Barla Lahikasý
Pages: 1
275. Mektub By: Barla Date: 23 Mart 2011, 00:30:44
Mesleðimizin bir medar-ý þevki ve zevki olan tevafuk letâifinden üç-dört nümune:

Birincisi: Ýktisat Risalesi, birbirinden habersiz altý müstensihin yazdýklarý altý nüshada, elif’lerin elli üç adedinde tevafuklarý, telif ve istinsah tarihi olan elli üçe muvafýk gelmesidir. Sonra baktým ki, asýl müsvedde-i ûlâda çok çýkýntý ve tashihlerle beraber elli üç adet sýrrýný muhafaza ettiðini hayretle gördük.

Ýkincisi: Risalelerin Fihristesi tamam yazýldýktan sonra, birinci müsevvid, ihtiyarsýz “Bu güzel Fihriste tamam oldu” deyip yazmýþ. O müsevvid hesab-ý ebcedî hiç bilmediði gibi, hiçbir þey de düþünmemiþ. “Bu güzel fihriste tamam oldu,” aynen bin üç yüz elli iki tarihini gösterip Fihristenin tarih-i telif ve istinsahýný göstermiþtir.

Üçüncüsü:
Yirmi Üçüncü Lem’anýn müsveddeden tebyiz edilirken, hiç elif’lerin adedini hatýra getirmeden, yazýldýktan sonra yüz yirmi sekizinci risale olduðuna iþareten, yüz yirmi sekiz elif olmasýdýr.

Dördüncüsü: Dünkü gün Mu’cizât-ý Ahmediye (a.s.m.) tashih edilirken, küçük, lâtif iki tevafukun on dakika fasýlayla vücuda gelmesidir. Þöyle ki:

Ýkiþer arkadaþ Mu’cizât-ý Ahmediye ve Mirâcý ayrý ayrý tashih ediyorlardý. Mirâcýn altý yüz satýrý içinde birtek satýr, kuru direðin aðlamasýndan bahsediyor. Mu’cizât-ý Ahmediye yüz elli sahife içinde bir sahife o bahse dairdir. Birden o iki kýsým musahhihler ayný kelimeyi söylüyorlarken, içlerinden bir efendi intikal etti, iki kýsým ayný kelimeyi söylüyoruz dedi. Baktýk, fevkalâde bir surette iki tashih ayný kelime üzerindedir.

On dakika sonra, yedi mu’cizeye mazhar yedi çocuðun bahsi tashih edilirken, umulmadýðý bir zamanda, hazýr zâtlarýn nazarýnda mübarek Meliha isminde beþ yaþýnda bir çocuk geldi, oturdu. Çocuklarýn bahsini zevkle dinlemeye baþladý. Çay verdik, çocuk bahsi bitinceye kadar içmedi. Hazýr olan biz dört kiþi þüphemiz kalmadý ki, sýrr-ý tevafukun birinci menbaý olan Mu’cizât-ý Ahmediyenin telifçe ve istinsahça ve kýraatça ve harika tevafukça kerametini gösterdiði gibi, bu iki küçük tevafukla, yine o kerametin þuâýndan iki lâtifeyi gösterdi.

Hem bir sene evvel bir seyre giderken, arkamdan bir kýz çocuðuyla bir kadýn geliyorlardý. Ben yoldan çýktým, yolu onlara býraktým. Baktým, beni geçmiyorlar. Sýkýldým. Acele geçtim, bir bahçeye girdim. Baktým, onlar da bahçeye girdiler. Hem hiddet, hem hayret ettim. Mu’cizât-ý Ahmediye elimdeydi. Tefe’ül gibi açtým. En evvel gözüme iliþen ve yalnýz risalede birtek defa zikredilen bir isim ki, ayný o kadýnýn ismini o sahife içinde gördüm. Baktým, o kadýný tanýdým. Fesübhânallah, dedim. Bunlar kim olduklarýný anlamak için, daha evvel o kitaba baksaydým, bu hayretten kurtulacaktým. Bu hâdiseye hem ben, hem hazýr olan Þamlý Hâfýz ve hadiseyi anlayan o kadýn ve baþkalarý hayret ettik.

Said Nursî


radyobeyan