Emirdað Lahikasý
Pages: 1
Mektup no 14 By: hafiza aise Date: 15 Mart 2011, 12:27:04
Sýra No: 14


Bana hizmet eden küçücük bir Risale-i Nur talebesinin çoklar namýna sorduðu sualine cevaptýr.

Sual: Üstadým, yaðmur duasý ve namazýn neticesi görünmedi, faydasýz kaldý. Ýki üç defa bulut toplandý, yaðmur vermeden daðýldý. Neden?

Elcevap: Yaðmursuzluk, bu çeþit dua ve namazýn vaktidir, illeti ve hikmeti deðil. Nasýl ki güneþ ve ayýn tutulmasý zamanýnda küsuf ve husuf namazý kýlýnýr ve güneþin gurubuyla akþam namazý kýlýnýr; öyle de, yaðmursuzluk, kuraklýk, yaðmur namazýnýn ve duasýnýn vaktidir. Ýbadet ve duanýn sebebi ve neticesi emir ve rýza-i Ýlâhîdir, faydasý uhrevîdir. Eðer namazdan, ibadetten dünyevî maksatlar niyet edilse, yalnýz onlar için yapýlsa, o namaz battal olur. Meselâ, akþam namazý güneþin batmamasý için ve husuf namazý ayýn açýlmasý için kýlýnmaz. Öyle de, bu nevi ibadet, yaðmuru getirmek için kýlýnsa yanlýþ olur. Yaðmuru vermek Cenab-ý Hakkýn vazifesidir. Biz vazifemizi yaptýk; Onun vazifesine karýþmayýz.

Gerçi yaðmur namazýnýn zahir neticesi yaðmurun gelmesidir; fakat asýl hakikî, en menfaatli neticesi ve en güzel ve tatlý meyvesi þudur ki: Herkes o vaziyetle anlar ki, onun tayýnýný veren babasý, hanesi, dükkâný deðil; belki onun tayýnýný ve yemeðini veren, koca bulutlarý sünger gibi ve zemin yüzünü bir tarla gibi tasarrufunda bulunduran bir Zat, onu besliyor, rýzkýný veriyor. Hattâ en küçücük bir çocuk da, daima aç olduðu vakit validesine yalvarmaya alýþmýþken, o yaðmur duasýnda, küçücük fikrinde büyük ve geniþ bu mânâyý anlar ki: Bu dünyayý bir hane gibi idare eden bir Zat, hem beni, hem bu çocuklarý, hem validelerimizi besliyor, rýzýklarýný veriyor. O vermese, baþkalarýnýn faydasý olmaz. Öyleyse Ona yalvarmalýyýz der, tam imanlý bir çocuk olur. Bu münasebetle kýsacýk altý nokta beyan edilecek.

Birinci nokta: Nimet ve rahmet-i Ýlâhiyenin fiyatý, þükürdür. Biz þükrü hakkýyla vermedik. Evet, rahmetin fiyatýný þükürle vermediðimiz gibi; zulmümüzle, isyanýmýzla gazabý celb ediyoruz. Þimdi zemin yüzünde zulüm ve tahribat, küfür ve isyan ile, nev-i beþer tam tokada kendini müstahak etti ve dehþetli tokatlar yedi. Elbette bir parça hissemiz de olacak.

Ýkinci nokta: Hadîste var ki: "Hattâ deniz dibindeki balýklar dahi günahkâr ve zâlimlerden þekvâ ediyorlar ki, onlarýn yüzünden yaðmur kesilir, hattâ bizim de nafakamýz azalýr" derler. Evet, bu zamanlarda öyle günahlar, zulümler oluyor ki, rahmet istemeye yüzümüz kalmýyor, mâsum hayvanlar da azap çekerler.

Üçüncü nokta: Âyette vardýr: "Öyle musibetten kaçýnýz ki, geldiði vakit zâlimlere mahsus kalmaz, mâsumlar ve mazlumlar da içinde yanar."2 Çünkü, musibet-i âmmeden mâsumlar harika bir tarzda, yangýn içinde selâmette kalsalar, hikmet-i diniye bozulur. Çünkü din bir imtihan, bir tecrübedir. O vakit, Ebu Cehil gibi fenalar, aynen Ebu Bekir-i Sýddýk Radýyallahu Anh gibi tasdik ederler. Onun için, musibet-i âmmede mâsumlar da belâ çekerler.

Dördüncü nokta:
Þimdi, malda ve rýzýkta hilelerle suistimâl ile, rüþvetle çok haram karýþtýðý ve ekinciler kendi malýna hakkýyla sahip olmadýðý ve on adamdan iki-üçü tam rahmete müstahak ise, ekincilerin malýndan istifade edenlerden beþ-altýsý ya zulümle, haram karýþtýrmakla, ya þükürsüzlükle rahmete istihkakýný kaybediyor.

Beþinci nokta: Risale-i Nur, bu Anadolu memleketine, belâlarýn def'ine ehemmiyetli bir vesiledir. Sadaka nasýl belâyý def ediyor; onun intiþarý ve okunmasý küllî bir sadaka nev'inde semâvî ve arzî belâlarýn def'ine çok emâreler ve çok hâdiselerle tebeyyün etmiþ. Hattâ Kur'ân'ýn iþaretiyle tahakkuk etmiþ. Ve yazmasýný ve intiþarýný men etmek zamanlarýnda dört defa zelzelelerin baþlamasý ve intiþarýyla durmalarý ve Anadolu'da ekser okunmasý Ýkinci Harb-i Umumînin Anadolu'ya girmemesine bir vesile olduðu Sûre-i Ve'l-Asr iþaret ettiði, bu iki ay kuraklýk zamanýnda mahkemenin Risale-i Nur'un beraatine ve vatana menfaatli olduðuna dair kararýný Mahkeme-i Temyiz tasdik ederek tam bir serbestiyetle Risale-i Nur'un intiþar ve okunmasýný beklerken, bütün bütün aksine olarak men edilmesi ve mahkemedeki risalelerin sahiplerine iade edilmemesi ve bizi de o cihetle konuþmaktan men etmeleri cihetiyle, belâlarýn def'ine vesile olan bu küllî sadaka-i mâneviye karþý çýkamadý, günahýmýz neticesi kuraklýk baþladý.

Altýncý nokta: Yaðmursuzluk bir musibettir ve ceza-yý amel bir azaptýr. Buna karþý, aðlamakla ve hüzün ve kederle, niyaz ve hazinâne yalvarmakla ve pek ciddî nedamet ve tevbe ve istiðfar ile karþýlamak ve sünnet-i seniye dairesinde, bid'alar karýþmadan, þeriatin tayin ettiði tarzda dergâh-ý Ýlâhiyeye iltica etmek ve dua ve o hale mahsus ubudiyetle mukabele etmektir.

Hem böyle umumî musibetler, ekser nâsýn hatâsýndan geldiði cihetle, o insanlarýn ekseri (kýsm-ý âzamý) tevbe ve nedamet ve istiðfar etmekle def olur.

Biz Risale-i Nur þakirtleri dünyaya çok ehemmiyet vermediðimizden, dünyaya yalnýz Risale-i Nur için baktýðýmýzdan, bu yaðmursuzlukta dahi o noktadan bakýyoruz. Ýþte, Denizli'de mahkemeye verilen cüz'î bir kýsým Risale-i Nur, sahiplerine iadesinin ayný zamanýnda, burada dahi bir kýsým zatlar yazmaya baþlamalarý ayný vaktinde, bu yaðmursuzlukta bir derece rahmet yaðdý. Fakat Risale-i Nur'un serbestiyeti cüz'î olmasýndan, rahmet dahi cüz'î kaldý. Ýnþaallah, yakýnda benim de risalelerim iade edilecek, tam serbest ve intiþarý küllîleþecek ve rahmet dahi tam olacak.


radyobeyan