Emirdað Lahikasý
Pages: 1
Mektup no 139 By: hafiza aise Date: 10 Mart 2011, 13:22:27
Sýra No: 139

Evvelen: (1)
Risale-i Nur'un kahramanlarýndan ve Hafýz Ali'nin makamýna geçen merhum Hasan Feyzi'nin vefatý, Denizli'ye, Risale-i Nur dairesine ve bu memlekete ve âlem-i Ýslâma büyük bir zayiattýr. Fakat kendisi, pek samimî ve hâlis ve fevkalâde beyanatýyla ve dersleriyle, inþaallah, kendi yerinde çok Hasan Feyzi'lerin yetiþmesine bir zemin ihzar etmiþ, sonra gitmiþ. Aynen biraderzadem Abdurrahman gibi, bir iki senede on sene kadar Nurlara kýymetli hizmet etti. Güya o da, Abdurrahman da çabuk dünyadan gideceðiz diye on senelik vazifeyi bir iki senede gördüler.

Ben, merhum Hasan Feyzi'nin vefatýný onun þahsý itibarýyla tebrik ediyorum ve Denizli'yi ve Nur dairesini ve bu memleketi cidden taziye ediyorum. Bu çeþit zülcenaheyn ve hakikî mü'min ve müdakkik bir âlim ve yüksek bir edip, muallim ve tesirli bir vâiz ve müderrisi kaybettiði için, büyük bir musibettir. Cenab-ý Hak, inþaallah, Denizli gibi kahramanlar ocaðýndan çok Hasan Feyzi ruhunda Nurlara sahip ve naþir çýkaracak. Bir tane, toprak altýna girer, vefat eder, fakat yüz tane sümbüller meydana geldiði gibi; rahmet-i Ýlâhiyeden ümitvarýz ki, Hasan Feyzi de öyle kudsî bir sümbül verecek, çok Hasan Feyzi'ler Nur dairesinde yetiþecekler, vazifesini daha ziyade yapacaklar.

Saniyen: Bu kahraman kardeþimizin, hayatta kaldýðý gibi, defter-i hasenatýna herbirimiz, mânevî kazançlarýmýzý, umumda olduðu gibi, hususî bir surette dahi o kardeþimize hediye etmeliyiz. Ben, kendim, onu da, Hafýz Ali, Hafýz Mehmed ve Savalý Ahmed ve Mehmed Zühtü'nün beþincisi olarak evliya-i azimenin has dairesinde, mânevî kazançlarýmý ona da baðýþlamaya karar verdim. O zatýn aðýr þerait altýnda Nurlarýn intiþarýna büyük hizmetler eden Nur hakkýndaki fýkralarý

Lâhikada olduðu gibi, münasip gördüðünüz bazý mecmualarýn âhirine de o tesirli mektuplarýnýn birer tanesini ilhak ediniz. Nasýl ki Asâ-yý Mûsâ ve Zülfikar'da yazýlýyor; tâ onun o canlý fýkralarý, onun bedeline Nurlara hizmet etsin.

Hem, benim bedelime onun küçücük medrese-i Nuriyesi olan hanesindeki akrabasýna ve Denizli ve civarýndaki büyük medrese-i Nuriyedeki refiklerine ve talebelerine ve Nur þakirtlerine tâziyemizi teblið edip deyiniz ki: Ben, bütün ömrümde, bu derece, bir vefattan bu kadar müteessir olup aðlamamýþtým.

Hem size bundan evvel yazdýðým mektuptaki þiddetli hiddetim ve dimaðýmdaki periþaniyet, þimdi tahakkuk etti ki, o kahraman kardeþimizin vefatý gününden baþlamýþ. Hattâ o tesir, ihtiyarýmý selb etmiþti. Öleceðim diye hizmetçiye vasiyetimi söyledim. Demek, ikinci bir ruhum hükmünde Hasan Feyzi, benim bedelime ölmüþ ve ölüyor. Hattâ onun vefat mektubu, bütün bütün âdetime muhalif, bir buçuk saat elimde iken açamýyordum. Her neyse... Bütün bu elîm acýlara mukabil, inayet-i Ýlâhiye imdada geldi; hem kendimi, hem onu, hem Nurcularý mesrurane ruh u canýmýzla tâziye içinde tebrik ettim. Bin bârekâllah ve binler rahmetullah dedim, terhisini alkýþladým.

Salisen: Merhum Hasan Feyzi'nin berzaha gitmesi ve vazifesi münhal kalmasý ve mekteplileri Nurlara sevk eden yüksek muallimlik ve mekteb-i fünunda mütefenninlik sýfatlarý çok mekteplilere bir parlak nümune-i iktida olmasý cihetini teessüfle düþünürken, birden, ayný sistemde hem muallim, hem iki mahdumuyla Nurcu, hem Hasan namýnda, hem bu iki Hasan'lar gibi müstesna ve fedakâr bir muallim olan Ahmed Fuad'ý Nur dairesine girmeye vesile bulunan Dadaylý Hafýz Hasan'ýn üç seneden beri hiç mektubunu almadýðým ve halini ve Nurlara devamýný bilemediðim halde, bir mektubunu aldým. Dedim: Bir Muallim Hasan gitti, yerine bir Muallim Hasan ve çok fedakâr diðer bir Muallim Ahmed geldi.

Ayný vakitte, hacca gidip yeni gelen Bolvadinli bir Hasan yanýma geldi, Nur dairesine girdi, risaleleri aldý, tenvir etmeye baþladý.

Üç dört saat sonra, Emirdaðýnýn bir Hüsrev'i ve Feyzi'si, çok hayýrlý olan Tabib Hayri yanýma geldi. Dedi: "Buranýn ehemmiyetli bir mektep muallimi Abdurrahman (bu muallim aynen Feyzi kadar Nura hizmet etti) Nurlara talebe olmak istiyor. Kabul etseniz, Asâ-yý Mûsâ'yý vereceðiz."

Dedim: "Veriniz."

Hem, o merhum Hasan Feyzi gibi az zamanda çok hizmet eden kardeþimiz Mustafa Osman'ýn o günde gelen mektubunu gördüm ki, Kastamonu Lisesini kýsmen bir cihette þereflendiren ve þimdi darü'l-fünunu Nurlandýrmaya çalýþan mektepli Mustafa, Nur makinesi münasebetiyle Nurlara zarar gelmemek için matbuat kanununu hatýrlatýp ihtiyatkârane muhaberesinden bahsediyor.

Ben dedim: Hadsiz þükür olsun ki, bir muallim terhis edildi, onun bedeline iki Hasan ve iki Mustafa ve üç muallim ve bir çalýþkan muallim, vazifeleri içinde Denizli kahramanýnýn vazifesini görüyorlar. Ýþte bu hal iþaret eder ki, nasýl Hafýz Ali gitti, Denizlili onun yerine geldi, acýsýný unutturdu; öyle de, bir Hasan Feyzi gitti, yerine bir dârü'l-fünun gelecek, inþaallah acýsýný unutturacak.

Umum kardeþlerime selâm.


1 Her musibet karþýsýnda deriz ki: "Biz Allah'ýn kullarýyýz; sonunda yine Ona döneceðiz." Bakara Sûresi, 2:156.

radyobeyan