Mektup no 31 By: hafiza aise Date: 14 Mart 2011, 16:15:51
Sýra No: 31
Aziz, sýddýk kardeþlerim,
Denizli'nin bir Hüsrev'i Hasan Feyzi'nin uzunca, tafsilâtlý bir mektubunu vasýtanýzla aldým. Ve bildim ki, nasýl bir dane toprak altýna konulur, tâ çok daneleri sümbül versin; aynen öyle de, þehid merhum Hafýz Ali o tarlada, toprak altýna girdi, otuz kýrk Hafýz Ali'leri sümbül verdi ve verecek, kanaatým geldi. Siz, benim tarafýmdan ona ve Risale-i Nur'un hizmetine çalýþanlara yazýnýz ki:
Bir iki sene zarfýnda Denizli kahramanlarý, yirmi sene kadar Risale-i Nur'a hizmet ettiklerinden, biz Risale-i Nur þakirtleri ebede kadar onlarýn bu iyiliklerini unutmayýz. Ve Denizli, nazarýmýzda ikinci bir Isparta hükmüne geçtiði gibi, hapishanesini dahi bir medrese-i Nuriye mânâsýnda biliyoruz.
Feyzi'nin mektubunda isimleri bulunan ve bilhassa hâkim-i âdil ile beraber hakikî adâlete çalýþanlar (Ç.H.M.) ve Avukat Ziya gibi bütün o zatlar, deðil yalnýz bizi, belki Anadolu'yu ve âlem-i Ýslâmý mânen minnettar eylemiþler. Onlar, bizim gibi Risale-i Nur'a sahiptirler. Eðer lüzum olsa, elime teslim edilen bir kýsým mecmualarý da onlara emaneten okutmak için göndereceðim. Orada kalan kitaplar, lüzumu varsa, muattal kalmamak þartýyla kalabilirler. Büyük mecmua elinde bulunan, muattal býrakmamak ve okutmak ve mümkünse hapishaneyi teþrik etmek þartýyla onun elinde kalsýn. Daha isterse, daha baþkalarý da ona ve oraya göndereyim.
Ben Denizli gibi, az bir zamanda, bize ve Risale-i Nur'a metin kahraman sahipleri ve kardeþleri verdiði için, elimden gelse, kemâl-i sürur ve sevinçle onlarýn mübarek hapishanesinde bakiye-i ömrümü geçirmek istiyorum. Bizimle çok alâkadar ve hapishanede görüþtüðümüz veya bana hizmet eden Beylerbeyli Süleyman ve Tavaslý Mehmed Çavuþ gibi ne kadar dostlar varsa, hepsine çok selâm ediyorum ve her vakit mânevî kazançlarýmýza ve dualarýmýza dahildirler. Ve Feyzi'nin mektubunda isimleri bulunan zatlara bilhassa birer birer selâm ve umumunun Ramazanlarýný ve leyle-i Kadirlerini ruh u canýmýzla tebrik ediyoruz.
Milâslý Halil Ýbrahim, hakikaten Risale-i Nur'un demir gibi metin ve sarsýlmaz bir þakirdidir. O kasaba onunla iftihar etmeli. Hem o zatýn, hem Hasan Feyzi'nin haddimden yüz derece ziyade hüsn ü zanlarý neticesinde yazdýklarý parlak manzum iki parçayý, Risale-i Nur'a hitap ediyorlar ve benim ehemmiyetsiz þahsýmý perde ve ârizî bir ünvan olarak yapmýþlar diye kabul ediyorum. Yoksa benim ne haddim var ki o meziyetlere sahip olayým. Hem ona, hem Risale-i Nur'un avukatý Ahmed Feyzi'ye ve arkadaþlarýna ve eski kahraman kardeþlerimizden Þefik'e çok selâm ve dua ediyoruz.
Kardeþlerim, Âyetü'l-Kübrâ Ramazan'da zuhur ettiði gibi, zannýmca Ramazan'da da matbaadan çýktýðýný, Isparta'ya geldiðini ve Ramazan'da serbestiyetle okunmasý ve camilere okutmak için girmesi gibi, bu Ramazan-ý Þerifte Âyetü'l-Kübrâdan çýkan ve bir saat tefekkür bir sene ibadet mânâsýný taþýyan Hizb-i Nuriye Âyetü'l-Kübrâ'dan çýktýðý misilli, bizim tesbihatýmýzda otuzüç defa Lâ ilâhe illâllah Âyetü'l-Kübrâ'nýn berekâtý ve feyziyle on dakikada ayný hakikat-ý tevhidi veren iki sayfa kadar Ramazan'ýn nuruyla kalbe ihtar edildi. Ben de on dakikada Âyetü'l-Kübrâ'nýn tamamýný okuyor gibi ve herbir mertebede, mukaddemesinde denildiði gibi küre-i arzýn küllî dili benim hayalen lisaným olup Lâ ilâhe illâllah der; ve denizler ve daðlar, o unsurlarýn ve insan tabakatlarýnýn lisan-ý halleri benim dillerim olup Lâ ilâhe illâllah der diye, ben de herbir Lâ ilâhe illâllah dedikçe, ya bilisan-ý arz, ya bilisan-ý semâvât, ya bilisan-ý cev, ya bilisan-ý anâsýr derim; gibi. Ýnþaallah, sonra size gönderilecek.

Kardeþiniz Said Nursî