çeviriyor, kendilerine yapýlmýþ yardýmlarýn minnetini ifade ediyorlardý. Rusya'ya taraftar olan Rumlar bile, patriklerinin kumandasý altýnda olarak þehrin tahkimatýnýn yapýlmasýnda gayret göstermiþlerdi Mora'fýlarda, padiþaha bir dilekçe ulaþtýrarak Rus­yalýlar ile savaþmaða hazýr olduklarýný bildirdiler. Fakat; bü­tün bu nümayiþler arasýnda yine, Ýstanbul sokaklarýnda, fesat ve fitneye dair dedikodular dönüp duruyordu.

Devlet adamlarý birbirine düþerek, herkes yekdiðerinin aleyhine iftiralara giriþiyor, Ýngilizlerin Ýstanbul'a gelmelerini yeni kaide olan "yeniçerileri kaldýracaklar, nizam-ý cedidi on­larýn yerine koyacaklar imiþ"e vardýrarak devlet ricali tarafýn­dan özel bir davet olduðu ileri sürülüyordu. Trafalgar ve Ko­penhag galibiyetleri üzerine Ýngilizlerin Ýstanbul sularýnda uð­ramýþ olduklarý hezimet, Ýngiliz ahalisi düþüncesinde bir hayli kötü tesirler vücuda getirdi. Akdeniz'de dolaþmakta olan Rus amirali Seniyavin, çok geçmeden de Bozcaada önlerinde amiral Dokvortha, birleþerek yeniden Ýstanbul'a girmeyi teklif ettiyse de, Ýngilizler yeniden uðrayacaklarý müþkülatý tec­rübe etmiþ olduklarý için kabul etmediler.

Bundan baþka yalnýz Ýngiltereye yaramayacak böyle bir teþebbüs için, Ruslara yardým etmek, menfaatlerine aykýrý idi. Fakat, bu tarz hareket iki devlet arasýnda burudet yâni soðukluða da vesile oldu. Hattâ; bir dereceye kadar da, napolyon ile Aleksandr arasýnda bir ittifak doðmasýnýn sebebi olan Tilsit mülakatýnýn öngörüþmesini teþkil etti.

Amiral Seniyavin Bozcaada'dan Selanik önlerine geldiyse de, taarruza geçmeðe cesaret edemedi. Tekrar dümeni Boz-caadaya kýrmakla, burayý üç gün aralýksýz top ateþine tâbi tuttuktan sonra kara çýkardýðý ikibin askerle, iþgali tamamla­dý. Böylece Çanakkale giriþi yine kapanmýþ oldu. Bu vakada Ýstanbul ahalisinin ýzdýraba düþmesine yol açtý. Kaptanýderya Þeydi Ali paþa, sekiz gemi ve beþbin kara askeriyle, Bozca­ada üzerine, yelkenbastý. Ýngilizler ise, Ruslarýn Ýstanbul'a pek faz'a yaklaþmýþ olduðunun verdiði endiþeyle yanlarýndan ayrýlýp, Mýsýr üstüne yelkenlerini doldurdu. Ýngilizlerin boz­gundan sonraki kaçýþlarýnýn memnuniyeti pek sürmedi. Yen -ni endiþelere býraktý.

Vehhabilerin reisi olan Suud bin Abdülaziz, Medine-i Münevvere'yi istila ederek, mübarek merkadlerin kubbelerini yýkmýþ, yalnýz vukubulan ricalar üzerine Hz. Peygamber (s.a.v)'in, Ravza-i mutaharralannýn, kubbesini býrakarak ne kadar kýymetli eþya ve cevahir varsa hepsini alýp Deriye'ye gönderdiði gibi, onlara göre bi'dat olmasý hasebiyle hutbeler­den padiþahýn adýný kaldýrmýþ, Vehhabi olmayanlara müþrik nazarý ile bakarak, bunlarý Mekke'yi tavafdan men'e cüret et­miþtir. Kendi tarafýndan Mekke ile Medine'ye birer tane Kadý tayin ederek, diðer kadýlarla beraber, Harem-i Nebevi hade­mesini, Medine muhafýzýný Ýstanbul'a yollamýþ, Sultan 3. Se-lim'e bir mektup göndererek "burda türbeler üzerine kubbe200 bina ve kurban boðazlanmamasýný" beyan ederek, Padiþah 3. Selim'inde mezhepleri olan Vehhabiliðe girmesini istemiþ­tir.

Hattâ Þam kafilesi Medine-i Münevvereye giremiyerek ge­riye dönmüþtü. Bu hadisat ehli isiâma vükelâ ve padiþahýn aleyhine hareket etmesi neticesini veriyordu. Diðer taraftan Ýngilizlerde, Ýstanbul'da uðradýklarý hezimetin acýsýný çýkarmak arzusuyla Mýsýr üzerine dönmüþlerdi. Böylece Mekke ve Medine ile gerek kara, gerekse deniz yoluyla münakale orta­dan kalkmýþ oluyordu. Fransa'da yayýmlanan bir eser, 'ingi­lizlerin, Mýsýr'ý istilasý meselesini, aþaðýda aldýðýmýz satýrlarda þöylece belirtiyor:

"1222/muharrem/6. sah-1807/martýnm/17. günü, 17 tane, Ýngilizlere aid yelkenli limanýn önünde görüldüler. Bu gemilerin kumandaný amiral Lewis'di. Mýsýr'ý gerek Fransýz gerekse Mehmed Ali Paþanýn zülmundan kurtarmaya geldiðini ilân ediyordu. Gemilerde general Frazer kumandasýnda, Mesina'ya gelen, 5100 kiþilik küçük bir ordu vardý. Ýskende­riye ahalisi öteden beri, Kavalah Mehmed Ali Paþaya aleyh­tar olduklarýndan Fransa konsolosu Droveti, ahaiininde, as­kerlerinde düþmanlýðýný hisettiðinden, pasaportlarýný iste­diyse de verilmedi. Bunun üzerine maiyetine onbeþ tane Fransýz askeri aldý. Eli tabancada olduðu halde, azimetine yâni gidiþine mümanaat edilmemesini taleb ederek, muhafýzsýz olarak Reþid'e oradan da Kahire'ye gitti. Mehmed Ali Paþa, Said taraflarýnda da bulunan kölemenleri cezalamak için Cünye'ye gittiðinden konsolos Ýngilizlerin Ýskenderiye'yi iþgal ettiklerini, acele gerigelmesini ve çok yakýnda büyük bir Fransýz ordusunun geleceðinden mukavemet hazýrlýklarý­na giriþmesini bildiriyordu. Hakikaten Ýngilizler karaya asker çýkarýrken hiç bir müþkülatla karþýlaþmadýlar. Mutasarrýf Emin aða, zaten Ýngilizlerin konsolosu Misket'in tutkulusu idi. Ýngilizler, Ýskenderiye'yi iþgal ettikten sonra yollarýný emniyete aimak için yakýnlarýnda bulunan, Reþid'i ele geçirmek için general Voþep'in komutasýnda olarak,  1200 kiþilik Ýngiliz askeri birliðini yolladýlar. Þehirde beþyüz Türk ve Arnavut askeri vardý. Bu gurub; iki gün yolda hiç bir düþ­mana rastlamadýðý halde Reþid'e vardý. Askerlerde pek þid­detli sýcaklardan dolayý çok yorulmuþtu. Bu yorgunluk yü­zünden þehre karmakarýþýk olarak girdiler. Hiç bir direnme ile karþýlaþmadýklarýndan müsterih olarak, silahlarýný çýkarýp gölgeliklere, uzandýlar. Ýþte o an askerlerimizin üzerlerine çullandýlar. Kumandan Ali bey, kaçmalarýna fýrsat verme­mek için ne kadar kayýk varsa Nü nehrinin karþý sahiline ge­çirmiþti. Osmanlý askeri Ýngilizleri saatlerce vurdular. Öldür­düler. General Voþep, iki yerinden yaralý olarak ortada kal­mýþtý. Pek çok Ýngiliz subayý Öldü. Bu kavgada beþyüz Ýngi­liz askeri telef oldu. Yüzyirmi de esir ele geçti. Ölülerden; seksen tanesinin kelleleri kesilip, Kahire'ye gönderildi. Kel­leler, Özbekiye caddesinde, iki sýra halinde kazýklara geçiri­lip teþhir olundu." Bu arada da, Mehmed Ali Paþa güneyden gelerek kölemenlerden Selyut'u aldý. Mýsýrlý komutanlardan meþhur ibrahim bey ile antlaþma yapýlarak, Mil nehrinin sað ve sol taraflarýný takiben, kuzeye doðru yürüdü. Ýngiliz kuv­vetlerini bilmediði için, Kahire'ye vardýðýnda, þehri tahkim etmeye iptidar eyledi. Bununla beraber Reþid'e de dörtbin pi­yade ve binbeþyüz süvari yolladý General Frazer, yeni bir se­fer heyet-i seferiye teþkil ederek general Ýstevar'ý 3 bin piya­de, 6 top, 2 havan ile Reþid'e gönderip, þehri muhasara ettir­di. Mehmed Ali Paþanýn, Kethüda bey ve Hasan paþanýn ko­mutalarýnda olarak yolladýðý askerle 22/nisanda meydana gelen kanlý savaþta, Ýngilizlerin feci bir maðlubiyete uðradýk­larý görüldü.

Binbaþý Moor esir, miralay Maklod öldüðü gibi pek çok te­lefat da verdiler. Büyük toplarý çivilediler. Yiyecekleri ve mühimmatý, eþyalarý yaktýlar. Asker ve bu askere katýlan fertler, aþiretleri ile kurtulanlarýn takiplerine koyuldular ve yolda da fena halde hýrpaladýlar. Geri kalanlanda, Ebukýr'da bekleyen donanma alarak, Ýskenderiye'ye getirdi. Kahire'ye soluk so­luða getirilen beþyüz Ýngiliz esiri, Özbekiye'de sýrýk üstünde duran arkadaþlarýnýn, kafalarý önünden geçirildi. Yürüyeme­yenleri eþeklere bindirdiler. Düþüp ölenlerin kellelerini kesip sýrýklara ilave ettiler. "Bu bozgunluk, Ýstanbul'daki hezimetten daha tesir edici idi. Ýngilizler; Akdenize hakim olduklarý için hezimet haberini avrupaya duyurma iþlemini biraz geciktirdi-lerse de, doðu da pekçok kayýp etmiþlerdi. Ýstanbul'dan Ce­zayir, Trablusgarp, Tunus, Ýzmir'e haber gönderilerek Ýngiliz­lerin uzaklaþtýrýldýklarýný ve mallarýnýn müsadere edilmeleri emrolundu. Ýskenderiye'de bir iki ay kaldýlar. Fakat bir iþ gö­remediler Mehmed Ali, bu esnada bir ordu düzenleyip baþla­rýnda kendi olduðu halde Ýskenderiye üzerine gitti. Amiral Lewis hummadan ölmüþtü. Yerine amiral Hallovel gelmiþti. Bu sýrada ise Fransa ve Rusya arasýnda da, Tilsit antlaþmasý imzalandý.

Ýngiltere hükümeti ingiliz donanmasýnýn cephaneliði olan Sicilya'ya Fransýzlarýn hücumuna ihtimal veriyordu. Buna dayanarak bütün gücünü, Cezayir'e topladý. Ýngilterenin ef­kârý umumiyesi de "2. bir Napolyon romaný" olan Mýsýr seferinden hoþlanmamýþtý. Bu bakýmdan da Mehmed Ali Paþa ile ingiliz amirali arasýnda, cereyan eden müzakereler pek ça­buk sona ererek, donanma yelken açýp 14/eylülde denize açýldý. Paþa, kaleden atýlan toplarýn sesleri arasýnda tam bir debdebe ile Ýskenderiye'ye girdi.

Þayan-ý dikkattir ki, þu sýralarda Ýstanbul'da büyük bir fit­ne ayaklanýyor, Ýngiltere ile Fransa arasýndaki savaþ da Ýspanya meselesinden dolayý, baþka bir renk alýyordu. Meh­med Ali Paþa ise, Mýsýr'da bir nevi istiklâliyet kazanmýþ gibiydi. Bu ana kadar Mýsýr sahilleri gümrükleri tersane-i amireye baðlýyken, Ýskenderiye'nin zaptýndan sonra, iskelelerin tama­mýný kendi tasarrufuna geçirdi. Elfi bey'in; komutanlarýndan Þahin bey'Ý de getirtip, Ceyze'ye memur etti. Ýstanbul'dan re­hine bulunan oðlunun uhdesine, Mýsýr defterdarlýðý tevcih edilerek, Mýsýr'a yollandý. Payitahttaki devlet adamlarý da Ka-valali Mehmed Ali Paþayý, Vehhabilerin üzerine sevk etme hususunda kafa patlatýyorlardý. Hattâ kendisine bu iþ için, bir de kapýcýbaþý gönderilmiþ ise de, Paþa: "bu iþ acele ile ol­maz. Süveyþ'de, gemi yapmalý, tedarikâtta bulunmalý" cevabýyla baþýndan savdý.


Ynt: Napolyonca By: yagmur_7-c Date: 07 Aðustos 2016, 01:50:29
Esselamu aleykum
Osmanlý tarihi gerçekten çok derin...Sultan Selim in muhteþem hayatý...Rabbim örnek alanlardan etsin inþallah...
Ynt: Napolyonca By: Bilal2009 Date: 28 Aðustos 2016, 18:43:55
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah . Rabbim bizlere ceddimizin yolundan daha da samimiyetli bir þekilde gitmeyi nasip eylesin . Rabbim paylaþým için razý olsun.

radyobeyan