Emirdað Lahikasý
Pages: 1
Mektup no 153 By: hafiza aise Date: 09 Mart 2011, 15:36:21
Sýra No: 153

Aziz, muhterem kardeþim,

Bin üç yüz seneden beri âlem-i Ýslâmý aðlatan ve bütün ehl-i hakikate "Eyvahlar! Yazýklar olsun!" dediren âlem-i Ýslâmýn en dehþetli büyük yarasýný deþmek, düþünmek, benim hususî meþrebimde tahammülüm fevkinde elem veriyor. Hususan yirmi beþ seneden beri ihlâs ile hakikî hizmet-i imaniye, beni her nevi siyasetten çektiði ve yirmi beþ sene zarfýnda bir gazeteyi okutturmadýðý gibi; yirmi sene bu iþkenceli esaretimde hayat-ý siyasiyeye bakmamak için hükûmete müdafaat-ý hapsiyeden baþka müracaat etmeyen ve vazife-i imaniyeye noksan gelmemek ve ihlâs kýrýlmamak ve siyasete bulaþmamak için on sene bu dehþetli Harb-i Umumîye bakmayan, baktýrmayan bir hâlet-i ruhiyeyi taþýmaya mecburiyetim varken, þimdi dehþetli ejderhalar hakaik-i imaniye cephesinde ehl-i imana gözümüz önünde saldýrmalarýndan ve çoklarý ýsýrmalarýndan, ehl-i imaný kurtarmak mecburiyeti Kur'ân'ýn emriyle varken, bu zamaný býrakýp, eski zamana gidip, Ehl-i Beyte gelen dehþetli zulümleri temâþâ etmek, daha ziyade ruhumu ezer ve kuvve-i mâneviyeyi kýrýp ruhuma azap azap üstüne gelmektir.

Zâlim siyasetin gaddarâne bir düsturu olan "Cemaat için fert fedâ edilir" diye çok zâlimâne pek çok vukuatý, ehvenü'þ-þer diye bir nevi adalet-i izafiye namýnda hâkimiyetine bir maslahat göstermiþler. Hattâ bu asýrda, o gaddar düsturun hükmüyle, bir adamýn hatâsýyla bir köyü mahveder. Beþ on adamýn, onlarýn siyasetine zarar vermek tevehhümüyle, binler adamý periþan eder.

Ýþte, eski zamanda bir derece, siyasetin bu gaddar düsturu Ýslâmlar içine girdiðinden, siyasette, bu müthiþ düsturlar karþýsýnda, mecburiyetle Selef-i Salihîn sükûtla ve Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaatin imamlarý o kapýlarý kapamak,
1 deyip o kapýlarý açmýyorlar.

Madem Ehl-i Beyte zulmedenler þimdi âhirette cezasýný öyle bir tarzda görüyorlar ki, bizim onlara hücumla yardýmýmýza bir ihtiyaç kalmýyor. Ve mazlum Ehl-i Beyt, muvakkat bir azap ve zahmet mukabilinde o derece yüksek bir mükâfat görmüþler ki, aklýmýz ihata etmiyor. Deðil þimdi onlara acýmak, belki onlarý o hadsiz rahmete mazhariyetleri noktasýnda binler tebrik etmek gerektir ki, birkaç sene zahmetle, milyonlar mertebeler ve bâki saadetler âhirette kazandýklarý gibi, dünyada da kaldýklarý zamanda, ehemmiyetsiz, dünyanýn fâni saltanatý ve muvakkat hâkimiyeti ve karýþýk siyasetine bedel mânevî birer sultan ve hakikat âleminde birer þâh, birer mânevî padiþah makamýný kazandýlar. Valiler yerine, evliyalar, aktablara kumandan oldular. Kazançlarý bire bin deðil, milyonlardýr.

Ýþte bu sýr içindir ki, Yeni Said'in hususî üstadý olan Ýmam-ý Rabbânî, Gavs-ý Âzam ve Ýmam-ý Gazâlî, Zeynelâbidin (r.a.) hususan Cevþenü'l-Kebîr münâcâtýný bu iki imamdan ders almýþým. Ve Hazret-i Hüseyin ve Ýmam-ý Ali Kerremallahü Veche'den aldýðým ders, otuz seneden beri, hususan Cevþenü'l-Kebîr'le daima onlara mânevî irtibatýmda, geçmiþ hakikati ve þimdiki Risale-i Nur'dan bize gelen meþrebi almýþým. Zâlimlerin gaddarlýklarýný deðil deþmek, bakmak, belki düþünmek de meþrebimize gelmiyor. Çünkü onlar mücazatýný ve mazlumlar mükâfatýný, aklýmýzýn fevkinde görmüþler. O meselelerle meþgul olmak, þimdiki bu hazýr musibet-i diniyeye karþý mükellef olduðumuz vazife-i Kur'âniyeye zarar verir.

Ulema-i ilm-i kelâmýn ve usûlü'd-din allâmelerinin ve Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaatin dâhi muhakkiklerinin Ýslâmî akidelere dair çok tetkik ve muhakematla ve âyât ve hadisleri müvazene ile kabul ettikleri usûlü'd-din düsturlarý, þimdiki Risale-i Nur'un meþrebini muhafazaya emrediyor, kuvvet veriyor. Hattâ, hiçbir yerde, hattâ ehl-i bid'a kýsmý da bu meþrebimize iliþemiyorlar. Hakikat-i ihlâs tam muhafaza edildiði için, her nevi ehl-i Ýslâm içine giriyor.

Þîalýkta mutaassýp ve Vehhâbîlikte de müfrit, filozoflarýn en maddîsi ve mütefennini ve mutaassýp hocalarýn en enaniyetlisi, beraber Nur dairesine girmeye baþlamýþlar ve kýsmen þimdi de kardeþçe bulunuyorlar. Hattâ bazý misyonerler de, din-i Ýsâ'nýn (a.s.) hakikî ruhânîsi de o daireye gireceklerine emâreler var. Birbirine hücum deðil, belki bir tesanüt, bir musalâha lüzumunu hissedip medar-ý münakaþa meseleleri ortaya atmýyorlar. Demek Ýmam-ý Ali'nin (r.a.) otuz kýrk iþaretiyle sarahat derecesinde haber verdiði Risale-i Nur, bu zamanýn müthiþ yaralarýna tam bir ilâçtýr. Onun için, o daire bize kâfi gelmiþ, harice çýkmýyoruz.

Ýmam-ý Ali Kerremallahü Veche'nin þahsýna ve hayatýna ve adalet-i hakikî üzerine giden siyasetine iliþmek, darbe vurmak baþkadýr. Þahsiyet-i zahirîsinden ve hayat-ý dünyeviyesinden ve siyaset-i içtimaiyesinden binler derece daha yüksek olan þahsiyet-i mânevîsine ve kemâlât-ý ilmiyesine ve makamat-ý velâyetine ve varisliðine darbe gelmez ve gelmemiþ ve gelemiyor. Kimin haddi var? Onun için, iki ciheti birleþtirmek tevehhümüyle karþýsýnda muarazaya çalýþanlarýn taarruzu pek dehþetli görünüyor. Ehl-i iman ortasýnda nasýl böyle vukuat olabilir diye hayret veriyor. Halbuki Yezid ve Velid gibi habis herifler müstesna, ötekilerin kýsm-ý âzamý, Ýmam-ý Ali'nin (r.a.) harika kemâlâtýna ve kerametlerine ve verasetine iliþmek deðil, belki yalnýz hayat-ý içtimaiye-i insaniyeye ait idaresine darbe vurmaya çalýþmýþlar, hatâ etmiþler.

Hâricî ve büyük bir düþmanýn hücumu zamanýnda, dahilî küçük düþmanlýklarý býrakmak elzemdir. Yoksa, hücum eden büyük düþmana yardým hükmüne geçer. Bunun için, daire-i Ýslâmiyede eskiden beri tarafgirâne birbirine mukabil, muarýz vaziyetini alan ehl-i Ýslâm o dahilî düþmanlýklarý muvakkaten unutmak maslahat-ý Ýslâmiye muktezasýdýr.



1 "Cenab-ý Hak ellerimizi o kanlý hadiselere bulaþtýrmadý; o halde biz de o hadiselerden bahsedip dilimizi bulaþtýrmayalým." Ömer bin Abdülaziz'e ait bir söz. Þa'ranî, El-Yevâkit ve'l-Cevahir, 2:69; Bâcurî, Þerhü Cevheretü't-Tevhid, 334.

radyobeyan