Sarf By: sumeyye Date: 05 Nisan 2011, 14:16:24
SARF
Sarf kelimesi lügatte; defetmek ve reddetmek mânasýndadýr. Meselâ bir duada;
Yâ Rabb! tuzakçýlarýn tuzaklarýný bizden baþka tarafa çevir. Baþka bir duada ise;
Allah (cc) kötülüðü senden baþka tarafa çevirsin denilmektedir.
Þer'i ýstýlahda ise, sarf; paralarýn birbirleri karþýlýðýnda satýlmalarý (takas edilmeleri) dýr. Sarfýn lügatte defetmek mânasýnda olduðunu söylemiþtik; evet, öyledir. Çünkü bu akdi yapanlarýn her biri elindeki parayý karþý tarafa ayný meclisde defetmek (vermek) tedir.
Sarf; para cinslerinin birbirleriyle satýlmalarýdýr. Birbirleriyle takas edilen iki paranýn basýlmýþ, kalýba dökülmüþ ve külçe durumunda olmalarý farketmez. Gümüþ, gümüþ karþýlýðýnda, altýn da altýn karþýlýðýnda satýldýðýnda, misli misline ve peþin olarak alýnýp verilirler: Bunun dayanaðý Hz. Peygamber (sas) in þu hadîs-i þerifidir;
“Altýn, altýn karþýlýðýnda, misli misline ve peþin olarak satýlýr. Fazlasý ribadýr. Gümüþ karþýlýðýnda misli misline ve peþin olarak satýlýr. Fazlasý ribadýr.” [65]
Hz. Ömer (ra) de bu hususda þöyle demiþtir; 'sarfda karþý taraf, þu direðin arkasýna gidip gelinceye kadar bana mühlet taný derse, ona bu mühleti verme.' Borcun borçla satýlmasý kapsamýnýn dýþýna çýkmasý için, iki bedelden birinin teslim alýnmasý gerekir. Ama bu bedellerden biri diðerinden daha öncelikli olmadýðý için, her ikisinin de teslim alýnmasý gerekir. Kaldý ki, iki bedelden biri teslim alýnýnca, eþitliði gerçekleþtirmek için diðerinin de teslim alýnmasý gerekir. Bunda muteber olan; taraflarýn bedenen birbirlerinden aynlmamalarýdýr. Öyle ki, her ikisi de bulunduklarý meclisden ayrýlýp uzun bir mesafeye kadar beraberce gitseler, sonra karþýlýklý olarak paralarý teslim alsalar; birbirlerinden ayrýlmadýklarýna göre, yaptýklarý sarf alýþ veriþi caizdir.
Selem akdinin yapýldýðý meclis de böyledir. Ýki kiþi sarf akdini kendileri yapar, ama paralarý teslim alma hususunda baþkalarýný vekil tayin ederlerse, bu durumda muteber olan vekillerin deðil de, akdi yapanlarýn birbirlerinden ayrýlmalarýdýr. Ýkisi de o meclisde oturarak uyuyacak olurlarsa, bu bir ayrýlýk olmaz. Ama uzanarak uyurlarsa, bu bir ayrýlýk olur.
Sarfda muhayyerlliði þart koþmak caiz deðildir. Çünkü bu hemen teslim alma hakkýný ortadan kaldýrýr. Vâde koymak da caiz deðildir. Çünkü bu sarfýn sýhhat þartlarý olan 'hemen teslim alma'yý ortadan kaldýrmaktadýr. Taraflar birbirlerinin yanýndan ayrýlmadan bu þartý veya vâdeyi ilga ederlerse, akid caiz olur. Ýmam Züfer bu görüþe muhaliftir. Bunu daha evvel anlatmýþtýk.
Bir kimse sarf alýþ veriþinde alacaklý olduðu parayý teslim almadan evvel o parayla bir eþya satýn alýrsa, bu alýþ veriþi fasiddir. Çünkü o, sarf akdi ile teslim almayý hakettiði bir bedeli alamayacaktýr. Evvelce açýkladýðýmýz sebeplerden dolayý; sarf bedeli üzerindeki tesellüm öncesi yapýlan bütün tasarruflar da bu hükme tabidirler.
Altýn ve gümüþde kuyumcu iþçiliðine ve yeniliðe itibar yoktur: Zira bir hadîs-i þerifinin son kýsmýnda Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur:
“Ýyisi de kötüsü de aynýdýr.”
Altýn altýn karþýlýðýnda, gümüþ de gümüþ karþýlýðýnda toptan satýlýr ve ayný meclisde bunlarýn eþit aðýrlýkta olduklarý anlaþýlýrsa, alýþ veriþ caiz olur. Aksi halde olmaz: Bilindiði gibi akdin yapýldýðý meclisdeki saatler bir saat gibidir. Dolayýsýyla son saatte bilinen þey, ilk anda bilinmiþ gibi olur. Eðer taraflar birbirleriyle takas edilen altýnlarýn ve gümüþlerin eþit miktarda olduklarýný bilmezlerse, ribâ ihtimali sebebiyle caiz olmaz. Çünkü þart olan eþitliði gerçekleþtirmemiz gerekmektedir. Bunun Allah (cc) ýn ilminde var olmasý, þart olmasýna uygun bir durum deðildir. Çünkü hükümler imtihan ve iptilâ mânasýný gerçekleþtirmek için kullarýn fiilleri üzerine kurulurlar.
Zekâtta da olduðu gibi, sarfda kullanýlan altýn ve gümüþlerde karýþýk maddeler bulunursa, karýþýmýn yandan fazlasýný teþkil eden madde nazar-ý itibara alýnýr. Eðer eþit miktarlarda olurlarsa, haramlýða karþý ihtiyatlý olmak için saf altýn veya saf gümüþ gibi kabul edilirler.
Altýn ve gümüþden birinin diðeriyle deðiþtirilmesi, ayný meclisde teslim alýnmalarý þartýyla fazlalýklý olarak ve toptan caiz olur: Zira bununla alâkalý olarak Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur:
“Ýki cins muhtelif olduðunda peþin olduktan sonra, dilediðiniz gibi satýn.” Yine ayný hususda þöyle buyurmuþtur:
“Altýn, gümüþ karþýlýðýnda satýlýrsa; peþin olmadýðý takidirde riba olur.” [66] Taraflar bedelleri teslim almadan evvel birbirinin yanýndan ayrýlýrlarsa, tesellüm þartý kaçýrýldýðýndan dolayý akid bâtýl olur.
Ýki dirhem ve bir dinarýn, iki dinar ve bir dirhemle satýlmasý; on bir dirhemin de on dirhem ve bir dinara satýlmasý caizdir (Ýmam Züfer): Keza, iki dirhem ve iki dinarý bir dinar ve bir dirhem karþýlýðýnda satmak; iki ölçek buðday ve bir ölçek arpayý, bir ölçek buðday ve iki ölçek arpa karþýlýðýnda satmak caizdir. Bunda asýl kaide þudur; bize göre iki cinsden her biri akdin sýhhatine hamledileceklerinden dolayý muhalifi olan cinse yönelir. Ýmam Züfer bu görüþe muhaliftir. O, sarfdaki her cinsi kendi cinsine yöneltip, onunla sarfettiriyor. Çünkü karþýlaþtýrma anýnda bu daha kolaydýr.
Bizim bu mes'eledeki görüþümüzün gerekçesi þudur; akdin iki tarafý zahiren bir irtibatý kasdetmiþlerdir. Maksatlarýný gerçekleþtirmek ve ihtiyaçlarýný gidermek için, akid o zahirî baða hamledilir. Bir cins malý kendi misli karþýlýðýnda satar, ancak biri daha az olup, beraberinde bir eþya varsa; o eþyanýn kýymeti ekinde olduðu maldaki noksanlýk miktarýnca ise; sarf akdi kerahetsiz caiz olur. Ama noksanlýk miktarýnca deðilse, kerahetle birlikde caiz olur. Ama eklenen eþya kýymetsizse, yapýlan sarf akdi ribâ olduðundan dolayý caiz olmaz.
Bir kimse süslü bir kýlýcý onun süsünden daha çok bir bedel karþýlýðýnda satarsa, caiz olur: Yani verilen bedel süsün cinsinden olursa, caiz olur ki; süs kendi mislince satýlsýn. Fazlalýk da, kýlýcýn baðý, kýný ve demir kýsmý iledir. Mislince veya daha az olursa, caiz deðildir. Çünkü bu ribâdýr. Ama cins muhtelif olursa, açýkladýðýmýz gibi fazlalýk caiz olduðundan dolayý, her ne kadar olursa olsun, caiz olur.
Ama ayrýlmadan evvel süs miktarýnca paranýn alýnmasý mecburidir: Çünkü bir sarf akdidir. Bir kimse süslü bir kýlýcý yirmi dirheme satýn alýr da, o kýlýçdaki süs on dirhem olursa, satýcý da on dirhemi teslim alýrsa; bu belirtilmese bile, süsün payýdýr. Çünkü bu akdin sýhhatli olduðuna hamledilerek böyle yapýlýr. Müþterinin; 'bu on dirhemi kýlýcýn toplam bedelinden al' demesi de böyledir. Çünkü onun maksadý alýþ veriþin sýhhatidir. Yirmide iki tane on dirhem vardýr. Bunlardan bir tanesiyle akid sahih oluyor. Ýki þeyle bir þeyin kastedildiði de vâkidir. Þayet âyet-i kerîmede olduðu gibi;
“Ýkisinden de inci ve mercan çýkar.” [67] On peþin, on da vadeli olamak üzere yirmi dirheme “satýn alýrsa, yine ayný hüküm söz konusu olur ve peþin alýnan on dirhem kýlýçdaki süsün payý (karþýlýðý) olur. Teslimat olmadan taraflar birbirlerinin yanýndan ayrýlýrlarsa, alýþ veriþ eðer kýlýç ile süsü gibi zarar meydana gelmeksizin birbirlerinden ayýklanmalarý mümkün deðilse, týpký evin tavanýndaki direk gibi her iki kýsým için de bâtýl ve geçersiz olur. Ama zarar olmaksýzýn birbirlerinden ayýklanabiliyorlarsa; o zaman alýþ veriþ kýlýç için geçerli olur, süs içinse bâtýl olur. Týpký cariyenin boynundaki halka gibi. Diðer misallerin tamamýný buna kýyas etmek gerekir.
Gümüþ bir kap yahut bir külçe altýn satan, parasýnýn bir kýsmýný müþteriden alýp ayrýlýnca, aralarýnda ortaklýk meydana gelir: Müþteri peþin ödediði para nisbetinde bu ortaklýkda pay sahibi olur, ama muhayyer olamaz. Bedelin tamamýný peþin ödemediði için, müþteriden kaynaklanmaktadýr.
Eðer kabýn bir kýsmýnýn baþka bir sahibi meydana çýkarsa, müþteri isterse hissesine göre kabýn geriye kalan kýsmýný da geri alýr, isterse kabý geri verir: Çünkü kapda ortaklýk, kap için bir kusurdur.
Fakat külçenin bir kýsmýnýn baþka bir sahibi ortaya çýkarsa, hissesine göre külçenin kalanýný da alýr. Bunda muhayyer deðildir: Çünkü külçeden bir kýsmýný kesip almanýn külçeye zararý dokunmaz. Dolayýsýyla külçede ortaklýk olmasý onun için bir kusur deðildir.
Fülüslerde de alýþ veriþ caizdir: Çünkü bunlar bilinen paralardýr.
Eðer bu paralara revaç az ise, alýþ veriþ yapýlýrken bu paralarý belirtmek gerekir: Çünkü o takdirde bunlar eþya olurlar.
Ancak bu paralar revaçta ise, belirtmeye gerek yoktur: Çünkü o takdirde bunlar altýn ve gümüþ para gibidirler.
Altýn ve gümüþ paralara alýþ veriþden sonra revaç azalýrsa, satýþ akdi bozulur (Ebû Yûsuf, Ýmam Muhammed) : Ýmameyn bu görüþe muhaliftirler. Çünkü bu alýþ veriþ sahihtir. Revaçdan düþmesi (kesad) sebebiyle paranýn tesliminin imkânsýzlýðý gerekçesiyle akid fasid olmaz. Meselâ bir miktar meyve satýn alýnýr ama, tesellümden evvel o meyve piyasada bulunmaz olursa, satýcýnýn müþteriye o meyvenin kýymetini vermesi gerekir. Þu var ki, Ebû Yûsuf satýþ günündeki kýymetinin verilmesi görüþündedir. Çünkü bedel, tazmin edilmesi gereken bir þeydir. Ýmam Muhammed'e göre paranýn kesada uðradýðý gündeki kýymetinin verilmesi gerekir. Ebû Hanîfe'ye göre fulüslerin paralýðý ýstýlahla olmuþtur. Kesad sebebiyle de para olmakdan çýkarlar. Bu takdirde satýlan mal bedelsiz kalýr ve bu sebeple satýþ bâtýl olur. Satýlan malýn kendisi geri verilir. Eðer o mal yok olmuþsa, kýymeti verilir.
Bir kimse sarrafa bir dirhem verip 'bununla bana bir fülüs ve bir habbe müstesna yarým ver' derse caiz olur: 'Bir habbe müstesna yarým' ifadesi dirheme, geriye kalaný da fülüse yorumlanýr ki, tasarruflarý tashih edilmiþ olsun. Doðruyu en iyi bilen Allah (cc) dýr. [68]
[65] Bu hadîsi Müslim, Nesei ve Ahmed rivayet etmiþtir.
[66] Bu hadîsi Buharî, Müslim, Tirmizi, Ýbn. Mace, Malik ve Ahmed rivayet etmiþtir.
[67] Rahman: 55/22.
[68] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsýlî, El-Ýhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayýnlarý:1/431-435.
Ynt: Sarf By: Bilal2009 Date: 06 Mayýs 2020, 14:17:55
Esselamü aleyküm Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Sarf By: Sevgi. Date: 07 Mayýs 2020, 06:10:36
Aleyküm selâm. Bu faydalý bilgileri bizlerle paylaþtýðýnýz için Allah sizlerden razý olsun kardeþim