Emirdað Lahikasý
Pages: 1
Mektup no 163 By: hafiza aise Date: 08 Mart 2011, 16:52:00
Sýra No: 163

Eski dahiliye vekili, þimdi parti kâtib-i umumisi Hilmi Bey,

Evvelâ:
Yirmi sene zarfýnda bir tek istida Dahiliye Vekili iken sana yazdým. Fakat yirmi senelik kaidemi bozmadým, vermedim. Ýstersen sana okuyacaðým. Hem eski dahiliye vekili, hem þimdi kâtib-i umumî sýfatlarýyla seninle konuþacaðým. Yirmi sene hükûmetle konuþmayan, tek bir defa yine hükûmet hesabýna hükûmetin büyük bir rüknü ile konuþan adam, on saat kadar söylese azdýr. Onun için siz benimle konuþmayý bir iki saat müsaade ediniz.

Saniyen: Þimdi partinin kâtib-i umumîsi itibarýyla size bir hakikati beyan etmeye kendimi mecbur biliyorum. Hakikat de þudur:

Sen, kâtib-i umumî olduðun Halk Fýrkasýnýn millet karþýsýnda gayet ehemmiyetli bir vazifesi var. O da þudur:

Bin seneden beri âlem-i Ýslâmiyeti kahramanlýðý ile memnun eden ve vahdet-i Ýslâmiyeyi muhafaza eden ve âlem-i beþeriyeti, küfr-ü mutlaktan ve dalâletten þanlý bir surette kurtulmasýna büyük bir vesile olan Türk milleti ve Türkleþmiþ olanlarýn din kardeþleri!

Eðer þimdi, eski zaman gibi kahramancasýna Kur'ân'a ve hakaik-i imana sahip çýkmazsanýz ve sizler gibi ehl-i hamiyet eskide yanlýþ bir surette ve din zararýna medeniyetin propagandasý yerinde doðrudan doðruya hakaik-i Kur'âniye ve imaniyeyi tervice çalýþmazsanýz, size kat'iyen haber veriyorum ve kat'î hüccetlerle ispat ederim ki, âlem-i Ýslâmýn muhabbet ve uhuvveti yerine, dehþetli bir nefret; ve kahraman kardeþi ve kumandaný olan Türk milletine bir adavet; ve þimdi âlem-i Ýslâmý mahva çalýþan küfr-ü mutlak altýndaki anarþiliðe maðlûp olup, âlem-i Ýslâmýn kalesi ve þanlý ordusu olan bu Türk milletinin parça parça olmasýna ve þark-ý þimalîden çýkan dehþetli ejderhanýn istilâ etmesine sebebiyet verecek.

Evet, hariçte iki dehþetli cereyana karþý bu kahraman millet, Kur'ân kuvvetiyle dayanabilir. Yoksa, küfr-ü mutlaký, istibdad-ý mutlaký, sefahet-i mutlaký ve ehl-i namusun servetini serserilere ibâha etmesini âlet ederek dehþetli bir kuvvetle gelen bir cereyaný durduracak, ancak Ýslâmiyet hakikatiyle mezcolmuþ, ittihad etmiþ ve bütün mazideki þerefini Ýslâmiyette bulmuþ, bu millet dayanabilir. Bu milletin hamiyetperverleri ve milliyetperverleri, herþeyden evvel bu mümteziç, müttehid milliyetin can damarý hükmünde olan hakaik-ý Kur'âniyeyi terbiye-i medeniye yerine esas tutmak ve düstur-u hareket yapmakla o cereyaný durdurur inþaallah.

Ýkinci cereyan: Âlem-i Ýslâmdaki müstemlekâtlarýný kendilerine ýsýndýrmak ve tam baðlamak için bu vatandaki kuvvetli merkeziyet-i Ýslâmiyeyi dinsizlikle itham etmekle bozmak ve âlem-i Ýslâmýn irtibatýný mânen kesmek ve uhuvvetlerini bu millete adavete çevirmek gibi bir plânla þimdiye kadar bir derece muvaffak da olmuþ.

Eðer bu cereyanýn aklý baþýnda olsa, bu dehþetli plâný deðiþtirip, hariçteki âlem-i Ýslâmý okþadýðý gibi, bu merkezdeki Ýslâmiyet dinini okþasa, hem o da çok istifade eder, hem azîm fütuhatýný bir derece muhafaza eder, hem bu vatan ve millet dehþetli belâdan kurtulur.

Eðer þimdi siz kâtib-i umumî olduðunuz hamiyetperver, milliyetperver adamlar, þimdiye kadar cereyan eden ve medeniyet hesabýna mukaddesatý çiðneyen usulleri muhafazaya çalýþýp, üç dört þahsýn inkýlâp namýnda yaptýklarý icraatý esas tutarak mevcut haseneleri ve inkýlâp iyiliklerini onlara verip ve mevcut dehþetli kusurlarý millete verilse, o vakit üç dört adamýn seyyiesi üç dört milyon seyyie olup bu kahraman ve dindar milleti ve Ýslâm ordusu olan Türk milletinin geçmiþ asýrlardaki milyarlar þerefli merhum ordularýna ve milyonlarla þehidlerine ve milletine büyük bir muhalefet ve ervahýna bir mânevî azap ve þerefsizlik olmakla beraber; o üç dört inkýlâpçý adamýn pek az hisseleri bulunan ve millet ve ordunun kuvvet ve himmetiyle vücut bulan haseneleri o üç dört adama verilse, o üç dört milyon iyilikler, üç dört haseneye inhisar edip küçülür, hiçe iner; daha dehþetli kusurlara kefaret olamaz.

Salisen: Size karþý elbette çok cihetlerde dahilî ve haricî muarýzlar var. Ben dünya ve siyasetin haline bakmadýðým için bilemiyorum. Fakat beni bu senede çok sýkýþtýrdýklarý için mecburiyetle sebebine baktým ki, size karþý bir muarýz çýkmýþ. Eðer o muarýz mükemmel bir reis bulup hakaik-i imaniye namýna çýksaydý, birden sizi maðlûp ederdi. Çünkü bu milletin yüzde doksaný, bin seneden beri an'ane-i Ýslâmiye ile, ruh ve kalble baðlanmýþ.

Zahiren muhalif, fýtratýndaki emre itaat cihetiyle serfürû etse de, kalben baðlanmaz.

Hem, bir Müslüman, baþka milletler gibi deðil. Eðer dinini býraksa anarþist olur, hiçbir kayýt altýnda kalamaz; istibdad-ý mutlaktan, rüþvet-i mutlakadan baþka hiçbir terbiye ve tedbirle idare edilmez. Bu hakikatin çok hüccetleri, çok misalleri var. Kýsa kesip sizin zekâvetinize havale ediyorum.

Bu asrýn Kur'ân'a þiddet-i ihtiyacýný hissetmekte Ýsveç, Norveç, Finlandiya'dan geri kalmamak size elzemdir. Belki onlara ve onlar gibilere rehber olmak vazifenizdir. Siz, þimdiye kadar gelen inkýlâp kusurlarýný üç dört adamlara verip þimdiye kadar umumî harp ve sair inkýlâplarýn icbarýyla yapýlan tahribatlarý-hususan an'ane-i dîniye hakkýnda-tamire çalýþsanýz, hem size istikbalde çok büyük bir þeref ve âhirette büyük kusuratlarýnýza kefaret olup, hem vatan ve millet hakkýnda menfaatli hizmet ederek milliyetperver, hamiyetperver namýna müstehak olursunuz.

Rabian: Madem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapýsý kapanmýyor. Ve madem siz de herkes gibi kabre koþuyorsunuz. Ve madem o kat'î ölüm ehl-i dalâlet için idam-ý ebedîdir, yüz bin hamiyetçilik ve dünyaperestlik ve siyasetçilik onu tebdil edemez. Ve madem Kur'ân, o idam-ý ebedîyi, ehl-i iman için terhis tezkeresine çevirdiðini güneþ gibi ispat eden Risale-i Nur elinize geçmiþ ve yirmi seneden beri hiçbir filozof, hiçbir dinsiz ona karþý çýkamýyor, bilâkis dikkat eden filozoflarý imana getiriyor ve bu on iki sene zarfýnda dört büyük mahkemeniz ve filozof ve ulemadan mürekkep ehl-i vukufunuz Risale-i Nur'u tahsin ve tasdik ve takdir edip, iman hakkýndaki hüccetlerine itiraz edememiþler. Ve bu millet ve vatana hiçbir zararý olmamakla beraber, hücum eden dehþetli cereyanlara karþý sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur'ânî olduðuna Türk milletinden, hususan mektep görmüþ gençlerden yüz bin þahit gösterebilirim. Elbette benim size karþý bu fikrimi tam nazara almak, ehemmiyetli bir vazifenizdir. Siz dünyevî çok diplomatlarý her zaman dinliyorsunuz; bir parça da âhiret hesabýna konuþan, benim gibi kabir kapýsýnda, vatandaþlarýn haline aðlayan bir biçareyi dinlemek lâzýmdýr.

KÜÇÜK BÝR HAÞÝYE

Hilmi Bey! Talihin var. Ben hapiste ve burada iken hakkýmda seni merhametsiz gördüm. Ne vakit hiddet ettim, bedduayý niyet ettim; Hilmi Bey namýnda benim bir kardeþim ve Nurun has bir þakirdini her vakit hayýrlý duamda ismiyle zikrettiðimden, sana beddua niyet ederken, bu hayýrlý duaya mazhar Hilmi Bey ismi âdetâ þefaatçi oldu, beni men etti. Ben de o niyetten vazgeçtim, senin beni tazip eden memurlarýndan gelen eziyete tahammül edip o bedduadan vazgeçtim. Çok defa hayret ediyordum. Bana bu kadar sebepsiz azap vermekle beraber sana hiddet etmiyordum. Demek en sonunda seninle dost olacaðýz diye o hiss-i kablelvuku ile kalbe gelmiþ.


radyobeyan