Emirdað Lahikasý
Pages: 1
Mektup no 39 By: hafiza aise Date: 14 Mart 2011, 15:44:36
Sýra No: 39

Gayet ehemmiyetli iki meseleyi, sizlere, zekâvetinize itimaden, Risale-i Nur'da müteferrikan parçalarý bulunmalarýna binaen, gayet muhtasar konuþacaðým.

Birincisi: Risale-i Nur'un hakikî ve hakikatli bir þakirdi bulunan ve Kur'ân-ý Mucizü'l-Beyânýn kâtibi, bu defa yazdýðý mektupta, haddimden bin derece ziyade hüsn-ü zannýna istinaden,

bir hakikat soruyor. Risale-i Nur'un þahs-ý mânevîsinin gayet ehemmiyetli ve kudsî vazifesini; ve hilâfet-i Nübüvvetin de gayet ulvî vazifelerinden bir vazifesini benim âdi þahsýmda, Üstadý noktasýndan bir cilvesini gördüðünden, bana o hilâfet-i mâneviyenin bir mazharý nazarýyla bakmak istiyor.

Evvelâ:
Bâki bir hakikat, fâni þahsiyetler üstüne bina edilmez. Edilse, hakikate zulümdür. Her cihetle kemalde ve devamda bulunan bir vazife, çürümeye ve çürütülmeye mâruz ve müptelâ þahsiyetlerle baðlanmaz; baðlansa, vazifeye ehemmiyetli zarardýr.

Saniyen: Risale-i Nur'un tezahürü, yalnýz tercümanýnýn fikriyle, veyahut onun ihtiyac-ý mânevî lisanýyla Kur'ân'dan gelmiþ. Yalnýz o tercümanýn istidadýna bakan feyizler deðil, belki o tercümanýn muhataplarý ve ders-i Kur'ân'da arkadaþlarý olan hâlis ve metin ve sadýk zatlarýn o feyizleri ruhen istemeleri ve kabul ve tasdik ve tatbik etmeleri gibi çok cihetlerle, o tercümanýn istidadýndan çok ziyade o Nurlarýn zuhuruna medar olduklarý gibi, Risale-i Nur'un ve þakirtlerinin þahs-ý mânevîsinin hakikatini onlar teþkil ediyorlar. Tercümanýnýn da içinde bir hissesi var. Eðer ihlâssýzlýkla bozmazsa, bir tekaddüm þerefi bulunabilir.

Salisen:
Bu zaman, cemaat zamanýdýr. Ferdî þahýslarýn dehasý, ne kadar harika da olsalar, cemaatýn þahs-ý mânevîsinden gelen dehasýna karþý maðlûp düþebilir. Onun için, o mübarek kardeþimin yazdýðý gibi, âlem-i Ýslâmý bir cihette tenvir edecek ve kudsî bir dehânýn Nurlarý olan bir vazife-i imaniye, bîçare, zayýf, maðlûp, hadsiz düþmanlarý ve onu ihanetle, hakaretle çürütmeye çalýþan muannid hasýmlarý bulunan bir þahsa yüklenmez. Yüklense, o kusurlu þahýs ihanet darbeleriyle düþmanlarý tarafýndan sarsýlsa, o yük düþer, daðýlýr.

Rabian: Eski zamandan beri çok zatlar, üstadýný veya mürþidini veya muallimini veya reisini kýymet-i þahsiyelerinden çok ziyade hüsn-ü zan etmeleri, dersinden ve irþadýndan istifadeye vesile olmasý noktasýnda o pek fazla hüsn-ü zanlar bir derece kabul edilmiþ, hilâf-ý vâkýadýr diye tenkit edilmezdi. Fakat þimdi, Risale-i Nur þakirtlerine lâyýk bir üstada muvafýk bir ulvî mertebe ve fazileti, bîçare, kusurlu bu þahsýmda kabul ettikleri sebebiyle gayret ve þevkleriyle çalýþmalarý, bu noktada haddimden ziyade hüsn-ü zanlarý kabul edilebilir; fakat Risale-i Nur'un þahs-ý mânevîsinin malý olarak elimde bulunuyor diye bilmek gerektir. Fakat, baþta zýndýklar ve ehl-i dalâlet ve ehl-i siyaset ve ehl-i gaflet, hattâ sâfi-kalb ehl-i diyanet, þahsa fazla ehemmiyet verdikleri cihetinde haksýzlar, o þahsý çürütmekle hakikatlere darbe vurmak; ve o Nurlara benim gibi bir bîçareyi mâden zannederek, bütün kuvvetleriyle beni çürütüp o Nurlarý söndürmeye ve sâfi-kalblileri de inandýrmaya çalýþýyorlar. Ezcümle, Ýkinci Meselede bir hadise bu hakikati gösteriyor.

Ýkinci Mesele: Bayramýn ikinci gününde, teneffüs için kýrlara çýktýðým zaman, ehemmiyetli bir memur tarafýndan beþ vecihle kanunsuz bir taarruza mâruz kaldým. Cenab-ý Hak, rahmet ve keremiyle, belime, baþýma yüklenen Risale-i Nur eczalarýný ve ruhuma ve kalbime yüklenen þakirtlerinin haysiyet ve izzet ve rahatlarýný muhafaza için, fevkalâde bir tahammül ve sabýr ihsan eyledi. Yoksa, bir plân neticesinde beni hiddete getirip, Risale-i Nur'un, bâhusus Âyetü'l-Kübrâ'nýn fütuhatýna karþý bir perde çekmek olduðu tahakkuk etti.

Sakýn, sakýn, hiç kederlenmeyiniz, merak etmeyiniz, hem telâþ etmeyiniz, hem bana acýmayýnýz. Þeksiz þüphesiz, inayet-i Ýlâhiye perde altýnda bizi muhafaza etmekle (1) âyetine mazhar etsin.

Onlarýn o plânlarý da yine akîm kaldý. Fakat bu vilâyette, doðrudan doðruya büyük bir makamdan kuvvet alýp þahsýmla uðraþanlar var. Eðer mümkün olsa, buranýn havasýyla hiç imtizaç edemediðim cihetini vesile edip, münasip bir yere naklime, Denizli Mahkemesini ve Ankara Temyiz Mahkemelerini vasýta yapýp çalýþmak lâzým geliyor. Ben kendim yapamadýðým için, benden, bana daha ziyade alâkadar Denizli dostlarý teþebbüs etseler iyi olur. Hiç olmazsa oranýn hapsine, bir daha bahaneyle beni alsýnlar.

Said Nursî


1 "Belki sevmediðiniz þey hakkýnýzda hayýrlýdýr." Bakara Sûresi, 2:216.

radyobeyan