Büyük Osmanlý Tarihi
Pages: 1
Sultan 6. Mehmed Vahideddin By: sidretül münteha Date: 24 Mart 2011, 17:07:19
SULTAN 6.MEHMED VAHÝDEDDÝN






Babasý: Sultan Abdübmecid Han

Annesi: Gülistû Hanýný

Doðum Tarihi: 1861

Vefat Tarihi: 1936

Saltanat Müd.: 1918-1922

Türbesi: Þam'da, Yavuz Sultan Selim Camii Avlusundadýr.

 

2/Þubat/1861'de Ýstanbul'da Dolmabahçe Sarayýnda, Sul­tan Abdülmecid Hân'ýn Gülüsti Kadýnefendiyle yaptýðý izdi-vaçdan dünya'ya gelen Mehmed Vahideddin Efendi, Abdül­mecid Hân'ýn en küçük oðluydu. Aðabeylerinden Mehmed Murad, Abdülhamid ve Mehmed Reþâd Han'larýn peþinden 4. oðul olarak Osmanlý devleti tahtýna oturduðunda 36. padiþah ve müslümanlarýn 100. halifesi olmak þerefini ihraz ediyordu. Tahta çýktýðýnda pek açýk olarak kendisinin bu mevkie hazýr­lanmadýðýný, kendisine sýranýn geleceðini ummadýðýný ifade etmiþtir. Bu pek cesur ve samimi bir açýklama olarak kabul edilmeli-dir. Tahta çýktýðý târih olan, 4/Temmuz/1918'de 57 yaþýný, 5 ay, 2 gün geçmiþti.

Saltanat'ýn kaldýrýlýþ târihi olan l/Kasým/1922'den, sevdiði vatanýndan örtülü baskýlar hasebiyle ayrýlýþý arasýnda geçen 18 gün yalnýz halife sýfatýyla olmuþtur. Vefatý ise, Ýtalya'da San-Remo'da kalb rahatsýzlýðýndan vukuu bulmuþtur. Büyük bir yoksulluk içinde hayatýný tamamlamýþtý. Naþý alacaklýlar­dan kaçýrýlmýþtý. Suriye Devlet Reisi buna sahip çýktý 16/ Ma-yýs/1926'da vefat eden 6. Mehmed Vahideddin Hân, Þam'da bulunan Sultan Selim Camiindeki makbereye defnolundu. Sandukasý üzerine konulan prinç levhada: "Türklerin Hâkaný ve Ýslamlarýn halifesi Cennetmekân Sultân Mehmed Va-hideddîn-i Sâdis b.Sultan Mecîd Hân, Hazretleri. 1926" iba­resi yer almaktadýr. Son selâmlýk merasimine 3/Kasým/1922'de çýkmýþtýr. Emekli kaymakamlardan Melih Yuluð Beyefendiden dinlediðimiz gibi, Bayezid'de Sahaflar çarþisýnda ömrünü sahaflýk yaparak geçirmiþ bulunan Nizam am-ca'nin yaþadýðý ve mahdumu Þevki Bey tarafýndan nakledi­len bir hatýra, Ýstanbul eski valilerinden Ali Haydar Yuluð Bey'in mahdumu kaymakamlýktan emekli Melih Yuluð Bey'in birbirlerini doðrulayan bilgilendirmeleri þöyledir: Bunuda eski baþbakanlardan Mehmed Þemseddin Günaltay Merhum, zaman zaman BayezÝd Camiine Cuma namazýna aeldiðinde namazdan sonra koltuðunun altýnda bir munta­zam pakette eski ve kýymetli bir eser olduðu halde, Nizam Amca'nýn sahaf dükkânýna gelir biraz istirahat eder ve yanýn­daki kitabý ortaya kor üzerinde bir miktar konuþtuktan sonra makul bir fiyata Nizam Amca'ya kitabý verir imiþ. Yine böyle geliþlerinden birinde, söz nasýl olduysa Sultan Vahided-din'den açýlmýþ ve merhum baþbakan þunlarý anlatmýþ: ".Sultan Vahideddin Sultanahmed Camiinde selâmlýða çýk­mýþ ve burada ilk sünnet eda olun dugunda camide bulunan cemaatin içinde muhtelif saflar arasýnda yer almýþ bulunan­lar bu gün hutbeyi Sultan okuyup, namazý kýldýrsýn þeklinde nidalar yükseltmiþler. Padiþah; bu durumu sessizce karþýla­mýþ ancak talebleri yerine getirmemiþ.Her zamanki gibi selamlýk töreni icra olunmuþ. Namazdan çýkýldýðýnda da Va­hideddin Hân, arabasýný doðru Topkapý Sarayýna çektirmiþ ve oradaki bütün her þeyi listeletmiþ ve bu listeyide üç nüsha hâlinde tanzim ettirmiþ birini kendinde alýkoymuþ. Birini Topkapý sarayý me'sulüne vermiþ diðerini de þehrema-netine göndermiþ. Böylece Saray'daki mallarý adetâ bir lis­teyle tesbit ve teslim etmek suretiyle hakkýnda ileri sürül­mesi muhtemel iftiralarýn önünü kesecek tedbiri ittihaz et­miþ.

Ýþte bu Cuma namazýnýn son Cuma selâmlýðý olduðu iieri sürülmüþtürki galib ihtimalde budur. Sultan Vahideddin, Hilâfet-i Seniyyenin Osmanlý emanetine geçiþinden o mahut Cu­ma namazýna kadar hiç bir yerde cemaat padiþahdan ima­met ve hutbe talebinde, hemde Cami içinde hotbehot isteme yoluna gitmemiþtir. Bu durumda padiþah bir tertibin içinde olduðunun ve durumun vahamet kesbettiðinin þuur ve anla­yýþýyla çok sevdiði vatanýndan ayrýlmanýn plânlarýný ve bu hususda da kendisine gizli veya aþikâre terk-i vatan tavsiye­sinde bulunanlarý biraz daha fazla kaale aldýðý nokta-i nazarý­na gelmiþtir.

Nitekim, TBMM'side l/Kasým/1922'de padiþahýn kaldýrýl­masýný kararlaþtýrmýþ olduðundan, 3/Kasým'da yapýlan Cu­ma selamlýðý meclisin bu kararýný padiþahýn kabul etmemesi þeklinde mütalaa etmekde kabildir. Bu durumun, kararýn tebliði nin yetiþtirilememesinden kaynaklandýðý da düþünüle­bilir. Öztuna Bey'e göre Sultan Vahideddin Hân, son Cuma namazýna 10/Kasým/1922'de sadece halife sýfatýyla katýldý mânasýna gelen bir bilgi veriyor ki, meclis kararýna göre tabi-iki öyle, fakat Vahideddin Hân'a göre öylemi? Bu istihfamdýr! Cevabý rûz-î mahþere kalmýþtýr.

Bu anekdotlardan ve nakillerden sonra 16/Kasým'ý 17'ye baðlayan perþenbe gecesi Vahideddin Hân Yýldýz Sarayýnda küçük sarayda kaldý. O gece yarýsýndan sonra Dolmabahçe Sarayýnýn rýhtýmýna geldi, binmiþ olduðu bir istimbotla Ýngiliz­lere ait Malaya Zýrhlýsýna geçti. O Cuma günü selamlýk mera­simi yapmak kabil olmadý.

Malaya zýrhlýsýyla Malta Adasýna giden padiþah burada bir kaç gün kaldýktan sonra Hicaz'dan aldýðý davet üzerine Þerif Hüseyin'in nezdine gitti. Aklýnda hac yapmakda bulunuyor­du. Tâif'de Þerif Hüseyin ile yaptýðý sohbetlerde çok zeki biri­si olan Sultan Vahideddin bu eski tanýdýðýnýn, Þeriflerden ol­masý hasebiyiede, kendisinden hilâfeti almak düþüncesini taþýdýðmý hissetti ve en kýsa zamanda buradan ayrýlmayý karar altýna aldý.

Düþündüðü hac farizasýný da aklýndan çýkarýp, bir emri vakîye maruz kalmamak için hýzla hareket edip, Ýtalya'ya son Üç gününü geçirdiði Ýskenderiye'den atlayýverdi. Genova'yla, San-Remo'da hükümdar muamelesi ile karþýlandý. Ýtalya hü-kümetide resmî törenle Sultan Vahideddin'i istikbal etmiþ idi. Bay Öztuna; Hanedanlar adý ile bilinen ve çok de ðerli ese­rinde 340. sahifede þu ibareyle milletimizin %95'nin malu­matý olmayan bir bil giyi sunmaktadýr. Biz de buradan alýntý­layalým: "Türk gazetelerinde neþri yasaklanan San Remo deklarasyonunda, saltanat hukukunun mahfuz olduðunu, saltanatýn ilga edilemeyeceðini, TBAOT'nin anayasa tâdilini anayasaya göre padiþah tasdikine sunmakla miikelelf oldu­ðunu belirtir. Saltanat'la hilafetin ayrýlmasýný reddeder." Di­yen Öztuna Bey, kaynak olarak da, þu ifadeyle bizleri bilgi­lendirmekte: "Metni RMM, Oriento Moderno gibi dergilerde ve zamanýn Avrupa gazetelerinde vardýr.

(krþ.Jean-Louis-Bacque-Grammont, Sur le Pelerinage et Quelques Proclamationsde Mehmed 6 enExil,Turcia, 14,Paris 1982,226-47)

Bu mütalaalardan sonra merhum Sultan Reþad'ýn yerine geçen bu padiþahýn dönemini anlatmaya geçelim. Ancak; Doç.Dr.Mehmed Törenek tarafýndan hazýrlanmýþ ve "KÝTABEVÝ" neþriyat tarafýndan basýlýp, fikir dünyamýzýn istifadesi­ne sunulmuþ olan "Türk Romanýnda Ýþgal Ýstanbuiu" adlý eserin kapaðýnýn hemen arkasýnda yer alan þu ifadeyi buraya almadan geçemeyeceðim: "Mütareke dönemi Türk târihinin en karanlýk safhalarýndan biridir. Dört yýla yakýn bir süreci varlik yokluk mücadelesi içinde geçirmenin sýkýntýsý ve bu­nalýmlarý yanýnda, kabul edilmesi çok güç bir yenilginin faturasýný Türk insanýna Ödettirme gayreti, vatansever her Türk'e iþkencelerin en büyüðünü tattýrmýþtýr. Ýnsanýmýzýn o günlerde çektiði sýkýntýlarý, gösterdiði kahramanlýklarý, iþbir­likçilerin yaptýðý ihanetleri, en ayrýntýlý bir þekilde ele alan metinler, romanlardýr. Bu çalýþma romanlarýn dünyasýndan mütareke dönemine ýþýk tutmayý hedeflemekte, bu günün okuyucusuna yaþananlar hakkýnda yeni deðerlendirmeler yapma imkâný sunmaktadýr." Þeklindeki ifade ile bu ilim adamý Doçentimizin ifadesine iþtirak etmekde ilmin gereði olup, tasvirin olaylarý hafýzada bulundurma etkisini anlayan bir nesle kavuþtuðumuzun ve bu neslin kendisini öðretim alanýnda gösterdiðinin bir ifa desidir bu satýrlar.

Merhum Muzaffer Gökman Hoca'yine merhum Ahmet Re­fik Altýnay Hoca'nýn Târihi Sevdiren Adam adýyla yazdýðý eserde bunu haber vermesini takip eden bir ifade olarak bu­luyorum Doç.Dr. Mehmed Törenek Bey'in ifadesini. Þimdi bu eserin vücud bulmasýndaki saik, bir ülkenin payitahtýnýn iþ­gali ve orada yaþayan payitaht insanýnýn ve müesseselerinin beþyüz küsur yýl süren hür, müreffeh ve dünya'ya hâkim ya­pýsý karþýlaþtýðý bu sosyolojik vak'a sonunda nasýl geçti, nasýl tahammül olundu ve nice alt edilip, baðýmsýzlýða, hürriyete avdet edildi? Bunun cevabýný Ýstanbul iþgali üzerine yazýlmýþ 28 roman üzerinde yapýlan incelemeler yoluyla perde arkasý olaylar, isimsiz kahramanlar, nice hâin bilinenlerin fedakâra-ne rollerine devamlarý bu romanlarda arka plân denen hu­suslar hatýrlatýlmýþ, duyurulmuþ ve bir akýcýlýk içinde yetiþen nesillere öðrenme imkâný sunuluyor.

Böylece de, Milli Mücadelemiz milletçe yapýlan bir kavga­nýn en teferruatlý fakat her biri bir deðer olan anlatýmda bü­yük iþler gören dinleyeni bu milletin fedakârlarýna minneti ol­duðunu hatýrlatan bir hazinedir bu romanlar. Yeni nesiller bunlarý okuduklarýnda umulurki, hiç bir ideoloji onlarý saptýr­mayacak, din-i islâm itikat ve ibadeti içinde, vatan sevgisi­nin, ümmet-i millet anlayýþýyla, adalet ve insafa baðlýlýðý ha­sebiyle dünyamýzýn hasretle beklediði tiryaký, yâni kurtarýcý ilâcý mahlûkat-ý beþeriye'ye sunabilmenin bahtiyarlýðýný izn-i ilâhi ile yaþayacaktýr.



radyobeyan