Büyük Osmanlý Tarihi
Pages: 1
Sultan 5. Murad han By: sidretül münteha Date: 02 Nisan 2011, 16:45:52
SULTAN V. MURAD HAN



Babasý Annesi Doðum Tarihi Vefat Tarihi Saltanat MM. Türbesi

Sultan Abdülmecid Han

Þevk-efeâ Kadýn Efendi

1840

1904

18761876

Ýstanbul'da, Yeni Camii.

 

Osmanlý Ýslâm Devletinin 33. padiþahý olarak tahta çýkan veliahd Mehmed Murad Efendi, tâbiri diðerle Mehmed Murad-ý Hâmis, hamisin karþýlýðý beþ rakamý olup, 4. Murad'dan, sonraki 5. Murad'ý kastetmesidir. Çýraðan Sarayýnda Sultan Abdülmecid'in ilk þehzadesi olarak Þevkefza valide-sultan'dan 22/Eylül/1840'da dünya'ya gelmiþtir. Vefatida doðduðu saray'da, 29/Aðustos/1904'de, 63 yaþýný, 11 ay, 6 gün aþtýðýnda vukubulmuþtur. Padiþahlýðý, 93 gün sürmüþ olup, hâl olunan amucasý Sultan Abdülaziz'in yerine tahta çý­karak, hâlden haberdar ve þerik olarak iþin içinde olduðun­dan millet sevgisi kendisine müyesser olamamýþ, münevver takým denen bir avuç batý hayat tarzý taraftarlarý kendisine te'sir etmiþ olduklarýndan ahali ile bir gönül köprüsü tesis edememiþtir. Tahta çýkmasý, 30/Mayýs/1876'da olmuþsa da, 31/Aðustos/1876'da 93 gün sonra fetva ile tahtdan infisal ettirilmiþtir. Yerine küçük kardeþi Þehzade Abdülhamid Efen­di getirilmiþtir. Veliahtlýðýnda, kýþlarý Ýstanbul cihetindeki sa­raylarda baþda Dolmabahçe olarak ikamet ederken, yazlarý Kadýköy'de Kurbaðalýdere kenarýndaki yalýsýnda sayfiyeye çýkmýþ olurdu. Kurbaðalýdere daha 1950'lerde, Kuþdili Çayý­rýna doðru Moda koyundan gelen denizin dalgalarý ile Yoðurt­çu köprüsünün altýnda buluþur ve dereye doðru bir feyezan husule getirir dereye kýyý, ahþap konak ve yalýlarýn önündeki sandallarý oynatýr ve bunu gören bizler rahmetli Arif Sami Toker'in, "Kýz sandalý kalbim gibi oynatma yerinden" mýsra­ýný terennüm ederdik. Diyeceðim odur ki, bizler dahi Kurba-ðalýdere'nin zerafetine ve yazýnýn güzelliðine yetiþtiðimize gö­re Veliahd Murad efendinin günümüzden 135 sene önce orayi tercihi elbette zevk sahibi olduðunu gösterir. Baþýný saða çevirip, Moda Burnunu görürken, sola çevrilen baþ ise Kala­mýþ koyuna bakmakla bir huzur bulurdu.

Tahtdan indirilmesine sebeb olan fetva geçici delilik, yâni cinnet-i muvakkateye istinat ettirilmiþtir. Öztuna Bey, Hanedanlar adlý eserinde 2. cild 289. sahifede daha sonra iyileþti demektedir. Sanatkâr bir anlayýþ hâkim olup, bizzat ince ma­rangozluk, riyaziyeci (matematikçi), þâir, bestekâr, piyanist, flütist, violonist, udî, kemençecÝ idi. 1862'de daha sonra Ýn-giltereye 7. Edvard adýyla kral olacak olan Galler Prensi ile Ýstanbul'a gelmiþ olmasý sayesinde tanýþmýþtý. Birbirlerinden hoþlandýlar. Üzün zaman mektuplaþtýlar ve nihayetinde 1867'de Sultan Aziz'in avrupa seyahatinde buluþtular vede bu prensin dâvetiylede mason locasýna Ýntisap etti, bizim Murad Efendi o tarihdeyse, 27 yaþýndaydý ve çocuk deðildi. Zâten Ziya Nur Aksun Bey; altý ciltten müteþekkil, deðerli eseri olan Osmanlý Târihi adlý çalýþmasýnýn 4. cildinin 159. sahifesinde þu sözleri beyan eder:

".Daha þehza deliðinde Mason oluþu, gayet kozmopolit bir zümrenin mümessili görünüþü, hanedanýnýn hukukunu da­hi tehdit edecek bir temayül taþýyan komitacý paþalar kliði ile temasta bulunuþu, onun baþlýca talihsizliklerini teþkil etti. Þehzadeliðinde iyi bir tahsil görmüþtü. Pederinin garib tema­yülleri icâbý, garblý bir prens gibi yetiþtirilmiþti. Guatelli Paþa ile Augusto Lombardi isimli iki Ýtalyan'dan piyano dersleri almýþ ve bâzý þarkýlar bestelemiþti. Gardet isimli bir Fransýzdan Fransýzca öðrenmiþti. Yakýþýklý, hassas, nazik, serbest mizaçlý, heyecanlý bir zât idi Pek fazla te'sir altýnda kaldýðý, etrafýndaki güruhun telkinleriyle hafif davranýþlarda bulun-, duðu, bunlarýn kendisinin hiffetine ve ananelere karþý lâuba­liliðine verildiði rivayet edilmektedir." Diyen Ziya Nur Aksun Bey, þunlarý ilâve etmektedir:  "..Yeni Osmanlýlar güruhu, onun etrafýný almýþlar, kendisini türlü medhiyelerle bedmest ederek, istedikleri yola imâleye ça lýþmýþlar, telkin ue te'sirleri altýnda býrakmýþlardý. Þehzadenin Kurbaðalýdere'deki köþ­künde toplanan eclâf onu içkiye alýþtýrmýþlar, sabahlara ka­dar cereyan eden sohbet ve rezalet âlemlerinde sarhoþ et­miþlerdir. O sýralarda 2. veliahd olan Saltan Abdülhamid: "Biraderimin, meþhur Kemâl beyle ahbâb olduðunu, gece sabahlara kadar Ýçtiklerini bir gün þâire, aðabeysini bu ka­dar içkiye teþuik etmemesini manen sebeb-i mevti olacaðýný" söylediðini anlatmakta ve "sýk sýk meükti muhtelifede topla­narak hâl ue kârlarý Sultan Aziz'i zem ü kadeh etmek ue yer­li, yabancý efkarý aleyhine çevirmek üzere plânlar tertibi ile müþarünileyh hazretlerini bir an evvel makamýndan düþüre­rek, yerine veliahdý geçirmek hususundan ibaretti." Demek­tedir.

Hakikaten sevgili okurlarým, insanýn çevresi onun teþekkül bulmasýnda çok önem arzeder. Bu bir þehzade dahi olsa böy­ledir. Þimdi düþünelim ki, bir Lala var her an kulaðýnýn dibin­de bir telkinle, sen azîm bir padiþah olacaksýn, millet-i mer­hume senden öyle memnun kalacak ki adýn kýyamete kadar anýlacak, sayende ecdadýn minnet ve rahmetle anýlacak! Sen kimseye önem verme, iþine yarayanlarý kullan sonra da nis-yan çukuruna kaldýr at. Geriye bakma, þah yalnýz yaþamak gerek, insanlar senden mutlaka bir þeyler isterler onlara yak­laþman bunlarý vermeni kolaylaþtýrýr, bu sebebden kimseye fazla yüz verme gibi ifsat edici, insanlardan tecrit edici nasi­hatlerle yetiþen bir þehzade nasýl olacak da, o yüce makam olan padiþahlýk ve buna inzimamen makam-ý hilafette adalet ve insaniyet örneði olabilecektir? Bir de böyle, 5. Murad'ýn baþýna topladýðý kimselerin, meniyata düþkünlükleri, kendile­rinden onbeþ yaþ küçük þehzadeyle sabahlara kadar sohbet ve içkili toplantýlarla ümmet-i Muhammed'e hizmeti umulur bir insaný ne hâle getirdikleri görülmeye deðer bir emsaldir, yukarýda Ziya Nur Aksun Beyefendinin yazdýklarý. Ýnsanlar gençliklerini dikkatli geçirir ve muzýr iþlerle iþtigal etmezlerse hele bir de iyi eðitim almýþlarsa saðlýklý ve malumatlý bir in­san olarak kendisine terettüp eden iþlerde baþarýlý olurlar mi­sâli, bir hanedan üyesi olan þehzade, cidden az rastlanýr bir eðitim almýþ ve de kabiliyetiyle bundan haylice müstefit ol­muþtur. Lisan-ý ecnebiyeye vukufiyeti de ayrýca bir avantaj olup, dünya'yý baþka bir lisanla takip ve olandan bitenden haberdar olmasý bakýmýndan ayrýca bir nimetken, etrafýný al­mýþ olan batýcýlar ve tatlisu frenk hayatýný benimsemiþ olan Ziya, Namýk Kemâl ve Yeni Osmanlý'larýn mensuplarý kavmi-yetçi düþünce sahipleriyle, varýlan mertebe milletimizi millet yapan Ýslâm ahlâk anlayýþýna fransýz kalmak, hududullah'a riayet etmemek, yüzyýllardýr temadi ettirilen belki bir âyet ve hadis olmayan ancak, eslafýn yaptýðý veya bulduðu güzellik­lerle dünyanýn en güzel milleti olmuþ aziz milletimizin bu hasletlerinden uzak yetiþmesi, milletin kalbinde yer tutacaðýna sofra yâranýyla iktifa etmesi yetersiz bir þehzade, göste­riþli fakat dini ve milli hasletlere yaban duran insan olarak yaþamayý sürdürmesi milletle gereken mânevi telefonu kur­masýný engellemiþtir. Bütün bu memnuniyetsizlik belirten satýrlarýn sebebinin alýþtýrýldýðý içki âlemlerinin üzerinde tevlid ettiði hâl olduðunu hemen ifade edelim.

Ziya Nur Aksun, yukarýda adý geçen eserinde þu tesbitie bizim yukarýdan aþaðýya geldiðimiz ifadelere bir te'yit bakýmýndan deðerli okurlarýmýza eserinin 160. sahifesinden þu alýntýyla sayfamýzý süsleyelim dedik: ".Bu suttan maalesef da­ha veliahdliðinde mitti fikirlerden tamamen uzak bulunan kozmopolit cephenin aðýna düþmüþ ve onlarýn mümessili ad­dedilmeðe baþlanmýþtý. Bu sebeble onun taht'a geçiþi dýþarý­da ue Ýçeride Jön Türklerin bir muvaffakiyeti ve zaferi olarak görülmüþtü. Muhafazakâr kitlelerin gayr-i memnunluðunun en büyük sebebini de bunlar teþkil etmekteydi. Onun meþ­ruti ve parlamenter rejim taraftarý olduðu, hürriyete meclîýb bulunduðu söylenmiþtir. Bunun düþünülerek uerümiþ dûrendiþane bir kanaat meselesi olmaktan ziyade etrafýnýn tel­kinleriyle husule gelmiþ bir hevesin mahsûlü bulunduðunu kabul etmek lazýmdýr. Esasen þahsiyeti ve hayatý da bunu açýkça göstermektedir." Deðerli bir Târih sahibi ve kýymetli bir tarihçi olan Ziya Nur Aksun Beyefendi, dini ve milli terbi­ye ve anlayýþa sahip bir zât olmasý hasebiyle bu anlayýþa da­yalý fikri süzgeci 5. Murad'ý süzdüðünde çýkan muhassala, ayný ölçülere sahip olup, hükümleri o kýstas içinde görmeye ve de tahlile çalýþan fakýr de ayný kanaate varmaktan 5. Mu-rad hesabýna üzülüyorsada, neticenin de bu olduðunu gör­mekten baþka çâremiz kalmýyor. Nitekim Ýngiliz sefiri ve Mid-hat Paþanýn akildânesÝ Mister Elyot, dostu olan 5. Murad için, Abdülaziz'in hâl'i esnasýna yakýn günlerde kendini yine içki­ye vermiþti, demektedir. Nitekim de Seyid Bey, 5. Murad'in biat merasiminde bu vazifeyi yerine getiremeyeciðini, dalgýn­lýk, çekingenlik hatta yýlgýnlýk içinde olduðunu gözlemlemiþ Erbab-ý dikkat, daha o gün padiþahýn rahatsýzlýðý bakýmýndan müþterek bir teþhise varmýþ, Taht-ý Osmaniye 2. veliahd Hamid Efendinin çýkýþý ayan beyan hissedilmiþtir. Þimdi biz, bir rivayete göre hâl'in bir gün önceye alýnmasý ve hâl'in netice­lenmesi esnasýnda Süleyman Hüsnü Paþanýn Sultan yapýla­cak veli ahdin ikametgâhýna gidip de almak üzere varýþýnda kapýyý çalýp taht-ý saltanata geçme zamanýnýz geldi hayrol-sun demesini o güne kadar hiç rûberu yâni yüzyüze gelmedi­ði Süleyman Hüsnü Paþayý tanýyamamasý ve hâl iþininde bir gün evvele alýnmýþ olmasýný Zât-ý Þahane tertibi öðrendi, müþevvikler toplanýyor diye yorumladýðýndan olacak korkuya kapýldýðý ve meydana gelen rahatsýzlýðýn bu hadiseye isti­nat ettiði pek yaygýndýr.

Muhterem okurlarým, günümüzde parti liderleri baþbakan­larýn muttali olabildikleri her iþi, o iþleri yapanlar hakkýnda da malumat toplarlar, hâttâ görüþürler onlara tavsiyede bulu­nurlar, bazen yardýmcý da olurlar, menfi bir iþde ise devr-i sabýk olabileceðiyle de tehdit bile ettikleri olabilir. Veiiahd de­mek ise, devletin baþýnýn ehemmiyetli bir müþaviri olduðu hatýrlanýrsa, padiþahýn ani bir gaybubetinde vekil veya asil olarak vazife düþeceðinden, ricâl-i devleti tanýmak bir hayli mühim vazaifdendir.

Hele, cihet-i askeriyenin en mühim makamlarýndan biri olan Askerî Mektepler Nazýrlýðý makamýnda oturan Süleyman Hüsnü Paþayý tanýmamýþ olmasý velîahdlik görevinde de be-þarýh olmadýðýnýn göstergesi deðildir de nedir?

Yine Ziya Nur Beyefendinin eserinden þu anekdotu aktar­madan geçemeyeceðim: sahife 160: ".Sultan Murad tahta geçtiði gün, Ziya bey (paþa.) baþkâtip tâyin etmiþ ve baþta Kemâl Bey olmak üzere Jön Türkler'i Ýstanbul'a getirtmek Ýçin emir vermiþtir. Ziya Bey bu emri, Sadnazam Rüþdî Paþa'ya teblið etmiþ ve ondan <her iþiniz bitti de bu mu kaldý? Bu þýmarýklar on gün sonra gelirse kýyametmi kopar. Dünya­mý yýkýlýr? Bu iþleri yapan hep sizsiniz, padiþahýmýza söyle­yecek söz bulamadýnýzmý?" cevabýný veren sadrýazama Ziya Bey aksi bir cevap verdiðinde, yerine Sadullah Paþa tâyin edilivermiþtir.                         

Tabii bu hâl iþinde sadrýazamýnda haylice rolü olmasý ha­sebiyle bunlar hepsi beraberdi nedir bu ayrýlýk, sorusu akla geldiðinde bir hýrsýzdan öðrendiðim ifadeyi aktarayým, biz soygunda yakalanmadýk, paylaþýrken öyle gürültü çýkarttýkki polis bizi eliyle koymuþ gibi buldu. Ýþte ihtilalciler yaparken birlik sonrada hân-ý yaðmada birbirlerine düþtüler. Meþhurdur Yusuf Kâmil Paþanýn, hâl sonrasýnda bu güruha "Ýyi ,,, yediniz" demiþ olmasý herhalde bundan kinayedir.

Bu arada meydana gelen tebeddülatý bildirmek Hâriciye Nazýrýnýn vazaifinden olduðundan, Râþid Paþa tahaddüs eden yâni meydana gelen hususâtý ecnebi devlet reislerine ve meslektaþlarýna bildirmekte çektiði sýkýntýlardan, sadaret mektupçusu Merriduh Bey'e þikâyetlerde bulunuyordu he­men ilâve edelimki bu Memduh Bey, meþhur Saðýr Memduh Paþadýrki, valilik, dahiliye nazýrlýklarý yapmýþtýr ve son. devir Osmanlý muharrirle-rinden Refi Cevad ülunay'ýn kaimpederidir. Ki Râþid Paþa, mahlû padiþahýn vefatý sonrasýnda bun­larý tatmin imkansýzlaþmýþtý demekte zannýma göre bu terti­bin kendi ülkelerinde de kullanýlmasý endiþesi bunlarý bu ka­dar hassas yapýyor dediði rivayet ediliyor idi. Hakikatende bu olayda Osmanlý devleti, Rus Çarlýðý politikasýna meyelan gösteren tarzý ucundan hissettirmiþti. Bunun Ýngilizler tarafýn­dan kendi menfaatlerine mugayirliði görününce Ýstanbul'daki b. elçileri Elyot vasýtasýyla/Osmanlý'nýn hâin ve ahmaklarýný harekâta geçirerek cinayete kadar giden fecî bir olayý ger­çekleþtirmiþler kanaati bey nelþümul siyaset arenasýnda per­de arkasý bilgiler olarak cevelan ediyordu.

Sultan 5. Murad'ýn rahatsýzlýðý yüzünden okunur hâle gel­miþ, dikkatli kimseler ise artýk bir deðiþimi her an bekler ol­muþlardý. Bu husûsda CÝss-i Ýnkýlap yazarý Süleyman Hüsnü Paþa: <.Hüseyin Avni Paþanýn bir mecnûn padiþahý taht-ý saltanatýda bi'l-ibkaa (devama) kuvve-i askeriye ile zimâm-ý hü­kümeti (askeri güç sayesinde hükümetin idaresini) kendi dest-i istibdadýna (kendi ellerinin istibdadýna) alacaðýnýn an­laþýldýðým yazmaktadýr. Bu paþanýn askeri mektepler nâzýn olan paþa olduðunu da burada hemen hatýrlatalým ve de ilk ve mühim Türkçülerden biri olduðunuda vurgulayalým. Böyle bir seraskerin Abdülaziz hâný þehid ettirmeye vardýracak çe­tenin fiili reisi olmasý bir padiþah için büyük talihsizlik ise de, onun padiþah yaptýðý bir veliahd içinde vak'adan önce du­rumdan haberdar ve tarafdar olmasý hasebiyle hiyanet deðilde nedir? Sultan Abdülhamid, amucasýný seven bir yeðen olarak, Ýslamlarýn Halifesi, Osmanlýlarýn Padiþahý Sultan Aziz hakkýnda her çirkinliði bildirmiþ olmasýný ahlâk ölçüleri için­de deðerlendirmeye kalkipda kendisi hakkýnda menfi kanaat ihzar edenler, yukarýdaki tahlilde ortaya koyduðumuz, Murad' in davranýþýna hürriyet mücahidliðimi diyeceklerdir, kaileþâne bir yeðenlikten çýkan iþe.


radyobeyan