Büyük Osmanlý Tarihi
Pages: 1
Takvimi vekayii mukaddemesi By: sidretül münteha Date: 06 Nisan 2011, 18:08:04
Takvim-Ý Vekayii Mukaddemesi



Tarih denilen ilm-i fen, bu dünya hayatýnda vukubulan halleri vakti ve zamaný içinde tesbit ve anlatmaya çalýþmak­tan ibaret ve de, geçmiþten ahaliye hisse çýkartacak bilgiler ulaþtýrma vazifesini üzerine almýþ yoldur. Bu ilmin faydasý o kadar da fazladýrki, hattâ bazý âlimler, tarih ilmi, devletin ka­nunlarýný hafýzada tutan, milletin ahvalini lâyýk olduðu vacibiyet derecesine yakýn bulduklarýmda açýklamaya kadar git­miþlerdir. Meþhur yazarlardan "Lâmiye" adlý eserin þârihi, Safdi'nÝn söylediði gibi, Abbasi devleti döneminde h. 422/1030 senesinde halifeliðe getirilmiþ bulunan Kaim Abbasi devrinde, Hayber yahudileri neslinden bazýlarý, güya de­deleri ve- sonraki nesilleri, Hayber fethinin hemen ardýndan yazýlmýþ ve haraçdan hariç tutulduklarýný belirten ve Hz. Ali'yül Murtaza'ya ait olduðunu ileri sürdükleri bir yazýyla, þahid olarak da Saad ibni Muaz ve Hz. Muaviye'yi gösterirler. Bu yazý sayesinde de, divandan senette yazýlanlarýn yerine getirilmesini talep ederler. Halife kendisine ulaþan bu talebe karþýlýk, derhal icabet karan verir. Ancak bu talebin bir nüs­hasýný gören o devrin reisülküttabý makamýnda bulunan Ebul Kasým bin Mesleme adlý zâta, bir þüphe gelip bu sýrada tarih­çi olarak nam yapan Hatibi Baðdadi'ye iddiaya senet olan kâðýd gösterilir. Tarihçi Hatibi; bu senet sahih deðildir, çünkü "Hayber kalesinin fethi h. 7. senede, gerçekleþmiþ, Hz. Mu-aviye'nin ashabdan sayýlmasý h. 9. yýlýnda vukubulmuþ Saad hz. leri ise, h. 5. yýlýnda ahirete intikal ettiðiiçinde bu tarihler­deki uygunsuzluk, senedin sahih olmadýðýnýn delilini teþkil eder." cevabýný verir. O yahudiferde bu ispata karþý bir cevap verememiþler. Kâðýdýn düzme olduðunu itiraf etmiþlerdir. Ýþ­bu nakledilen rivayetteki husus, tarih ilminin pek lüzumlu ol­duðuna þahadet eden kuvvetli bir delildir.

Bu bakýmdan eskiden islâm devletlerinde ve diðer devlet­lerde bu ilime itinaya gayret gösterilip, müfessirlerden ve hadisçilerden Ýbni Kesir, Ýmam-ý Suyuti, Ýbni Cevzi, Kadý Beyza-vi ile Ýbni Haldun gibi büyük zevat ve hükümlerde dirayet sa­hibi, tarihler kaleme almýþlardýr. Buna baðlý olarakda, Os­manlý devletininde büyük dikkat, itina göstererek, önceleri þehnameci adýyla, daha sonra da vakanüvis denmek þekliyle kurulan makamlara baðýmsýz bir þekilde, tarihin yazýlmasý görevi verilmiþtir.

Bu yazýlanlar üzerinden, otuz yýl kadar geçince bastýrýlýp, halkýn okuyup öðrenmesi eskiden beri yapýla gelmiþtir. Na-ima, Raþid, Subhi ve Ýzzi, Vasýfýn tarihleri bu söylediklerimizin þahididir. Lâkin, kötü vakalarýnmeydana geldiði zamanda neþir ediþ ve duyuruþ, hakiki sebebin, gizli kalmasý gerekti­ðinde insanýn tabiyatýnda var olan, hakikata varmak, bilmediðine itiraz etmek üzere cibilliyet taþýmasý yüzünden, ortaya çýkan bunca iç ve dýþ iþlerede ait deðiþikliklere ve diðer du­rumlara, devlet erkânýnýn hayal ve hatýrýna gelmemiþ büyük muammalar gibi, çeþit çeþit manâlar verileceði malumdur. Ýþbu kýylü kaale sebeb olacaðýndan nâþi, halký da birmiktar mazur tutmak mümkünse de, bu vaziyeti cahilane dedikodu yapanlara hesap sorulmaða ve ithama sebeb olacaðýndan aslý esasý olmayan hususlarda devletin, bütün tebasýnýn hu­zurunu bozacak, güçlü görüntüsünü giderecek bir þeydir. Beldelerde yaþamakta olan ahali pek vahim vesvese ve kötü zan daðdaðasýndan, kurtularak bu yüzden asayiþ-i umumiyenin, seçme ve büyük padiþahlardan olan Sultan 2. Mah-mudun merhametli, þefkatli idaresi halký malâyaniden kurta­rarak, iyi bir þekle koymasý mümkün olmuþtur. Bu hususlar babýâlideki meclis-i meþverette, vezirler Ýledevlet adamlarýyla konuþulduktan maada, þurâ'ya vazifeli âlim ve memurlarla da müzakere edildi.

ülkenin dýþ ve iç meselelerine ait iþlerde hiç bir gecikme yapýlmadan hakiki sebebleri ve icabat-ý zaruriyi bildirmek suretiyle halka duyurmak böylece, ahali hakikatin tamamýna dair bilgi sahibi olup, eskisi gibide kimilerinin çýkardýðý, asýlsýz esassýz sözlerden çýkardýðý manâlara kulak vererek ýzdýra-ba duçar olmayacaklarý pek açýk olmak üzere görülecektir. Ayrýca bütün fenlere ve ilimlere, erzak ile mallara velhasýl ti­carete ait maddelere de neþriyatta yerverilecektir. Padiþahý­mýz efendimiz, merhameti ilede tebaasýnýn her halini düþü­nen asilâne davranýþýyla emir vermiþtir. Ýstanbul'da mevcud olan basýmhaneden, baþka bir basýmevi daha yapýlmasý ka­rarlaþtýrýlarak, meydana gelen vakalarý çeþitli lisanlarda ba­sarak neþredip duyurma, padiþahýn isteði oiarakdave yüksek müsaadeleri dairesinde, Ýstanbul'da tab olunarak basýlan daireyede, Takvim-i Vekayiname-i Amire adý verildi. Mekke payelilerden vakanüvis þeyhzade Esseyid Es'ad efendi nazýr, babýâli'den idari iþlere ait vukuat ve bab-ý seraskeri'den as­kerlik ile alakalý meseleler için, her gün özet yapýlarak habe-rinâzýr tarafýndan verilmekde hizmetine esas vazifelerine za­rar vermemek þartýyla, amedi kaleminden elan küçük evkaf hocasý Sârim efendi, vazifesi dolaysýyla seraskerlik de bulu­nan hacegândan valide kethüdasýzâde Said bey tayin olun­muþtur.

Tâbi olunacak emirler ikiye ayrýlmýþ olup, bir kýsmýnda içiþlerinde resmiyeti olan ve devlete ait meselelere aid olan vakalarýn basýmýna, ikinci kýsmý ise; resmiyete dayanmayan dýþarýda bulunan kaynaklardan alýnan bazý haberleri, sanayi ve ticarete dair olan bilgileri kapsayanlarý vaktin icab ettiði hal ve vakit dünya aynasýnda yüz gösteren iþlerin yazýlmasinada, müsaade verilmiþ bu bilgilerden istifade etmek iste-yenlerede yýllýðýn 120 kuruþtan almabilinmesine ruhsat veril­miþtir. "Ýþte böylece 1247/1831 senesinde, Osmanlý matbuat hayatý baþlamýþ, ahali ile devlet arasýnda bir haberleþme ka­pýsý açýlmýþtý. Ýþkodralý Mustafa paþa isyanýný takip ve görü­nüþte, ihtisap usûlünün tatbikinden çýkan Þam meselesi ile Mýsýr'da Kavalalý Mehmed Ali paþa hadisesi yavaþ yavaþ Ýs-tanbulda görülmeye baþlamýþ olan batý usûlüne eðilimin te­þebbüslerine þahid olunmaktaydý. Bilhassa Kavalalý hadisesi büyüdükçe Ýstanbul daha çok sarsýntýya maruz kalýyordu. Kavalalý Mehmed Ali paþa, ordu vedonanma kuruyor, Mýsýr'ý büyük bir ticaret merkezi haline getirerek yüzmilyondan fazla gelire, sahip bir devlet þekline yükseltiyordu. Osmanlý devleti gibi koca bir imparatorluðun içinden, o devletin dahi sahip olamadýðý, medeni þekilde yaþamakta olan bir baðýmsýz dev­let çýkarmaða uðraþýyor, baþka bir deyimle de padiþah, kendi kölesine, valisine maðlup oluyor, Mehmed Ali, avrupa ve bilhassa Fransa ile Ýngiliz basýný yardýmýyla, maksadýný temi­ne gayret sarfediyordu.

Bu vaziyet, bize avrupahalkýnýn düþüncesini paylaþarak onlarý kazanmaktaki kuvvet artýþýmýzý ihsas etmiþ oluyordu. Sultan Mahmud, Nizip'de aldýðý maðlubiyetin acýsýný bizatihi nefsinde hissetmiþti. Rusya'nýn uzatmýþ olduðu himayeci elini Hünkâr iskelesi antlaþmasý adý altýnda yakalama mecbu-riyetinedüþmüþ oluyordu. Kendisinin bir valisinden, eski düþ­manýna dehalete mecbur kalýyordu, ne yazýk!



radyobeyan