Emirdað Lahikasý
Pages: 1
Mektup no 198 By: hafiza aise Date: 07 Mart 2011, 18:04:46
Sýra No: 198

Aziz, sýddýk kardeþlerim,

Evvelâ: Medresetü'z-Zehranýn yirmi derslerini ve hediyesini aldým. Ona mukabil, Darü'l-Hikmette vazife-i ilmiyede iken tayýnatým olan, elime verilen ve o zaman tab ettiðim risalelerin masrafýndan fazla kalan ve onunla hacca gitmek niyet ettiðim ve yirmi otuz seneye yakýn bir zamanda benim ihtiyat erzakým bulunan doksan banknot-ki, nazarýmda bin banknot kadar kýymeti vardý-Medresetü'z-Zehranýn kudsî derslerine medar olmak için, Nurun ehemmiyetli bir nâþiri ve Hâfýz Ali'nin (r.h.) çalýþkan bir vârisi Hâfýz Mustafa (r.h.) ile size gönderdim. Bu yeni derslerin fiyatý, ayný Siracü'n-Nur ve Sikke-i Gaybiye gibi, benim hakkýmda yedi buçuk lira olsun. Çünkü ben çoklara hediye vermeye mecbur oluyorum. Bununla beraber, herbir ders ve nüshayý Medresetü'z-Zehranýn erkânlarýndan bin hediye hükmünde kabul ediyorum.

Saniyen: Risale-i Nur, hacýlarla hariç âlem-i Ýslâma yayýlýyor, kendi kendini lâyýk ellere yetiþtiriyor. Ve Þam'a el yazýsý ile gönderdiðimiz Asâ-yý Mûsâ ve Zülfikar'ý heyet-i ilmiye on beþ gün tetkik etmiþ, tam takdir etmelerine alâmet olarak demiþler: "Biz bunu mecmualar halinde kýsým kýsým tab edelim."

Hem bunu birden tab etmeye çok para lâzým. Hem bunu þimdi birden Arabîye tercüme etmek uzun zaman lâzým; imkân olmuyor. Onun için, oradaki eski talebem ve yeni gönderdiðim þakirt, kitabý onlarýn elinden kurtarmaya çalýþmýþlar ki, para kazanmak için tab etmemiþler. O kardeþlerim, kendi ellerinde müþtaklara okutturuyorlar. Halbuki ben, tab etmek için iznim yoktu. Þimdi zamaný deðil. Hem Arabîye çevirmek,

Mýsýr ulemasýnýn iþtirakiyle ehemmiyetli ve yüksek bir heyet-i ilmiye lâzým. Her neyse, acele edilmiþ.

Salisen: Harice göndermek için Ýstanbul'a gönderdiðimiz bir kýsým nüshalar daha gönderilmemesinin sebebi, hacca gitmek için pek çoklar raðbet göstermediklerinden ve "Hududa fazla dikkat ediliyor ve bir bahaneyle çevriliyor" diye, elinde olan emanet bulunan, hacca gidecek olan zat, bize yazmýþ ki: "Bunu postayla doðrudan doðruya Mekke-i Mükerreme'de Mehmed Ali Mâliki, Vaziye Mahalle-i Þâmiye adresiyle gönderilsin" diye münasip görmüþ; onu, bahaneyle hududdan çevrilmemek için beraber götürmemiþ. Çok da isabet olmuþ. Çünkü, benim ve Nur þakirtlerinin namýna þimdi bu mecmualarý göndermek, her halde inkiþafa baþlayan Ýslâm birlik fikri ve ittihad-ý Ýslâm siyaseti, Risale-i Nur'u kendine bir kuvvet, bir âlet yapmaya çalýþacaktý ve bizleri siyaset-i Ýslâmiyeye bakmaya mecbur edecekti. Halbuki Risale-i Nur'un mesleðindeki sýrr-ý ihlâs; iman, Kur'ân hakikatlerinden baþka hiçbir þeye âlet, tâbi olmadýðý; hem müþterileri aramak deðil, belki müþteriler hakikî ihtiyacýný hissedip ve yarasýnýn tedavisi için Risale-i Nur'u aramasýnýn lüzumu; halbuki gönderilecek o mübarak merkezler, þimdilik Nurlara hakikî ihtiyacýný deðil, belki âlem-i Ýslâmýn hayat-ý dîniyesine ait cihetlerinden düþünmeye mecbur olmasý; hem Nur mesleðinde benlik ve gösteriþ bir nevi þöhretperestlik, merdud olduðundan, bu enaniyet zamanýnda insanlara kendini satmaya çalýþmak ve beðendirmek, bir anda Nur þakirtleri böyle büyük bir imtiyaz gibi bu eserlerle meþhur mevkilere kendilerini göstermek bir nevi gösteriþ olmasý cihetiyle, kader-i Ýlâhî, Nur þakirtlerini tam ihlâsýn muhafazasý için þimdilik müsaade etmiyor.

Rabian: Kahraman ve sadakatte hiç sarsýlmadan ve kardeþiyle mâsum olmalarýyla ve az zamanda pek çok kýymetdar hizmet eden Süleyman Rüþtü'nün dünyada, âhirette Cenab-ý Hak onu mânevî ve maddî ticaretinde daima onu ihsanýna mazhar eylesin. Âmin.

Hâmisen: Hüve Nüktesi pek ince, gerçi çok mücmel ve muhtasar olmuþ, fakat herkes ondan pek kuvvetli bir nur-u imanî hissedebilir diye size gönderildi. Fakat o nüktenin âhirlerinde "Her zerre, cezbedârâne hal diliyle  deyip gezer" cümlesine, "hal diliyle ve mezkûr hakikatin þehadeti ve lisanýyla" kelimeleri ilâve edilecek. Bu Hüve Nüktesi ile Yirmi Dokuzuncu Mektubun Beþinci Kýsmý olan  (1)   âyeti münasebetiyle bir seyahat-i hayaliye ve yine Yirmi Dokuzuncu Mektubun Birinci Kýsmýnda yalnýz nûn-u na'büdü kapýsýyla cemaat sýrrýný gösteren seyahat-i hayaliye dahi beraber Sikke-i Gaybiye'nin âhirine veyahut münasip gördüðünüz yere konulsun. Eðer inayat Sikke-i Gaybiye'ye konulmamýþ ise, onun da bir hülâsasýný derc edilmesini size havale ediyorum.


1  "Allah göklerin ve yerin nûrudur." Nur Sûresi, 24:35.

radyobeyan