Mektup no 63 By: hafiza aise Date: 12 Mart 2011, 14:08:40
Sýra No: 63
Aziz, sýddýk kardeþlerim,
Þimdiye kadar gizli münafýklar Risale-i Nur'a kanunla, adliye ile ve âsâyiþ ve idare noktasýndan hükûmetin bazý erkânýný iðfal edip tecavüz ediyorlardý. Biz, müsbet hareket ettiðimiz için, mecburiyet olduðu zaman tedâfüî vaziyetinde idik. Þimdi plânlarý akîm kaldý. Bilâkis tecavüzleri Risale-i Nur'un dairesini geniþlettirdi. Bu defa yeni hurufla Asâ-yý Mûsâ'yý tab etmek niyetimiz, ihtiyarýmýz olmadýðý halde, tecavüz vaziyeti Risale-i Nur'a veriliyor gibidir. Bu hâdisenin ehemmiyetli bir hikmeti þu olmak gerektir:
Risale-i Nur, bu mübarek vatanýn mânevî bir halâskârý olmak cihetiyle, þimdi iki dehþetli mânevî belâyý def etmek için matbuat âlemiyle tezahüre baþlamak, ders vermek zamaný geldi veya gelecek gibidir zannederim.
O dehþetli belâdan birisi: Hýristiyan dinini maðlûp eden ve anarþiliði yetiþtiren þimalde çýkan dehþetli dinsizlik cereyaný, bu vataný mânevî istilâsýna karþý Risalei'n-Nur, sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur'ânî vazifesini görebilir ve âlem-i Ýslâmýn bu mübarek vatanýn ahalisine karþý pek þiddetli itiraz ve ithamlarýný izale etmek için matbuat lisanýyla konuþmak lâzým gelmiþ diye kalbime ihtar edildi.
Ben dünyanýn halini bilmiyorum. Fakat Avrupa'da istilâkârâne hükmeden ve edyan-ý semaviyeye dayanmayan dehþetli cereyanýn istilâsýna karþý Risale-i Nur hakikatleri bir kale olduðu gibi, âlem-i Ýslâmýn ve Asya kýt'asýnýn hal-i hazýrdaki itiraz ve ithamýný izale ve eskideki muhabbet ve uhuvvetini iade etmeye vesile olan bir mucize-i Kur'âniyedir. Bu memleketin vatanperver siyasîleri çabuk aklýný baþýna alýp Risale-i Nur'u tab ederek resmî neþretmeleri lâzýmdýr ki, bu iki belâya karþý siper olsun.
Acaba bu yirmi sene zarfýnda iman-ý tahkikîyi pek kuvvetli bir surette bu vatanda neþreden Risale-i Nur olmasaydý, bu dehþetli asýrda, acip inkýlâp ve infilâklarda bu mübarek vatan, Kur'ân'ýný, imanýný dehþetli sadmelerden tam muhafaza edebilir miydi? Her neyse... Risale-i Nur'a, daha vatana, idareye zararý dokunmak bahanesiyle tecavüz edilmez; daha kimseyi o bahaneyle inandýramazlar. Fakat cepheyi deðiþtirip, din perdesi altýnda bazý safdil hocalarý veya bid'a taraftarý veya enaniyetli sofi meþreplileri bazý kurnazlýklarla Risale-i Nur'a karþý-iki sene evvel Ýstanbul'da ve Denizli civarýnda olduðu gibi-istimal etmek ve Risale-i Nur'a ve þakirtlerine ayrý bir cephede tecavüz etmeye münafýklar çabalýyorlar. Ýnþaallah muvaffak olamazlar. Risale-i Nur þakirtleri, tam ihtiyatla beraber, bir taarruz olduðu vakitte münakaþa etmesinler, aldýrmasýnlar. Aldanan ehl-i ilim ve imansa, dost olsunlar, "Biz size iliþmiyoruz. Siz de bize iliþmeyiniz. Biz ehl-i imanla kardeþiz" deyip yatýþtýrsýnlar.
Saniyen: Mübareklerin pehlivaný hem Abdurrahman, hem Lütfi, hem Büyük Hafýz Ali mânâlarýný taþýyan büyük ruhlu Küçük Ali kardeþimiz bir sual soruyor. Halbuki o sualin cevabý Risale-i Nur'da yüz yerde var. "Risale-i Nur'un erkân-ý imaniye hakkýnda bu derece kesretli tahþidatý ne içindir? Bir âmî mü'minin imaný büyük bir velînin imaný gibidir, diye eski hocalar bize ders vermiþler?" diyor.
Elcevap: Baþta Âyetü'l-Kübrâ merâtib-i imaniye bahislerinde; ve âhire yakýn müceddid-i elf-i sâni Ýmam-ý Rabbanî beyaný ve hükmü ki, "Bütün tarikatlerin müntehasý ve en büyük maksatlarý, hakaik-i imaniyenin inkiþafýdýr. Ve bir mesele-i imaniyenin kat'iyetle vuzuhu, bin kerametlerden ve keþfiyatlardan daha iyidir"; ve Âyetü'l-Kübrâ'nýn en âhirdeki ve Lâhikadan alýnan o mektubun parçasý ve tamamýnýn beyanatý cevap olduðu gibi, Meyve Risalesi'nin tekrarat-ý Kur'âniye hakkýnda Onuncu Meselesi, tevhid ve iman rükünleri hakkýnda tekrarlý ve kesretli tahþidat-ý Kur'âniyenin hikmeti, aynen bitamamiha onun hakikî tefsîri olan Risale-i Nur'da cereyan etmesi de cevaptýr.
Hem, iman-ý tahkikî ve taklidî ve icmâlî ve tafsilî ve imanýn bütün tehacümata ve vesveseler ve þüphelere karþý dayanýp sarsýlmamasýný beyan eden Risale-i Nur parçalarýnýn izahatý, büyük ruhlu Küçük Ali'nin mektubuna öyle bir cevaptýr ki, bize hiçbir ihtiyaç býrakmýyor.
Ýkinci Cihet: Ýman, yalnýz icmâlî ve taklîdî bir tasdike münhasýr deðil; bir çekirdekten, tâ büyük hurma aðacýna kadar ve eldeki aynada görünen misalî güneþten tâ deniz yüzündeki aksine, tâ güneþe kadar mertebeleri ve inkiþaflarý olduðu gibi; imanýn o derece kesretli hakikatleri var ki, bin bir esmâ-i Ýlâhiye ve sair erkân-ý imaniyenin kâinat hakikatleriyle alâkadar çok hakikatleri var ki, "Bütün ilimlerin ve mârifetlerin ve kemalât-ý insaniyenin en büyüðü imandýr ve iman-ý tahkikîden gelen tafsilli ve burhanlý mârifet-i kudsiyedir" diye ehl-i hakikat ittifak etmiþler.
Evet, iman-ý taklidî, çabuk þüphelere maðlûp olur. Ondan çok kuvvetli ve çok geniþ olan iman-ý tahkikîde pek çok meratip var. O meratiplerden ilmelyakîn mertebesi, çok burhanlarýnýn kuvvetleriyle binler þüphelere karþý dayanýr. Halbuki taklidî iman bir þüpheye karþý bazan maðlûp olur.
Hem iman-ý tahkikînin bir mertebesi de aynelyakîn derecesidir ki, pek çok mertebeleri var. Belki esmâ-i Ýlâhiye adedince tezahür dereceleri var. Bütün kâinatý bir Kur'ân gibi okuyabilecek derecesine gelir.
Hem bir mertebesi de hakkalyakîndir. Onun da çok mertebeleri var. Böyle imanlý zatlara þübehat ordularý hücum da etse bir halt edemez. Ve ulemâ-i ilm-i kelâmýn binler cild kitaplarý, akla ve mantýða istinaden telif edilip, yalnýz o mârifet-i imaniyenin burhanlý ve aklî bir yolunu göstermiþler. Ve ehl-i hakikatin yüzer kitaplarý keþfe, zevke istinaden o mârifet-i imaniyeyi daha baþka bir cihette izhar etmiþler. Fakat, Kur'ân'ýn mucizekâr cadde-i kübrâsý, gösterdiði hakaik-i imaniye ve mârifet-i kudsiye, o ulemâ ve evliyanýn pek çok fevkinde bir kuvvet ve yüksekliktedir.
Ýþte, Risale-i Nur bu cami ve küllî ve yüksek mârifet caddesini tefsir edip, bin seneden beri Kur'ân aleyhine ve Ýslâmiyet ve insaniyet zararýna ve adem âlemleri hesabýna tahribatçý küllî cereyanlara karþý Kur'ân ve iman namýna mukabele ediyor, müdafaa ediyor. Elbette hadsiz tahþidata ihtiyacý vardýr ki, o hadsiz düþmanlara karþý dayanýp ehl-i imanýn imanýný muhafazasýna Kur'ân nuruyla vesile olsun.
Hadîs-i þerifte vardýr ki: "Bir adam seninle imana gelmesi, sana sahra dolusu kýrmýzý koyunlardan daha hayýrlýdýr."1 "Bazan bir saat tefekkür, bir sene ibadetten daha hayýrlý olur."2 Hattâ Nakþîlerin hafî zikre verdiði büyük ehemmiyet, bu nevi tefekküre yetiþmek içindir.
Umum kardeþlerime birer birer selâm ve dua ediyoruz.

Kardeþiniz Said Nursî1 Buhari, Cihad: 102, 143; Müslim, Fadâilü's-Sahâbe: 34; Dârimî, Ýlim: 10; el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr: 6:359, hadis no: 9606.
2 El-Aclûnî, Keþfü'l-Hafâ, 1:310; Gazâlî, Ýhyâ u Ulûmi'd-Dîn, 4:409 (Kitâbu't-Tefekkür); el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 1:78.