Emirdað Lahikasý
Pages: 1
Mektup no 90 By: hafiza aise Date: 11 Mart 2011, 17:17:38
Sýra No: 90

Aziz, sýddýk kardeþlerim,

Yüz defadan ziyade, gayet kýymetli bir hakikat-ý imaniye bana görünüyor. Telif zamaný tamam olmasý hikmetiyle, ne kadar çalýþtým, o çok ehemmiyetli hakikatý avlayamadým. Vâzýhan ifade ve ihsas etmek için bekledim, muvaffak olamadým. Þimdi gayet kýsa bir iþaretle, o çok geniþ ve çok uzun hakikattan kýsacýk bahsedeceðim. (1) hadisi, hem cevâmiü'l-kelimden, hem müteþabih hadislerdendir. Pek büyük ve küllî nüktesi, benim kalbime, Hülâsatü'l-Hülâsa ile Cevþenü'l-Kebir'i okuduðum vakit zahir oldu. Ben de, o acip ve çok güzel nükteyi kaçýrmamak için, þifreler, iþaretler nev'inden Hülâsatü'l-Hülâsa'nýn on yedinci mertebesi olan "Kur'ân lisanýyla þehadet" ve on sekizinci mertebesi olan "kâinat lisanýyla þehadet" ortasýnda o þifreli iþaretleri þöyle koydum:



Ýþte bu kýsa þifreyi, yine gayet muhtasar bir þifre ile tercüme ve izah edeceðim. Bunu Hülâsatü'l-Hülâsa'ya bir hâþiye yapýnýz.

Evet ben, Hülâsatü'l-Hülâsa'yý okuduðum zaman, koca kâinat, nazarýmda bir halka-i zikir oluyor. Fakat her nevin lisaný çok geniþ olmasýndan, fikir yoluyla sýfât ve esmâ-i Ýlâhiyeyi ilmelyakîn ile

iz'an etmek için akýl çok çabalýyor, sonra tam görür. Hakikat-ý insaniyeye baktýðý vakit, o cami mikyasda, o küçük haritacýkta, o doðru nümunecikte, o hassas mizancýkta, o enaniyet hassasiyetinde öyle kat'î ve þuhudî ve iz'anî bir vicdan, bir itminan, bir iman ile o sýfât ve esmâyý tasdik eder. Hem çok kolay, hem hazýr yanýndaki aynasýnda hiç uzun bir seyahat-ý fikriyeye muhtaç olmadan iman-ý tahkikîyi kazanýr ve hakiki bir mânâsýný anlar. Çünkü, Cenab-ý Hak hakkýnda suret muhal olmasýndan, suretten murat, sîrettir, ahlâk ve sýfâttýr.

Evet, nasýl ki ehl-i tarikat, seyr-i enfüsî ve âfâkî ile mârifet-i Ýlâhiyede iki yol ile gitmiþler ve en kýsa ve kolayý ve kuvvetli ve itminanlý yolunu enfüsîde, yani kalbinde zikr-i hafiyy-i kalble bulmuþlar. Aynen öyle de, yüksek ehl-i hakikat dahi, mârifet ve tasavvur deðil, belki ondan çok âlî ve kýymetli olan iman ve tasdikte, iki cadde ile hareket etmiþler.

Biri: Kitab-ý kâinatý mütalâa ile, Âyetü'l-Kübrâ ve Hizbü'n-Nuriye ve Hülâsatü'l-Hülâsa gibi âfâka bakmaktýr.

Diðeri: Ve en kuvvetli ve hakkalyakîn derecesinde vicdanî ve hissî, bir derece þuhudî olan hakikat-i insaniye haritasýný ve enaniyet-i beþeriye fihristesini ve mahiyet-i nefsiyesini mütalâa ile, imanýn þüphesiz ve vesvesesiz mertebesine çýkmaktýr ki, sýrr-ý akrebiyete ve veraset-i Nübüvvete bakar. Ve enfüsî tefekkür-ü imanî hakikatinin bir parçasý, Otuzuncu Sözün, ve "ene" ve "enaniyet"te ve Otuz Üçüncü Mektubun Hayat Penceresinde ve Ýnsan Penceresinde ve bazý parçalarý da sair ecza-yý Nuriyede bir derece beyan edilmiþ.

Bu hem Lâhikaya, hem Sikke-i Gaybiye'ye, hem Hülâsa'nýn âhirine yazýlsýn.


1 "Muhakkak ki Allah, insaný Rahmân sûretinde yaratmýþtýr." bkz. sh. 634, dipnot: 3. Buharî, Ýsti'zân: 1; Müslim, Birr: 115, Cennet: 28; Müsned, 2:244, 251, 315, 323, 434, 463, 519.

radyobeyan