Riba By: sumeyye Date: 05 Nisan 2011, 14:27:21
RÝBA (FAÝZ)
Riba; Arap Dilinde fazlalýk mânasýndadýr. Meselâ diðerlerine nisbetle fazla yüksek olan bir mekâna Arapça'da rebve denilir.
Þer’i ýstýlahda ise riba; akid yapýlýrken þart koþulan fazlalýktýr. Bu da ayný cins mallarýn birbirleriyle karþýlýklý takaslarýnda söz konusu olur.
Zayýf bir görüþe göre, denildi ki; Þer'î ýstýlahda riba; içinde fazlalýk olsun veya olmasýn, bir sýfat sebebiyle fasid olan bir akidden ibarettir. Meselâ bir kaç dirhemin vadeli olarak bir kaç dinar karþýlýðýnda satýlmasý nesie ribasýdýr, ama bunda fazlalýk yoktur.
Ribanýn haram oluþunun delili þu âyet-i kerîmelerdir;
“Allah (cc) alýþ veriþi helâl, faizi ise haram kýldý.” [44]
"Faizi yemeyin.” [45] Ribanýn haramlýk delillerinden biri de þu meþhur hadîs-i þerîfdir; Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur:
“Altýn altýn karþýlýðýnda; aðýrlýk ölçüsü ile peþin olarak, misli misline satýlýr, fazlalýk faizdir. Buðday buðday karþýlýðýnda peþin olarak ölçekle misli misline satýlýr, fazlalýk faizdir. Arpa arpa karþýlýðýnda peþin olarak ölçekle misli misline satýlýr, fazlalýk faizdir. Hurma hurma karþýlýðýnda peþin olarak ölçekle misli misline satýlýr, fazlalýk faizdir. Tuz tuz karþýlýðýnda peþin olarak misli misline satýlýr, fazlalýk faizdir.” [46] Bu hadîs-i þerîfin hükmünün baþka maddelere de sirayet ettiði hususunda icmâ-ý ümmet vardýr. Ancak Osman el- Betti ile Dâvud ez- Zâhirî'den buna aykýrý rivayetler vardýr ama, bunlara itimad edilmez.
Bizim görüþümüze göre; ribanýn, yani faizin haram olmasýnýn illeti, cins ile birlikte ölçü veya tartýdýr (Ýmam Þafiî): Bir hadîs-i þerifin son kýsmýnda Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur:
“Ölçülen ve tartýlan her þey bu hükme tâbidir.” Bu hadîs-i þerîfý Mâlik b. Enes ile Muhammed b. îshak el- Hanzelî rivayet etmiþlerdir. Bu hadîs-i þerîfde riba illetinin ölçü ve tartý olduðu ifade edilmektedir. Bir baþka hadîs-i þerîfde Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur:
“Bir ölçeði iki ölçeðe, iki ölçeði de üç ölçeðe satmayýn.” [47] Bu hadîs-iþerîf yenilir olsun veya olmasýn; ölçülebilir mallarýn tamamý için umumî bir hüküm ifade etmektedir. Bu hüküm ölçek ve tartýya baðlanmýþtýr. Bu ya icmâ ile ya da satýlan þeyle bedeli arasýndaki gerçek eþitlik ancak ölçü ve tartý ile bilindiði için; ölçü ve tartýya baðlanmýþtýr.
Ribanýn haram olma illetinin icmâ ile ya da satýlan þeyle bedel arasýndaki gerçek eþitliði bildirdiði için, ölçüye ve tartýya baðlanmasý, ihtilaflý þeylere baðlanmasýndan daha iyidir. Çünkü ihtilaflý ölçülerle takas edilecek þeyler arasýndaki gerçek eþitlik bilinemez. Oysa, takas edilecek þeylerin eþit miktarda ve misli misline olmasý gerekir. Hz. Peygamber (sas) de; misli misline, bazý rivayetlerde de eþit miktarda buyurmuþtur. Ya da riba; insanlarýn mallarýný korumak için haram kýlýnmýþtýr. Böylece takas edilen mallar arasýnda maddeten ve manen misliyet geçekleþmiþ olur ki, bu da bizim söylediklerimizde vardýr. Çünkü ölçek ve tartý mallar arasýnda mânevi misliyeti gerekli kýlar. Cinsiyet ise, mallar arasýnda maddî misliyeti gerekli kýlar. Dolayýsýyla bu daha evlâdýr. Bu, bir çok riba meselelerinin dayandýðý bir kaidedir.
Düþünenler için diðer mes'eleler hususunda bir ikaz olsun diye, bu mes'elelerin bazýsýný anlatacaðýz. Meselâ bir kimse bir avuç yemeði iki avuç yemeðe veya bir elmayý iki elmaya satarsa, ölçü ve tartý olmadýðý için satýþ akdi caiz olur.
Ribanýn haramlýk illetinin bizim söylediðimiz olduðu sabit olduðuna göre, (cins ile tartýdan biri bulununca) haramlýk illetinin gereðince amel edilerek (fazlalýkla satýþ haram olduðu gibi, bu gibi durumlarda fazlalýkla satýþ yapmak da haramdýr. Ýkisinden hiç biri yoksa, hem fazlasýna ve hem de veresiye satýþ helâl olur). Çünkü bu durumda haram kýlýcý illet yoktur. Ayrýca;
“Allah (cc) alýþ veriþi helâl kýldý.” [48] âyet-i kerîmesi de mutlaktýr; hiç bir kayýtla kayýtlý deðildir.
Eðer iki illetten sadece biri bulunursa, fazlalýkla satýþ helâldir. Fakat veresiye satýþ yine haramdýr: Kýstas, yani ölçü veya tartý bulunur ama, cins birliði olmazsa; meselâ buðday arpa ile, altýn da gümüþ ile satýlýrsa, hüküm ne olacaktýr? Bunu Hz. Peygamber (sas) þöyle beyan buyurmuþtur:
“Ýki cins (baþka bir rivayette iki nevi) deðiþik olursa; peþin olduktan sonra satýþý dilediðiniz gibi yapýn.” [49] Herat kumaþýnýn takasý örneði gibi, takas edilen mallar arasýnda cins birliði bulunur ama, kýstas; yani ölçü ve tartý yoksa, alýþ veriþin peþin olmasý, veresiye olmasýndan daha hayýrlýdýr. Bu durumda kumaþýn biri diðerinden fazla olsa da, bu riba sayýlmaz. Ancak veresiye yapýldýðýnda riba meydana gelir. Bu; sakýnýlabilecek bir ribadýr, haramdýr.
Ribevî mallarýn iyisi ile kötüsü veya kalitelisi ile kalitesizini cinsi cinsine mübadele etmek de, ayný þekilde ribadýr: Zira Hz. Peygamber (sas);
“Ýyisi de, kötüsü de aynýdýr.” buyurmuþtur. Ribevî mallar kaydýný koymakla; ribevî olmayan mallar kapsam dýþýna çýkarýlmýþ oldu. Onlarýn kötüsüyle iyisi birbirleriyle satýlabilirler. Aksi takdirde alýþ veriþlerin önü týkanmýþ olur. Bu sebeple bu kýsýtlama ribevî mallar dýþýndaki mallar hakkýnda geçersizdir.
Ölçeklik olduðuna dair nass bulunan mallar ebediyyen ölçeklikdirler. Tartýlýk olduðuna dair nass bulunan maddeler de ebediyyen tartýlýktýrlar: Böyle derken de nassa uyulmaktadýr. Ebû Yûsuf’dan gelen bir rivayete göre bunda örf de muteber olur. Çünkü nass da insanlarýn âdetine göre vârid olmaktadýr. Bu sebeple de âdet muteber olmaktadýr. Hakkýnda nass bulunmayan mes'elelerde örfe uyulur. Çünkü örf de Þer'î delillerdendir.
Sarf (paralarýn mübadelesi) akdinde alýnan ve verilen paralarýn ayný akid meclisinde alýnýp verilmesi þarttýr: Bu hususda Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur:
“Gümüþ gümüþ ile peþin olarak satýlýr. Altýn altýn ile peþin olarak satýlýr.” [50]
Sarf akdinden baþka diðer ribevî maddelerin mübadelesinde ise, tayin etmekle akid gerçekleþir: Bu maddeler belirlenmekle belirlenir ve artýk üzerlerinde tasarrufda bulunulabilir. Bu maddelerin teslim alýnmalarý þart deðildir; meselâ elbise satýn almak gibi. Ama sarf, yani paralarýn mübadelesi akdi böyle deðildir. Paranýn nasýl olduðunun belirginlik kazanmasý için teslim alýnmasý þarttýr. Ýnþâallah ileride anlatýlacaðý gibi para teslim alýnmadan belirginlik kazanmaz. Hz. Peygamber (sas) in peþin sözü ile kasdedilen; alýnýp verilen þeyin ayn olarak karþýlýklý tesellümüdür. Ýbn. Sâmit'in rivayetinde de böyle anlatýlmaktadýr.
Aynlarýyla bir felsin iki fels karþýlýðýnda satýlmasý caizdir (Ýmam Muhammed): Ýmam Muhammed dedi ki; bu caiz deðildir. Çünkü fülüsler de paradýrlar. Dirhem ve dinar gibidirler. Aynlarýyla olmasa da, birbirleriyle para olarak satýlmalarý caiz deðildir.
Ebû Hanîfe ile Ebü Yûsuf’un bu hususdaki görüþlerinin gerekçesi þöyledir: Fülüsün paralýðý anlaþma iledir. Paralýðýn iptali de anlaþma ile olacaktýr. Akdin iki tartafý da fülüsü paralýkdan çýkarma hususunda anlaþmýþlardýr. Oysa akid taraflarýnýn bu hususda her hangi bir salahiyetleri yoktur. Ama dirhem ve dinarlarda hüküm bundan farklýdýr. Çünkü bunlar para olarak icat edilmiþlerdir. Fülüsler aynlarýyla olmaksýzýn birbirleriyle satýldýklarýnda satýþ akdi caiz olmaz. Çünkü bu takdirde vadeli þey, vadeli þey karþýlýðýnda satýlmýþ olmaktadýr ki, o da yasaklanmýþtýr.
Buðdayýn buðday unu, kavut ve kepek karþýlýðýnda satýlmasý caiz deðildir. Unu da kavut karþýlýðýnda satmak caiz deðildir (Ebû Yûsuf, Ýmam Muhammed): Bunun belirleyici formülü þudur; riba þüphesi ve cinsiyet þüphesi, haram karþýsýnda ihtiyatlý olmak için riba babýnda hakikate; yani bu sayýlanlarýn aslý olan buðdaya ilhak edilir. Asla bakýlýrsa, bu þeylerin hepsi; yani un, kavut, kepek bir cinsdir. Bizi bu þeylerin takasýnda ribadan kurtaracak olan çare, ölçekte eþitliktir. Ancak bu da unun ölçeðe daha fazla miktarda gireceði sebebiyle, imkânsýzdýr. Kurtuluþ çaresine kavuþmak mümkün olmadýðýna göre bu alýþ veriþ haram olmaktadýr.
Kavrulmuþ buðday, kavrulmamýþ buðdayla satýlamayacaðý gibi, kavut ve unla da satýlamaz. Kaynatýlmýþ buðday da, kaynatýlmamýþ buðdayla satýlamaz. Çünkü kulun iþlediði fiil sebebiyle bunlar arasýnda eþitliðin saðlanmasý mümkün olmaz. Kulun fiilinin de, kendisi aleyhine koþulan þartýn ortadan kaldýrýlmasýna tesiri yoktur.
Kýraðýyla ýslanmýþ buðdayýn kýraðýyla ýslanmýþ buðdayla ve kuru buðdayla satýlmasý caizdir. Firik buðday da kuru buðdayla ve kendisi gibi firik buðdayla satýlabilir. Çünkü aralarýndaki farklýlýk Allah (cc) ýn fiiliyle meydana gelmiþtir. Bu sebeple bunlarýn birbirleri ile satýlmalarý (takas edilmeleri) caiz olur. Kýraðýyla ýslanmýþ buðday için 'caizdir' demiþtik. Çünkü buðday aslýnda yaþ ve taze olarak yaratýlýr, sonradan kurur. Kýraðý onu ilk yaradýlýþ (yeþerme) haline döndürdüðünden, bu durumda buðday sanki hiç deðiþikliðe uðramamýþtýr. Ve böylece saðlam buðdayýn kýmýllý buðdayla, saðlam buðdayýn kurtlu buðdayla satýlmasýna benzer bir durum meydana gelmiþ olmaktadýr.
Ebû Yûsuf ile Ýmam Muhammed dediler ki; unun kavutla satýlmasý caizdir. Çünkü amaçlanan þeyin muhtelif olmasýna nazaran ikisi de ayný cinsdir. Bunun cevabý bizim açýkladýðýmýzda vardýr. Çünkü amacýn büyük bir kýsmý gýdalanmaktýr ki, kavut ile unun ikisi de bu amacýn kapsamýna girmektedirler. Arada eþitliði saðlamak için bu þeylerin misli misline birbirleriyle satýlmalarý caizdir.
Ekmeðin, un ve buðdayla satýlmasý her ne suretle olursa olsun, caizdir. Çünkü tartýlýk veya sayýlýk olan ekmek, ölçeklik olan þeylerle satýlmýþtýr. Bu satýlan (takas edilen) þeylerden biri peþin, diðeri de vadeli verilse; muamele yine caizdir. Bu mes'elelerde ihtilaf ve tafsilat vardýr. Fetva benim anlattýðým þekildedir.
Yaþ hurmanýn kuru (Ebû Yûsuf, Ýmam Muhammed) ve yaþ hurma karþýlýðýnda misli misline satýlmasý caizdir: Keza, kuru hurmanýn hurma çaðlasýyla, yaþ hurmanýn da hurma çaðlasýyla satýlmasý caizdir. Zira asýl itibarýyla bunlarun cinsleri birdir. Bu hususda Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur:
“Hurma hurma Karþýlýðýnda ve misli misline satýlýr.” [51] Ebû Yûsuf ile Ýmam Muhammed dediler ki; yaþ hurmanýn kuru hurma karþýlýðýnda satýlmalarý caiz deðildir. Rivayet edildiðine göre bu mes'ele kendisine sorulduðunda Hz. Peygamber (sas) yaþ hurmayý kasdederek mi;
“Kuruduðunda eksilir buyurmuþ, 'evet' denilince de; “Öyle ise, hayýr,” cevabýný vermiþtir. [52] Çünkü yaþ hurma kuruya nisbetle ölçeðe daha fazla girer.
Ebû Hanîfe'nin bu hususdaki görüþü ise, þöyledir; rivayet edildiðine göre o Irak'a vardýðýnda bu meseleyi sormuþlar. O da þu cevabý vermiþ; caizdir. Çünkü ruteb eðer hurma cinsindense, bu alýþ veriþ caizdir. Zira bu hususda Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur:
“Hurma hurma karþýlýðýnda ve misli misline satýlýr.” Eðer ruteb (yaþ hurma) hurma cinsinden deðilse, bu alýþ veriþ yine caizdir. Bununla ilgili olarak da Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur:
“Neviler muhtelif olunca, dilediðiniz gibi alýþ veriþ edin.” [53] Böyle dedikten sonra Ebû Hanîfe Ýmameyn'in rivayet etmiþ olduklarý hadîsi reddetmiþtir; hadîsin rivayeti Zeyd b. Ayyaþ'a dayanmaktadýr ki, o da zayýf bir râvîdir.
Hatta Abdullah b. Mübarek þöyle demiþtir: Böyle bir isnadý bildikten sonra nasýl olur da, 'Ebû Hanîfe hadîs bilmiyor' denilebilir? Çünkü o hurmayý hurma karþýlýðýnda satmýþtýr. Yaþ hurma (ruteb) da hurmadýr. Kendisine Hayber ürünü yaþ hurma hediye edildiðinde Hz. Peygamber (sas);
“Hayber'in bütün hurmalarý böyle midir?” diyerek ruteb (yaþ hurma) in de hurma cinsinden olduðunu belirtmiþtir.
'Yaþ hurma kuruya nisbetle ölçeðe daha fazla girer' sözüne gelince, buna cevaben deriz ki; bu farklýlýk tabii vasýflardan kaynaklanmaktadýr. Takas edilen þeyler arasýnda gözetilmesi gereken mümaselet þartý bu durumda üzerimizden kalkmaktadýr. Çünkü bu, hakkýn sahibi Allah (cc) tarafýndan gelen bir farklýlýktýr; bundan sakýnmak mümkün deðildir. Ama az evvel de geçtiði gibi, bu farklýlýk kulun fiili neticesinde meydana gelirse, hüküm bunun hilafýna olur.
Etin hayvan karþýlýðýnda satýlmasý caizdir (Ýmam Muhammed): Ýmam Muhammed dedi ki; “Bir þeyi kendi cinsiyle satmak ancak itibar yoluyla olursa, caizdir. Bu da ribadan sakýnmak için ifraz edilmiþ etin koyundaki etten fazla olmasý ile olur ki, bu fazlalýk koyundaki sakatata karþýlýk olsun. Zeytinle zeytinyaðý takasýnda da böyle yapýlmalýdýr.”
Ebû Hanîfe ile Ebû Yûsuf’un bu mes'eleyle alâkalý izahatlarý þöyledir; bu mes'eledeki satýcý tartýlýk bir þeyi (eti) sayýlýk bir þey (koyun) karþýlýðýnda satmýþtýr. Hayvandaki etin miktarý tartý ile bilinemez. Çünkü hayvan kendini terazide bazan hafif tutar, bazan da aðýr tutar. Ama zeytinyaðýyla zeytin böyle deðildir. Bu iþin ehli olanlar indinde bilinen bir þeydir. Bu sebeple etin koyun karþýlýðýnda satýlmasý mes'elesiyle, zeytinyaðýnýn zeytin karþýlýðýnda satýlmasý arasýnda fark vardýr. Ve bu iki mes'elenin hükmü birbirlerinden ayrýdýrlar.
Pamuklu bezin de pamuk karþýlýðýnda satýlmasý caizdir: Çünkü bunlarýn cinsleri muhtelifdir. Burada maksat ve ölçüye itibar edilmektedir ki, bunda ihtilaf yoktur. Ýmam Muhammed'e göre pamuk, örekeyle eðirilmiþ pamuk ipliði karþýlýðýnda satýlabilir. Bunun sebeplerini açýklamýþtýk. Ancak Ebû Yûsuf bu görüþe muhaliftir. Pamuklu bezle pamuk arasýnda cins birliði vardýr. Fetva, Ýmam Muhammed'in kavline göredir.
Ribadan ve riba þüphesinden sakýnmak için, zeytin yaðýnýn zeytin, susamýn susam yaðý karþýlýðýnda satýþý caiz deðildir. Ancak itibar yoluyla olursa, caiz olur: Buna benzer þeylerin de, meselâ üzümün pekmezi karþýlýðýnda satýlmasý caiz deðildir. Ancak itibar tarikiyle olursa, caizdir. Muhtelif cinsden iki etin farklý miktarda da olsalar, birbirleriyle satýlmalarý (takaslarý) caizdir. Öyle ki, birinin nisabýnýn diðerinden tamamlanmamasý gerekir. Ancak sýðýr ve manda ayný cinsdendir. Koyun ve keçi ayný cinsdendir. Bahti ve irabi develeri ayný cinsdendir. Sütler bir cinsdir. Ýç yaðý ile but eti ayný cinsdendir. Böðürdeki iç yaðý ettir. Bütün banlar yeminler bahsinde öðrenilecektir. [54]
Dâr-ý Harpde Müslümanla Harbî Arasýnda Faiz:
Dar-ý harpte müslümanla harbî arasýnda faiz yoktur (Ebû Yûsuf): Ebû Yûsuf bu görüþe muhaliftir. Kumar da buna kýyaslanmaktadýr. Çünkü riba ve kumar haramdýr. Ülkemizdeki müste'men için olduðu gibi, onlarýn diyarýnda riba ve kumar bize helâl deðildir. Ebû Hanîfe ile Ýmam Muhammed'in bu mes'eledeki görüþlerinin gerekçesi þudur; harbîlerin mallarý bize mübahtýr. Ancak devletimizin onlara tanýdýðý eman sebebiyle ahdi bozmaktan ve hýyanetten sakýnmak için rýzalarý olmadan onlarýn mallarýnda tasarrufda bulunmamýz haram kýlýnmýþtýr. Ama rýzalarý oldukdan sonra, hangi yol ve usulle olursa olsun, onlarýn mallarýný ele geçirmemiz helâl olur. Ancak müste'menin durumu böyle deðildir. Çünkü kendisine devletimiz tarafýndan tanýnan eman sebebiyle onun malýný almamýz yasaklanmýþtýr.
Yol korkusundan emin olmak için tüccara ve uzaktaki bir yere götürmesi için borç þeklinde para vermek mekrûhdur: Zira Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur:
“Menfaat getiren her borç veriþ ribadýr,” [55] Bunun sureti þöyledir; bir kimse kendi memleketinde kendisine karþýlýðýný vermek üzere bir baþkasýna birkaç dirhemi borç olarak verirse veya yolda kendisini korumasý için bir baþkasýna bir kaç dirhemi borç olarak verirse, bu mekrûhdur. [56][44] Bakara: 2/275.
[45] Âl-i Ýmrân: 3/130.
[46] Bu hadîsi Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Neseî, Ýbn. Mâce ve Ahmed rivayet etmiþtir.
[47] Bu hadîsi Buharî, Müslim, Neseî ve Ahmed rivayet etmiþtir.
[48] Bakara: 2/275.
[49] Bu hadîsi Buharî, Müslim, Neseî ve Ahmed rivayet etmiþtir.
[50] Bu hadîsi Buharî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Neseî, Ýbn. Mâce, Mâlik ve Ahmed rivayet etmiþtir.
[51] Bu hadîsi Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Neseî, Ýbn. Mâce ve Ahmed rivayet etmiþtir.
[52] Bu hadîsi Ebû Dâvud, Tirmizî, Neseî ve Ýbn. Mâce rivayet etmiþtir.
[53] Bu hadîsi Müslim, ve Ahmed rivayet etmiþtir.
[54] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsýlî, El-Ýhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayýnlarý: 1/412-419.
[55] Bu hadîsi Müsned'inde Haris b. ebî Üsame rivayet etmiþtir.
[56] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsýlî, El-Ýhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayýnlarý:1/419.