Evliyalarýn Hayatý
Pages: 1
Yunus Bin Ubeyd By: armi Date: 26 Mayýs 2009, 19:51:25
Tâbiînin büyüklerinden. Haramlardan ve þüphelilerden çok sakýnan, ilim ve hikmet sâhibi bir velîdir. Künyesi, Ebû Abdullah veya Ebû Ubeyd'dir. Basralýdýr. Eshâb-ý kirâmdan hazret-i Enes bin Mâlik’i gördü. 756 (H.139) yýlýnda vefât etti. Hadîs ilminde, yüz bin hadîs-i þerîfi râvileri ile birlikte ezbere bilen hâfýz ve sika, güvenilir bir zât olup, Ýbrâhim-i Teymî, Sâbit el-Benânî, Hasan-ý Basrî, Muhammed bin Sîrîn, Abdurrahmân bin Ebî Bekir, Hakem bin el-A’rec, Saîd bin Cübeyr, Atâ bin Ebî Rebâh ve daha bir çok büyük zâtlardan (r.aleyhim) hadîs-i þerîf rivâyet etti. Kendisinden, oðlu Abdullah, Süfyân-ý Sevrî, Þu’be bin Haccâc, Ebû Câfer er-Râzi, Kadim bin Mutiyb, Hammâd bin Zeyd, Hammâd bin Seleme, Yezîd bin Zeri’, Biþr bin Mufaddal ve daha birçok âlim rivâyette bulundular. Manifaturacýlýk yaparak nafakasýný temin ederdi. Kul hakkýna girmekten çok korkar, þüpheli olmak korkusu ile mübahlarýn çoðunu terkederdi. Malýný övmez, medh etmezdi. Bir gün çýraðý bir kumaþý müþteriye gösterirken; “Yâ Rabbî! Bu Cennet kumaþýndan bana da nasîb et!” dediðini gördü. Bunun kumaþý övmek mânâsýna gelebileceðini düþünerek kumaþý sattýrmadý. Müþteriler, kusurlu bir malý, kusursuz zannederek alýrlar ihtimâlini düþünerek, havanýn bulutlu ve kapalý olduðu günlerde pazara çýkýp satýþ yapmazdý.

Dinlerini korumak için dünyâlýklarýný fedâ eden bahtiyar kimselerdendi. Dünyâ ticâretinin âhiret kârý yanýnda bir hiç oduðunu ve bir kimsenin yetiþip yükselmesinde helâl lokmanýn mutlakâ þart olduðunu bildirdi. Sohbetlerinde buyurdular ki:

“Helâlden bir kuruþ bulsam, hemen buðday alýr un yapýp bu undan çorba piþiririm. Bu çorbadan hangi hastaya içirirsem, hasta, Allahü teâlânýn izniyle þifâ bulur.”

“Ýnsanýn, verâ, þüphelilerden sakýnmaktaki hassasiyetine sâhib olduðunu konuþmasýndan anlarým. Ýnsanýn yaptýðý iyi amellere bir þeyler karýþýr. Ama dilini muhâfaza edebilirse bu durum müstesnâdýr. Ona bir þey karýþmaz. Hikmeti þudur ki, insan çok namaz kýlar, çok oruç tutar ama, iftarýný haramla açarsa, tuttuðu orucun faydasýný göremez. Gece namaza kalkarsa kalbinde riyâ, gösteriþ ve ucb, yaptýðý ibâdeti beðenme hâli bulunabilir. Gündüz olunca da yalan yere þâhidlik yapmasý boþ ve lüzumsuz sözler etmesi düþünülebilir. Böyle olunca da yaptýklarý iyilikler hiç olur. Ama dilini tutabilirse bütün amelleri iyi olur. Kanâatim böyledir."

“Kendimi, rüyâsýnda hoþuna giden ve gitmeyen þeyleri gören kimse gibi görüyorum. Ýnsanlar da uykuda olup, çeþit çeþit rüyâlar görüyorlar. Öldükleri anda uyanacaklar ve uykudan uyanan kimsenin, uykuda gördüklerinden, elinde bir þey kalmadýðý gibi, dünyâda güvendikleri, gönül baðladýklarý þeylerin hepsini kaybedip ah etmekden, piþmân olmaktan baþka ellerine bir þey geçmediðini anlýyacaklardýr.”

“Allahü teâlânýn rahmeti, o kadar çok ki, bundan hiç þüphe etmiyorum. Lâkin ben, o rahmete kavuþanlarýn arasýnda bulunabilecek miyim bilemiyorum. Hattâ benim yüzümden onlarýn da rahmetten mahrum kalmalarýndan korkuyorum.”

“Dýþý, içine uymayan birini görmek isterseniz bana bakýn.” Kendisine, “Niçin böyle söylüyorsun?” diyenlere þöyle cevap verdi. “Ben, yüz kadar iyi huyun bulunduðunu sayýyorum, fakat onlardan bir tânesini kendimde göremiyorum. Kötü huylarý sayýyorum. Hepsinin kendimde mevcud olduðunu görüyorum.”

“Uygunsuz bir sözü terk etmek, nefse bir gün oruç tutmaktan daha aðýr gelir. Ben, çok sýcak bir günde, insanlarý çekiþtirmemeyi, insanlar hakkýnda uygunsuz sözler söylememeyi, o gün oruç tutmak ile mukâyese ettim. O sýcak havada oruç tutmanýn dili tutmaktan daha kolay geldiðini gördüm.”

“Ýki þey var ki, bunlar bir kimsede tamam olursa, o kimsenin diðer bütün hâlleri bu iki hâli sâyesinde tamam olur. Birincisi, namazý vaktinde kýlacak. Ýkincisi, dilini kötü ve yersiz sözlerden koruyacak. Bir kimse dilini yersiz sözlerden koruyabilirse, Allahü teâlâ ona mutlaka diðer amellerini düzeltmesini ihsân eder.”

“Verâ; þüpheli þeylerin hepsini terk edip, her an nefsini hesâba çekmektir.”

“Nâfileleri hafife alan kimse, farzlarý da hafife alýr.”

“Bir tek tesbihi veya tehlili, yâni, Allahü teâlânýn bütün ayýb ve kusurlardan uzak olduðunu, kendisinden baþka ibâdet olunmaya lâyýk ilâh bulunmadýðýný bildiren “Sübhânallah” ve “Lâ ilâhe illallah” ulvî kelimelerini bilerek ve inanarak okumayý, dünyâdan ve dünyâda bulunan her þeyden daha hayýrlý ve bereketli bilmeyen kimse, dünyâyý âhirete tercih edenlerdendir.”

Kumaþýn Deðeri

Yûnus bin Ubeyd’in manifatura dükkânýnda, fiyatlarý, iki yüz dirhem ile dört yüz dirhem arasýnda deðiþen kumaþlar satýlýyordu. Dükkânýnda kardeþinin oðlu da çalýþýyordu. Yolda bir kimseyi kumaþ almýþ gidiyor görünce, kumaþý tanýyýp, kendi dükkânýndan aldýðýný anladý. O kimseye; “Bu kumaþý kaça satýn aldýnýz?” diye sorunca, dört yüz dirheme aldýðýný öðrendi. Sonra; “Bu kumaþýn deðeri iki yüz dirhemdir. Geri dönüp paranýzýn üstünü alýnýz” buyurdu. O kimse; “Bu kumaþ, bizim orada beþ yüz dirhem eder, ben aldanmýþ sayýlmam!” deyince; “Olsun. Siz, gidip iki yüz dirhem paranýzý alýnýz.” dedi. O kimse gelip, iki yüz dirhemini aldý gitti. Hazret-i Yûnus bin Ubeyd, dükkânda tezgâhtar olarak bulunan yeðenine; “Kumaþý bu kadar pahalýya niye sattýn?” diye sordu. Yeðeni; “Vallahi kendi rýzâsý ile aldý” dedi. Yûnus bin Ubeyd; “O râzý olsa da, sen râzý olmayacaktýn” buyurdu.

1) Hilyet-ül-Evliyâ; c.3, s.15
2) Tehzîb-üt-Tehzîb; c.11, s.442
3) Tabakât-ý Ýbn-i Sa’d; c.7, s.360
4) Miftâh-üs-Seâde; c.3, s.123
5) Mîzân-ül-Ý’tidâl; c.4, s.482
6) Vefeyât-ül-A’yân; c.2, s.386, 469
7) Tezkiret-ül-Huffâz; c.1, s.145
8- Tehzîb-ül-Esmâ ve’l-Luga; c.1, s.168
9) Ýslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.3, s.41


radyobeyan