Kuranda Ýnsan Psikolojisi
Pages: 1
Melik By: meryem Date: 28 Mart 2011, 22:44:08
MELÝK

 Melik ve melik kelimeleri, "mülk" kökünden türemiþtir. Melik kelimesi ve çoðullarý onbeþ, melîk ise bir yerde ge­çer.

Kur'an'da melik kelimesi, bir yandan evreni yöneten Allah'ýn sýfatý olarak, öte yandan da insanlarý yöneten hükümdar anlamýnda kullanýlýr:[587]

 1. Evrenin Hâkimi:

 Melik, yüce Allah'ýn kudretiyle ilgili güzel isimlerinden biridir. Kur'an'da Allah'ýn bir sýfatý olarak kullanýlan melik kelimesi üç biçimde yer alýr:[588]

 a. El-Meliku'1-Hak Ýkilisi:

 Baþka sýfatlar sayýldýktan sonra, Allah'ýn yüceliðini an­latmak üzere kullanýlýr:

"el-Meliku'1-Hak (gerçek hükümdar) olan Allah yücedir.(..)"[589]

"el-Meliku'1-Hak (gerçek hükümdar) olan Allah yücedir. Ondan baþka tanrý yoktur. O, yüce Arþ'ýn sahibidir."[590]

 b. El-Meliku'1-Kuddûs Ýkilisi:

 Bu ikili, öncesinde ve/veya sonrasýnda pekçok ilâhi sý­fat sayýlýrken kullanýlýr:

"O, kendisinden baþka tanrý olmayan, melik (=hükümran), kuddûs (=çok kutsal), esenlik veren (=selâm), güvenlik veren (=mü'min). görüp gözeten (=müheymin.), güçlü (=aziz), buyruðunu her þeye geçiren (=cebbâr) ve ulu (=mütekebbir) olan Allah'týr. Allah, müþriklerin koþtuklarý ortaklardan münezzehtir."[591]

"Göklerde olanlar ve yerde bulunanlar, melik {=hükümran), kuddûs (=çok kutsal), güçlü (=aziz) ve hikmet sahibi (=hakim) olan Allah'ý tesbih ederler."[592]

 c. Ýlâh/Rab/Melik Üçlüsü:

 Bu üçlü, tek bir sûrede, Kur'an'ýn son sûresinde, peþ peþe yer alýr:

"De ki: Ýnsanlardan ve cinlerden, insanlarýn gönülleri­ne vesvese veren o sinsi vesvesecinin þerrinden, rabbu'n-nâs (=insanlarýn rabbi), meliku'n nâs (=insanlarýn hü­kümraný), ilâhu’n nâs (=insanlarýn tanrýsý) olan Allah'a sýðýnýrým."[593]

Ayrýca bu üçlü, melik kelimesi yerine, "mülk onundur (=lehu'l-mulk) ifadesiyle iki yerde kullanýlýr:

"Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Ondan baþka tanrý yoktur. O, yüce Arþ'ýn sahibidir."[594]

"(..) Ýþte bu Rabbiniz olan Allah'týr. Mülk (hükümran­lýk) onundur. Ondan baþka tanrý yoktur. Böyleyken nasýl olur da onu býrakýp baþkasýna yönelirsiniz?"[595]

Kur'an'daki "melîk" kelimesi de yüce Allah'ýn bir özelli­ði olarak belirtilmiþtir:

"Allah'a karþý gelmekten sakýnanlar (muttekiler), güçlü melîk'in (=hükümdarýn) katýnda, yüksek bir derecede cen­netlerde ferahlýk ve aydýnlýk içindedirler."[596]

 2. Ýnsanlarýn Hükümdarý:

 Kur'an'da melik kelimesinin kullanýldýðý ikinci anlam, insanlarýn hükümdarý/kralý anlamýdýr. Bu anlamdaki me­lik kelimesi, bazan olumlu, çoðu zaman ise olumsuz çað­rýþýmlar uyandýracak biçimde kullanýlýr:[597]

 a. Ýyi Hükümdarlar

 Ýyi hükümdarlarýn baþýnda nebi-melik (peygamber-kral) sýfatýný taþýyan Hz. Davud gelir:

"Ey Davud! Þüphesiz seni yeryüzünde halife (hükümran) kýldýk. Öyleyse insanlar arasýnda adaletli hüküm ver, hevese uyma, yoksa bu seni Allah yolundan saptýrýr. Doð­rusu, Allah yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarýna karþýlýk çetin azap vardýr."[598]

Yüce Allah, Hz Davud'a ilim, hikmet ve mülk (=hü­kümranlýk) vermiþtir.[599] Oðlu Süleyman'ý da kendisine mirasçý kýlmýþtýr.[600] Þu halde Hz Süleyman da nebi-melik sý­fatýný taþýyan bir peygamberdir.

Hz Musa'dan sonraki Ýsrailoðullarý, nebi (peygamber) ve melik sýfatlarýný taþýyan ayrý insanlara muhatap olmuþtu:

"Musa'dan sonra Ýsrailoðuîlannýn ileri gelenlerini gör­medin mi? Peygamberlerinden birine, 'Bize bir melik (=hükümdar) gönder de Allah yolunda savaþalým.' demiþlerdi. 'Ya savaþ size farz kýlýndýðýnda gitmeyecek olursanýz?' de­miþti. 'Memleketimizden ve çocuklarýmýzdan uzaklaþtýrýl­dýðýmýza göre, niye Allah yolunda savaþmayalým?' demiþ­lerdi. Ama savaþ onlara farz kýlýnýnca, az bir kýsmý müs­tesna yüzçevirdiler. Allah zâlimleri bilir. Peygamberleri on­lara, 'Þüphesiz Allah size, Tâlût'u melik (=hükümdar) ola­rak gönderdi.' dedi. 'Biz mülke (=hükümdarlýða) ondan lâyýk iken ve ona malca da bir bolluk verilmemiþken bize hükümdar olmaya o nasýl lâyýk olabilir?' dediler. Doðrusu Allah size onu seçti, bilgice ve vücutça gücünü arttýrdý' dedi. Allah mülkü (hükümdarlýðý) dilediðine verir. Allah her þeyi kaplar ve bilir."[601]

Hz. Yusuf’u görevlendirmek isteyen Firavun, onu yetkin (=mekin) ve güvenilir (=emin) olarak deðerlendirmiþ, Hz. Yusuf ise koruyucu/güvenli (=hafýz) ve iþi bilen (=alim) olduðunu belirterek o dönem için hayati önem taþýyan ha­zine iþlerine bakmasýný istemiþtir.[602]

Zülkarneyn de iyi hükümdarlar arasýnda sayýlýr. An­cak onun melik olup olmadýðý belirtilmez. Haksýzlýk yapanlarý cezalandýrmýþ, iyileri ödüllendirmiþtir. Ýnsanlarý Ye'cuc ile Me'cuc'un bozgunculuðundan kurtarmýþtýr.[603]

 b. Kötü Hükümdarlar

 Kur'an'da Hz. Yusuf’la ilgili anlatýmda, o dönemdeki Firavun için "melik" kelimesi kullanýlmýþtýr. Firavun, kötü ve zâlim hükümdarlarýn en baþta gelen örneðidir:

"Melik (=hükümdar) 'Ben, yedi semiz ineði yedi zayýf ineðin yediðini; yedi yeþil baþak ve bir o kadar da kuru­muþ baþak görüyorum. Ey ileri gelenleri Eðer rüya yorma­sýný biliyorsanýz, bu rüyamýn yorumunu yapýn.' dedi."[604] "(..) Melik (=hükümdar) 'Onu bana getirin.' dedi. (..}"[605]

 "Melik (=hükümdar), 'Onu bana getirin, yanýma alayým' dedi. (..)"[606]

Görüldüðü gibi, bunlarda ve izleyen 72. ve 77. âyetlerde, Hz. Yusuf döneminin Firavun'una "melik" kav­ramý kullanýlmýþtýr.

Bazý melik'ler, zayýflarýn mallarýna el koyarlar:

"Gemi, denizde çalýþan birkaç yoksula aitti. Onu ku­surlu kýlmak istedim. Çünkü peþlerinde her saðlam gemi­ye zorla el koyan bir melik (=hükümdar) vardý."[607]

Meliklerin bir bölümü ise, saltanatlarýný pekiþtirmek uðruna, girdikleri þehri bozar ve onurlu insanlarýný ezer­ler; Sebe melikesi Belkýs, bunu þöyle belirtir:

"Kraliçe (melike) dedi ki: Doðrusu, melikler (=hükümdarlar) bir þehre girdikleri zaman orasýný bozarlar, onurlu kimselerini aþaðýlýk yaparlar. Onlar iþte böyle davranýr­lar."[608]

Hz. Musa, milletinin "baðýmsýz/egemen devlet ve top­lum" oluþunu "melik" tabirini kullanarak anlatýr:

"Musa milletine þöyle dedi: Ey milletim! Allah'ýn size olan nimetini anýn; içinizden melikler çýkarmýþ ve sizi melikler (=hükümdar) yapmýþtý. Dünyalarda kimseye verme­diðini size vermiþti."[609]

Râgýb el-Isfahânî'nin belirttiðine göre, bu âyetteki "me­lik", "siyasette yetkin güç ve kuvvet" anlamýndan türemiþtir. Çünkü hepsi yönetim iþini üstlenmiþ anlamýnda deðil­dir. Zira bu hikmete aykýrýdýr. Nitekim þöyle denir:

"Reislerin çokluðundan hayýr gelmez."[610]

Kur'an'da melik kelimesinin bu kullanýmlarýndan, hü­kümdarlarýn bireysel siyasi davranýþlarýnýn önem kazan­dýðý, yönetim sisteminin ikinci planda olduðu sonucu çý­karýlabilir.[611]



[587] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 140-141.

[588] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 141.

[589] Tâhâ, 20/114.

[590] Mü'minûn. 23/116. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 141.

[591] Haþr, 59/23.

[592] Cum'a, 62/1. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 141-142.

[593] Nâs, 114/1-6.

[594] 23/116.

[595] Zümer, 39/6.

[596] Kamer, 54/55.

Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 142.

[597] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 142.

[598] Sâd, 38/20,26.

[599] Bakara, 2/251.

[600] Neml, 27/16, Sâd, 38/30.

[601] Bakara, 2/246-247.

[602] Yusuf, 12/54-56.

[603] Kehf, 18/83-98. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 142-144.

[604] Yusuf, 12/43.

[605] Yusuf, 12/50.

[606] Yusuf, 12/54. Ayrýca bkz. Yusuf, 12/72, 77

[607] Kehf; 18/79.

[608] Neml, 27/34.

[609] Maide, 5/20.

[610] Râgýb el-Isfahâni, Müfredat 718.

[611] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayýnlarý: 144-145.



radyobeyan