Evliyalarýn Hayatý
Pages: 1
Bennan El-Hammal By: armi Date: 25 Mayýs 2009, 21:22:20
Mýsýr velîlerinden. Ýsmi Bennân, künyesi Ebü'l-Hasan'dýr. Aslen Vâsýtlý olup babasýnýn ismi Muhammed'dir. Bütün ömrünü Mýsýr'da geçirdi. Hakký söyleyen, iyiliði emreden âlimlerin önderi idi. Ebû Ýmrân-ý Kebîr'in talebesi idi. Cüneyd-i Baðdâdî Ebû Hafs Niþâbûrî ve zamânýn âlimleriyle sohbet etti. Ebü'l-Hüseyin Nûrî'nin hocasý idi. 928 (H.316) senesinin Ramazan ayýnda Mýsýr'da vefât etti.

Mýsýrlý bir kimse, kendisini sevmezdi. Yýrtýcý bir hayvanýn, Bennân bin Muhammed'i yemesi için duâ etti. Bir süre sonra Bennân-ý Hammâl hazretleri yolculuða çýkmýþtý. Ormandan geçerken, karþý taraftan gelen Mýsýrlý o kimse ile karþýlaþtý. Tam o sýrada, yola bir kaplan çýktý. Hemen Bennân-ý Hammâl hazretlerinin yanýna gitti. O, kaplanýn sýrtýný sývazladý, sonra onun yanýndan ayrýldý. Kaplan, Mýsýrlýnýn yanýna giderek onu parçalamak istedi. Bu kimse çok korktu ve rengi deðiþti. Bennân-ý Hammâl, kaplaný yanýna çaðýrarak kulaðýna bir þeyler söyleyince, kaplan yanlarýndan uzaklaþýp, ormana geri gitti. Bu hâli gören kimse, derhal tövbe etti. Bennân-ý Hammâl'ýn talebelerinden oldu ve sonra bir daha hiç kimse hakkýnda kötü düþünmedi.

Bennân-ý Hammâl hazretleri, zamânýn sultânýnýn yanýna gidip, ona Allahü teâlânýn emirlerini bildirip, nasîhatta bulundu. Nasîhatleri dinlemeyen sultan, onun yýrtýcý hayvanlara atýlmasýný emretti. Yýrtýcý hayvanlar yanýna gelip koklamaya baþladýlar. Fakat zarar vermediler. Sultan yaptýðý hatâyý anlayýp af diledi.

Bir gün biri gelip; "Efendim çoktan beri hastayým, birçok hekime gittim, fakat bir çâre bulamadýlar. Þifâ bulmam için size geldim." dedi. Bennân-ý Hammâl; "Falan yerden bana bir avuç toprak getir!" buyurdu. Sonra o kimse gidip o topraðý getirdi. Bennân-ý Hammâl topraðý avucuna alýp, bir süre bir þeyler okudu. Sonra bu topraðý hasta kimseye verip; "Aðrýyan yerlerine bunu sür, inþâallah bir þeyin kalmaz." buyurdu. Bu kimse denileni aynen yaptý. Bir süre sonra hastalýðýndan hiç eser kalmadý.

Mekke'de bir yerde oturuyordu. Yanýnda bir genç vardý. Biri gelip o gencin önüne bir kese altýn koydu. Genç; "Benim ihtiyâcým yoktur."dedi. O zaman o kiþi; "Fakirlere ve zavallýlara daðýt." dedi. Genç bütün paralarý daðýttý. Kendisine hiç býrakmadý. Akþam olunca o gencin bir yerde dilencilik yaptýðýný gördü. "Ey Genç! Daðýttýðýn bir kese akçeden birkaçýný kendine ayýrsaydýn." deyince, genç; "O zaman, þu âna kadar yaþayacaðýmý bilmiyordum." dedi.

Uzun bir süre yiyecek bir þey bulamamýþtý. Yolda giderken yerde bir altýn gördü. Önce birisi düþürmüþtür diye almadý. Fakat daha sonra aldý. Biraz yürüdükten sonra bir grup çocuðun bir arada oturduklarýný ve birisinin güzel ahlâktan bahsettiðini gördü. Çocuklardan biri; "Kul ne zaman doðruluðun lezzetini bulur?" diye sordu. Tasavvuftan bahseden çocuk; "Kiþi, altýn parçasýný attýðý zaman, sýdkýn, doðruluðun lezzetini bulur." dedi. Çocuklarý dinleyen Bennân-ý Hammâl, kendi hâlini düþündü. Kendi kendinden utandý. Bunun üzerine derhâl altýný çýkarýp bir fakire verdi.

Bir þahýs, Bennân-ý Hammâl'ýn yanýna gidip; "Avladýðým þu hayvanýn eti yenir mi, yenmez mi?" diye suâl etmeye niyet etti. Tam onun huzûruna varýr varmaz daha hiçbir þey konuþmadan sohbet arasýnda Bennân-ý Hammâl hazretleri buyurdu ki: "Falan hayvanýn eti temizdir, yenir." O þahýs ise çok hayret etti ve suâl etmeden suâlinin cevâbýný almýþ oldu.

Bennân-ý Hammâl hazretleri buyurdu ki:

"Allahü teâlâ semâyý yedi kat yarattý. Her katta mahlûklar ve melekler yarattý. Bunlar O'na ibâdet ve itâat ederler. Birinci kat, yâni dünyâ semâsýnda bulunanlarýn ibâdeti korku ve ümid üzere bulunmaktýr. Ýkinci semâda bulunanlarýn ibâdeti, muhabbet ve hüzün üzere bulunmaktýr. Üçüncü semâda bulunanlarýn ibâdeti, minnet ve hayâ üzere bulunmaktýr. Dördüncü semâda bulunanlarýn ibâdeti, þevk ve heybet üzere bulunmaktýr. Beþinci semâda bulunanlarýn ibâdeti, münâcaat ve iclâl, saygý üzere bulunmaktýr. Altýncý semâda bulunanlarýn ibâdeti, inâbet, tövbe ve tâzim, saygý gösterme üzere bulunmaktýr. Yedinci semâda bulunanlarýn ibâdeti ise, mürüvvet, cömertlik ve kurb, yakýnlýk üzere bulunmaktýr."

"Tövbe iki çeþittir. Biri avâmýn tövbesi, biri de seçilmiþlerin tövbesidir. Avâmýn tövbesi günâhlardan tövbedir. Seçilmiþlerin tövbesi gafletten tövbedir. Avâm ile havâssýn, seçilmiþlerin tövbelerinde fark vardýr. Avâm, günahlardan ve kötülüklerden tövbe eder. Havâs ise bunlarý zâten iþlemez. Fakat onlarýn tövbesi yanýlmaktan, gaflete düþmekten ve yaptýðý ibâdet ve tâatý sebebiyle kendini beðenme korkusundan tövbedir.

"Baþkalarýnýn zarar görmesine sevinen kiþi, kurtuluþa kavuþamaz."

"Allahü teâlâyý tevhîd edersen, husûsî ihsâna kavuþursun. Eðer doðru yolda olursan, seçilmiþlerden olursun. Eðer doðruyla yanlýþý karýþtýrýrsan cefâ çekersin.

"Tasavvuf ehli, Allahü teâlâya güvenen, emirlerini yerine getiren, sýrra riâyet eden, mahlûklardan uzaklaþarak, O'na yönelen kimsedir."

"Allahü teâlâdan uzaklaþan kimse, bâtýl yollara sapar."

"Kötülüklerden sakýnan cesâretli, hâin ise korkak olur. Kötülük yapan, kendini yalnýz hisseder."

EFENDÝM YÂ RASÛLALLAH

Bennân-ý Hammâl, Mýsýr'dan Mekke'ye giderken yanýna bir mikdâr azýk aldý. Bu sýrada bir kadýn karþýsýna çýkarak; "Ey Bennân! Allahü teâlâ senin rýzkýný vermeyeceðini sanarak rýzkýný hamal gibi taþýyorsun." dedi. Bunun üzerine azýðýný bir fakire verdi. Sonra üç gün aç kaldý. Yolda bir bilezik buldu. Kendi kendine; "Bunu alýp sâhibine vereyim.O da bana belki yiyecek bir þeyler verir." dedi. Tam bu sýrada o kadýn karþýsýna çýkarak; "Ne o, ticâret mi yapýyorsun?" dedi ve bir mikdâr para verdi. Bennân-ý Hammâl, Mekke'ye kadar bu para ile idâre etti.

Mekke'ye vardýðýnda Ýbrâhim Havvâs da orada idi. Fakat onunla daha tanýþmamýþtý. Mekke'de bir berber vardý. Bu berber kendine hacâmat (kan aldýrmak) için gelen fakirlere et satýn alýr ve onu piþirerek fakirlere yedirirdi. Bennân-ý Hammâl da kan aldýrmak için bu zâta gitti. "Kan aldýrmak istiyorum." deyince, o zât hemen birisini piþirmek için et aldýrmaya gönderdi. Bu sýrada aklýndan, ben kan aldýrýncaya kadar yemek de piþer, diye geçirdi. Sonra bu düþüncenin kötü olduðunu düþündü ve eti yemeyeceðine yemîn etti. Kan aldýrdýktan sonra çýkýp gitti. O gün akþama kadar bir þey yiyemedi. Ertesi gün ikindi namazýna kadar da yiyecek bir þey bulamadý. Ýkindi namazýný kýlmak için ayaða kalktý. Fakat tâkatsýzlýktan yüz üstü düþtü. Oradakiler bunu delirmiþ sandýlar. Ýbrâhim Havvâs da orada idi. Yanýna gelerek oturdu. Onunla konuþmaya baþladý. Ona; "Bir þey yer misin?" diye sorunca; "Akþam yakýndýr." dedi. Daha sonra gitti. Yatsý namazýndan sonra Ýbrâhim Havvâs, bir tas mercimek çorbasý ile iki börek getirdi. Onlarý yedi. Sonra ona; "Daha yer misin?" diye sorunca; "Evet!" dedi. Yine bir tas mercimek çorbasý ve iki börek getirdi. Bunlarý da yedikten sonra; "Daha yer misin?" diye sordu. "Evet!" deyince, yine ayný þekilde bir tas mercimek çorbasý ve iki börek getirdi. Onlarý da yedi. "Daha yer misin?" diye sorunca, bu sefer; "Hayýr!" dedi. Daha sonra yatýp uyudu. Sabah namazýna kalkamadý. Bir araPeygamber efendimizi rüyâda gördü. "Bennân!" diye çaðýrdý. "Efendim!Yâ Resûlallah!" dedi. "Kim doyduktan sonra yemek yerse, Allahü teâlâ onun gönül gözünü kör eder." buyurdular. Hemen uyandý. Bir daha doyduktan sonra yemek yemeyeceðine yemîn etti.

1) Tabakât-us-Sûfiyye; s.291
2) Hilyet-ül-Evliyâ; c.10, s.324
3) Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.98
4) Nefehât-ül-Üns; s.256
5) Risâle-i Kuþeyrî; s.138
6) Þezerât-üz-Zeheb; c.2, s.271
7) Târih-i Baðdât; c.7, s.100
8- Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.369
9) Sefînet-ül-Evliyâ; s.144
10) Tabakât-ý Ensârî; s.331
11) Nesâyim-ül-Mehabbe; s.99
12) Tabakât-ül-Evliyâ; s.122
13) Ravd-ur-Reyyâhîn; s.83
14) Ýslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.3, s.380


radyobeyan