Emirdað Lahikasý
Pages: 1
Mektup no 205 By: hafiza aise Date: 07 Mart 2011, 17:40:27
Sýra No: 205

Aziz, sýddýk kardeþlerim,

Evvelâ:
Size hem acip, hem elîm, hem lâtif bir macera-yý hayatýmý, düþmanlarýmýn hem þenî, hem bin ihtimalden bir tek ihtimalle hiçbir þeytan hiçbir kimseyi kandýramadýðý bir iftiralarýný ve Nura karþý istimal edilecek hiçbir silâhlarý kalmadýðýný beyan etmeye bir münasebet geldi. Þöyle ki:

Tarih-i hayatýmý bilenlere malûmdur. Elli beþ sene evvel ben, yirmi yaþlarýnda iken, Bitlis'te merhum vali Ömer Paþa hanesinde iki sene onun ýsrarýyla ve ilme ziyade hürmetiyle kaldým. Onun altý adet kýzlarý vardý; üçü küçük, üçü büyük. Ben, üç büyükleri, iki sene beraber bir hanede kaldýðýmýz halde, birbirinden tefrik edip tanýmýyordum. O derece dikkat etmiyordum ki bileyim. Hattâ bir âlim misafirim yanýma geldi, iki günde onlarý birbirinden fark etti, tanýdý. Herkes ve ben

de bu hale hayret ederdik. Bana sordular: "Neden bakmýyorsun?"

Derdim: "Ýlmin izzetini muhafaza etmek, beni baktýrmýyor."

Hem kýrk sene evvel Ýstanbul'da Kâðýthane þenliðinin yevm-i mahsusunda, Köprüden tâ Kâðýthane'ye kadar Haliç'in iki tarafýnda binler açýk saçýk Rum ve Ermeni ve Ýstanbullu karý ve kýzlar dizildikleri sýrada, ben ve merhum mebus Molla Seyyid Tâha ve mebus Hacý Ýlyas ile beraber kayýða bindik, o kadýnlarýn yanlarýndan geçiyorduk. Benim hiç haberim yoktu. Halbuki Molla Tâha ve Hacý Ýlyas, beni tecrübeye karar verdikleri ve nöbetle beni tarassut ettiklerini bir saat seyahat sonunda itiraf edip dediler:

"Senin bu haline hayret ettik, hiç bakmadýn."

Dedim: "Lüzumsuz, geçici, günahlý zevklerin âkýbeti elemler, teessüfler olmasýndan, istemiyorum."

Hem bütün tarih-i hayatýmda hediyeleri kabul etmek ve minnet altýna girip halkýn sadaka ve ihsanlarýný almaktan çekindiðimi, benimle arkadaþlýk edenler bilirler. Nurlarýn ve hizmet-i imaniye ve Kur'âniyenin þerefini ve selâmetini himaye etmek için, dünyanýn maddî ve içtimaî ve siyasî bütün ezvakýný ve merakýný terk ettiðimi ve idam gibi ehl-i garazýn bütün tehditlerine beþ para ehemmiyet vermediðimi, yirmi sene iþkenceli esaretimdeki, iki dehþetli hapislerimde ve mahkemelerimde kat'î göründü.

Ýþte, yetmiþ beþ sene devam eden bu düstur-u hayatým varken, Risale-i Nur'un fevkalâde kýymetini kýrmak fikriyle, þeytanlarýn bile hatýr ve hayaline gelmeyen bir iftira, resmî makamýný iþgal eden bir adam yaptý. Ve demiþ: "Gecede tablalarla baklavalar, fâhiþe ve namussuzlar yanýna gidiyorlar." Halbuki benim kapým gecede dýþarýdan ve içeriden kilitli, hem sabaha kadar bir bekçi, o bedbahtýn emriyle kapýmý bekliyordu. Hem buradaki komþular ve bütün dostlar bilirler ki, ben, iþâ namazýndan sonra, tâ sabaha kadar hiç kimseyi yanýma kabul etmemiþim.

Ýþte böyle bir iftiraya bir sefih, ahmak insan, eþek olsa, sonra þeytan olsa, buna ihtimal vermez. O adam anladý, o gibi plânlardan vazgeçti, buradan baþka yere cehennem olup gitti. Onun resmiyet cihetiyle beni deðil, belki Nurcularý lekedar etmek için kurduðu plânýyla, bu yeni hadiseyi vesile edip þakirtlere leke sürmek istenildi. Fakat hýfz ve himayet ve inayet-i Ýlâhiye, o plâný da harika bir tarzda akîm býraktý.

Bu beyanla ben nefsimi tebrie etmiyorum. Belki "Kudsî hizmet-i imaniye, o nefsi bütün hevesatýndan vazgeçirmiþ; ve o hizmetteki mânevî zevk ona kâfi geliyor" demek istiyorum ve Nurcularýn ihtiyat ve dikkate ihtiyaçlarýný beyan ediyorum.

Saniyen: Makine iþinde tecrübeli ve muktedir hususî kâtibi size gönderiyorum. Kendim zahmetle yazdýðýmdan, bundan sonra kýsaca yazacaðým, gücenmeyiniz.

Salisen: Eflâni taraflarýnda hatip Mehmed'e, Tevfik'e selâm ediyorum, rüyasý mübarektir.

Rabian: Bu dakikada Kastamonu Hüsrev'i Mehmed Feyzi'nin tebrik ve Nur fütuhatýnýn müjdelerini hâvi parlak, güzel mektubunu aldým. Ve o kýymetli kardeþimiz baþta olarak Hilmi, Emin, Beþkardeþ'ler, Ulviye'ler, Zehra'lar, Lütfiye'ler gibi Nurcu hemþirelerimizin hem leyali-i aþerelerini, hem bayramlarýný ruh u canýmýzla tebrik ediyoruz. Hem Hulûsi'nin, hem Feyzi'nin mektuplarýný leffen gönderiyoruz.


radyobeyan