Mektup no 188 By: hafiza aise Date: 07 Mart 2011, 19:35:45
188
Eðer kolaysa, Ýstanbul’a gönderilen kitaplar buraya da uðrasa münasip olur. Benim için de yirmi otuz nüsha Ýstanbul’da ciltlense, bana gönderilse iyi olur. Þimdilik fiyatý elimde yoktur ki göndereyim. Hem çoklara da hediye vermeye mecbur oluyorum.
Nurlarýn erkânlarýndan bir iki doktor, benim hastalýðýmýn þiddetiyle beraber o hâlis, sadýk zatlara hastalýk noktasýndan müracaat etmeyip ve ilâçlarýný da yemeyip çok aðýr hastalýklar içinde onlarla meþveret etmeyerek ve þiddet-i ihtiyacým ve elemlerim içinde yanýma geldikleri vakit, hastalýða dair bahis açmadýðýmdan endiþeli bir merak onlara geldiðinden, sýrlý bir hakikati izhara mecbur oldum. Belki size de fâidesi var diye yazýyorum. Onlara dedim ki:
Hem gizli düþmanlarým, hem nefsim, þeytanýn telkiniyle zaif bir damarýmý arýyorlar ki, beni onunla yakalayýp Nurlara tam ihlâs ile hizmetime zarar gelsin.
En zaif damar ve dehþetli mâni, hastalýk damarýdýr. Hastalýða ehemmiyet verdikçe, hiss-i nefs-i cisim galebe eder; “Zarurettir, mecburiyet var” der, ruh ve kalbi susturur, doktoru müstebit bir hâkim gibi yapar ve tavsiyelerine ve gösterdiði ilâçlara itaate mecbur ediyor. Bu ise, fedakârane, ihlâsla hizmete zarar verir.
Hem gizli düþmanlarým da bu zaif damarýmdan istifadeye çalýþmýþlar ve çalýþýyorlar. Nasýl ki korku ve tamah ve þan ü þeref cihetinde çalýþýyorlar. Çünkü insanýn en zaif damarý olan “korku” cihetinde bir halt edemediler, idamlarýna beþ para vermediðimizi anladýlar.
Sonra insanýn bir zaif damarý “derd-i maiþet ve tamah” cihetinde çok soruþturdular. Nihayetinde, o zaif damardan birþey çýkaramadýlar. Sonra onlarca tahakkuk etti ki, onlar mukaddesatýný feda ettikleri dünya malý, nazarýmýzda hiç ehemmiyeti yok ve çok vukuatlarla onlarca da tahakkuk etmiþ. Hattâ bu on sene zarfýnda yüz defadan ziyade resmen “Neyle yaþýyor?” diye mahallî hükûmetlerden sormuþlar.
Sonra en zaif bir damar-ý insânî olan “þan ve þeref ve rütbe” noktasýnda bana çok elîm bir tarzda o zaif damarýmý tutmak için emredilmiþ. Ýhanetler, tahkirlerle, damara dokunduracak iþkencelerle dahi hiçbir þeye muvaffak olamadýlar. Ve kat’iyen anladýlar ki, onlarýn perestiþ ettiði dünya þan ve þerefini bir riyakârlýk ve zararlý bir hodfuruþluk biliyoruz, onlarýn fevkalâde ehemmiyet verdikleri hubb-u cah ve þan ve þeref-i dünyeviyeye beþ para ehemmiyet vermiyoruz, belki onlarý bu cihette divane biliyoruz.
Sonra bizim hizmetimiz itibarýyla bizde zaif damar sayýlan, fakat hakikat noktasýnda herkesin makbulü ve her þahýs onu kazanmaya müþtak olan “mânevî makam sahibi olmak ve velâyet mertebelerinde terakki etmek” ve o nimet-i Ýlâhiyeyi kendinde bilmektir ki, insanlara menfaatten baþka hiçbir zararý yok. Fakat böyle benlik ve enaniyet ve menfaatperestlik ve nefsini kurtarmak hissi galebe çaldýðý bir zamanda, elbette sýrr-ý ihlâsa ve hiçbir þeye âlet olmamaya bina edilen hizmet-i imaniye ile þahsî makam-ý mâneviyeyi aramamak iktiza ediyor. Harekâtýnda onlarý istememek ve düþünmemek lâzýmdýr ki, hakikî ihlâsýn sýrrý bozulmasýn. Ýþte bunun içindir ki, herkesin aradýðý keþf ü kerâmâtý ve kemâlât‑ý ruhiyeyi Nur hizmetinin haricinde aramadýðýmý zaif damarlarýmý tutmaya çalýþanlar anladýlar. Bu noktada dahi maðlûp oldular.Umum kardeþlerimize birer birer selâm ve gelecek Leyle-i Kadri herbir Nurcu hakkýnda seksen üç sene ibadetle geçmiþ bir ömür hükmüne geçmesini hakikat-i Leyle-i Kadri þefaatçi ederek rahmet-i Ýlâhiyeden niyaz ediyoruz.
Kardeþiniz
Said Nursî