Cenaze kitabý
Pages: 1
Kabirleri bayram yeri edinmek By: sidretül münteha Date: 09 Mart 2011, 17:23:18
Kabirleri bayram yeri edinmek


›-10- Belirli vakitlerde ve bilinen mevsimlerde oralarda ibadet etmek maksadý ile yahutta baþka bir maksadla giderek kabirleri bayram yeri edinmek.
 

 

 Çünkü Ebu Hureyre (r.a)'ýn rivayetine göre Rasûlullah (s.a) þöyle buyurmuþtur: "Benim kabrimi bayram yerine çevirmeyin. Evlerinizi de kabirlere döndürmeyin. Her nerede olursanýz bana salât (ve selam) gönderin. Çünkü sizin salât (ve selam)ýnýz bana ulaþýr."[21]

 

 

Süheyl dedi ki: "el-Hasen b. el-Hasen b. Ali b. Ebi Talib kabrin yanýnda beni gördü. O Fatýma'nýn evinde akþam yemeðini yerken bana seslendi ve: Yemeðe gel dedi. Ben: Caným istemiyor dedim. Bu sefer: Seni niye kabrin yanýnda görüyorum dedi. Ben: Peygamber (s.a)'a selam verdim dedim. Þöyle dedi: "Sen mescide girdiðin zaman selam ver." Sonra dedi ki: Rasûlullah (s.a) þöyle buyurdu: "Benim kabrimi bayram yerine çevirmeyin. Evlerinizi de kabre döndürmeyin. Bana salât (ve selam) gönderin. Çünkü sizin salât (ve selam)ýnýz nerede olursanýz bana ulaþýr, Allah yahudilere lanet etsin. Çünkü onlar peygamberlerinin kabirlerini mescid edindiler."

 

(Bu hususta) sizler ile Endülüstekiler arasýnda hiçbir fark yoktur. Bu hadisi Ýbn Teymiye, el-Ýktida'da belirttiði üzere Said b. Mansur rivayet etmiþtir. Yine bu hadis Ýsmail b. Ýshak el-Kadi, Fadlu's-Salâti ale'n-Nebi (no: 30)'da zikredilmiþ olup, ancak orada "Allah yahudilere lanet etsin..." bölümü yok. Ayný þekilde Ýbn Þeybe (IV, 140)'de hadisin sadece merfu olan bölümünü rivayet etmiþ bulunmaktadýr. Hadisin buna yakýn lafýzlarla Ali b. el-Huseyn'in babasýndan, onun dedesinden merfu olarak rivayet ettiði bir baþka þahidi de vardýr. Bunu Ýsmail el-Kadi (no: 20)'de ve baþkalarý rivayet etmiþtir. Bk. Tahziru's-Sacid (98-99) Hadis-i þerif peygamberlerin ve salihlerin kabirlerini bayram yerine döndürmenin haram olduðuna delildir. Þeyhu'l-Ýslam Ýbn Teymiye, Ýktidau's-Sýrati'l-Mustakim (s. 155- 156)'de þunlarý söylemektedir:

 

"Hadisin delalet þekli þudur: Peygamber (s.a)'ýn kabri yeryüzündeki en faziletli kabirdir. Bununla birlikte onun bayram yeri edinilmesini yasaklamýþtýr. Kim olursa olsun baþkasýnýn kabrinin bu yasaðýn kapsamýna girmesi öncelikle sözkonusudur. Diðer taraftan Peygamber (s.a) bununla birlikte: "Evlerinizi de kabirlere döndürmeyiniz" diye buyurmuþtur. Yani oralarý namazýn kýlýnmadýðý, dua ve Kur'ân'ýn okunmadýðý yerler olmamalýdýr. O vakit kabirler seviyesinde olurlar. Peygamber böylelikle evlerde de ibadet edilmesine dikkat edilmesini emretmekte fakat ibadetin kabirlerin yanýnda yapýlmasýný yasaklamaktadýr. Hristiyan ve onlara benzeyen diðer müþriklerin yaptýklarýnýn aksini buyurmaktadýr... Ýþte bu Peygamberin ehl-i beytinden, tabiînin en faziletlisi Ali b. el- Hüseyn (r.a) o adama Peygamber (s.a)'ýn kabrinin yanýnda özellikle dua etmeye kalkýþmasýný yasaklamakta ve bu hususta kendisinin babasý el-Hüseyn'den, onun da dedesi Ali'den iþitmiþ olduðu hadisi delil olarak göstermektedir. Bu hadisin ne manaya geldiðini o baþkasýndan daha iyi bilir. Böylelikle onun maksadýnýn þu olduðu açýkça ortaya çýkmaktadýr.

 

Kiþi Peygamber (s.a)'ýn kabrine mescide girme maksadý bulunmadan selam vermek ve benzeri maksadlarla girmektir. O bu tür dua ve benzeri amellerin kabri bayram yeri edinmek olduðu görüþünü ortaya koymuþtur. Ayný þekilde onun amcasýnýn oðlu ve ehl-i beytinin büyük ilim adamý Hasen b. Hasen de peygamberin kabrinin bayram yeri edinilmesini mekruh görmüþtür. Þimdi bu sünnetin Medine ehlinden ve Rasûlullah (s.a)'a neseb akrabalýðý, þehir akrabalýðý bulunan ehl-i beytten nasýl bize kadar geldiðine dikkat edelim. Çünkü onlar bu iþi bilmeye baþkalarýna göre daha bir ihtiyaçlarý vardýr. O bakýmdan onlar bu sünneti daha iyi bellemiþlerdir. "Id (bayram yeri)" eðer mekan ismi kabul edilirse o takdirde orada toplanmak, ona yakýn yerde ibadet etmek veya baþka bir maksad için gidilen yer anlaþýlýr. Nitekim Mescid-i Haram, Mina, Müzdelife ve Arafe gibi yerleri Cenab-ý Allah bir bayram yeri, insanlarýn dönüp dönüp geldikleri yerler kýlmýþtýr. Ýnsanlar orada toplanýrlar. Dua, zikirve kurban (vs. ibadetler) için oralara gider gelirler. Müþriklerin de yakýnlarýnda toplanmak için gidip geldikleri yerleri vardý. Ýslam gelince Allah bütün bunlarý sildi. Ýþte bu gibi yerlere peygamberlerin ve salihlerin kabirlerinin bulunduðu yerler de dahildir. (Oralarý bayram yeri edinilmemelidir.)"

 

Daha sonra Þeyhu'l-Ýslam (s. 175, 181)'de þunlarý söylemektedir: "Bundan dolayý Malik (Allah ondan razý olsun) ve ondan baþka ilim adamlarý Medinelilerin herhangi birisinin mescide girdiði her seferinde Peygamber (s.a)'ýn gelip kabrine ve iki arkadaþýna selam vermesini mekruh görmüþler ve þöyle demiþlerdir: Bu herhangi bir Medineli için ancak yolculuktan geldiði yahutta bir yolculuða çýkmak istediði zaman ve benzeri durumlarda olabilir. Bazýlarý ise namaz ve benzeri maksatla peygamber mescidine girdiði vakit selam vermeye müsade olduðunu belirtmiþtir. Ama her zaman için salât ve selam maksadý ile oraya girecek olursa, bildiðim kadarýyla buna ruhsat veren kimse yoktur. Çünkü bu da bir çeþit bayram yeri edinmektir. Bununla birlikte bizlere mescide girdiðimiz vakit: "es-Selamu aleyke eyyuhe'n-Nebiyyu ve rahmetullahi ve berekâtuhu: Ey Peygamber selam olsun sana, Allah'ýn rahmeti ve bereketleri de"  (6)  dememiz -namazýmýzýn sonlarýnda söylediðimiz gibi- bizim için meþrudur... Malik ve baþkalarý her zaman kabrin yanýnda bu iþi yapmanýn kabri bir çeþit bayram yeri edinmekten korkmuþlardýr. Ayný þekilde bu bir bid'attir.

 

Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali (r.anhum) döneminde her gün mescide gelirlerdi. Çünkü onlar Peygamber (s.a)'ýn bu hususu hoþ görmedini ve bunu kendilerine yasakladýðýný biliyorlardý. Onlar mescide girdikleri ve mescidden çýktýklarý zaman ona selam verdikleri gibi, teþehhüdde de ona selam veriyorlardý. Týpký hayatta iken ona selam verdikleri gibi. Bundan dolayý Ýmam Malik'in söylediði þu söz ne kadar güzeldir: Bu ümmetin sonradan gelenleri ancak ilk gelenlerinin ýslah olduklarý hususlarla ýslah olurlar. Fakat ümmetler peygamberlerinin býraktýklarýna yapýþmalarý zayýfladýkça, imanlarý eksildikçe bunun yerine ortaya çýkardýklarý bid'atler, þirk ve baþka hususlarý alýrlar. Bundan dolayý Ýslam ümmeti (peygamberin) kabrini (el sürerek) istilam etmeyi ve onu öpmeyi mekruh görmüþ ve insanlarýn kendisine doðru namaz kýlmalarýný engelleyecek þekilde onu bina etmiþlerdir.

 

Bizler Ahmed ve baþkalarýnýn Peygamber (s.a)'a ve iki arkadaþýna selam verip, dua etmek ve gitmek isteyenlere kýbleye dönmelerini emrettiklerini daha önceden kaydetmiþ bulunuyoruz. Ayný þekilde Malik ve benzeri mütekaddimun ilim adamlarý da bu iþi mekruh görmüþlerdir. Müteahhirundan Ebu'l-Vefa b. Akil, Ebu'l-Ferac Ýbnu'l- Cevzi de bu kanaattedirler. Ben ne bir sahabiden, ne bir tabiîden, ne de önder olarak bilinen bir ilim adamýndan orada dua etmek maksadý ile kabirlerin yanýna gitmeyi müstehab gören bir kimse olduðunu ve bu hususta herhangi bir kimsenin peygamberden olsun, ashab-ý kiram'dan olsun, bilinen imamlardan herhangi bir kimseden olsun bir þey rivayet ettiðini bilmiyorum. Ýnsanlar dua, duanýn zamanlarý, mekanlarý hakkýnda eserler yazmýþ, bu hususta rivayetleri zikretmiþlerdir. Onlardan herhangi bir kimse, herhangi bir kabrin yanýnda dua etmenin faziletine dair -bildiðim kadarýyla- tek bir harf dahi yazmamýþtýr. Durum bu iken kabirlerin yanýnda yapýlacak duanýn daha faziletli ve kabule daha þayan olduðu nasýl söylenebilir ve bu nasýl caiz olabilir? Selef böyle bir þeyi reddediyorken, böyle bir þeyi bilmiyorken aksine bunu yasaklýyor ve emretmiyorken bu nasýl söylenebilir?

 

Kabirlerin yanýnda duanýn kabul edileceðine ve faziletine inanýþ bu maksatla oralara gidip gelmeyi beraberinde getirmiþtir. Hatta kabirlerin yanýnda belli bir mevsim ve zamanda pek büyük kalabalýklar dahi toplandýðý olur. Ýþte Peygamber (s.a)'ýn: "Benim kabrimi bayram yeri edinmeyiniz" buyruðu ile yasakladýðý da bizatihi budur... Hatta bazý kabirlerin yanýnda senenin belli günlerinde toplanýlýr, oraya yolculuklar yapýlýr. Ya muharrem, ya receb, yahut þaban ya da zilhicce yahut baþka bir aya denk getirilir. Kimileri bu kabirlerin yanýnda aþure gününde toplanýr, kimisi arafe gününde, kimisi þabanýn ortasýnda, kimisinin yanýnda da bir baþka vakitte toplanýlýr. Yani bu kabirlerin herbirisine gelinecek ve yanýnda toplanýlacak belli bir günü vardýr. Týpký Arafat'a, Müzdelife'ye ve Mina'ya gidilecek senenin belli günlerinin bulunmasý, bayram günlerinde þehrin namazgahýna gidilmesi gibi.

 

(6)  Derim ki ben bu ifadeyi mescide girmek ve mescidden çýkmak adabýna dair varid olmuþ herhangi bir hadiste görmedim. Herhalde bunu "sizden herhagi bir kimse mescide girdiði takdirde Peygamber (s.a)'a selam versin" buyruðunun mutlak ifadesinden almýþ olmalýdýr. [22]

 

Açýkça anlaþýlan hususlardan birisi böyle bir sonucun çýkartýlmasýnýn uzaklýðýdýr. Özellikle Fatýma (r.anha)'ýn rivayet ettiði hadiste bu kip þu lafýzla gelmiþtir: es-selamu ala Rasûlillah, Allahumme salli ala Muhammed ve ala alî Muhammed: Selam Allah'ýn Rasûlüne, Allah'ým Muhammed'e ve Muhammed'in aile halkýna salât (ve selam) eyle" lafzýndadýr. Bunu Kadý Ýsmail (82-84) ve baþkalarý rivayet etmiþtir. Ayrýca bk. Nuzulu'l-Ebrar (72), el-Kelimu't-Tayyib (no: 63, bizim tahkikimiz ile) etmek üzere yolculuklar yapýlýr. Týpký bu amaçla gidildiði gibi. Böyle bir yolculuðun yasak oluþu hususunda müslümanlar arasýnda bir görüþ ayrýlýðý olduðunu bilmiyorum. Kimi kabirlerin yanýnda haftanýn belli gününde toplanmak üzere gidilir.

 

Özetle bu kabirlerin yanýnda yapýlan iþler Rasûlullah (s.a)'ýn: "Benim kabrimi bayram yeri edinmeyin" diyerek yasakladýðý iþlerin ta kendisidir. Belli bir yere, belli bir zamanda gitmeyi ihtiyat haline getirmek -yýllýk, aylýk ya da haftalýk dönümlerde bunu yapmak- bizatihi bayram edinmenin ta kendisidir. Diðer taraftan bu iþin küçüðü de, büyüðü de yasaktýr. Ýmam Ahmed'in kabul etmeyip, reddetmekte öne çýktýðý husus da budur. O (yani Ýmam Ahmed) þöyle demektedir: Bu hususta insanlar gerçekten kusurludurlar ve çok aþýrýya gitmiþlerdir dedikten sonra el-Hüseyn'in kabri yanýnda yapýlan iþleri sözkonusu etmektedir. (Daha sonra Þeyhu'l-Ýslam þunlarý söylemektedir): Bunun kapsamýna Mýsýr'da Nefise ve diðerlerinin kabrinin yakýnlarýnda yapýlanlar da girer. Irak'ta, Ali (r.a)'ýn kabri, Hüseyin'in kabri ya da Huzeyfe b. el-Yeman'ýn kabri ve ve ve denilen kabirlerin yanýnda yapýlanlar da bu kapsama dahildir. Ebu Yezid el- Bistami'nin kabri yanýnda yapýlanlar ile Ýslam dünyasýnda sayýlmalarý mümkün olmayacak kadar pekçok kabir yanýnda yapýlanlar da bu türdendir.

 

Belirli bir zamanda bu kabirlere gitmeyi, belirli bir zamanda bu kabirlerin yanýnda toplanmayý ihtiyat haline getirmek az önce geçtiði üzere buralarý bayram yeri edinmektir. Müslüman ilim ehli arasýnda bu hususta görüþ ayrýlýðý olduðunu bilmiyorum. Bozuk adetlerin çokluðuna aldanmamak gerekir. Çünkü bu gibi davranýþlar Peygamber (s.a)'ýn bu ümmet arasýnda gerçekleþeceðini haber verdiði kitab ehline benzemek kabilindendir. Bunun esasý ise bu gibi yerlerde dua etmenin faziletine inanmaktýr, yoksa eðer kalblerde böyle bir inanç yer etmemiþ olsaydý, bütün bunlar silinir giderdi. Buralara gitmeyi kastetmek beraberinde bu gibi mefsedetleri getirdiðinden ötürü bu kabirlerin yanýnda namaz kýlmak gibi hatta daha da öncelikli olarak haramdýr. Böyle bir iþ insanlarý fitneye düþürür, þirkin kapýsýný açar, imanýn kapýsýný kapatýr."

 

Derim ki öncelikli olarak bunun kapsamýna giren hususlardan birisi de bu gün Medine-i Münevvere'de gördüðümüz farz herbir namazýn akabinde Peygamber (s.a)'a selam verip, orada ve onun vesilesi ile dua etmek kastý ile gitmektir. Onlar onun huzurunda seslerini öyle bir yükseltirler ki mescid o gürültülerle dolup taþmaktadýr. Bilhassa hac mevsiminde bunun yapýldýðýný görüyoruz. Sanki bu namazýn bir sünnetiymiþ gibi. Hatta onlar sünnetlere dikkatlerinden daha fazla buna dikkat ediyorlar ve bütün bunlar yöneticilerin gözleri önünde, bilgisi altýnda gerçekleþmekte, onlardan kimse buna tepki göstermemektedir. Ýnna lillah ve inna ileyhi raciun. Dinin ve dinin gerçek müntesiblerinin garibliðine gerçekten üzülmek gerekir. Mescid-i Haram'dan sonra, Peygamber (s.a)'ýn getirdiði þeriate muhalefetlerden en uzak olmasý gereken mescid olan Peygamber mescidinde bunlar yapýlýyor. Durum bu þekilde. Bundan önce Þeyhu'l-Ýslam Ýbn Teymiye'nin açýklamalarýnda Peygamber mescidine namaz ve benzeri bir maksatla girdiði takdirde Peygamber efendimizin kabri þerifine selam vermek üzere gitmeye ruhsat verdiklerini nakletmiþ bulunuyor. Ancak sanki bu ruhsat bu iþin çokça yapýlmamasý ve tekrarlanmamasý kaydý ile kayýtlý gibi görünüyor. Buna delil de bunun akabinde þunlarý söylemiþ olmasýdýr: "Her zaman salât ve selam vermek üzere kabrine doðru gitmeye gelince, bildiðim kadarýyla kimse buna ruhsat vermemiþtir."

 

Derim ki Þeyhu'l-Ýslam'ýn kimi ilim adamýndan naklettiði bu ruhsat ve müsaade belirtilen kayýt ve þarta riayet etmek üzere benimsediðimiz ve kabul ettiðimiz görüþtür. Buna göre Medine'de bulunan kimsenin selam vermek üzere zaman zaman kabr-i þerife gitmesi caizdir. Çünkü bu açýkça görüldüðü üzere Peygamberin kabrini bayram yeri edinmek kabilinden bir iþ olamaz. Ona ve iki arkadaþýna selam vermek genel delillerle meþrudur. Dolayýsýyla Peygamber efendimizin kabrinin bayram edinilmesini yasakladý diye bu meþruiyeti mutlak olarak nefyetmek caiz olamaz. Çünkü belirttiðimiz þart gözönünde bulundurulduðu takdirde bu genel deliller ile bu özel hadis birarada mutalaa edilebilir. Seleften herhangi bir kimsenin bu iþi yaptýðýný bilmeyiþimiz buna karþý delil olmaz. Çünkü bir þeyin bilinmemesi ilim adamlarýnýn da belirttikleri gibi onun olmadýðýnýn bilinmesini gerektirmez. Bu gibi hallerde ise bir iþin meþruiyetini tesbit etmek için genel deliller yeterlidir. Elverir ki üzerinde durduðumuz bu hususta onunla taaruz eden bir hali tesbit eden bir delil bulunmasýn. Bununla birlikte Þeyhu'l-Ýslam, el- Kaidetu'l-Celile (s. 80, el-Menar baskýsý)'de Nafi'den þöyle dediðini nakletmektedir: Ýbn Ömer, Peygamber efendimizin kabrine selam veriyordu. Ben onu yüz ya da daha fazla defa görmüþümdür. Kabre gelir, es-selamu ale'n-Nebi es-selamu ala Ebi Bekr es-selamu ala Ebi (Peygamber (s.a) selam olsun, Ebu Bekir'e selam olsun, babama selam olsun) der sonra giderdi. Bunun zahiri o bu iþi yolculuk halinde deðil, ikamet halinde yaptýðýný göstermektedir. Çünkü "yüz defa" ifadesi bu rivayeti yolculuk haline yorumlama ihtimalini oldukça uzak kýlmaktadýr.



[21] Hadisi Ebu Davud (I, 319), Ahmed (II, 367) hasen bir sened ile rivayet etmiþlerdir. Hadis Müslim'in þartýna uygundur. Bu hadisin deðiþik yollarý ve þahidleri bulunduðundan ötürü sahih bir hadistir. Bunun Ebu Hureyre'den gelmiþ, Ebu Nuaym, el-Hilye (VI, 283)'de bir baþka rivayet yolu daha vardýr. Ayrýca Süheyl'den güçlü bir sened ile mürsel bir þahidi de bulunmaktadýr.

[22] Bu hadisi Ebu Avane Sahih'inde (I, 414), Ebu Davud, Sünen'inde (no: 465) rivayet etmiþlerdir.




radyobeyan