Hacrin sebepleri By: sumeyye Date: 03 Nisan 2011, 13:45:35
Hacrin Sebepleri:
Hacrin sebepleri; küçüklük, delilik ve kölelik olmak üzere üçtür: Çünkü çocuk ile deli çýkarlarýný bilmez ve ne þekilde elde edeceKÝerini de kestiremezler. Bundan dolayý onlarý hacr (kýsýtlýlýk) altýna almak uygun olur. Kölenin tasarruflarý, yani yaptýðý iþler efendisinin tasdikine baðlýdýr. O tasdik etmezse, kölenin yaptýðý iþler geçerli olmaz.
Delinin ve akýl erdiremeyen çocuðun tasarruflarý asla caiz deðildir: Çünkü bunlarýn tasarrufda bulunma ehliyetleri yoktur. Aklý eren çocuðun tasarrufu, velisi geçerli sayarsa veya önceden izin vermiþse, caizdir: Açýkça bilinir ki veli, tasarruftan kendisi açýsýndan aðýr basan bir çýkar varsa, geçerli sayar. Aksi takdirde geçerli saymaz. Efendisiyle birlikde köle tasarruf hususunda velisiyle birlikde aklý eren çocuk gibidir. Çünkü kölenin tasarruflarý hususunda efendisinindir. Eðer o bu tasarruflarý geçerli sayarsa, geçerli olurlar.
Hak Çocuðun ve delinin yaptýklarý akidler, ikrarlarý, boþamalarý ve köle azad etmeleri sahih deðildir: Bir hadîs-i þerîfde Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur: "Çocuðun ve bunaðýn boþamasý hariç, diðer
bütün talâklar (boþamalar) geçerli olur [2] Azad etmek yalýn bir zarar
meydana getirir. Ayrýca azad etmek bir nevi teberrûdur. Oysa çocuk ile deli teberru ehliyetine sahip deðildirler. Zarar içerdiði için ikrar da böyledir. Sefîhlikleri, çýkarlarýna yönelmeyiþleri, çýkarlarýyla ilgilenmemeleri göz önüne alýndýðýnda zarar tarafý aðýr bastýðý için diðer akidleri de böyledir.
Âkil- balið olmayan çocuk ve deli baþkasýnýn malýný telef ederse, ödemek lâzým gelir: Bu hüküm malý telef edilen kimsenin hakkýný ihya etmek için verilmiþtir. Kiþinin uyku halinde cinayet iþlemesi, eðik duvarýn yýkýlmasýyla altýnda kalýp ölmek gibi, kasdî olmayan durumlarda tazminat ödemek gerekir. Çünkü bu durumda maddeten bir telefat vukûbulmuþtur ki, bu da tazminat sebebidir. Bu ancak haddlerde ve kýsaslarda reddedilir. Kasitsýzlýk þüphe kabul edilir. Bu sebeple teammüden Öldürmede -inþâallah ilgili mevzuda da anlatýlacaðý gibi- kýsas diyete kalbolur.
Kölenin sözleri kendi hakkýnda geçerlidir: Çünkü bu hususda ehliyeti vardýr. Bir malý ikrar ederse, azad edildikden sonra onu ödemesi lâzým gelir: Çünkü hemen ödeyemez ve fakir gibi olur.
Hadd yahut kýsas gerektiren bir suçu veya ailesini boþadýðým ikrar ederse, hemen lâzým gelir: Çünkü kan hususunda köle hür insan gibi kabul edilir. Bu sebeple efendisinin bu hususda onun aleyhindeki ikrarý geçerli olmaz; kan dökmesi de onun mubah kýlmasýyla mubah olmaz.
Boþama mevzuuna gelince; kölenin boþamasý geçerlidir. Çünkü bununla alâkalý olarak Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur: "Köle ancak boþama salahiyetine sahip olur,"[3] Zira köle, boþama ehliyetine
sahiptir. Karýsýný boþamakla da efendisine bir zarar dokunmayacaðýndan dolayý, boþamasý geçerli olur.
Erkek çocuðun bulûða ermesi; i h ti laný olmasý, gebe býrakmasý ve meni akýtmasýyla ya da 18 yaþma varmasýyla olur (Ebû Yûsuf, Ýmam Muhanýmed). Kýz çocuðunun bulûða ermesi; ihtilâm olmasý, âdet görmesi, gebe kalmasý ya da 17 yaþýna varmasýyla olur (Ebû Yûsuf, Ýmam Muhammed): Çünkü hakiki bulûð; ihtilâm olmak ve meni akýtmakla tahakkuk eder. Hz. Peygamber (sas) bir hadîs-i þerîfde þöyle buyurmuþtur: "Ýhtilâm olan (yani bulûða eren) her erkek ve kýzdan birer dinar al." [4]Çünkü gebe kalmak ve gebe býrakmak, ancak bulûð ile mümkündür.
Âdet görmek de bulûða erme alâmetlerindendir. Bir hadîs-i þerîfde Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur: "Âdet gören (yani bulûða ermiþ olan) kadýnýn namazý baþörtüsüz olmaz. [5]
Yaþ ile bulûða ermeye gelince; belirtilen yaþa varanlarýn bulûða ermiþ sayýlmalarý Ebû Hanîfe'nin görüþüdür. Ýmameyn ise, bu hususda þöyle demiþlerdir; kýz ile erkek 15 yaþýna varýnca bulûða ermiþ sayýlýrlar. Çünkü mûtad ve umumî olan budur. Ýbn. Ömer (ra) in þöyle dediði rivayet edilmiþtir; 'ben 14 yaþýnda iken cephede savaþmak için Hz. Peytmnber (sas) e arzedildim. Beni geri çevirdi. Ertesi sene ar/cdýldiðimde savaþmama izin verdi.[6]
Erkek çocuðun 18, kýz çocuðun 17 yaþma varmakla bulûða ereceðini söyleyen Ebû Hanîfe'nin dayanaðý þu âyet-i kerîmedir;
"Kemale eriþinceye kadar yatýmýn malýna sadece en iyi tutumla yaklaþýn. " (En'âm: 152). Ýbn. Abbas (ra) dedi ki; kemal çaðý 18 yaþýdýr. Bu hususda söylenen en küçük yaþ budur. Biz de ihtiyaten bunu esâs aldýk. 18 Yaþý çocuðun kemal çaðýdýr. Erkeðin kemal çaðý ise, 40 yaþýdýr. Bu hususda Allah (cc) þöyle buyurmuþtur:
"Nihayet insan güçlü çaðma erip kýrk yaþma varýnca... "(Ahkaf: 15). Kadýn erkeðe nisbetle daha erken bulûða ereceði için, onun bulûð yaþýný bir sene eksilterek 17 dedik. Bulûð ile alâkalý olarak nakledilen hadîs-i þerife gelince; Hz. Peygamber (sas) savaþmak isteyen ama bulûða ermemiþ olan çocuklara da izin verirmiþ. Rivayet edildiðine göre adamýn biri cephede savaþmasý için oðlunu Hz. Peygamber (sas) e arz etmiþti. Hz. Peygamber (sas) kabul etmeyince, adam; 'yâ Rasûlallah (sas) oðlumun cephede savaþmasýný kabul etmiyorsun, ama savaþmasý için Râfý'e izin veriyorsun. Oysa oðlum güreþde Râfi'i yeniyor' demiþti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sas) oðlunun savaþmasýna izin vermiþti.
Erkek çocuðun balið olduðunu iddia ettiðinde, iddiasýnýn doðru kabul edileceði en aþaðý yaþ 12 dir. Kýz çocuklarý için ise, bu 9 yaþtýr. Farklý yaþlar söyleyenler de olmuþtur. Ama muhtar olan görüþ, bizim söylediðimizdir.
18 yaþýna giren erkek ve 17 yaþýna giren kýz, yani mürahik ve mürahika 'bulûða erdik1 derlerse; sözleri doðrulanýr: Çünkü bulûða ermeleri ancak onlar tarafýndan bilinir. Doðruluða ihtimali olan bir söz söylerlerse, sözleri tasdik edilir.
Âkil- balið hür kimse malýný menfaatine uygun olmayan þeylere harcayan bir sefih olsa bile, kýsýtlýlýk altýna alýnamaz (Ebu Yûsuf, Ýmam Muhammed): Ýmameyn dediler ki;'durumuna bakarak onu kýsýtlýlýk altýna alýp, malýnda tasarrufda bulunmasýný menederiz. Zira savurganlýk yapmasý ihtimaline binâen, çocuðu kýsýtlýlýk altýna alýyoruz. Madem öyle; sefýhliði kesinlik kazanan kimseyi kýsýtlýlýk altýna almamýz haydi haydi gerekli olur. Bu sebeple malýna tasarruf etmekden menedilir. Malýnda tasarrufda bulunmasý menedilmezse, malýnda kendisi için bir fayda kalmaz. Çünkü açýkça zararýna olacak alýþ veriþ akidleri yaparak malýný saçýp savurmasý mümkündür. Rivayet edildiðine göre; Hz. Peygamber (sas) Muaz (ra) in mallarým satýp borçlarýný ödemiþtir. Hz. Ömer (ra) de sefýhliði yüzünden Cüheyneli Useyf in mallarýný satmýþtýr.
Akil- balið hür kimsenin sefahet sebebiyle kýsýtlýlýk altýna alýnamayacaðýný söyleyen Ebû Hanîfe'nin dayanaðý þudur; rivayet edildiðine göre; Hibban b. Munkiz (ra) alýþ veriþlerinde aldatýlýyordu. Akrabalarý Hz. Peygamber (sas) den onu kýsýtlýlýk altýna almasýný istediler. Hz. Peygamber (sas) de ona; "Alýþ veriþ yaptýðýnda; 'aldatma
yok ve ben üç gün müddetle muhayyerim' de. [7] diye emretmiþ ve onu
kýsýtlýlýk altýna almamýþtý. Çünkü Hibban (ra) Þer'î emirlere muhatap bir kimse idi ve reþid kimse gibi, o da kýsýtlanamazdý. Kaldý ki, kýsýtlýlýk altýna alýnmakla zarar kendisinden uzaklaþtýrýlamazdý. Çünkü o her gün ve her vakitte dört kadýnla evlenip onlarý gerdeðe girmeden ve gerdeðe girdikten sonra boþayarak da malýný telef edebilirdi. Þu halde onu zarardan korumak maksadýyla kýsýtlamanýn bir mânasý olamazdý. Ve böylelikle zarardan korunamazdý da... Ayrýca kýsýtlamak; insanlýðýný yok sayarak onu hayvan sýnýfýna katmaktýr ki, ona bu þekilde verilen zarar; nýalýný israf edip zayi etmesi sebebiyle uðrayacaðý zarardan daha büyüktür. Bu, akýllý ve âticenab kimselerin bildikleri þeylerdendir. Az bir zaran bertaraf etmek için büyük zarara katlanmak caiz deðildir. Ama umumî bir zaran bertaraf etmek için kýsýtlamak caizdir. Meselâ; utanmaz ve halka hile öðreten bir müftünün, câhil tabibin ve müflis kervancýnýn iþten menedilip kýsýtlýlýk altýna alýnmalarý gerekir. Çünkü böyle bir müftü kýsýtlanmazsa, din zayi olur. Câhil tabip kýsýtlanmazsa, canlar zayi olur. Müflis kervancý da kýsýtlanmazsa, mallar zayi olur.
Muaz (ra) ile ilgili hadîs-i þerife gelince; biz deriz ki, Hz. Peygamber (sas) onun malýný nzasýyla satmýþtý. Çünkü o sefih deðildi. Onun hakkýnda böyle bir þeyi zannetmek nasýl mümkün olabilir? Hz. Peygamber (sas) onu dâvalan halletmesi ve kadýlýk yapmasý için seçip beðenmiþti. Hz. Ömer (ra) in, Useyfin mallanný satmasý da böyle olmuþtu. Denildi ki, bu satýþ dirhemlerin dinarlar karþýlýðýnda satýlmasý þeklinde olmuþtur ki, bu caizdir. Kiþiyi kýsýtlýlýk altýna almak, korumak maksadýyla malýný elinden geçici olarak almaktan daha aðýr bir cezadýr. Ýkisi birbiri ile mukayese edilemez. Koruma maksadýyla malým geçici olarak elinden almak, onun için faydalýdýr. Çünkü sefýhlik umumiyetle mal sahibi kiþinin kendi yaranna olmayan hibe ve nafakalarda olur. Bunu da kendi eliyle yapar.
Kadý bir sefihi kýsýtlýlýk altýna alýr da, sefih bu karan baþka bir kadýya arzeder ve o kadý da bu karan iptal ederse; iptal karan caiz ve geçerli olur. Çünkü ilk muhakeme sonunda verilen karar ihtilaflýdýr. Ýhtilaflý þey üzerine hüküm verilemez. Ama birinci kadý'mn verdiði kýsýtlama karanný ikinci kadý da imzalar ve kýsýtlý kiþi bu karan üçüncü bir kadýya arzederse; üçüncü kadý bu karan bozamaz. Çünkü ikinci kadý ihtilaflý bir þey hakkýnda karar vermiþtir ve bu karar artýk bozulamaz.
Sonra; Ebû Yûsuf a göre bir kimse eðer savurgansa, kýsýtlanmaya müstahak olur. Kadý tarafýndan kýsýtlýlýk altýna alýnmadan evvel yaptýðý tasarruflar geçerli olur. Kýsýtlýnýn hali düzelirse, kýsýtlýlýk hali ancak kadý kararýyla ortadan kalkar. Yoksa, kendiliðinden kalkmaz. Ýmam Muhammed dedi ki; savurganlýðý onu kýsýtlar. Düzelmesi, islah-ý hal etmesi ise; kýsýtlýlýðým sona erdirir. Burada kýsýtlýlýðýn konulmasýný gerektiren sebep ile, kýsýtlýlýðýn kaldýnlmasmý gerektiren sebep nazar-ý itibara alýnýr.Ebû Yûsufun bu hususdaki görüþü ise, þöyledir; bu, üzerinde içtihad edilecek bir hususdur. Aðýrlýk teþkil eden bir dayanak olsun diye bunun için hüküm vermek gerekir.
Sonra Ebû Hanîfe'ye göre reþid olmayan âkil- balið bir çocuða malý teslim edilmez: Çünkü malýnýn kendisine teslimini gerektiren þart tahakkuk etmemiþtir ki, o þart da nassda belirtildiði gibi, kendisinde rüþd halinin görülmesidir. Fakat 25 yaþýna vardýðýnda reþid olduðu görülmese bile, malý kendisine teslim edilir (Ebû Yûsuf, Ýmam Muhammed). Sefihin, kýsýtlýlýk altýna alýnmadan evvel yaptýðý tasarruflar geçerli olur: Ýmameyn dediler ki; nass gereði kendisinde rüþd hali görülmezse, malý kendisine teslim edilmez. Malýnda tasarrufda bulunmasý caiz deðildir. Çünkü tasarrufuna mâni olan illet, sefýhliðidir. Sefihlik var olduðu müddetçe, kýsýtlýlýk hali devam eder.
Ebû Hanîfe'nin görüþünün dayanaðý þu âyet-i kerîmedir;
"(Yetimler ) büyüyecekler (de geri alacaklar) diye o mallarý israf ile ve tez elden yemeyin. "(Nisa: 6). Bu da büyüdüðünde kendi malýnda tasarrufta bulunmaktan menedilmeyeceðine dair bir iþarettir. Ebû Hanîfe de bunu 25 sene olarak takdir etmiþtir. Çünkü umumiyetle bu yaþa gelen insanda rüþd hali görülür. Bilindiði gibi bu yaþa gelen bir kimse dede olabilir. Rivayet edildiðine göre; Hz. Ömer (ra) bu hususda þöyle demiþtir: Adam 25 yaþýna vardýðýnda aklî olgunluðu tamamlanýr.
Ayet-i kerîmusindeki kelimesini de böyle açýklamýþtýr.
Kiþinin bu çaða varmadan evvel bulunduðu tasarruflar geçerli olur. Çünkü daha evvel malî tasarrufta bulunmaktan menedilmesi; kýsýtlanmasý için deðil de, tedip edilmesi içindir. Bu sebeple evvelki tasarruflan geçerli olur.
Sonra Ýmameyn'in kavline dayanarak buradan bir kaç mes'ele daha çýkararak deriz ki; kadý bir kimseyi kýsýtlýlýk altýna alýnca, o kimse çocuk hükmünde olur. Ancak þu bir kaç husus bundan müstesnadýr; nikâh, talâk, köle azad etmek, cariyeyi ümm-ü veled kýlmak, köle ile müdebberlik anlaþmasý yapmak, baþkla insanlarýn vasiyetleri gibi vasiyette bulunmak, hadd ve kýsas ikrarýnda bulunmak... O, Þer'î emirlere muhatap olduðundan dolayý, tasarruf ehliyetine sahip kimselerdendir. Nikâh akdi yapabilir: Çünkü nikâh (yani evlenmek) aslî ihtiyaçlardandýr. Mehr-i misil ile yapýlmýþsa, bu baðlayýcý olur. Çünkü bunda aldanma yoktur. Ama mehr-i misilden fazla bir mehirle yapýlmýþsa, fazlasý bâtýl olur. Çünkü bu malî bir tasarruftur ve bu akdi yapan da hasta bir borçlu gibidir.
Eðer kadýn sefih ise; mehr-i misilden az bir mehir alarak ama kendi dengi olan bir erkekle evlenirse, akdedilen nikâh caiz ve geçerli olur. Ýnsanlarýn aldatýlmamýþ olacaðý az bir mehirle evlenmiþse ve gerdeðe girmemiþse; o zaman kocaya; 'ya mehri tamamla ya da kadýndan ayni' denilir. Çünkü kadýnýn mehr-i misilden az bir mehre razý olmasý sahih deðildir. Bu durumda koca muhayyer olur. Çünkü o evlenirken fazla mehir vermeye razý olmamýþtýr. Ama gerdeðe girmiþ ise, muhayyer olamaz, mehr-i misil vermesi vâcib olur. Artýk onu muhayyer kýlmanýn bir faydasý da olmaz. .
Kýsýtlý kimse karýsýný boþayabilir: Çünkü bir hadîs-i þerîfde Hz. Peygamber (sas) þöyle buyurmuþtur: "Çocuk ve bunak haricinde her
kesin boþamasý geçerli olur," [8]Çünkü nikâh akdi yapabilen her kes gerektiðinde karýsýný boþayabilir.
Kýsýtlýlýk altýndaki þahýs kölesini azad edebilir: Çünkü kendisinde azad etme ehliyeti vardýr. Kýsýtlý kiþi malî teberruda bulunamayacaðýndan dolayý, azad edilen kölenin kendi kýymetini ödemek için çalýþmasý gerekir. Ancak azad etme tasarrufu fesih kabul etmediðinden dolayý, biz bu tasarrufun geçerli olduðunu söyleriz. Bu durumda kýymet ödeme çalýþmasý her iki tarafý alâkadar eden bir vecibe olmaktadýr. Ýmam Muhammed'e göre sefihin azad ettiði kölenin kendi kýymetini ödemek için çalýþmasý gerekmez.
Kýsýtlýlýk altýndaki sefihin kölesiyle yaptýðý müdebberlik anlaþmasýna gelince; bu azadlýk hakkýný gerektirdiðinden ya da bir bakýma azadlýk olduðundan dolayý, gerçek azadlýk sayýlmaktadýr. Ancak bu durumda köle kendi kýymetini ödemek için efendisinin vefatýndan sonra çalýþýr. Efendisi, kendisinde rüþd hali görülmeksizin ölürse; bu köle müdebber olarak kendi kýymetini ödemek için çalýþýr. Efendisi onu, müdebberlik anlaþmasý yaptýkdan sonra azad etmiþ gibi olur.
Kýsýtlýlýk altýndaki kimsenin istîladma (yani cariyesini ümm-ü veled kýlmasýna) gelince; bu kimse cariyesiyle cinsî münasebette bulunur da cariyesi çocuk sahibi olursa, o da bu çocuðun kendisine âit olduðunu iddia ederse; neslinin devamýna ihtiyacý olduðundan dolayý nesebi sabit olur. Kendisi öldükten sonra ümm-ü veledi kendi kýymetini ödemek için çalýþmaz. Keza, o kadýnýn kendi ümm-ü veledi olduðunu iddia eder ve kadýnla beraber çocuðu da varsa, ayný hüküm geçerli olur. Ama beraberinde çocuðu yoksa; efendisinin ölümünden sonra kendi kýymetini ödemeye çalýþýr. Çünkü o, bu hususda itham altýndadýr ve bu azad edilmek gibidir.
Kýsýtlýlýk altýndaki sefihin vasiyyette bulunmasýna gelince; kýyasa göre bunlarýn sahih olmamasý gerekir. Çünkü vasiyyet; teberru ve hibedir. Ancak biz -diðer insanlarýn vasiyyetleri gibi olursa- vasiyyetini müstahsen gördük. Çünkü vasiyyet insaný Allah (cc) a yaklaþtýran bir iþtir ki, o þahýs hususen böyle bir durumda buna muhtaçtýr.
Kýsýtlýlýk altýndaki sefihin hadd ve kýsas ikrarýnda bulunmasýna gelince; bunu yapabilir. Çünkü akýllý ve balið kimsenin -baþka þeyden deðil- sadece malî tasarrufta bulunmaktan kýsýtlanmasý halinde kýsýtlý olmadýðý hususlarda ikrarda bulunmasý sahihtir. Zekât, keffaret ve hacc gibi, Allah (cc) a âit haklar onu baðlar. Çünkü o, Þer'î emirlere muhataptýr. Kiþi Allah (cc) a âit haklar hususunda kýsýtlýlýk altýna alýnamaz. Bu sebeple kadý'nýn veya naibinin huzurunda zekâtýný çýkarýp verir ki; zekât ilgisiz yerlere sarfedilmesin. Kýsýtlýlýk altýndaki sefihin keffaretlerine gelince; oruç tutarak edâ edebileceði keffaretleri -baþka þeyle deðil- ancak oruç tutarak edâ edebilir. Bu, malýndan uzakta kalmýþ yolcu gibidir. Zihar keffareti olarak sefihin köle azad etmesi halinde azad geçerli olur. Ama o kölenin kendi kýymetini ödemeye çalýþmasý gerekir. Sefihin bu azad ediþi, zihar mes'ûliyetinden kurtulmasý için kâfi olmaz. Çünkü bu, bedel karþýlýðý bir azad ediþtir. Bu, borçlu hasta gibidir. Borçlu hasta zihar için bir köle azad eder de sonra ölürse, azad edilen köle, ölen borçlunun alacaklýlarýna kendi kýymetini ödemek için çalýþýr. Ve bu azad ediþ; ölenin zihar mes'ûliyetinden kurtulmasý için kâfi gelmez. Diðer keffaretlerde de böyledir.
Keffareti oruç tutarak edâ eder, ancak keffaret tamamlanmadan durumu iyileþirse; o acizliði ortadan kalktýðý için keffareti oruçtan baþka þeyle edâ etmesi gerekir.
Kýsýtlýlýk altýndaki sefihin haccetmesine gelince; kadý onun nafakasýný güvenilir bir kimseye teslim eder ki, haccda kendisine harcasýn. Bazý âlimlere göre, vâcib olduðundan dolayý, onu umreden menetmez. Kýran haccý yapmasýna da mâni olmaz. Çünkü bu hacc daha faziletli, daha sevaptýr. Hacc ve umreyi ayrý ayrý yapmasýna mâni olunmadýðýna göre; bir arada yapýlmalarý demek olan kýran'a da mâni olunmaz. Hatta böyle yapmasý evlâ ve daha faziletli olur. Ýhtilâf mevzuu olduðu için, hacýnýn kurban olarak bir deve sevketmesine de mâni olunamaz. Çünkü Hz. Ömer (ra) kurbaný (hedyi) deve olarak tefsir etmiþtir.
Sebepleri tahakkuk ettiðinde kýsýtlýlýk altýndaki sefihin -sebeplerle amel ederek- kul haklarýný Ödemesi gerekir. Eþinin, çocuklarýnýn ve yakýnlarýnýn nafakalarý da böyledir. Çünkü sefih olmasý kul haklarýný ödemesine mâni olmaz. Zira eþin ve çocuklarýn nafakalarý aslî ihtiyaçlardandýr. [9]
[2] Bu hadîsi Tirmizî rivayet etmiþtir
[3] Bu hadîsi Mâlik rivayet etmiþtir
[4] Bu hadîsi Ebû Dâvud, Tirmizî, Neseî ve Ahmed rivayet etmiþtir.
[5] Bu hadîsi Ebû Dâvud, Tirmizî ve Ýbn. Mâce rivayet etmiþtir
[6] Bu hadîsi Buharý, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Neseî, Ýbn. Mâce ve Ahmed rivayet etmiþtir
[7] Bu hadîsi Dârekutnî rivayet etmiþtir.
[8] Bu hadîsi Tirmizî rivayet etmiþtir
[9] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsýlî, El-Ýhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayýnlarý: 2/123-132.
Ynt: Hacrin sebepleri By: gulsahkilicaslan Date: 24 Mart 2020, 11:59:00
Çok deðerli bilgiler teþekkür ederiz selametle...
Ynt: Hacrin sebepleri By: Bilal2009 Date: 25 Mart 2020, 19:01:13
Esselamu aleyküm Rabbim bizleri ilim öðrenen kullarýndan eylesin Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Hacrin sebepleri By: ceren Date: 25 Mart 2020, 22:30:20
Esselamu aleyküm.rabbim razý olsun paylaþým dan kardeþim...
Ynt: Hacrin sebepleri By: Sevgi. Date: 04 Nisan 2020, 00:34:40
Aleyküm selâm. Rabbim ilmimizi artýrsýn inþaAllah
Bilgiler için Allah razý olsun kardeþim