38 – Sad Suresi By: sümeyra Date: 09 Mart 2011, 19:33:11
38 – SÂD SÛRESÝ
Mekke’de indirilmiþ olup 88 âyettir. Adýný baþýndaki sâd harfinden alýr. Sûrenin asýl gayesi, Allah’ýn elçilerini dinlemeyenleri uyarmaktýr. Müteakiben Peygamberimize itaat konusu üzerinde özellikle durulur, müteaddit peygamberlerin tebliðleri pek kýsa bir þekilde anlatýlýr.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Sâd. Bu þanlý þerefli Kur’ân hakký için:
2 – (Kâfirler) Bu Kur’ân’ý onda þüpheye yer verecek herhangi bir taraf olduðundan deðil, ama asýl kendileri Allah’a karþý kibir ve muhalefet taþýdýklarý için inkâr ediyorlar.
3 – Biz onlardan önce nice nesilleri silip süpürdük. O zaman ne çýðlýklar, ne feryatlar kopardýlar! Ama kurtuluþ zamaný çoktan geçmiþti! [21,12-13]
4-5 – Ýçlerinden kendilerini uyarýp irþad edecek birinin gelmesinden her nedense þaþýrdýlar ve o kâfirler: “Bu bir sihirbaz, bir yalancý! Ýþte tutmuþ bunca ilahý bir tek ilah yapmýþ! Bu gerçekten þaþýlacak, çok tuhaf bir þey!” dediler. [10,2]
En makul ve münasip olan, peygamberin, kendi toplumunun mensuplarýný uyarýp eðitmesidir. Ýnsandan baþka melek gibi bir varlýk gelseydi insanlarla iliþki kuramazdý, onlarla beraber yaþayamaz, onlara örnek olamazdý. Baþka bir milletten biri çýkýp gelseydi, tanýmamalarý sebebiyle, asýl onun hakkýnda þüphe etmeleri gerekirdi.
6 – Ýçlerinden önde gelen eþraf takýmý derhal harekete geçip “Hâla mý duruyorsunuz, kalkýn yürüyüp gösteri yapýn ve ilahlarýnýz konusunda direnip dayanacaðýnýzý ilan edin. Bu, cidden yapýlmasý gereken bir þeydir.” dediler.
7 – “Doðrusu biz bu tevhid inancýný son dinde de görmedik. Bu sýrf bir uydurma!”
8 – Biz bu kadar eþraf dururken, kitap gönderilecek bir o mu kalmýþ!”
Hayýr, hayýr! Onlar Benim buyruklarým hakkýnda tam bir þüphe içindedirler, doðrusu onlar azabýmý henüz tatmadýlar. [43,31-32]
9 – O mutlak galip, her nimeti ve özellikle peygamberliði dilediðine ihsan eden Rabbinin rahmet hazineleri yoksa onlarýn mý yanýnda? [4,53-55; 17,100]
10 – Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasýnda olan varlýklarýn hakimiyet ve yönetimi onlara mý ait? Haydi, ellerinden geliyorsa sebep ve vasýtalarýný temin etsinler de göðe çýksýnlar (âlemi oradan yönetsin, vahyi de isteklerine göre indirsinler!)
11 – Bunu yapmalarý þöyle dursun, onlar birtakým döküntü bölüklerden oluþup buracýkta bozguna uðratýlacak baþý bozuk bir ordu!
Ýslâm’a karþý Arap yarýmadasýndaki baþlýca gruplarýn birleþik kuvvetler halinde birleþip Medine’yi kuþatacaklarýný önceden haber verip tarihe Ahzab (birleþmiþ gruplar) harbi diye geçen savaþta onlarýn periþan olacaklarýný müjdelemektedir. [33,22]
12-13 – Onlardan önce Nûh, Âd toplumlarý ve ordular sahibi Firavun toplumu da Peygamberleri yalancý saydýlar.
Semûd ve Lût toplumlarý, Eykeliler de öyle yaptýlar. Ýþte bunlar, peygamberlere karþý toplanan hiziplerdi.
Zu’l-evtad: Saray ve saltanat sahibi, ordular sahibi, yahut cezalandýrdýðý kimseleri kazýklara baðlayarak iþkence yaptýrmasý mânalarýna gelebilir. “Yere kazýk gibi çakýlan ehramlar” sahibi anlamý da düþünülebilir.
14 – Bunlarýn her biri peygamberlere yalancý demiþ ve cezalarýný hak etmiþlerdi.
15 – Onlarýn kabirlerden dirilmeleri sadece bir tek çaðrýya bakar. Ses yayýlýr yayýlmaz hemen kalkarlar.
16 – Bir de o kâfirler alayla þöyle dediler: “Ey bizim Rabbimiz, bizim azap payýmýzý hesap günü gelmeden çabuklaþtýr!”
17 – Onlar ne derlerse desinler sen sabret ve güçlü kuvvetli bir kulumuz olan Davud’u hatýrla! Çünkü o daima Allah’a yönelirdi.
Hz. Davud (a.s.)’ýn “ze’l-eyd” sýfatý bedenî kuvvet, askerî ve siyasî kuvvet, ahlâkî kuvvet veya ibadet kuvveti yönlerinden düþünülebilir.
18-19 – Biz sabah akþam kendisiyle zikir ve ibadet etmeleri için daðlarý, toplu haldeki kuþlarý onun hizmetine vermiþtik.
Her biri onun âhengine katýlýr, beraber zikrederlerdi. [34,10]
20 – Biz onun hakimiyetini güçlendirdik, ona hikmet, nübüvvet, isabetli karar verme ve meramýný güzelce ifade etme kabiliyeti verdik.
21-22 – O mahkemeleþen hasýmlarýn olayýndan haberin oldu mu?
Onlar mâbedin duvarýna týrmanýp Davud’un yanýna birden girince o, onlardan ürktü.
Onlar da “Korkma!” dediler, “biz sadece birbirimize hakký geçen iki dâvalýyýz.
Senden dileðimiz: Aramýzda adaletle hükmet, haktan uzaklaþma ve bize tam doðruyu göster!” {KM, II Samuel 11; Mezmurlar 2,7}
23 – “Benim þu din kardeþimin doksan dokuz koyunu var, benimse bir tek koyunum!
Böyle iken “onu da bana býrak!” dedi ve çenesiyle beni bastýrdý.”
24 – Dâvud: “Doðrusu, senin tek koyununu, kendi koyunlarýna katmak istemekle o sana haksýzlýk etmiþtir.
Zaten malda ortak olanlarýn çoðu birbirlerine haksýzlýk ederler.
Ancak gerçekten iman edip makbul ve güzel davranýþlarda bulunanlar böyle yapmazlar. Onlar da o kadar azdýr ki!”
Davud kendisini imtihan ettiðimizi anladý, derhal Rabbinden maðfiret diledi, eðilip secdeye kapandý ve Allah’a yöneldi.
22. âyette bahsi geçen iki kiþi, muhtemelen Davud (a.s.)’a suikast için gizlice duvardan týrmanýp atlayan kimselerdi. O’nun yanýnda baþkalarý bulunduðundan asýl maksatlarýný gizleyip böyle bir sun’î mesele uydurdular (Razî).
Bazý müfessirlerin, Ýsrailiyattan alýnan Urya kýssasýný, hafifleterek nakletmeleri büyük çapta tenkid edilmiþtir. Bu izahý, bazý müfessirler zorlamalý bulurlar. Ýbnu’l-Arabî Ahkâmu’l-Kur’ân’da þöyle der: Davud (a.s.) bir þahsa, eþini boþamasý halinde onunla evlenmek istediðini söylemiþti. Þahsýn kabul veya reddettiði bildirilmiyor. Böyle bir teklif o toplumda geçerli olmakla beraber, en uygun davranýþ biçimi olmadýðýndan Allah Teâla onu böylece uyardý. 99 sayýsý çokluktan kinayedir. Gerçek durumu ancak Allah bilir.
Bu âyetin okunmasý ve dinlenilmesi halinde tilavet secdesi yapýlmasý vaciptir.
25 – Biz de ondan bunu affettik. Muhakkak ki onun Bize yakýnlýðý ve güzel bir âkýbeti vardýr.
26 – “Davud! Biz seni ülkede hükümdar yaptýk, sen de insanlar arasýnda adaletle hükmet, keyfine uyma ki seni Allah yolundan saptýrmasýn. Allah yolundan sapanlar, hesap gününü unuttuklarý için, kendilerine þiddetli bir azap vardýr.”
27 – Biz göðü, yeri ve ikisinin arasýndaki varlýklarý gayesiz, boþuna yaratmadýk. Bu sadece kâfirlerin bir zanný ve iddiasýdýr. Artýk o ateþten vay haline o kâfirlerin!
28 – Biz hiç, iman edip makbul ve güzel iþ yapanlara, ülkede fesat çýkararak nizamý bozanlarla ayný muameleleri yapar mýyýz? Yahut Allah’ý sayýp kötülüklerden sakýnanlarý, yoldan çýkanlarla bir tutar mýyýz?
29 – Biz sana feyizli ve bereketli bir kitap indirdik ki insanlar onun âyetlerini iyice düþünsünler ve aklý yerinde olanlar ders ve ibret alsýnlar.
30 – (Bunlarý belirttikten sonra tekrar Davud’un kýssasýna dönelim:) Davud’a evlat olarak Süleyman’ý ihsan ettik. Süleyman ne güzel kuldu! Hep Allah’a yönelirdi. [27,16]
31 – Hani bir gün ikindi vakti ona, durduðunda sakin, koþtuðu zaman ise süratli safkan koþu atlarý gösterilmiþti.
32-33 – Onlarla ilgilenip “Ben Rabbimi hatýrlattýklarý için güzel þeyleri severim.” dedi ve onlar gözden kayboluncaya dek onlarý seyredip durdu.
Sonra: “Onlarý tekrar bana getirin!” deyip bacaklarýný ve boyunlarýný sývazlamaya baþladý.
Hz. Süleyman (a.s.) savaþta istifade etme ve daha baþka gayelerle atlarýn hazýrlanmasýný ve eðitimleri için koþturulmalarýný emrederek, bazan bu iþe bizzat nezaret ediyordu. “Ben bunlarý nefsimin haz duymasý için deðil, Allah’ýn dinini güçlendirmek arzumdan dolayý seviyorum.” demiþti.
34 – Biz Süleyman’ý denemeye tâbi tuttuk ve tahtýnýn üzerine bir cesed býraktýk. Sonra o, Allah’a sýðýnýp tekrar tahtýna döndü.
Hz.Süleyman (a.s.) Mescid-i Aksa’yý yaptýrdýðý sýrada, getirttiði sanatkârlar içinde, sanatlarýn hilelerini bilen birtakým þeytanlarýn kurduklarý bir ihtilal yüzünden bir süre nüfuzunu kaybetmiþ, yahud tahtýndan ayrý kalmýþ, böylece tahtýnda ya kendisi güçsüz bir cesed halinde hükümsüz kalmýþ, yahut tahtý da iþgal edilip ona kýrk gün kadar, heykel gibi birisi oturtulmuþtu. (Elmalýlý M. Hamdi Yazýr). Farklý diðer yorumlar içinde, biz bunu tercih ettik. Doðrusu, bu âyet, tefsiri en zor olan nadir yerlerdendir. Gerçeði her yönü ile yalnýz Allah bilir.
35 – “Ya Rabbî!” dedi, “affet beni ve bana, benden sonra hiç kimseye nasib olmayacak bir hakimiyet lutfet. Çünkü Sen, lütuflarý son derece bol olan vehhabsýn!”
36 – Biz rüzgârý onun emrine verdik. Rüzgâr, onun emriyle istediði yere tatlý tatlý eserdi.
37-38 – Bina yapan, dalgýçlýk yapan her þeytaný, bukaðýlarla baðlý olan baþkalarýný da onun hizmetine verdik.
Bukaðýlarla baðlamaktan maksat, kötülük ve bozgunculuklara meydan verilmeyecek bir þekilde sýký bir kontrol ve takip altýna alýnmýþ olmalarýdýr.
39 – Buyurduk: “Süleyman! Ýþte bu, sana ihsanýmýzdýr. Ýster daðýt, ister yanýnda tut, bu hesapsýzdýr.”
“Bu konuda yetki sana verilmiþtir, yaptýðýndan dolayý sana bir hesap sorulmayacaktýr” mânasýnadýr.
40 – Muhakkak ki onun Bize yakýnlýðý ve güzel bir âkýbeti vardýr.
Allah kibirlileri sevmez. Hata iþleyen kimse, uyarýldýktan sonra yine de inat ve ýsrarla günahýnda devam ederse, Ýblisin durumuna düþer. Hatasýný kabul edip Rabbine yönelirse atasý Hz. Âdem’i örnek almýþ olur. Allah da Davud ve Süleyman (a.s.) gibi onu da baðýþlar, hatta hiçbir kuluna vermediði yetki, servet ve saltanatý ona verir.
41 – Kulumuz Eyyûb’u da hatýrla! Hani o Rabbine: “Ya Rabbî, þeytan bana bir yorgunluk ve iþkence dokundurdu.” diye yalvarmýþtý. [65,3]
42 – Eyyûb’a: “Ayaðýný yere vur!” dedik, “Ýþte sana kullanýp yýkanacaðýn ve içeceðin soðuk bir su!”
43 – Nezdimizden bir rahmet ve saðduyu sahiplerine bir ibret olmak üzere ona; ailesini, çevresini ve onlarýn bir mislini lütfettik.
44 – Bir de ona: “Eline bir demet sap al, onunla vur! Yemininden dönen durumuna düþme” dedik.
Doðrusu Biz onu pek sabýrlý bulduk. Ne güzel kuldu o! O, gerçekten Allah’a yönelirdi. {KM, Eyub 2,8; 1,21-22}
Denildiðine göre, Hz. Eyyub (a.s.), bir hadise dolayýsýyla eþine yüz deðnek vuracaðýna dair yemin etmiþti. Böylece bir demet yaparak vurmakla yeminin yerine geleceði kendisine bildirilmiþti (Bu, belki de bu hususî durum ve benzeri durumlara mahsus bir fetvadýr. Mesela eþi buna takat getiremezdi, yahut bu kadar aðýr bir cezayý hak etmemiþ olabilirdi).
45 – (Ey Resulüm) Kuvvetli ve basiretli olan o zatlarý; kullarýmýz Ýbrâhim, Ýshak ve Yâkub’u da an!
46 – Biz onlarý özellikle âhiret yurdunu düþünen ihlaslý kiþiler kýldýk.
47 – Üstelik onlar Bizim yanýmýzda seçkin ve hayýrlý zatlardý.
48 – Ýsmâil’i, Elyasa ve Zülkifl’i de hatýrla. Onlarýn hepsi hayýrlý insanlardý. [21,85; 6,86]
Elyasa (a.s.), Ýlyas (a.s.)’ýn Ýsrailoðullarý üzerine halifesi olup, sonra kendisine peygamberlik verilmiþtir. Zülkifl (a.s.) hk. 21,85 âyetine bkz. Son cümle, peygamberlerin günahsýz olduklarýnýn delilidir.
49 – Ýþte bu bir zikirdir, bir hatýrlatmadýr. Þüphesiz Allah’a karþý gelmekten sakýnanlara güzel bir âkýbet vardýr.
50 – O güzel yer: Kapýlarý yalnýz kendilerine açýlmýþ olan Adn cennetleridir.
51 – Onlar orada kanapelere dayanarak birçok meyveler ve içecekler isterler. [56,18]
52 – Onlarýn beraberinde, gözleri kocalarýndan baþkasýný görmeyen yumuþak bakýþlý, ayný yaþta güzeller vardýr.
53 – Bunlar, hesap günü için size vâd olunan þeylerdir.
54 – Gerçekten bu, Bizim ihsan ettiðimiz bir nasiptir ki onun asla biteceði yoktur. [16,96; 11,108; 41,8; 13,35]
55-56 – Ýþte bu, mutlularadýr. Ama azgýnlara kötü bir âkýbet vardýr ki o da girip yanacaklarý cehennemdir. Ne kötü bir yataktýr o!
57 – Bu böyledir! Ýþte tatsýnlar bakalým o kaynar sularý ve irinleri!
58 – Bu böyledir! Daha bunlara benzer baþka azaplar da vardýr.
59 – Ýþte þunlar dünyada körü körüne maiyetinizde koþup giden güruhtur!
“Merhaba!” olmasýn, rahat yüzü görmesin o zalimler!
Zira onlar cehenneme gireceklerdir.
60 – Tâbi olanlar, onlara: “Hayýr, asýl size merhaba olmasýn, rahat yüzü görmeyin sizler! Bu azabý bize getiren sizsiniz. O ne kötü yerdir!” derler.
61 – Sonra hep birden dua edip derler ki:
“Ya Rabbena, kim bunlarý önümüze yýðdý ise, Sen onun azabýný kat kat artýr!” [7,38]
62-63 – Azgýnlar: “Neden acaba, derler, dünyada kendilerini deðersiz saydýðýmýz birtakým adamlarý burada görmüyoruz? Aklýmýz sýra, onlarla alay ederdik!
Yoksa gözlerimiz onlardan kaydý da onun için mi kendilerini göremiyoruz?”
64 – Ýþte bu, yani cehennemliklerin dâvalaþmasý kesin bir gerçektir.
65 – De ki: “Ben sadece uyaran bir peygamberim.
Þu kesin bir gerçektir ki tek hakim olan Allah’tan baþka ilah yoktur.
66 – O göklerin, yerin ve ikisinin arasýndaki varlýklarýn Rabbidir. Mutlak galiptir, çok maðfiret edendir.
67 – De ki: “Bu Kur’ân pek mühim bir mesajdýr.
68 – Ama siz ona sýrtýnýzý dönüyorsunuz.
69 – Mele-i Âla sakinleri tartýþýrlarken kendi aralarýnda neler konuþtuklarýna dair bilgim yoktur.
70 – Þu var ki: Bana sadece, açýkça uyarmak için gönderilen bir elçi olduðum vahyolunuyor.”
71 – Bir vakit Rabbin meleklere: “Ben,” dedi, “çamurdan bir beþer yaratacaðým.”
72 – Onu iyice biçimlendirip ona Rûhumdan üfleyince hep birden, hürmet göstermek için ona secde ediniz.”
73 – Meleklerin hepsi secde ettiler.
74 – Lâkin Ýblis secde etmedi.
O kibirlendi ve kâfirlerden oldu.
75 – Allah buyurdu: “Ýblis! Benim ellerimle yarattýðým mahlûkuma neden secde etmedin?
Gururlandýn mý, yoksa kendini çok yükseklerde mi görüyorsun? {KM, Mezmurlar 119,73}
Kur’ân-ý Kerîm’de Allah Teâlaya yed (el) kelimesi bazan tekil olarak (yedullah, 48,1) bazan çoðul olarak (eydina 36,71), bazan da burada olduðu gibi tesniye olarak (iki el, yedeyye) izâfe edilir. Bunlarýn her birinde Allah’ýn þanýna yaraþan bir mâna kasdedilmiþtir. Bu durum, bir yönden de þuna delâlet eder: Allah mutlaktýr, beþer ifadesindeki kayýtlar onun vasýflarýný ve icraatýný anlatmaya yetmez.
Birçok müfessire göre burada Allah Teâla’nýn bu tabiri kullanmasý, ihtimamla yaratmasýndan kinayedir. Yahut biri bedeni biçimlendirmeye, öbürü ruh üflenmesine iþaret olmak üzere insanýn ruh ve bedeni cem eden varlýðýný da hatýra getirebilir.
76 – Ýblis: “Ben ondan üstünüm, çünkü beni ateþten, onu ise topraktan yarattýn” dedi.
77-78 – Allah: “Defol oradan! Sen artýk kovulmuþ birisin. Lânetim de, hesap gününe kadar senin üstündedir.” dedi
79 – Ýblis: “Ya Rabbî, bana insanlarýn dirileceði güne kadar mühlet verir misin?” dedi.
80 – Allah þöyle buyurdu: “Haydi sana mühlet verildi!”
81 – “Sen belirli bir vakte kadar izinlisin.”
82-83 – Ýblis: “Öyle ise” dedi, “senin izzetine yemin ederim ki ben de onlarýn hepsini þaþýrtacaðým. Ancak Senin ihlasa erdirdiðin kullar bundan müstesnadýr.” [17,62-65]
84-85 – Allah buyurdu: “Ýþte bu doðru! Ben de þu hakikati söyleyeyim ki cehennemi, gerek senin cinsinden, gerek insanlardan sana uyanlarla dolduracaðým.”
Bu sûre, bir bakýma, Kureyþ önderlerinin “Kitap gönderilecek bir o mu kalmýþ!” iddialarýna, 9-10. âyetlerdeki kýsa cevaptan sonra verilen uzun bir cevap olup özetle þöyledir: “Muhammed’i elçi seçmeme itiraz eden sizler, Âdem’i kabul etmeyen Ýblis durumundasýnýz.”
86 – De ki: Ben de irþad ve risalet hizmetinden dolayý sizden bir ücret istemiyorum ve ben size kendiliðinden bir iddia içinde bulunan biri de deðilim!” [32,13; 17,63]
87 – Bu Kur’ân, ancak bütün milletler için bir derstir.
88 – Onun verdiði haberin doðruluðunu bir süre sonra siz de pek iyi öðrenirsiniz. [6,19; 11,17]
Ynt: 38 – Sad Suresi By: ceren Date: 01 Temmuz 2018, 14:22:10
Esselamu aleykum. Rabbime inanan ona iman eden onun emrinde yaþayan ve kurtuluþa rahmete eriþen kullardan olalim inþallah. ..
radyobeyan